Dünya
Karanlığın yüreği
Raporda Mr. Kurtz, biz beyazların, Afrikalı ilkel insanlar için Tanrı seviyesinde sayılmamızın lüzumunu, onlara kul muamelesi yapılmasını ve bu gibi şeyleri savunuyordu.
Kurtz, vahÅŸetin şımarttığı, bir dediÄŸini iki etmediÄŸi bir sevgili olmuÅŸtu. FildiÅŸi mi? Yığınlarla fildiÅŸi vardı. Kerpiç ÅŸantiye, tıklım tıklım fildiÅŸi ile doluydu. Bütün kıtada, yerin altında ve üstünde tek bir diÅŸ bile kalmamış zannederdiniz. Müdür "bunların çoÄŸu fosil" diyerek fildiÅŸini beÄŸenmediÄŸini ifade etti. Ben ne kadar fosilsem, fildiÅŸi de o kadar fosildi. Gerçekte kazılarak çıkarılan fildiÅŸine "fosil" diyorlardı. Zannederim zenciler, bu fildiÅŸlerini bazen gömüyorlardı.
GörünüÅŸe bakılırsa, buradaki fildiÅŸini üstün insan Kurtz'u bekleyen kaderden kurtaracak kadar derine gömememiÅŸlerdi. Buharlı gemiyi, bulduÄŸumuz fildiÅŸiyle doldurduk, güverteye de fildiÅŸi yığmak zorunda kaldık. Kurtz, fildiÅŸlerini görebiliyor ve görebildiÄŸi sürece de büyük bir zevk duyuyordu, çünkü Tanrı'nın kendisine bahÅŸettiÄŸi bu lütfun zevkine varmak, son nefesine kadar sahip olduÄŸu tek ÅŸeydi, Kurtz'un!
"Benim fildiÅŸim, benim sözlüm, benim fildiÅŸim, benim istasyonum, benim nehrim, benim" deyiÅŸini duymalıydınız. Etrafındaki herÅŸey ona aitti. Bu sözleri iÅŸiten vahÅŸi âlemin, yıldızları bile yerlerinden oynatacak kadar muazzam olan kahkahasını iÅŸitmek ümidiyle nefesimi tutuyordum. Her ÅŸey Kurtz'a aitti ve bu, çok gülünçtü.
Önemli olan ÅŸey, kendisinin neye ait olduÄŸunu ve kaç çeÅŸit gücünün kendisi üzerinde hak iddia ettiÄŸini bilmekti. Ä°nsanın tüylerini diken diken eden düÅŸünce de buydu. Bunu hayal etmeye çalışmak, hem imkânsız, hem de insan için iyi birÅŸey deÄŸildir. Kurtz, bu vahÅŸi dünyanın tanrıları arasında yüksek bir mevki iÅŸgâl etmiÅŸti. Bunu gerçek anlamda söylüyorum. Siz bunu anlayamazsınız, Nasıl anlayabilirsiniz ki? Ayaklarınızın altında saÄŸlam kaldırımlar, etrafınızda sizi neÅŸelendirecek, hatırınızı soracak iyi kalpli komÅŸular, kasap ve polis arasında kolayca aşılacak kısa mesafe ve içinizde tımarhane, daraÄŸacı ve skandalın uyandırdığı kutsal korku oldukça, bunu anlamanız mümkün deÄŸildir. Ä°çinde tek bir polisin bile bulunmadığı mutlak bir yalnızlık ve toplum deÄŸerlerini kulağınıza fısıldayacak iyi kalpli bir kimsenin uyarıcı sesi bile olmayan mutlak bir sessizlikte, bir insanın yasak tanımayan ayağının, onu ilk çaÄŸların hangi bölgesine götürebileceÄŸini nasıl hayal edebilirsiniz?
Bu küçük ÅŸeyler, çok büyük bir öneme sahiptirler. Bunlar ortadan kalktığı zaman, kendi tabiatınızdaki güce, kendinizdeki inanma kapasitesine dayanmak zorundasınız. Hata yapacak kadar aptal olmanız, hatta karanlık güçlerin saldırısına uÄŸradığınızı anlayamayacak kadar akılsız olmanız tabiidir. Hiçbir aptal, ruhu için ÅŸeytanla pazarlık yapmamıştır. Ya insan ÅŸeytana yenilecek kadar zayıftır, ya ÅŸeytan çok güçlüdür. Ya da insan, ilâhî deÄŸerlerden baÅŸka hiçbir ÅŸeye ilgi duymayacak kadar yücelmiÅŸ bir varlık olabilir. Bu durumda yeryüzü sizin için bir kazanç mı, yoksa kayıp mıdır? Ä°ÅŸte bunu biliyormuÅŸ gibi davranamam. ÇoÄŸumuz ne meleÄŸiz, ne de ÅŸeytan. Dünya, içinde yaÅŸadığımız bir yerdir. Orada manzaralarla, seslerle, kokularla beraber yaÅŸamak zorundayız. Orada ölü suaygırının kokusuna tahammül etmek ve onun gibi çürümemek zorundayız. Ä°ÅŸte o noktada kendi gücümüze, bu kokmuÅŸ maddeyi gömmek için gösteriÅŸsiz çukurlar açabilme kabiliyetimize olan inancımıza dayanmak zorundayız. Ä°ÅŸte bu noktada güçlerimizi kendimize deÄŸil, omuzlarımızı çökerten bir dâvâya adamaya mecburuz. Bu, oldukça zor bir iÅŸtir. Dikkat ediniz. Kendimi mazur göstermeye veya size durumu açıklamaya çalışmıyorum. Mr. Kurtz'la veya onun gölgesiyle olan iliÅŸkimin niteliÄŸini anlamaya çalışıyorum.
Bu meçhul karanlığın sırlarına ermiÅŸ olan insan görüntüsü tamamen yok olmadan önce, beni hiç beklemediÄŸim bir güvenle onurlandırdı. Bu, onun sadece benimle Ä°ngilizce konuÅŸabilmesinden kaynaklanıyordu. Kurtz, aslen Ä°ngiltere'de eÄŸitilmiÅŸti. Kendisi de bunu kabul edecek kadar iyiydi ve hak eden yere sempati duyuyordu. Annesi yarı Ä°ngiliz, babası yarı Fransız'dı. Kurtz'un yaratılışında bütün Avrupa'nın payı vardı. Ve zamanla öÄŸrendim ki, çok isabetli bir ÅŸekilde 'Milletlerarası VahÅŸileri MedenileÅŸtirme Cemiyeti' gelecekte kendisine kılavuzluk edecek olan raporun hazırlanmasını Kurtz'a emanet etmiÅŸti. O da, bu raporu hazırlamıştı.
Ben bu raporu okudum. Bu rapor, çok yüksek ve güzel bir üslupla dile getirilmiÅŸti. Raporun her satırında güzellik ve akıcılık vardı. Kurtz, çok sık bir ÅŸekilde yazdığı onyedi sayfalık bir rapor için zaman bulmuÅŸtu. Bu raporun hazırlanması, zannederim, onun dengesini kaybedip de utanç verici oyunlarla biten geceyarısı danslarını yönetmeye baÅŸlamasından önce olmuÅŸtur. Ä°stemediÄŸim halde farklı zamanlarda duyduklarıma göre, bu oyunlar kendisine ithaf ediliyordu, anlıyor musunuz? Mr. Kurtz'un kendisine. Bu rapor güzel bir dille yazılmıştı. Bununla beraber raporun giriÅŸ kısmını sonradan edindiÄŸim bilginin ışığında gördüÄŸüm zaman tehdit dolu buluyorum. Bu giriÅŸte Kurtz, biz beyazların, eriÅŸtiÄŸimiz evrim seviyesinden dolayı, bu ilkel insanlar için Tanrı sayılmalarının gerekliliÄŸini, onlara kul muamelesi yapmalarını ve bu gibi ÅŸeyleri savunuyordu. Beyazlar, sadece iradelerini kullanarak ideallerini gerçekleÅŸtirmek için güç kullanabilirlerdi ve bunun gibi ÅŸeyler. Yazı, bu noktadan itibaren çok soylu bir üslupla devam ediyor ve beni de beraberinde sürüklüyordu. Raporun sonuç kısmı, hatırlanması zor da olsa muhteÅŸemdi. Raporun tasvir ettiÄŸi bu bilmediÄŸim koca âlem, iyi yürekli yüce bir Tanrı tarafından yönetiliyordu. Rapor, üslubu, alev alev yanan soylu kelimeleriyle, hudutsuz etkileyici gücüyle beni içime sığmayan bir heyecanla doldurdu. Kelime gruplarının büyülü akışını durduracak, aklın sezebileceÄŸi herhangi bir ima yoktu.
Nihayet son sayfada titrek bir elin karaladığı, bir metodun açıklanması olarak düÅŸünülebilecek bir dipnot gördüm. Bu dipnot çok açıktı. Ä°çinizde diÄŸergâm duyguları tutuÅŸturan bu hitabın sonunda, sakin bir gökyüzündeki ani bir ÅŸimÅŸek gibi ışık saçan korkunç bir ifade vardı: 'Bütün vahÅŸileri yok ediniz!'
Garip olan ÅŸu ki, Kurtz, bu son cümleyi tamamen unutmuÅŸ görünüyordu, çünkü daha sonra biraz kendisine gelince, raporunu iyi muhafaza etmem için bana defalarca ricada bulundu. Bu raporun gelecekte onun kariyeri üzerindeki etkisi kesindi. Bütün bunları öÄŸrendikten sonra, öyle oldu ki, Kurtz'un hatırasına sahip çıkmakla da görevlendirildim. Bu hatırayı, eÄŸer istersem, ilerleme dediÄŸimiz çöp tenekesinde ebedi istirahatine terketmek hakkını kazanmış olan yegâne kiÅŸiyim, yani onu, sembolik konuÅŸmak gerekirse, medeniyetin bütün ölü kedileri ve bütün pislikleriyle birlikte aynı yere koyabilirdim. Fakat görüyorsunuz ki, öyle yapmıyorum. Kurtz, unutulamaz. Kurtz, ne olursa olsun, sıradan bir kiÅŸi deÄŸildi, o ilkel ruhları coÅŸkuyla kendisi için ayin yapmaya sevkedecek, korkutacak ve büyüleyecek güce sahip olduÄŸu gibi, hacıların bayağı ruhlarını da korkuyla doldurabilmiÅŸti. Hiç olmazsa, bir tane sadık dostu vardı ve hiç olmazsa ilkel olmayan ve bencillikle kirlenmemiÅŸ bir dünyada yaÅŸayan tek bir ruhu fethetmiÅŸti. Hayır, bu adamı, kendisine ulaÅŸmak için kaybedilen hayata deÄŸip deÄŸmediÄŸini tam olarak kabul etmeye hazır olmadığım halde, unutmama imkân yok.
Son dümencimi çok özledim. Hatta onun ölü vücudunu pilot kabininde yatarken bile özlemiÅŸtim. O koca sahra çölündeki bir kum tanesi kadar önemi olan bir vahÅŸi için duyulan bu üzüntüyü acayip bulabilirsiniz. Ama görüyorsunuz ki, o bir ÅŸey yapmıştı, dümeni idare etmiÅŸti, aylarca bir destek olarak sırtımı ona dayamıştım. Bu bir çeÅŸit ortaklıktı. Benim yerime dümene geçmiÅŸti, ben de ona göz-kulak olmuÅŸtum, onun kusurları için endiÅŸe duymuÅŸtum ve böylece aramızda anlatılması çok zor olan, ancak aniden koptuÄŸu zaman farkına vardığım bir baÄŸ oluÅŸmuÅŸtu. Yaralandığı zaman bütün ruhumu kucaklarcasına bana bakan bakışlarının derinliÄŸi hâlâ hafızamdan silinmedi. Bu bakışta insanüstü bir tecrübenin yaÅŸandığı anda anlaşılan uzak bir akrabalığı kabullenme vardı.
Karanlığın YüreÄŸi, Joseph Conrad, (Tercüme: Sevim KantarcıoÄŸlu), Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara Nisan 1984 (Heart of Darkness)
Henüz yorum yapılmamış.