Güncel
'Emniyet süreci boşa çıkarmak için uğraştı'
Akil İnsanlar Heyeti'nden Avukat Mehmet Emin Ekmen, Çözüm Süreci'ni ele aldığı yazı dizisinin üçüncü bölümünde AK Parti dönemindeki silahsızlanma çalalarını ve neden başarısız olduğunu analiz etti. Karar.com'daki yazısında Ekmen, emniyet teşkilatının sürece inanmadığını belirtiyor.
Büyük dönüÅŸümü getiren adımlar
AK Parti 2002 yılında iktidara gelir gelmez AB'den müzakere tarihi alacak olmanın da verdiÄŸi rüzgârla büyük bir reform hamlesi baÅŸlattı. Bu dönemde çıkarılan AB uyum paketleri, Anayasa DeÄŸiÅŸiklikleri ve Ceza Mevzuatı reformu deÄŸiÅŸiklikleri 2 temel zemine oturdu.
80 yıllık Cumhuriyet döneminde sivil siyasetin yapabildikleri açısından bakıldığında adeta bir fırtınaya dönüÅŸen bu deÄŸiÅŸim/dönüÅŸüm rüzgarının 1. Ayağı; vesayet sistemine iliÅŸkin deÄŸiÅŸikliklerdi.
Bazı kurumlardaki askeri üyeliklere son verilmesinden, MGK genel sekreterinin sivilleÅŸmesine ve MGK kararlarının niteliÄŸine kadar geniÅŸ bir alanda yapılan deÄŸiÅŸikliklerle sivil alanlardaki askeri Bürokrasinin etkisi neredeyse sıfırlandı. Vesayetle mücadele anlamında 2. perde ise Yargı Bürokrasisine yönelik 2010 referandum paketi ile hayata geçirildi.
Büyük dönüÅŸümün 2. ayağı ise bireysel hak ve özgürlüklere dair ilerlemeler oldu. Ak Parti bunu yaparken sadece bir kesime yönelik iyileÅŸtirme yapmaktan hep kaçındı. Neredeyse bütün paketlerde Ulus devlet politikalarının 4 maÄŸduru olan Kürtler, Dindarlar, Gayrimüslimler, Alevilere iliÅŸkin düzenlemeler birlikte yer aldı, zamanla bunlara sosyal yapının maÄŸduru olan Romanlar da eklendi. Bu tutumda statükoya karşı tedbirli olma fikriyatı kadar Ak Parti'nin Türkiye Partisi olması ve 7 bölgede birinci parti olmanın getirdiÄŸi psikoloji yönetimi de etkili oldu.
Topluma Kazandırma Yasası karşılık bulmadı
Bu sebeplerledir ki; Ak Parti Kürtlere yönelik atılan tüm adımları hep büyük dönüÅŸüm/sessiz devrimin bir parçası olarak kodladı, ilk yazımızda belirttiÄŸimiz gibi özel isimlendirmeden kaçındı ve attığı adımları PKK'nın silahlı varlığından, bunun doÄŸurduÄŸu tehditten ayırdı. Öyle ki; terörün en yoÄŸun olduÄŸu anlarda dahi DemokratikleÅŸme hamleleri sürdürülerek ikisi arasına kalın bir çizgi çizmeye gayret edildi. Bu sorunlu alanları birlikte yönetme ile yapılan iÅŸlerin de propagandasından kaçınma tutumunun Kürt kamuoyunda "Kürtler için ne yapıldı?" ÅŸeklindeki propagandaya malzeme sunduÄŸunu not etmek gerekir.
DemokratikleÅŸme politikaları, atılan adımlar tabii ki "silahsızlandırmanın" "özel bir program" gerektirdiÄŸi gerçeÄŸini hiç bir zaman ortadan kaldırmadı.
AK Parti bu anlamda ilk deneyimini PKK'nın sınırdışında olduÄŸu, çatışmasızlığın hakim olduÄŸu 2003 yılında çıkarttığı yasa ile yaÅŸadı. 29.07.2003'te 4959 sayılı Topluma Kazandırma yasası çıkarıldı. Ä°smi özenle seçilmiÅŸti, gerekçesi ve kanun metninde de dile dikkat edilmiÅŸti. Zaten geri çekilmiÅŸ örgüt mensuplarının AB ile müzakere yolunda "sert" reformlar yapan bir Türkiye'ye geri döneceÄŸi/dönmesi gerektiÄŸi gibi "saf" bir beklenti ile çıkarılan yasa karşılık görmedi.
Sert, girift, bürokratik PKK iliÅŸkileri
Legal ve Ä°llegal bir çok temas ile bu yasaya mukabele edilmesi yönünde yapılan tüm giriÅŸimler “Eski Türkiye'nin” sert duvarına çarptı. Örgüt bu giriÅŸime; mukabele etmek bir yana, 1 Haziran 2004'te savaÅŸ kararı alarak cevap verdi. Bu savaÅŸ kararında Ä°mralı ve Genelkurmay'ın etkisi, avukatların toplantı bölgesine askeri helikopterlerle gittiÄŸi iddiası uzun süre tartışıldı.
Bu sonuç meseleye Kürtlerin hak ve özgürlüklerindeki iyileÅŸmeler, Türkiye'nin demokratikleÅŸmesi penceresinden bakan AK Parti karar alıcılarının “sert”, “girift”, “bürokratik” PKK iliÅŸkileri ile tanışmalarını saÄŸladı(!).
PKK'nın savaş kararı moral bozucu olsa da, Ak Parti bu duruma; Leyla Zana, Hatip Dicle, Selim Sadak ve Orhan Doğan hakkındaki tutukluluk infazının durdurularak tahliyelerini sağlayacak bir yargı diplomasisi ile karşılık verdi.
Yargıtay Cumhuriyet BaÅŸsavcılığı, DEP davasının usul yönünden bozulması talebine olumlu cevap verdi. Yargıtay 9. Ceza Dairesi de kapatılan DEP'in 4 eski milletvekili ile ilgili infazını durdurarak, 09 Haziran 2004'te tahliyelerine karar verdi.
Tahliye edilen milletvekilleri BaÅŸbakan vekili ve DışiÅŸleri Bakanı Abdullah Gül tarafından DışiÅŸleri konutunda kabul edildi.
Adı konulmamış özür yasası
Bu dönemde atılan tarihi bir adım da; 15.07.2004 gününde kabul edilen 5227 sayılı "Kamu Yönetiminin Temel Ä°lkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun idi. Adalet, güvenlik, istihbarat, dış politika, eÄŸitim ve diyanet dışındaki saÄŸlık, kültür, spor, çevre ve orman, tarım ve köy iÅŸleri, sanayi, ticaret ve bayındırlık Bakanlığı görev ve yetkilerini yerel yönetimlere bırakan, kanunlarla yalnızca merkezi idareye bırakılmayan konularda yetkiyi tamamen yerel yönetimlere bırakmayı hedefleyen yasayı CumhurbaÅŸkanı Sezer “Üniter Devlet yapısı bozulur” diye veto etti.
Yine bu dönemin sessiz devrimlerinden biri de 17.07.2004 tarihinde yasalaÅŸan 5233 sayılı “Terör ve Terörle Mücadeleden DoÄŸan Zararların Karşılanması Hakkındaki Kanun” idi. Bu yasa adı konulmamış bir “Özür” yasası idi. 1984 yılından bu yana terörle mücadelede yapılan her türlü maddi ve cismani zararı karşılıyordu. Üstelik sadece Devlet görevlilerinin deÄŸil, terör örgütlerinin de verdiÄŸi zararlar bu kapsamda idi.
Bu yasa özellikle 90'ların hukuk ve ahlak dışı mücadelesinin tazmini ve özrü demekti. Yüzbinlerce insan baÅŸvuru yaptı, baÅŸvuru süreleri her defasında yasa ile defalarca uzatıldı, uygulamadaki tüm sorunlara raÄŸmen bu yasa ile vatandaÅŸlara 10 milyarı aÅŸkın ödeme yapıldı. Bu yasanın bir özelliÄŸi de AÄ°HM'de bekleyen 3500 dosya dışındaki diÄŸer tüm baÅŸvuruların ulusal ve uluslararası hukuk yollarını bir ÅŸekilde tüketmiÅŸ olmasıydı.
Eve dönüÅŸ yolunda en etkili adım
Yine 12.10.2004 tarihinde Türk Ceza Kanunu deÄŸiÅŸikliÄŸi ile getirilen “Etkin PiÅŸmanlık” baÅŸlığını taşıyan 220. Madde ile de “Eve DönüÅŸ'ün” önü sürekli olarak açık bırakıldı. Bu maddeden faydalanma hala devam etmektedir. Eve dönüÅŸe iliÅŸkin belki de en etkin düzenleme 2000 kiÅŸiyi aÅŸkın katılım ile bu yasal düzenleme oldu.
Geleneksel Devlet kurumlarının sert tepkisine raÄŸmen yürütülen tüm bu çabalar, AB rüzgarı, reformlar PKK'nın Türkiye'ye dönerek savaÅŸta yeni bir perde açmasına engel olamadı. AK Partiye darbe dedikodularının bir vakıaya dönüÅŸtüÄŸü dönemde ÅŸiddetli terör saldırıları ile artık PKK da sahada idi.
ErdoÄŸan ters köÅŸe yaptı
Darbe tehditleri, Yargısal kuÅŸatma, Sezer'in ayağını frenden çekmeyen vetoları, PKK'nın yeniden savaÅŸ kararı ile artan saldırılar sürüyorken ErdoÄŸan bu kez önce aydınlar buluÅŸması ardından 12 AÄŸustos 2005 DÄ°YARBAKIR konuÅŸması ile adeta herkesi ters köÅŸe yaptı.
MeÅŸhur konuÅŸmada “Kürt Meselesi” kabul edilmiÅŸ, devlet adına “özür” anlamına gelen ifadeler ile red ve asimilasyonun sona erdiÄŸi ilan edilmiÅŸti.
Bu seyahatin ErdoÄŸan açısından ÅŸaşırtan hatta ÅŸoke eden yönü “devrim” niteliÄŸinde konuÅŸma yapılacağı bilinmesine raÄŸmen Baydemir'in karşılamaya gitmemesi, konuÅŸma yapılan alanın boÅŸ kalması oldu. Bu seyahat PKK/DTP'nin “içinde olmadığımız, parçası olmadığımız hiçbir giriÅŸime destek olmayız” politikaların izharını saÄŸlamış oldu. Bu tutum vesayet ve bürokrasi ile boÄŸuÅŸuyorken “bu meselede ne yapabilirim?” diye düÅŸünen ErdoÄŸan için ÅŸoke olduÄŸu kadar acı ve öÄŸretici bir durumdu. Bu tablo belki de 2. giriÅŸimin de baÅŸarısızlıkla sonuçlandığının ilanıydı.
MGK'da örgütün neden hala bitirilemediÄŸi sorgulandı
2007 Askeri Muhtıra giriÅŸimine karşı net duruÅŸ, 2007 seçim sonuçları, Abdullah Gül'ün CumhurbaÅŸkanı seçilmesi, AK Parti hakkındaki kapatma davasının reddi Türkiye için yepyeni bir dönem demekti. Her alanda etkileri gözlenen bu yeni dönem politikalarından Kürt Meselesine dair çözüm arayışlarında da etkilenmemesi düÅŸünülemezdi.
Kürtçe tv açılması, Yeni Anayasada güçlü yerel yönetimler modelinin benimsenmesi, Anayasal VatandaÅŸlık tanımının hayata geçirilmesi hep bu dönemin tartışmaları idi.
MGK toplantılarının terörle mücadele faslında örgütün neden hala bitirilemediÄŸi açıkça sorgulanıyor, askeri cenahtan, bildikleri tüm mücadele usullerini bir kez daha masaya getirmeleri istenip, neden baÅŸarılı olamadıklarının izahı isteniyordu.
BaÅŸbuÄŸ'un sürece katkısı
CumhurbaÅŸkanı Gül ve BaÅŸbakan ErdoÄŸan'ın yüksek özgüvenle gergef gibi iÅŸledikleri “yeni yöntem” arayışına Genelkurmay BaÅŸkanı Ä°lker BaÅŸbuÄŸ 14 Nisan 2009 günü Harp Akademileri yıllık konuÅŸması ile bir yandan cevap veriyor, diÄŸer yandan da açıkça destek oluyordu.
Bu tarihi konuÅŸmada; Genelkurmay BaÅŸkanı BaÅŸbuÄŸ uzun konuÅŸmasında meseleye dair tarihsel bir perspektif çizmiÅŸ ve bazı kavramsal kullanımlar ile hükümetin siyasal arayışlarının önünü açmıştı. “Türkiye Halkları”, “teröristin anne babası ile empati”, “Bölücü Örgüt ile Mücadelede sadece askeri mücadelenin yetersizliÄŸi” “Sosyal, Kültürel, ekonomik, yasal tedbirler alınması gerektiÄŸi” gibi baÅŸlıklar hep bu konuÅŸmada zikredilmiÅŸti.
Emniyet süreci boÅŸa çıkarmak için uÄŸraÅŸtı
Bir çok husus olgunlaÅŸmıştı, örgütü silahsızlandırmak için yeni bir giriÅŸim daha yapılabilirdi. 1 AÄŸustos 2009 Cuma günü Ä°çiÅŸleri Bakanı BeÅŸir Atalay Polis Akademisinde Deniz Ülke ArıboÄŸan, Hasan Cemal (Milliyet), Oral Çalışlar ve Cengiz Çandar (Radikal), Muharrem Sarıkaya (Haber Türk), Okan MüderrisoÄŸlu (Sabah), Mithat Sancar (Taraf), RuÅŸen Çakır (Vatan)'ın katılımı ile ismi 3 kez deÄŸiÅŸecek bir süreci baÅŸlatılmış oldu.
Bu sürecin öncekilerden farkı; sadece Ä°mralı, Kandil ve Oslo'da görüÅŸmeler yürütülmemiÅŸ, aynı zamanda aydınlar, sanatçılar, yazarlar ve geniÅŸ halk kitleleri ile yürütülen geniÅŸ yelpazeli bir kamu diplomasisi süreci olmasıydı.
Bu sürece zerkedilen ilk zehir; 14 Nisan 2009'da eski vekiller, seçilmiÅŸler, DTP'li yöneticilerin de aralarında bulunduÄŸu KCK soruÅŸturması oldu. Devletin Emniyet teÅŸkilatı bu sürece inanmamıştı. Emniyetin süreci boÅŸa çıkarmak için gösterdiÄŸi yoÄŸun çabalara süreçten rahatsız olan dış unsurlar ve PKK'lı yöneticilerin de desteÄŸi eklenince 14 Temmuz 2011 Silvan baskını ile PKK Devrimci Halk Savaşını (!) ilan etti. Bu 1000'i aÅŸkın gencin hayatını kaybedeceÄŸi yeni bir terör sarmalının da ilanıydı.
AK Parti döneminde 2004, 2005, 2009 denemelerinden sonra 2013 Ocak ayında baÅŸlayan ve silahsızlandırmayı hedefleyen 4. GiriÅŸim dönemi içerisindeyiz. Bunu yazmaya devam edeceÄŸiz.
Henüz yorum yapılmamış.