Güncel
'Ajan olsaydım söylerdim'
Kamuoyunda 'ajan' olduğuna yönelik tartışmalar yürütülen gazeteci Avni Özgürel Ajan olsaydım söylerdim! dedi.
“Neden devletin Ä°slamcısı olmadım?”
Ali Bulaç, 6 Temmuz 2015’te bu baÅŸlık altında kaleme aldığı yazıda 1970’li yıllarda kendisine ajanlık teklif edildiÄŸini yazdı. Ä°slamcı hareketten baÅŸka kiÅŸilere de bu teklifin gittiÄŸini ve olumlu yanıt verenlerin olduÄŸunu söyleyen Bulaç’ın yazısıyla bir kez daha ateÅŸlenen “ajanlık” tartışması, diÄŸer mahallelere de sıçrayarak devam etti.
HDP’nin Ä°slamcı milletvekillerinden Altan Tan Kürt siyasetinin içinde de ajanlar olduÄŸunu söylerken, Ankara gazeteciliÄŸi yıllarının ardından Hürriyet Daily News Genel Yayın YönetmenliÄŸi'ni üstlenen Murat Yetkin “Derin devletin soldaki ajanlarını merak eden yok mu?” diye sordu. Yetkin’den hareketle yazan Perihan MaÄŸden’in “Sahiden yok mu aramızdaki ajanları merak eden” dediÄŸi T24'teki yazısı tartışmanın son demlerine rast geldi ve bir sonraki ateÅŸlemeye kadar konu yine rafa kaldırıldı.
Rafa kaldırma hızı, gündeme gelen kimi meseleleri hak ettiÄŸi ayrıntılarla tartışmadan tüketme alışkanlığına baÄŸlanabilir. Ancak ajanlık, derinleÅŸmesi zor bir konu. Zira, genel çıkarımlar, mırıldanmalar ve niyet bildirimlerini aÅŸmak ancak herkesin eriÅŸimine açık olmayan bilgilere vakıf olunca mümkün.
Konu ajanlık olunca, gazetecilik de beÅŸinci kol faaliyeti olarak yürürlüÄŸe giriyor. Gazetecilik, ajan veya bir ÅŸekilde kullanılan/yararlanılan "gazeteciler"le de itibarsızlığa yakalanıyor. GazeteciliÄŸin karanlık yollarında bu derin parmak izleri bulunan bu grup, manipülasyon/dezenformasyonun semalarında neden, nasıl, ne karşılığında dolaşıyor? Cevap, sadece, hak etmediÄŸi ÅŸeyleri de elde etme iÅŸtahıyla sınırlı olabilir mi?
Ajanlığın medya dünyasında nasıl iÅŸlendiÄŸini öÄŸrenmek için, çok sayıdaki söyleÅŸisinde bu bilgiye vakıf olduÄŸunu ima eden ve Murat Yetkin’in “Derin devletin sol unsurları da, saÄŸ unsurları da var, yani o saÄŸcı, ben solcuyum, o Kürtçü diye bir ayrım yok” sözlerinden alıntı yaparak iÅŸaret ettiÄŸi gazeteci Avni Özgürel’in kapısını çaldık.
Ä°stihbarat birimleri gazetecilerle nasıl iliÅŸki kuruyor? Hangi gazetecilerle iletiÅŸime geçeceklerini nasıl tespit ediyorlar? MÄ°T, emniyet ve askerin istihbarat birimlerinin gazetecilerle temasındaki yöntemler ve farklılıklar ne? DevÅŸirilen gazetecilerden neler talep ediliyor?
“Devlete baÄŸlılığın ajanlığı gerektirmeyecek kadar gazeteciliÄŸin önünde olduÄŸu” yorumunu da içeren “ajan gazeteci” tartışmasına dair bu soruların yanıtlarını aradığımız Avni Özgürel, milliyetçi/ülkücü hareketten gelen bir isim. Abdullah Öcalan’ı, 1960’larda, kendisinin de gittiÄŸini ve Milli Ä°stihbarat TeÅŸkilatı’na (MÄ°T) ait olduÄŸunu söylediÄŸi Fikir Ajansı’nda gördüÄŸünü açıklayan Özgürel, mesleÄŸe Ulus gazetesinde çalışmaya baÅŸladı. Milliyet, AkÅŸam, Yeni Ä°stanbul, Ayrıntılı Haber ve Sabah’ın yanı sıra Alparslan TürkeÅŸ’in isteÄŸiyle çıkardığı Yeni Sözcü ve Turgut Özal’ın oÄŸlu Ahmet Özal’ın sahip olduÄŸu Turkuaz dergisinin de aralarında bulunduÄŸu pek çok yayında çalışan Özgürel’in gazetecilik mazisinde en çok yer edinen gazetelerin başında Radikal yer aldı.
Yayımlanmış kitapları arasında Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Ä°ktidar Oyunu (EtkileÅŸim, 2009), Ayrılıkçı Hareketler (Altın, 2006), Cumhuriyet ve Din (Ufuk, 2003) ve Ä°ÅŸaret TaÅŸları da (TimaÅŸ, 2001) bulunan Özgürel, ayrıca, pek çok belgesel filmin yanı sıra Zincirbozan (2007) ve Büyük Oyun (2010) adlı sinema filmlerinin senaryo yazarlığını yaptı. 7 Åžubat 2012, MÄ°T krizini konu alan “Darbe” filmi yakında vizyona girecek olan Avni Özgürel,birleÅŸikbasın.com haber sitesinin de sahibi.
Akil Ä°nsanlar Heyeti üyesi de olan Özgürel, “ajan gazeteci” iddialarında adı anılan bir isim. Hatırlattığımızda Özgürel iddiayı yalanlıyor. Ve “Ajan olsaydınız söyleyebilir miydiniz?” sorusuna ÅŸu yanıtı veriyor:
“Tabii canım. Ama o zaman bu mesleÄŸi yapmazdım.”
Gazetecilerin istihbarat birimleriyle iliÅŸkisi olabileceÄŸini söyleyen Özgürel’e göre, sorunlu olan “örtülü iliÅŸki.” “Bu mesleÄŸi ilerde hatırat yazmak için yapmıyorum” dese de bildiÄŸini ileri sürüp içeriÄŸini paylaÅŸmadığı pek çok bilgi arasında “ajan gazeteciler”in de isimleri olan Özgürel, Cumhuriyet gazetesinin 29 Mayıs 2015’te “Ä°ÅŸte ErdoÄŸan’ın yok dediÄŸi silahlar” baÅŸlığıyla duyurduÄŸu MÄ°T TIR’ları haberinin yayından önce kendisine de geldiÄŸini ÅŸöyle açıklıyor:
“Cumhuriyet’in son TIR yayını; bu yayının içeriÄŸi tek bir DVD’dir. Bu DVD hepimize geldi. Bana da geldi, Hürriyet’e, Milliyet’e, Taraf’a, baÅŸka gazetelere, gazetecilere de gitti. Bir tek Cumhuriyet yayımladı.”
DVD’nin emniyet istihbaratında yapılanmış bir çekirdekten sızdırıldığını savunan Avni Özgürel’in T24’ün sorularına verdiÄŸi yanıtlar ÅŸöyle:
‘Patlamalarda bizim devletin parmağı yok’
- Sınırda hareketliliÄŸe giden yolda yaÅŸanan Diyarbakır, Suruç gibi patlamaları için sarf edilen “Devletin parmağı var” görüÅŸüne siz ne dersiniz?
Sözünü ettiÄŸiniz olaylarda parmağı olanlar eskisi gibi saklanmıyor. ‘Biz yaptık’ diyorlar. Ya açıklama yaparak ya reddetmeyerek. Türkiye’de derin devlet yapılanması öylesine darbe yedi, ağır toplarını öylesine kaybetti ki toparlanmak için ümidini PKK’ya, DHKP-C’ye, IŞİD’e v.s. baÄŸlamış durumda. Türkiye’yi bu noktaya getiren sürecin arka planına bakmak lazım. 3 yıl kadar önce ABD, “Biz bu IŞİD’i devirelim” dedi. Hatta DışiÅŸleri Bakanı DavutoÄŸlu, Clinton’la “Üç ayda Esad’ı devireceÄŸiz” dediler. Suriye gibi daktilo kullanmak için polisten izin alınması gereken bir yerde bir devlet baÅŸkanı üç ayda nasıl götürülür? Orada iktidara karşı mücadele edecek unsurlar dışarıdan gelecek unsurlardır. ABD “Buraya adam yığın” dedi ancak bir süre sonra “Esad’ın yıkılması kararı doÄŸru mu” düÅŸüncesiyle “Durun” dedi. Bölge itibariyle uzayan fren mesafesi sürecinde Türkiye hem kendi iç kamuoyunda, hem dışarda IŞİD’le iÅŸbirliÄŸi ve TIR’la silah göndermekle suçlandı. 17-25 Aralık, CumhurbaÅŸkanlığı seçimi,Selahattin DemirtaÅŸ’ın beklenmedik popülaritesiyle geçti. Ve bu Türkiye siyasetini alt üst etti. BaÅŸka olaylar da var ama ben bu tür olaylarda bizim devletin parmağı olduÄŸuna inanmıyorum. Türkiye samimiyetle çözüm sürecine inandı. Gündelik siyaset gerektirdiÄŸi için ErdoÄŸan “Kürt sorunu yoktur” diyor ama nihayetinde “Baldıran zehri içtim” diyen o deÄŸil miydi? Türkiye çözüm sürecini içselleÅŸtirdi. Geri dönemeyecek kadar ileri çıktık.
- “Türkiye’nin bu tür olaylarda parmağı yok” diyerek 17-25 Aralık sürecinde çıkan tapeler arasında yer alan Hakan Fidan’ın “Suriye’ye 4 adam yollarım, Türkiye’ye 8 füze attırırım” sözlerini yok mu sayıyorsunuz?
Hakan Fidan, “Biz gidelim oraya da ÅŸunu yapalım” demiyor, “Ä°ÅŸ kavga, hır çıkarmaksa bahane üretmek kolay” demek istiyor. Türkiye o kumpasların içine girmedi. Zaten Türkiye IŞİD’le koyun koyuna bir süreç yaÅŸamış olsa bugün önüne birtakım tape ve tutanaklar dökülürdü. Ancak çok ciddi suçlamalara maruz kaldı Türkiye. Burada dayanak olabilecek tek ÅŸey var; Türkiye “IŞİD tehdidi yeter ki iç tehdit haline gelmesin” dedi. DHKP-C, PKK’yla zaten kavga ediyorsun, bir de IŞİD’le kavga Türkiye’nin arzu etmediÄŸi bir ÅŸeydi. Gözden kaçan bir ÅŸey de var; PKK ile IŞİD, Türkiye’de hesaplaÅŸmaya baÅŸladı.
- İhya-Der cinayeti mi kastınız?
O da var; Adana da, Ä°stanbul da...
‘Bugün emniyet içerisinden KCK benzeri kışkırtmalar yapılıyor’
- Sizin gibi derin devletle ilgilenen bir ismin, detaylara hakim olmadan “Türkiye’nin hiçbir dahli yoktur” demesi devleti topyekûn aklamıyor mu?
Hayır, ben devleti topyekûn aklamam. Bu olaylarda bir dahli yok ama bizim devletin geçmiÅŸte kurduÄŸu çok karanlık iliÅŸkiler var. Bunların bir kısmını ben yazdım, çizdim. Bugün KCK davası benzeri kışkırtmaların emniyet içerisinden yapıldığını düÅŸünüyorum. Aynı ÅŸey MÄ°T’in içinde de olabilir ama bu, kurumsal bir karar deÄŸil. Ankara’nın yorulduÄŸunu düÅŸünüyorum, o kadar.
“ErdoÄŸan, Kuzey Irak’ın bağımsızlığı için ‘Irak’ın iç meselesi’ dedi”
- Asker tarafından gündeme sokulan “psikolojik harekât” terimi varken, siz hangi gazetelere hangi filtrelerle bakıyorsunuz? Sabah’ın “PYD, IŞİD’den daha tehlikeli” manÅŸetini okuduÄŸunuzda sizin eleÄŸinizden be geçiyor?
Ben öyle görmüyorum. Türkiye’nin Irak ve Suriye’nin kuzeyi de dahil bütün bölgede Kürtlerle müÅŸterek bir gelecek planlaması gerektiÄŸini düÅŸünüyorum. ErdoÄŸan’ın bağımsızlığı kabulleniÅŸine dair bir ÅŸey duymamışken Barzani’nin söylemi hatırlatıldığında geçenlerde “Irak’ın iç meselesi” dedi. Türkiye bazı ÅŸeyleri zamanla kabulleniyor. Gazetelerdeki haberlere de böyle bakarım. HaberciliÄŸin günlük yaklaşımı, yani perakende yanı ilgimi çekmiyor.
- Kastımız, istihbarata kulak veren/verdirilen gazetecilerin “yarattığı” yönlendirici haberler.
Ä°stihbaratla demeyelim. Devlet dediÄŸimiz yapı kompartımanlar halindedir. Benim size aktardığım düÅŸünceyi savunanlar da vardır, MÄ°T’in istihbarattan sorumlu eski müsteÅŸar yardımcısı Cevat ÖneÅŸ gibi düÅŸünen; “Kürtler azıttı” diye bakan da. Sizin hangi kompartımana odaklandığınıza baÄŸlı olarak devletin bakışı da deÄŸiÅŸir.
‘MÄ°T TIR’ları DVD’si ben dahil hepimize geldi’
- 17-25 Aralık sürecinde sızan bir tapede Bilal ErdoÄŸan, Tayyip ErdoÄŸan’a Sabah ve Takvim’in manÅŸetlerini söyledikten sonra “MÄ°T’ten malzeme bekliyorlar” diyor. Sizce burada gazetecilik açısından ciddi bir problem yok mu?
Bizde devlet her zaman için kendi sözüne kulak veren basını önemsemiÅŸtir. ÖrneÄŸin, Cumhuriyet’in son TIR yayını; bu yayının içeriÄŸi tek bir DVD’dir. Bu DVD hepimize geldi.
- Size geldi mi?
Bana da geldi, baÅŸka gazetelere, gazetecilere de gitti.
- Hangilerine?
Hürriyet’e, Milliyet’e, gitmediÄŸi gazete yok. Bir tek Cumhuriyet yayımladı.
‘MÄ°T TIR’ları haberi emniyet istihbarattaki bir çekirdekten’
- Siz neden yayımlamadınız?
O kadar ki, haber formatında hazırlanmıştı metinler! Ben bunu kendime yedirmem. Nasıl cümleler kullanacağıma bile müdahale etmiÅŸ adam!
- Size kim, nasıl ulaÅŸtırdı bu DVD’yi?
Öteden beri birtakım tapeler gelir. Bunların kaynağını söylemeyeyim ama emniyet içindeki istihbaratta yapılanmış bir çekirdek var. Bu çekirdek bu servisi yaptı. Ben buna itibar etmem.
- DVD’nin gönderileceÄŸi gazetecileri istihbarat birimleri nasıl tespit ediyor?
Önemsenen gazetecileri bilirsiniz. Bunun gibi. Ä°kna etmeyi arzu ettikleri ve iletecekleri haberi yayımlayabilecek, efendim internet sitesi olan, köÅŸesi olan, televizyona çıkan biri hedeftir. “Bu insanı enforme etmeliyiz” denir.
‘AKP hükümetine muhalefet eden bir yazar deÄŸilim’
- Bu nitelikleri taşıyan pek çok gazeteci var, birimlerin bir gazeteciyi önemsemesine neden olan diÄŸer kriterler neler? Neden örneÄŸin size geldi de, baÅŸka bir gazeteciye gitmedi?
DurduÄŸunuz pozisyonla da alakalı. Ben mesela AKP hükümetine muhalefet eden bir yazar deÄŸilim. Yayımlayacağım için deÄŸil, ama bana da gönderiyorlar, beni bilgilendirme ihtiyacı duydukları için. AKP ile kavgalı, ErdoÄŸan ile mücadele eden bir gazeteyseniz, örneÄŸin Taraf’ın yayımlamamasına ÅŸaşırdım.
- DVD, Taraf’a da gitti mi?
Tabii canım, gitmeyen yok. Bilmiyorum, ama muhtemelen size bile gelmiÅŸtir. Yollayanların “mutlaka yayımlanması” yönünde arzuları olduklarını biliyorum. Benim zaten bir gazetem yok, yazmıyorum da. Ama istesem söyleyebilirdim.
‘MÄ°T TIR’ları haberinden bahsetmedim, Balyoz belgelerini yayımlardım’
- T24’e gelmediÄŸini ekleyerek devam edelim; konjonktür nedeniyle de mi DVD’nin varlığını söylemediniz, yazmadınız; örneÄŸin Özden Örnek günlükleri size gelse yayımlar mıydınız, yoksa o zaman da “Oyuna gelmeyeyim” der miydiniz?
O yayını her zaman olumladım. MüthiÅŸ bir ÅŸeydi. Biliyorsanız o günlüklerin bir kısmı yayımlandı, bir kısmı için “Köye götürdüm, yaktım” dendi. Gerekçesini sorduÄŸumda da “Özel hayata iliÅŸkindi” dendi. Ben o olayların tamamına inanıyorum. Ä°nandığım için de Ergenekon ve Balyoz davaları hakkında yazarken tereddüt etmedim. Orada o paralel yapının birtakım kasetler, DVD’ler, aralara bir ÅŸeyler sokuÅŸturduÄŸuna hiçbir itirazım yok, bunlar olmuÅŸtur. Ama Türkiye’de o grupların darbe hevesiyle harekete geçtiklerini düÅŸünüyorum.
- Siz Taraf’ın başında olsanız Balyoz belgelerini yayımlar mıydınız?
Hiç ÅŸüphesiz.
‘Oyuncak mı göndereceÄŸiz savaÅŸ bölgesine’
- MÄ°T TIR’larında sizce farklı olan ne; yoksa Star yazarı Cem Küçük gibi “Türk devleti Esad’ı devirmek için atom bombası bile gönderse bir yazar bu planı ifÅŸa edemez” diye mi düÅŸünüyorsunuz?
O ne yazmış bilmiyorum, ama ÅŸunu söyleyeyim: Gerek Türkiye’de, gerek yurt dışında birçok operasyonu takip ettim. Pek çok devletin istihbarat örgütü operasyon yapar. Türkiye’nin de yapmasını yadırgamam. Yeter ki savaÅŸ kışkırtıcılığı olmasın. Benim Suriye Türkmenleri arasında tanıdıklarım var. Rejim Türkmenlerin üstüne gelmediÄŸi için ticaretle uÄŸraÅŸmışlardı. Bu nedenle bugün kendileri için mücadele verebilecek durumda deÄŸiller. Onlara silah gönderilmesini hiç yadırgamam. Oyuncak mı göndereceÄŸiz savaÅŸ bölgesine.
- Nasıl ve kime gönderildiÄŸi önemli deÄŸil mi?
Ben soruÅŸturduÄŸumda Suriye’den Türkmen arkadaÅŸlarım “Evet, biz Türkiye’den silah alıyoruz” dediler. Nusra’ya da gitmiÅŸ midir bilmiyorum ama bu önemli. Ayrıca ben ÅŸimdi bir telefon açsam böyle bir operasyon yapılır mı? Dünyanın hiçbir yerinde eÅŸi benzeri olmayan bir ÅŸey Türkiye’de yapıldı.
- “Paralel yapı” iddialarından bağımsız soracağız; böyle bir silah sevkiyatına iliÅŸkin belge gelse yayımlar mıydınız?
O yayınların esas mantığı silahın Türkmenlere deÄŸil, IŞİD’e gittiÄŸi üzerine.
- Türkmen gruplardan “Bize silah gelmedi” diyenler de oldu.
Hiç öyle bir grup yok.
‘Suriye’deki 8 Türkmen grubu da Ankara’dan silah desteÄŸi alıyor’
- Sizce buna ilişkin haberler uydurma mı?
Tamamen uydurma. Oradaki sekiz önemli Türkmen grubun liderini tanırım, irtibatım var. Birisinin de bana “Ankara’dan destek görmüyoruz” demesi lazım. Sekizi de yetersiz demekle birlikte “Destek alıyoruz” diyor. Yayınlarda IŞİD’e destek verildiÄŸi, bunun da ErdoÄŸan’ın tercihlerinden kaynaklandığı algısı yaratıldı. ErdoÄŸan dahil hiçbir siyasetçi böyle bir tercihte bulunamaz çünkü korkar. Bu silahları gönderenler mutlaka yazılı emirle gönderir. GeçmiÅŸte, bir baÅŸbakana “Öcalan’ı hedef alan bir operasyon yapacağız, operasyon emrini siz vermiÅŸ olun” denildi ve imza da atıldı.
- Tansu Çiller’den mi bahsediyorsunuz?
Operasyona katılanlar listesi yarın öbür gün madalya vereceÄŸin adamlar. Listede kim var, bilmezsin ki. “YeÅŸil diye bir adam var, başımıza bela bu” dediÄŸinde “Ä°mzaladınız, görev verdiniz” diyorlar. Ä°stihbarat örgütleri kendilerini korurlar, daima baÅŸbakanları böylesi tuzakların kenarına çekerler. Onun için siyasetçiler bu tür emirleri imzalamaz. Ä°stihbarat örgütü de böyle bir inisiyatif kullanmaz. Ama öbürü, yani Türkmenleri desteklenmesi MGK kararıdır.
‘Ajan gazetecilik kepazelik; ben MÄ°T’ten teyit isterim’
- Ä°stihbaratın bu giriÅŸimde gazetecilerle iletiÅŸimine dair verdiÄŸiniz his, daha gevÅŸek bir temas. Ä°stihbarat birimleri “Elemanım” diye baktığı bir gazeteciyle nasıl iliÅŸki kuruyor?
İkisi birbirinden farklı.
- Kaç çeÅŸit yöntem/iliÅŸki var?
Türkiye’de istihbarat örgütü ile birlikte çalışan gazeteci vardır. EÄŸer iÅŸ ajanlık seviyesindeyse bu mesleki bakımdan tamamen kepazeliktir.
- Ajanlık eÅŸittir para karşılığı düzenli eleman olmak mı demek?
Ä°ster paralı, ister parasız. Bazı gazeteciler hâlâ çocuksudur, ajan olmak hoÅŸlarına gider. “Gizli görev” heyecanı... Onun dışında MÄ°T’ten bilgi almak, analiz yapan her gazeteci için arzu edilecek bir ÅŸeydir. Önemli bir bilgiyi yazmak noktasına gelmiÅŸsem, MÄ°T’ten teyidini isteyebilirim. MÄ°T’in basın müÅŸavirleri benim her zaman tanıdığım insanlar olmuÅŸtur. Birlikte çalıştığım biri, MÄ°T’te basın müÅŸaviri olarak çalışmaya baÅŸlayınca çok ÅŸaşırmıştım, sezmemiÅŸtim çünkü.
- Hayri Birler mi kast ettiÄŸiniz?
Mesela o. Ben MÄ°T’le ilgili, kimin MÄ°T personelinin borsada para kaybettiÄŸi, mafyöz unsurlarla nasıl iç içe yaÅŸadıkları gibi önemli bilgiler de yazdım. Bunlarda mesela MÄ°T’ten teyidini alırım, teyit etmeseler de yalanlamayabilirler.
- MÄ°T’in her teyidine güven, her suskunluÄŸuna doÄŸruluk atfetmek...
Benim kendi doÄŸrularım var. SeçtiÄŸim kiÅŸiyi de daha önceki iliÅŸkilerimde tartmışımdır zaten. Yoksa ‘beni kullanıyor mu’yu hissetmemek mümkün mü? Siz de bu mesleÄŸi yapıyorsunuz, birisinin sizi aracı kılıp kılmadığını zaman içinde öÄŸrenirsiniz. Kullanılmışsanız bile bir defa kullanılırsınız, sonra iliÅŸkiyi koparırsınız.
‘MÄ°T’le yıldızımız barışmadı’
- Sizin geçmiÅŸinizde “Kullanılmışım” dediÄŸiniz bir vaka oldu mu?
MÄ°T benim hakkımda 12 Eylül’de çok olumsuz raporlar düzenlediÄŸi ve onlarla hep çatışageldiÄŸim için yıldızımız barışmadı. Åžimdi, zaman zaman eleÅŸtirseler de doÄŸru söylediÄŸimi görüyorlar. Ben Akil Ä°nsanlar Heyeti’yle KılıçdaroÄŸlu’na da gittim. Benim için önemli olan ülkenin çıkarlarıdır. Bunu saÄŸlayan KılıçdaroÄŸlu ise bundan memnuniyet duyarım.
- Sizin için önemli olan gazetecilik deÄŸil, ülkenin çıkarları mı?
Akil Ä°nsanlar Heyeti çerçevesi gazetecilik dışı bir iÅŸ. Bu teklifi kabul etmemin tek gerekçesi, barışın tesis edilmesine inancım.
- Ajanlık ve teyit için baÅŸvuru arasında gazeteciler ile MÄ°T, emniyet veya asker arasında kurulan iliÅŸki biçimleri neler? ÖrneÄŸin “dost kuvvet” gibi bir kategori de var mı?
Milli Güvenlik Akademisi diye bir akademi vardır. Harp Akademileri’nin içindeki bu akademiden mezun gazeteciler de vardır. Oradan mezuniyet sizin bürokraside bir yerlere gelmenizi kolaylaÅŸtırır. Özellikle kamunun etkin olduÄŸu mecralarda...
- Böyle bir CV, medya patronunun önüne geldiÄŸinde ne olur?
Öyle bir medya patronuysa herhalde önemser.
- Nasıl bir medya patronuysa?
Ne bileyim, çok devletçiyse mesela.
- Bu güvenlik akademilerinden mezun ünlü gazeteciler var mı?
Var.
‘Genelkurmay’la temas olabilir, sorunlu olan örtülü iliÅŸki’
- Bu da Avni Özgürel’in “Biliyorum ama söylemem” dediÄŸi bilgilerden mi?
(Gülüyor) Genelkurmay’ın da Halkla Ä°liÅŸkiler Dairesi var. Ve orayla yakın temasta olan gazeteciler var. Gizli kapaklı olmadıkları sürece bunları anlayabilirim. Bir iÅŸ gizli kapaklıysa bunu kabullenemem. Örtülüyse bir iliÅŸki sorunludur.
- Ä°stihbarat birimleriyle hangi gazeteciler sizce açık açık, hangileri örtülü iÅŸ yapıyor?
Bu kendinizle olan güveninizle alakalı. Bu mesleÄŸe ne kadar önem veriyorsunuz? Biri bana bugüne kadar “Senin dediÄŸin gibi olmadı” demedi, bir tek yazıma böyle bir itiraz gelmedi.
- SöylediÄŸiniz ve çıkmayanlar listesinde “Türkiye 2012’de barışa kavuÅŸacak”, “En geç 2013’te demokratik bir anayasa çıkacak” iddialarınız da var.
Ben “Ä°tiraz gelmedi” dedim, “Söylediklerim gerçekleÅŸti” demedim. Birtakım görüÅŸmeler yapıyorum, HDP’lilerle de, Kandil’le de, devletin insanlarıyla da, MÄ°T’le de, ErdoÄŸan’la da. Çıkan izlenim: “Bu iÅŸ iyi gidiyor, biter.” Ama Habur yaÅŸandığı vakit, AKP panik oldu ve derhal geri adım attı. Ben bunun bir medya operasyonu olduÄŸunu anlatmaya çalıştım. Bunu beklemiyordum.
- Bugün o sözlerinizi fazla iddialı buluyor musunuz?
Fazla iddialı. Ama hiç piÅŸman deÄŸilim. Elimdeki deliller onu söylettiriyordu.
‘Gazetecinin nüansı tutturabilmeli ama kâhin deÄŸilim’
- Gazetecinin bir borcu da nüansı tutturabilmek deÄŸil mi?
Onu tutturabilmek, ama ben kâhin deÄŸilim canım. Erken seçime gidiyoruz diyorum. Selahattin DemirtaÅŸ, “Koalisyon olmasa bile AKP’ye dışarıdan destek olmaya evet derse, KılıçdaroÄŸlu çıkıp AKP’yle anlaÅŸtık çarÅŸamba günü açıklıyoruz” dese ne diyebilirim? Benim görevim o günün koÅŸullarında neyin olacağını ya da neyin olmayacağını okuyucuya söylemek. Ya tutmazsa insanlara ne derim, diye düÅŸünmem. Bu mesleÄŸi ilerde hatırat yazmak için yapmıyorum. “Ben demiÅŸtim” cakasına meraklı tiplerden de deÄŸilim. Var böyleleri iki laflarından biri, “Ben demiÅŸtim, yazmıştım”... Çıkar göster desen yok, söylediÄŸinin zıddı pek çok beyanı yazısı var.
‘Habur’da gazetelere Genelkurmay’dan telefonlar açıldı’
- Kaleminize yansıyan ve yansıyamayanlara geçmeden soralım; Habur’da olduÄŸunu söylediÄŸiniz “medya operasyonu” nasıl gerçekleÅŸti?
Genelkurmay’dan, genel sekreterlikten filan neyse birileri telefon ediyor, “Bu ne rezillik, gördünüz mü” diyor.
- Kime açıldı o telefonlar; medya patronlarına mı, Ankara bürolarına mı?
Hem Ankara bürosuna, hem Ä°stanbul’daki yayın yönetmenine. Gazetelerin bir tanesinin üstünde “Türkiye, Türklerindir” yazıyor.
- Sizin de vaktiyle çalıştığınız DoÄŸan Medya Grubu’nun en büyük gazetesinde.
Sadece DoÄŸan Grubu’nda deÄŸil, Sabah’ta da geçmiÅŸte ne manÅŸetler atıldı. Bunlar kamuoyunu birden baÅŸka bir noktaya götürüyor. Hatırlayın Ahmet Kaya ilgili bir laf, ama ÅŸimdi herkes piÅŸman! Adam Türkiye’den gitti, kalp krizinden öldü, ÅŸimdi “pardon” diyoruz.
‘ErtuÄŸrul Özkök’ün gücünü tartamamışım’
- 30 Kasım 2011 tarihli “Medyanın katı, sıvı, gaz halleri!” yazınızda ÅŸunu yazdınız: “Dünün burnundan kıl aldırmayan, baÅŸbakanları ayağına getiren, bakan tayin eden, hükümet kuran, hükümet yıkan kuvvetine ne oldu? (...) Åžarap uzmanlığından umre yarenliÄŸine, spermden iç çamaşırı markasına Sait Nursi’den Fethullah Hoca muhabbetine, oradan Ahmet Kaya’nın mezarına savrulan, her savruluÅŸunda çaresizliÄŸini, paniÄŸini sergileyen ar damarı çatlamışlıktan bahsediyorum. Neyse ki sonu geldi bu oyunun.”
Ne yazık ki sonu gelmemiÅŸ, hazret hâlâ yazıyor. Tutmayan öngörülerimden biri daha. Bazılarının gücünü tam tartamamışım demek... “Ä°nsan yirmi yıl bir patronla çalışınca onun sırlarına da vakıf olur” diyen adamla lades tutuÅŸmayacaksın. Sırlar önemli.
- Siz de bu medya grubunda yazardınız.
Çalışmış olmak, onun bütün yöneticilerine kefil olmak deÄŸil ki.
- Elbette, ancak yayın yönetmeninin hükümet kurup yıktığını söylüyorsunuz.
Evet.
- Sizce bunlar Aydın DoÄŸan’a raÄŸmen gerçekleÅŸebilecek ÅŸeyler mi?
Elbette iliÅŸkisi vardır ama sadece ondan ibaret deÄŸil. Bazen Aydın DoÄŸan genel yayın müdürünün dediÄŸini yapar, Dinç Bilgin de yapar. Ä°ki medya grubunun bakanlar kurulunda kontenjanının olduÄŸu bir dönemi yaÅŸadık. Karabasan gibi bir dönemdi. Gazeteci, gazeteci gibi olmalı ve baÅŸka bir ÅŸeyi olmamalı. Özkök’ün “Ben bu grubun CEO’suyum” diye bir açıklaması olmuÅŸtu. Buna gazeteci denir mi? Benim ölçülerim baÅŸka, Hasan Cemal’e yapılanı da doÄŸru bulmam, baÅŸkasına da. Nitekim Hasan’ı programıma davet ettim ve sordum: “Ä°ÅŸten atılmanı Tayyip ErdoÄŸan mı istedi?” Hayır dedi, “En küçük bir günahı bile yok.” Ama sonra T24’te “Evet, ErdoÄŸan yaptı” dedi.
‘Aydın DoÄŸan’a bedavadan banka verdiler’
- ErdoÄŸan’ın hakkında “Batsın böyle gazetecilik” dediÄŸi Cemal’in “ErdoÄŸan’ın en küçük bir günahı bile yok” dediÄŸine dair ÅŸüphemiz var. Sizce Özkök, Aydın DoÄŸan’a raÄŸmen hareket etmiyorsa, yapılanlar Aydın DoÄŸan’ın iÅŸine mi geliyordu?
Herhalde; size de bedavadan banka verseler, bonus... Bunlar oldu. Åžimdi AKP ile DoÄŸan Grubu’nun arası açıldı. EÄŸer birtakım taleplere ErdoÄŸan ayak uydursaydı, canciÄŸer kuzu sarması devam edebilirlerdi.
- Bilal Çetin’in 28 Åžubat dizisi üzerine ÅŸunu söylediniz: “TGRT konusunu kaleme alırken bu kuruluÅŸun patronuna çalıştırması istenen gazetecilerin isim listesinin de verildiÄŸini yazsaymış. Bunlardan biri patronunun çaresizliÄŸinden yararlanarak 15 bin dolar maaÅŸ ve BoÄŸaz’da bir villa alması üzerine dönemin bir generali ‘Yahu ne güzelmiÅŸ böyle bir medya iÅŸi, biz de emekli olunca böyle bir kapı bulalım’ dedi.” BahsettiÄŸiniz gazeteci kim?
Enver (Ören) Bey Allah rahmet eylesin, çok kötü köÅŸeye sıkıştırıldı. DüÅŸünün hem gazeteniz, hem televizyonunuz hem holdinginiz elden gidiyor. “Bir tek kurtulma koÅŸulunuz var, size bir yayın müdürü tayin edeceÄŸiz, o ne derse ona evet diyeceksiniz” diyorlar. Ali Baransel’i böylece genel yayın müdürü yaptılar. Hiç Türkiye gazetesi ile uyuÅŸacak bir insan deÄŸil, ama TGRT her gün haber bülteninden önce ve sonra “Ali Baransel’den özlü sözler” diye vecizeler yayımlardı. Åžimdi Enver Bey’e acımaz da ne yaparsınız? Bana yazarlık teklif etmiÅŸlerdi önce, “Hayır” dediÄŸimde Enver Bey, “Peki ne yapayım” diye sordu. Ben de “Kapat abi” dedim.
‘Medyayla iliÅŸkileri bakımından ErdoÄŸan’a hiçbir ÅŸekilde kızmam’
- ErdoÄŸan, Milliyet ve Vatan gazetelerini satın aldıktan sonra ErdoÄŸan Demirören’in kendisine yayın grubunun başına kimi getirmesini sorduÄŸunu ve Akif Beki yanıtını verdiÄŸini söyledi. Acıma duygunuz bu noktada da harekete geçiyor mu?
MesleÄŸim adına acıyorum tabii. Demirören’i tanımıyorum. Medya sektörüne yabancı bir insan. ErdoÄŸan medyayla iliÅŸkileri bakımından çok eleÅŸtiriliyor. Ama hangi lider gazetelerin kendisinden övgüyle söz etmelerini istemez ki? Demirel aramadı mı? Ecevit? Özal? Aramamazlık etmezler. Kendileri eleÅŸtirildikleri vakit kızarlar da. Patronlar bunun karşısında duramıyorsa eleÅŸtirilmesi gereken kim? Ben bu konuda hiçbir ÅŸekilde de ErdoÄŸan’a kızmam. Karşılığında ihale veriyorsa sadece o noktada kusurlu bulurum. Yoksa siz ricacı olarak baÅŸbakanın kapısına gitmiÅŸseniz, zaten bu iÅŸi baÅŸtan kaybetmiÅŸsiniz demektir. Reza Zarrab hadisesinde de bence en masum adam o.
- Neden?
Adam iş adamı, işini yaptırmak istiyor. Bundan para alan bizim bakanlar.
- Buna karşın A Haber’de 29 Aralık 2014’te ÅŸunu söylediniz: “Zaten dört bakan kendisinin masum olduÄŸunu söylüyor ve delil gösteriyorlarsa ortada ÅŸaşılacak ve büyütülecek bir ÅŸey yok.”
Åžaşırmadım ama büyütülecek bir ÅŸey yok deÄŸil. “Ben suçluyum” demelerini mi bekliyorduk?
‘DavutoÄŸlu da, AkdoÄŸan da ‘Yüce Divan’a gitsinler’ diye oy vermiÅŸtir’
- Devamında da “Ä°ster Yüce Divan’a destek ister gerek yok kararı çıksın, hiç fark etmez, Meclis Genel Kurulu’na gelecek bu karar. Herkesin içini ferahlatacak bir karar çıkacak, bundan yana ÅŸüpheniz olmasın” dediniz.
Ahmet DavutoÄŸlu’nun eÄŸilimini biliyorum. DavutoÄŸlu, dört bakanı çağırdı ve “Siz isteyin Yüce Divan’a gidelim” dedi. Dört bakanının dördü de karşı çıktı. DavutoÄŸlu oy vermemek için yurt dışına gitti. Bilgi sahibi deÄŸilim ama DavutoÄŸlu da, vekalet verdiÄŸi Yalçın AkdoÄŸan da Yüce Divan’a gitsinler diye oy vermiÅŸlerdir.
- Dört bakan arasında “Yüce Divan’dan korkmuyorum” diyen ErdoÄŸan Bayraktar’ı ayrıştırmak lazım. Ancak DavutoÄŸlu’na iyimser bakışınıza raÄŸmen AKP, oylamada Yüce Divan’a karşı organize davrandı.
BeklediÄŸim gibi çıkmadı. Dün gitmediler ama bu kiÅŸiler yargı önüne bir ÅŸekilde gidecekler. Siz alıntılamadınız, ama ben bu insanların “AKP’nin yakasından düÅŸmesi gerektiÄŸini” de söyledim. Bence hiç kimse o oyları inanarak vermedi.
‘ErdoÄŸan da 4 bakan için Yüce Divan istiyordu ama...’
- Sizce ErdoÄŸan Yüce Divan’ı istiyor muydu?
Evet. Ama CumhurbaÅŸkanlığı seçimi, ÅŸu bu filan, öyle bir sarmalın içine girdi ki... ErdoÄŸan’ı ürküten birbirini tetikleyen ÅŸeyler oldu zannediyorum. Bu insanlar AKP grup toplantılarına katılabildiler mi, ben ona bakıyorum.
- Ahmet Sever, Abdullah Gül sayesinde Egemen Bağış’ın ErdoÄŸan’ın yeni kabineye alınmadığını yazarken, bu söyledikleriniz “AKP’ye muhalefet eden bir gazeteci deÄŸilim” diyen Avni Özgürel’in iyimser yaklaşımı mı?
Kimseye kefil olmam ben. ErdoÄŸan’ın da buna ihtiyacı yok. Ama ErdoÄŸan’ın bu konuda toplumsal algıya itibar etmesi gerekirdi.
- “AKP’ye muhalefet etmeyen bir gazeteciyim” ne demek?
“Muhalefet etmeyen” demedim, neden etmeyeyim! AKP’ye çok eleÅŸtiri de yapıyorum. Ama genel olarak MHP’ye oy veren bir insan olarak AKP’yi ÅŸunun için tuttum; çok önemsediÄŸim çözüm süreci için hiçbir siyasetçide görmediÄŸim bir kararlılık vardı. Arada hatalar yapabilir ama ben ana çizgiye bakarım. Türkiye’de bu iÅŸi kim götürebilir diye baktığımda hâlâ Tayyip ErdoÄŸan’ı görüyorum. Ben MHP’ye de gidip konferans verdim. Siyasi meseleden daha büyük bir kültür meselesi olduÄŸunu söylüyorum. Kürtçe “seni seviyorum” nasıl denir bilmiyoruz. Ä°ngilizcesini, Fransızcasını, Almancasını biliyoruz ama 11 asır birlikte yaÅŸadığımız halkın dilinde “seni seviyorum” lafının nasıl söylendiÄŸini bilmememiz önemli deÄŸil deÄŸilse hiçbir ÅŸey konuÅŸmaya deÄŸmez.
- ErdoÄŸan’ın Çin ve Endonezya gezisine çıkarken çözüm sürecinin HDP/PKK ile sürdürülemeyeceÄŸini duyuran, bazı HDP milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasını talep eden açıklamasından sonra da böyle mi düÅŸünüyorsunuz?
Ben hâlâ ÅŸu kanaatimi muhafaza ediyorum: Barış olacak... Olacak olmasına ama Türkiye zaman kaybediyor. Öcalan’ın bu noktada çok kararlı olduÄŸuna inanıyorum. Ona kalsa, önümüzdeki hafta biter bu iÅŸ, PKK da Öcalan’a direnemez. Türkiye’ye silah bıraktığına dair belgeyi verir. Biz 5 yıl kaybettik.
‘MÄ°T’in bir gazeteciye verdiÄŸi para, bin-beÅŸ bin bir ÅŸey’
- Ä°stihbarat birimlerinin gazeteci devÅŸirirken kullandığı araç ne; para mı?
Ä°ki türlü. MÄ°T veya emniyet istihbaratı para vermez, zannetmiyorum. Para alan birisini biliyorum. Ne kadar para aldığını merak etmiÅŸtim.
- Ne kadar alıyormuş?
Kendisine sormadım, MÄ°T’ten aldığım teyide göre, bugünün ölçüleriyle üç-beÅŸ bin bir ÅŸey.
- MÄ°T’e çalışan bir gazetecinin aldığı maaÅŸ üç-beÅŸ bin lira arası mı?
Bin lira filandır.
- Üç-beÅŸ bin diyordunuz?
Öyle de olabilir, bilmiyorum, ne kadarsa. Ama öyle muazzam paralar deÄŸil. O seviyede paraları belki yabancı kiÅŸilere verebilirler.
‘Devlet bekası kamuflaj, James Bond olmak istiyorlar’
- Dolayısıyla sizce temel motivasyon “devletin bekası” iddiası mı?
Hayır, o bir kamuflaj. Temel motivasyon, sizin o kimlikle sağladığınız zırh.
- Deşifre edemezken bunun zırhını nasıl kullanabilir bir ajan?
Bazen deÅŸifre de edebilirsiniz isterseniz. Bunu nerede yaptığınızla da alakalı. Telefonla arayıp biz polisiz diyor ve insanları dolandırabiliyorlar da gerçek istihbarat personeli menfaat saÄŸlamayı kafaya koyarsa neler yapabilir düÅŸünün. Bu kiÅŸilere baktığınızda çocuksu bir heyecan duyduklarını da görürsünüz, James Bond olmak istiyorlar.
- Sizce sebep karakter zaafı mı?
BaÅŸka ne olacak?
- Video kaydı ile şantaj olamaz mı?
Daha genç yaÅŸtaki erkek arkadaÅŸların olabilir. Bir kızın ilgisini çekmek için atraksiyonlar yapmasına benzer bir hal.
‘Ajan gazeteciler için MÄ°T’in istediklerini yapmamanın yaptırımı deÅŸifre edilmek’
- MÄ°T, asker, emniyet sizce “potansiyeller” listesi çıkarırken isimleri nasıl tespit ediyor?
Emniyetinkinde tabii daha fazla kullanım kapasitesi var. Sadece istihbarat için deÄŸil ama Ogün Samastlar da var. Gazetecilik açısından baktığınızda, söyleÅŸinin başında birtakım CD’lerin gönderildiÄŸini söyledim. Her gönderdiÄŸiniz ajan olmaz, ama bazıları var ki onlarla saÄŸlam irtibatınız olması lazım. Ki yayımlanmasını istediÄŸiniz ÅŸey yayımlanmıyorsa onun yaptırımı olmalı.
- Nedir yaptırımı?
O iliÅŸki deÅŸifre edilebilir.
- “Ajan” gazeteciler ile kurumlar arasında “zorunluluk” doÄŸuranlar ne; para ihtiyacı mı , aile mi, takip sonucu elde edilenler mi?
Bazı ÅŸeyler var, onları örnek vererek anlatmam doÄŸru olmaz. Bir ÅŸeyi yapmak zorunda kalırsınız, yapmamanın bedelini göze alamadığınız için. Yapmamanın bedeli ima da edildiÄŸine, kamuoyunda tam tersi, çok demokrat, aydın bir imajınız varsa... Bir bakarsın çok cesaretli bir çıkış olarak görürsünüz ya da “Hayret niye böyle ters bir ÅŸey yaptı ki” dersiniz. O kendine göre rasyonalize eder. Ben bazen onu tanıdığım için onun yönlendirmenin eseri olduÄŸunu görürüm. Yönlendirme olmasa bile, yanılarak öyle gördüÄŸüm de olmuÅŸtur.
“Ä°stihbarat, devÅŸirilen gazetecilere ‘köpürtün’ diyor, o kadar”
- Sizce istihbarat, devşirilen gazetecilerin ne yapmasını istiyor?
“Köpürtün” deniyor, o kadar. Kötü resimler, dehÅŸet tabloları, kara haber... Ä°nsanların moralini bozuyorsun. “Ä°ÅŸte Yeni Türkiye” baÅŸlığı altında bir fotoÄŸraf, nasıl denk gelmiÅŸse BeyoÄŸlu’nda tüm kadınlar baÅŸörtülü, tüm adamlar da sakallı. Ä°stesen bir araya getiremezsin.
- “Köpürtün”ün yanı sıra Şırnak katliamlarını PKK’nın yaptığını, UÄŸur Mumcu cinayetinin arkasında Ä°ran olduÄŸunu söyleyerek gerçeÄŸi ört bas etme veya yönlendirme gibi yöntemler de mevcut mu sizce?
Hiç ÅŸüpheniz olmasın var. Eskiden Öcalan silahlı unsurları hudut dışına çıkarma kararı alınca, “Bin-iki bin kiÅŸi kalsın, lazım olur” diyen general oldu!
- Ancak bahsettiÄŸiniz medyadaki “O yapmadı, bu yaptı”cılık için arkada bir devlet desteÄŸi gerekiyor. Bugün...
Devletin içindeki bir odağın. Ä°stihbaratçı olarak tanıdığın Ahmet Bey’se, senin için istihbarattan anladığın Ahmet Bey oluyor. Ve sen Ahmet Bey’in hangi kompartımanın içinde olduÄŸunu bilemezsin.
- SöyleÅŸinin başında operasyonlara dair medyaya “yönlendirici” arama yapıldığını düÅŸünmediÄŸini söylediniz. Ancak kompartımanlardan bağımsız, bugün “O yaptı” diyebilecek ve bunu destekleyecek en azından göz doyurucu haber üretimini yapabilecek olan AKP iktidarına yakın olan gazeteler deÄŸil mi?
Åžöyle bak; önemli olan gazetenin kamuoyu oluÅŸturma kabiliyetidir. Bir gazete manÅŸetten haber verir ve bu etki uyandırmaz ama filanca gazete tek sütun haber koyar, o insanlarda ve siyasette etki uyandırır.
- Bu sızmanın arzulanacağı gazeteler sizce hangileri?
Bugün için söylemiyorum, ama Mehmet Yılmaz, Ä°smet Berkandöneminde Radikal’de olabildiÄŸince hatası az bir yayıncılık anlayışı vardı. Orada çıkan tek sütun bir haber önemliydi. Yansımalarını öfke ve taltif olarak da görüyorduk.
- Derin devletin yönlendirmesi için eski çalıştığınız kurumun sütunlarını iÅŸaret ediyorsunuz, doÄŸru mu?
Hayır. Aynı ÅŸeyi karşıt bir yayında, diyelim ki Yeni Åžafak’ta, Sabah’ta da görebilirsiniz. Önemli olan hangisinin inandırıcı olduÄŸudur. Toplumu Hürriyet’in haberi motive ediyor diye düÅŸünüyorsanız, o önemlidir.
‘Ben gazeteye bakıyorum, patronu kim diye bakmam’
- Takvim’in manÅŸetlerini gördüÄŸünüzde aklınızdan geçenler ne; “çiÄŸ” buluyor musunuz?
OkuduÄŸum ve bakmadığım gazeteler var. Bakmadıklarım hakkında hükümde bulunmak istemem.
- Sabah baktıklarınızdan mı?
Tabii.
- Sizce patronu kim?
Bilmiyorum. Ben gazeteye bakıyorum, patronu kim diye bakmam. Kendi çalıştığım kurumunkini biliyordum, o kadar. Fazla da ilgilenmiyorum ama bir müteahhit grup, deÄŸil mi? Sabah, Milliyet, Cumhuriyet, Hürriyet, Radikal alışkanlığım olduÄŸu için onlara bakıyorum.
- Sizce Dinç Bilgin, Mehmet Barlas’a neden 25 bin dolar maaÅŸ veriyordu?
Az veriyormuÅŸ.
‘Gazetecilerin çok yüksek ücretlerle çalışmasına itirazım yok’
- Öyle mi düÅŸünüyorsunuz?
GazeteciliÄŸe baÅŸladığım dönemde resmen açtım ben. Abdi Ä°pekçi’nin döneminde Milliyet’te staj için Ä°stanbul’a geldim. Sultanahmet’te gece bekçiliÄŸi anlaÅŸması yaptığım bir eczanenin deposunda kaldım. Ama bugün belgesellerden, dizi filmlerden kazandığım parayla 25 sene önce, ineklerin otladığı burayı aldım. Bence bu gazetecilik açısından üst bir standart. GazeteciliÄŸe baÅŸladığım dönemde gazetecilerin böyle lüksleri yoktu. Bugün gazetelerin köÅŸe yazarlarının bir kısmı zengin insanlardır.
- Her dönem belli bir pozisyonu koruyan Mehmet Barlas’ın ayrı bir yeri yok mu?
Barlas’a haksızlık olur, sadece o deÄŸil. “Bana bir yelkenli tekne alır mısınız” diyen daha genç, tecrübesiz, medya yöneticisi olmuÅŸ meslektaÅŸlarımız var.
- Derya Sazak’tan mı bahsediyorsunuz?
Mesela Derya. Herkesin bir standardı var, bu bir alışkanlık haline getirildi.
- Bakış açımızdaki fark bunun normalleÅŸmesi noktasında.
EÄŸer gazeteciliÄŸinizi yapmak için yüksek bir ücret istiyorsanız, buna benim söyleyecek bir lafım olamaz. Çok yüksek ücretlerle çalışan gazeteciler dünyanın her tarafında var. Dolayısıyla buna hiçbir itirazım yok.
- Sizce gazetecilerin meslekleri için aldıkları yüksek maaÅŸlar, yeri geldiÄŸinde tam da gazetecilik yapmamak için razı oldukları fiyatlara dönüÅŸmüyor mu?
Ne söylediÄŸinizi anlıyorum ama bu tamamen sizin tıynetinizle alakalı. Bir ÅŸeyi yazmak için de, yazmamak için de alabilirsiniz. Ben mesela uzun süredir yazmıyorum. Yazsam birileri gücenecek ki gücendirdim de. Ama bir ÅŸeye de faydası olmuyor. Kimsenin yüzü kızarmıyor maÅŸallah. Ben belgesel yapıyorum. Ve bunun için rica ederim. Çünkü ben Türkiye’nin yakın tarihini önemsiyorum. “Bakış açımı beÄŸenmeyebilirsiniz. Ama ben bunu yapmak istiyorum”, “TRT’yi arayın, bana para versin” diyorum.
- Bu konuşmayı siyasilerle mi yapıyorsunuz?
Siyasilerle demiyorum. Ä°ÅŸ dünyasıyla da, mesela Digitürk’le yapıyorum.
‘Solculara özür borcum var diye...’
- TMSF yönetimindeki Digitürk’le mi?
O zaman TMSF’de deÄŸildi, Karamehmet’indi. Ben bunu mesleÄŸimin de bir gereÄŸi diye görüyorum. Bazı ÅŸeyleri yazarak anlatabilirim. TRT’de portreler galerisi diye bir ÅŸey yazdım, 90 bölüm. Ä°lk defa Türkiye radyo, televizyonlarında Mustafa Suphi, Mehmet Ali Aybar, Hikmet Kıvılcımlı gibi soldaki aydınlardan tutun da sağın kenarda kalmış Nurettin Topçu ve Sabri Ülgener’in, hepsinin portrelerini yazdım. Mustafa Suphi için “büyük vatansever” diye yazdım. TRT yayımlamamak için kaç denetimden geçirdi. “Solcularla ilgili niye böyle yazıyorsun” dediklerinde “Senelerdir ben bu adamlara delikanlılığımda küfür ettim, bir özür borcum var” dedim. Bu yeter mi bilmem ama kendi yapabileceÄŸim bu kadar. Åžimdi bunun için destek isterim. TRT’nin genel müdürü ister CHP’li, ister AKP’li olsun.
- “Darbe” filmi için siyasilerden destek istediniz mi?
Hayır. Olsaydı filmde ErdoÄŸan’ı gösterirdim. Ayın 31’i gibi vizyona girecek.
- “Mahpeyker Kösem Sultan” belgeselinizin teÅŸekkür listesinde Egemen Bağış ve Hayati Yazıcı isimlerinin yer alma sebebi ne?
Ä°stanbul Kültür BaÅŸkenti projesinden destek almıştım. Onun yönetim kurulunun hepsine teÅŸekkür ettim. Özel olarak onlara teÅŸekkür etmiÅŸ deÄŸilim.
‘Ajan olsam tabii söylerdim’
- “Ajan gazeteci” iddiaları arasında adı en sık zikredilen isimlerden biri de sizinki oldu.
Neden biliyor musun? Ben iyi bir gazeteciyim. Sezgilerim de iyi. Hepsinde isabet kaydedemiyorum tabii ama isabet ettirdiklerim de çok. Böyle olunca, “Bu nereden bilir bunları, mutlaka MÄ°T” diyorlar. Türkiye’de biraz doÄŸru tahliller yaptığınızda insanlar farklı deÄŸerlendirebilirler. Bunlar geçmiÅŸte bana sorulduÄŸunda sadece gülümsedim.
- Ajan olsaydınız söyleyebilir miydiniz?
Tabii canım. Ama o zaman bu mesleği yapmazdım.
- Yapanlar var.
Yapan var ama ben gazetecilik mesleÄŸine leke getirecek hiçbir ÅŸey yapmam. Kitap, senaryo yazarım. Polis muhabiriydim, ondan dolayı “Ä°z peÅŸinde” adlı bir dizinin senaryosunu yazdım. Hayatımı yazarak kazanacağım, baÅŸka türlü yapamam. Bir ÅŸey olsam onu söylerim. Ama söylerken bu mesleÄŸin dışında bir insan olarak söylerim. Mesela, müteahhit Avni Bey olarak söylerim.
- “Müteahhit Avni Bey” bile olsanız ajan olduÄŸunuzu söylemeniz ne kadar mümkün?
Söyleyebiliyorsam öyle söylerim. Ama gazetecilik öyle bir meslek deÄŸil.
- GazeteciliÄŸi lekelediÄŸini düÅŸünerek çizgiyi böyle çiziyorsanız “5-6 ajan gazeteci biliyorum” ifadenize neden olan kiÅŸileri niçin paylaÅŸmıyorsunuz?
5-6 kiÅŸi deÄŸil bir kere, daha fazla. ‘Åžunu söyledin, bunu söylemedin’e dönüÅŸür.
- “Ajan gazeteciler” ne kadarlık bir hacim kaplıyor sizce?
Epey var. Kimisi polisle, kimi MÄ°T’le, kimi askerle çalışıyordur. Ä°yi gazete okuruysan zaten anlarsın.
- Nasıl?
Benim yaşıma gelince anlıyorsun, “Bu oradan gelmiÅŸ” diye.
- Siz örneÄŸin Cem Küçük’ü okurken “ajan” hissine kapılıyor musunuz?
Ben çok fazla öyle bakmıyorum. Çok gazete okuyan bir insan da deÄŸilim. Sen merak ediyorsun galiba, ama ben ÅŸu gazeteci ne yazmış diye de çok merak etmiyorum.
‘MÄ°T hakkımda ‘bizim kalemimizdi’ diyemez çünkü...’
- Hangi gazetelerde sizce “ajan gazeteciler”in ağırlıkları daha fazla?
Ağırlıkla alakası yok bu konunun. Gazetede iÅŸgal ettiÄŸiniz konumla alakalı. Bir kiÅŸisinizdir ama gazetenin bütününü etkilersiniz. GeçmiÅŸte çok tartışılan isimlerin bir kısmı doÄŸrudur esasında.
- Fatih Altaylı mı kastınız?
Bilmiyorum. Onun için de yazıldı, çizildi.
- Mehmet Eymür, MÄ°T tarihi bir için olaÄŸan dışına çıkarak “Altaylı siyah kalem olarak anılırdı” da dedi. Potansiyel ajan gazeteciler için güven zedeleyici olacak bu çıkışla Eymür ne demiÅŸ oldu?
Böyle bir iliÅŸkiye girmiÅŸseniz, MÄ°T’e, emniyete kadrolu olarak çalışıyorsanız günün birinde bu iliÅŸkinin deÅŸifre edileceÄŸini de göze almalısınız zaten. Birisi istediklerini veya hoÅŸuna gitmeyen bir ÅŸey yaptığınızda sizi deÅŸifre eder.
- MÄ°T’ten biri çıkıp “Avni Özgürel bizim mor kalemimizdi” dese?
Bir ÅŸey çıkarıp göstermesi lazım. Benim için öyle bir ÅŸey diyemezler.
- Neden?
Böyle bir iliÅŸkim olmadı çünkü. Tam tersi raporları var benimle ilgili. 12 Eylül’de ben cezaevindeyken askeri mahkeme MÄ°T’ten hakkımda bilgi talep etti. Ve gelen raporda benim ülkücü, 12 Eylül’den sonra dışarıda baÅŸsız kalan MHP’yi yeniden örgütlemeye çalışan biri olduÄŸum yazıldı. Åžimdi önemli bir konumdaki bir meslek büyüÄŸümüz, abimiz de hakkımda çıkardığım haftalık gazete Yeni Sözcü’nün isminden yola çıkarak “FaÅŸizmin yeni sözcüsüdür” deyince cümbür cemaat bir durumumuz oldu. MHP’ye hiçbir zaman kayıtlı olmadım ama yakındım. Çok eleÅŸtiriler de yazdım MHP’yle ilgili. Ama MHP’li bilindim. SorulduÄŸunda tekzip etmedim.
‘Bir sol örgütün bütün karar merkez komitesini emniyet belirledi’
- Bir parantez: Ülkücü hareketin 1980 darbesi öncesinde devlet ile paralel hareket ediyor olmasının akla getirdiÄŸi ÅŸu cümleye ne kadar katılırsınız: “Devlet için soldansa ülkücüler arasından ajan devÅŸirmek daha kolay”?
Yanlış. Ä°sim vermeyeceÄŸim ama sol örgütlerinin liderlerinin içinde istihbarata çalışan vardır. 12 Eylül gecesi Türkiye’yi son uçakla iki kiÅŸi terk etti. Birisi Abdullah Çatlı, sol örgüt lideri olan diÄŸerinin adını vermeyim. Aynı istihbarat birini Bahçelievler Katliamı’nda 7 Ä°ÅŸçi Partili’nin öldürülmesinde, öbürünü baÅŸka ÅŸeylerde kullanıyor. Bir ülkücü Avrupa’da başı derde girse kimi arar sizce?
- Daha önce dile getirdiÄŸiniz bu iddiada adını geçirdiÄŸiniz isim Sarp Kuray’dı.
Avrupa Ülkü Ocakları BaÅŸkanı varken, onu arar. Ama onu aramıyor. Ben hatta bazılarına “Beni mahkemeye ver de istihbarata çalıştığını orada açıklayayım” dedim. Vermediler.
- Bir gazeteci olarak, bunun için mahkemeye çıkmanıza gerek var mı?
Hayır. Ama aksini iddia eden birisi olursa... Mehmet Eymür’e de söyledim, “Böyle ÅŸeyler olmadı diyorsanız, orada göstereyim.” Ä°nanmasam zaten yazmam bunları.
- Bir sol örgütün tüm karar komitesinin emniyet tarafından belirlendiÄŸini ileri sürdünüz. Hangi örgüt bu?
Bir örgütün bütün karar merkez komitesinden bir kiÅŸi bile dışarıdan deÄŸil. Bunların tayinlerini yapan da Susurluk hadisesinde hayatını kaybeden bir polis ÅŸefi.
- Bir gazeteci için çok ciddi bir bilgi bu söylediÄŸiniz. Can güvenliÄŸi nedeniyle mi örgütün ismini söylemiyorsunuz?
Yok canım, neden korkacağım!
‘BildiÄŸimin çok azını yazdım; gazetecilik böyle güzel de bir meslek’
- Haber deÄŸeri mi görmüyorsunuz?
Haber deÄŸeri olmaz olur mu? Ä°simleri de bilirim ben, bunların tutanakları da var. Benim “Ä°ktidar Oyunu” diye bir kitabım var. 1980’e kadar olan süreci o kitapta yazdım. 80’den sonrakini daha yazmadım. Yazdığımda da bildiÄŸimin çok azını yazdım. Ama gazetecilik böyle güzel de bir meslek. Bilmek güzel ÅŸeydir. Süleyman Demirel anlatırdı, Ecevit’in anlattıkları var.
- “Bu mesleÄŸi ilerde hatırat yazmak için yapmıyorum” diyen sizin için bunlar yazılması gereken ÅŸeyler deÄŸil mi?
Yazacağız bunları, yazıyoruz da. Dipnotlar yazıyordum Radikal’de, kimse okumazdı, sonradan okuduklarında “A böyle bir ÅŸey varmış” derlerdi.
- 2011’de Aksiyon’dan Cemal A. Kalyoncu’ya Marmaris’te Kenan Evren’le görüÅŸtüÄŸünüzü söylediniz. Bu görüÅŸme de yazmadıklarınız arasında mı?
Tabii, anlattığı çok ÅŸey var bana.
- SöyleÅŸinin başında “Problemli olan gizli görüÅŸmeler” dediniz. Bunlar da o kapsama girmiyor mu?
Kenan Evren’le görüÅŸmem gizli deÄŸil. 6 saatlik dramatik bir belgesel olan Zincirbozan’ı yazarken Kenan Evren’le görüÅŸtüm. Çok özeli de dahil konuÅŸtuk. Bir kısmını da yayımladım.
‘Erdal Eren, Kenan Evren için yürek aÄŸrısıydı’
- Çok özeli dahil derken kastınız eÅŸinin Ermeni olduÄŸu iddiaları mı?
Birçok ÅŸeyi konuÅŸtuk. Gözlerinin yaÅŸardığı birçok ÅŸeyler oldu. Bunların bir kısmını Zincirbozan’da yaptım, bir kısmı sadece bende.
- Kürtlere dair Evren’in piÅŸmanlığı var mıydı?
Vardı. Belki unuttunuz; Evren son dönemde “Türkiye federasyon kurmalı” dedi.
- Erdal Eren?
O bir yürek aÄŸrısı.
- Evren için de yürek aÄŸrısı mıydı?
Hiç ÅŸüphesiz. Herkesin bir olaya dair duygu dünyasının arkasında bir fotoÄŸraf olabilir. Evren’in de duygu dünyasının arkasında Erdal Eren vardı.
- Ä°ktidarın sesi olmakla son dönemde artan eleÅŸtirilere konu olan TRT herkesin projesine onay vermiyor. TRT’nin size desteÄŸini ajanlık kategorisi altında deÄŸerlendirenlere ne dersiniz?
Gülerim. Bana ne onay vermiÅŸ?
- Siz TRT’ye onlarca bölümlük belgesel yaptığınızı söylediniz.
Ben iyi bir gazeteciyim.
- Türkiye’de de her ÅŸey liyakatle ilerlemiyor.
Kalemim de iyidir, Türkçem de. Güzel yazarım.
- Herkese eÅŸit yaklaşılmadığı için soruyoruz.
Olabilir. Sabri Ülgener’i biliyor musun? Sorbonne’da da adına kürsü olan, Weber sosyolojisini DoÄŸu’ya taşıyan ve burada olmasa da çok önemsenen bir insan. Talebeleri Selim Ä°leri’denMurat Belge’ye birçok insanla söyleÅŸtik. Hepsinin söylediÄŸi “OlaÄŸanüstü bir insan, biz farkına varmadık.” Ben böyle bir kiÅŸiyi tanıtan belgeseli yapmak için baskı da yaparım, araya siyasetçi de koyarım. Bundan yüksünmem.
Ülkücü hareketten Öcalan’ın övgüsüne...
- Öcalan, 30 Ekim 2006’da Özgür Gündem’de çıkan avukatlarıyla görüÅŸmesinde “Babası asker kökenli, deÄŸerli düÅŸünceleri var” diyor. Rızgari’de Rucan KeleÅŸ, Öcalan’ın MÄ°T’le irtibatlı olduÄŸu iddianıza raÄŸmen hakkınızda bunları söylediÄŸini hatırlatarak “Bu iddialar yüzünden Kürt yurtseverler canından oldu” ifadesini kullandı. Ülkücü hareketten gelip Öcalan tarafından övülmeye uzanan sicilinizin, ajanlık olarak yorumlaması sizce ÅŸaşırtıcı mı?
Nasıl görürler, bilmem ki?
- Siz, sizi okusanız ne derdiniz?
Adam doÄŸruyu söylüyorsa doÄŸruyu söylüyor, yanlışsa da yanlıştır. Ben Öcalan’ı nasıl tanığımı yazdım. Kendisi de teyit etti. 93’te Åžam’da gittiÄŸimde de evinde kaldım, röportaj yaptım. Gazeteci olarak ne yapabilirim ki! Ama Öcalan’ın neyi istediÄŸini anladım.
- Ne istiyor?
Öcalan “bebek katili”, “terörist başı” diye anılarak ölmek istemiyor. Türkiye nezdinde de kabul görmek istiyor. Savaşın bir tarafına öncülük etmiÅŸ olmak, barışın da bir tarafına öncülük etmek sorumluluÄŸu verdiÄŸi kanaatinde. Bundan dolayı kınamalı mıyız? Ben “doÄŸrusu bu” diyorum, barış yapılacaksa onunla yapılmalı.
- Ä°zleme Heyeti için size teklif geldi mi; bir telefon mesela?
Yok. Olsa da olur, onu da yadırgamam. Kim öncülük derse ben orada varım.
‘ErdoÄŸan’ın kızgınlığı, Genelkurmay’ınkinden daha ön planda gibi’
- Habur’da medya operasyonu oldu derken bugün askerden veya baÅŸka bir güvenlik kurumundan medyaya telefonlar açılmadığını nereden biliyorsunuz?
Åžöyle telefonlar açılıyordur; “Suriye’ye 3 uçak gitti, siz 7 uçak yazmışsınız.”
- Siz bugün atılan senkronize baÅŸlıkları nasıl açıklıyorsunuz?
Onlar ideolojik başlıklar.
- “Derin devlet deÄŸil, gönül birliÄŸi hakim” mi diyorsunuz?
Ä°zan üzerine. Bazı gazeteciler “Biz böyle baÅŸlık atarsak Genelkurmay kızar” der. Göze alırlarsa atarlar.
- Åžu an ErdoÄŸan’ın kızgınlığı daha mı ön planda?
Gibi. Ben Genelkurmay’ın bu manada ön safta olduÄŸunu zannetmiyorum. Türkiye’de derin devlet dün var idi, bugün sesi çok çıkmıyor olmakla birlikte muhtemelen bugün de vardır. EÄŸer siyaset zayıflarsa... Benim en korktuÄŸum budur.
‘Asker icracı, derin devletin içinde iÅŸ adamları, akademisyenler, yargıçlar da var’
- Süleyman Demirel’in “Derin devlet askerdir” sözleri üzerine Kenan Evren “Derin devlet biziz” demiÅŸti. Siyaset zayıflarsa baÅŸ göstereceÄŸini ima ettiÄŸiniz derin devlet sizce asker mi?
GerçeÄŸi göstermek istemiyorlar. Derin devlet dediÄŸimiz içerisinde iÅŸ adamları, gazeteciler, askerler, akademisyenler, yargıçlar var. Asker icracıdır. Askeri harekete geçiren mekanizma daima farklıdır.
- Bu noktada “dış güçler”e iÅŸaret ettiÄŸiniz 2003 tarihli NeÅŸe Düzel söyleÅŸisinde Türkiye’deki derin devlet için “Son 5 senedir sıkıntıda, istediÄŸi eylemleri yapamıyor” demiÅŸtiniz. Bugün sizce durum ne?
Bugün paralel yapıdan dolayı devlet içinde bir kırılma yaÅŸanıyor. 7 Åžubat krizinde, Hakan Fidan mesai saatinin bitmesine 15 dakika kala ifadeye çaÄŸrıldı. Ä°stanbul’da MÄ°T Bölge BaÅŸkanı ile savcıyı görüÅŸtürmüÅŸ olmanıza, savcının “Devlet iyi ki de bu Oslo’yu yaptı, vallahi içim ferahladı” gibi güven veren sözlerine raÄŸmen yapılan bu çaÄŸrı, ErdoÄŸan’a iletiliyor. Havaalanına gideceÄŸini söyleyince Fidan’a, “Havaalanına git, benim makam arabama geç, MÄ°T binasına git ve benden haber gelmeden çıkma” diyor. Fidan ifade vermeye gitmeyince, Ä°stanbul Terörle Mücadele Ä°stanbul’daki MÄ°T binasını kuÅŸatıyor, Afet (GüneÅŸ) Hanım’ı filan teslim almak istiyorlar. Fidan, Ä°stanbul’daki MÄ°T personelini “Herkes silahını alsın, gelsin” diyerek binaya çağırıyor ve binaya girmeye kalkan olursa vurulması emrini veriyor. Bugün bu kopuÅŸ aynı derinlikte deÄŸil, ama hâlâ var. Dolayısıyla bugün tuzakları kim kuruyor, içinde derin devlet mi, asker mi, polis mi var’ı ayırt edemeyebiliriz. At izi it izine karıştı diye tabiri vardır ya... Åžu anda talihsizlik ortalıkta geçici hükümetin olması. Ama siyaset bundan sonra zayıflarsa derin devlet başını gösterdiÄŸini görürüz.
- Darbe ihtimali sizce var mı?
Darbe deÄŸil de hakim olma mücadelesi. Türkiye’deki mücadelenin esası kontrol etmektir. Medyanın mücadelesi de budur.
‘Derin devletin başındaki ‘Ejder’ sivil, ErdoÄŸan’la da görüÅŸtü’
- Sizin zihninizdeki derin devlet yapılanmasındaki kurumsal hiyerarşi ne?
Ben “Ejder” diye bir yazı yazdım. Orada tarif ettiÄŸim insan sivil bir kiÅŸidir. Kendisinin de biraz ayağına basıldığı için baÅŸbakanken ErdoÄŸan’la gitti görüÅŸtü. Bu çarkın tepesinde sivil bir kiÅŸi var. Yurt Bank’ın sahibi Ali Avni Balkaner diye bir adamın ifadesi vardı.
- Derin devlet için isim vermeden 18 aileyi iÅŸaret ettiÄŸi ifadesi mi?
Adam anlatacak, hâkim “Kim bunlar” demiyor!
- Benzer eleÅŸtiriyi Balkaner’i dinleyen TBMM Darbe ve Muhtıraları AraÅŸtırma Komisyonu’na da yaptınız. Ancak “Ejder” gibi bir ismi bilip yazmamak gazetecilikle çeliÅŸki deÄŸil mi?
Bunu kanıtlamak çok zor. Ben etkisini biliyorum, iÅŸ dünyasında da etkili.
- İş adamı mı?
Ä°ÅŸ dünyasında etkili, siyaset çevrelerinde de. Herkesin telkinlerine kulak verdiÄŸi bir kiÅŸi. Bütün baÄŸlantılarıyla askeri de, ÅŸunu da bunu da etkileyebilir. Tabiatıyla dış baÄŸlantıları da var.
- Bunun komplo teorisinden farkı ne?
Farkı ÅŸu; “Ä°stediÄŸi vakit darbe yaptırır” diye bir ÅŸey olmaz. Bir askeri müdahalenin yüzde 70-80 koÅŸulları olur, geri kalan eksiÄŸini bunlar tamamlar. Bütün darbelerin arkasında bir gazete vardır.
- Sizin bugün derin devletin ritmini tuttuÄŸunuz bir gazete var mı?
Heveslisi var. ErdoÄŸan’ı biri devirmeye çalışsa, destekçisi çok çıkabilir.
- ErdoÄŸan’ı eleÅŸtirenleri de içine alan büyük bir çuval açmıyor musunuz?
Tek ölçüm bu deÄŸil. Ama hevesli çok çıkar. Talat Aydemirhadisesinin arkasında tartışmasız Erol Simavi vardı. Önce gazeteniz olacak, ondan sonra darbe yapacaksınız.
‘Deniz Baykal’ın baÅŸka kasetleri var’
- Oslo tutanakları hakkında da “Ä°çeriÄŸi biliyorum ama söylemem” demiÅŸtiniz. Neden?
Biliyor ve söylemiyor deÄŸilim. O bantlardan ibaret deÄŸildi tutanaklar. O metinlerin yayımlanmasının tek sebebi var; “Biz bunu da, daha ötesini de biliyoruz” gözdağını vermek. NitekimDeniz Baykal olayı. Kasetlerin isimlerinde “bir” ve “iki” vardı.
- Üçüncü bir kaset mi var sizce?
Bu üç de var, dört de var, demektir. Deniz Bey, herhalde farkındadır bunun ve bildiÄŸi için de “Pensilvanya’dan böyle bir ÅŸey yok” demek ihtiyacını hissetti. Bazı ÅŸeyler yayınlanır istenilen sonuç saÄŸlanır, bazı ÅŸeyler yayınlanmaz ve saÄŸlanır.
‘Fethullah Gülen ÅŸemsiye’
- Sizden iki alıntı; 18 Åžubat 2012:” Son hadiseyi deÄŸerlendirirken kanımca önemsenmesi gereken asıl husus, kimin Fethullah Gülen’e yakın olduÄŸu, kimin hangi ‘cemaate’ baÄŸlı olduÄŸu deÄŸil, emniyet teÅŸkilatının özellikle son on senede kazandığı stratejik güvenlik, siyasi ve sosyal analiz kabiliyetidir. (...)‘Fethullahçılık gayretiyle’ deÄŸil, bütün bunların neticesi olarak ‘keskinleÅŸen sirke küpe zarar verdi!’”
13 Ekim 2010: “Tanıdığım Fethullah Gülen’in yapabileceÄŸi ÅŸeyler yanında yapamayacağı ÅŸeyler olduÄŸunu biliyorum. Ä°sterse kendisine/ savunduÄŸu düÅŸünceye ÅŸiddetle muhalif olduÄŸunu bildiÄŸi bir kiÅŸiyle alakalı olsun, onun tuzak kuracak, kurduracak; söz konusu kiÅŸi hakkında kamuoyunda olumsuz kanaate dayanak teÅŸkil edecek sahte belge üretecek, insanların özel hayatını izletip kayıt altına aldıracak ve sonra bunları itibarsızlaÅŸtırma ya da ÅŸantaj aracı olarak kullanacak bir insan olduÄŸuna inanmam.” Yanıldınız mı yoksa sözlerinizin arkasında mısınız?
Kendisini ona nispet eden bir emniyet teşkilatı bunu yaptı.
- Sizce takipçileri, Gülen’e raÄŸmen mi hareket etti?
“Ona raÄŸmen” demeyeyim. Önemli bir kiÅŸinin kızının otel banyosundaki görüntülerini çekmiÅŸler. Bunun için oradan bir talimat verildiÄŸine inanmam. Ama emniyet içerisinde bir grubun neler yapabileceÄŸinin ölçüsünü, tanıdığım ve polislik dışında bir kaygısı olmayan Hanefi Avcı’nın içine çekildiÄŸi tuzak ve yaÅŸadıklarından biliyorum. Kendilerine çok güzel bir ÅŸemsiye bulmuÅŸlar, o da Fethullah Gülen.
- “Gülen’in iradesi dışında hareketler” teziniz, kast ettiÄŸiniz ekiplere dair Gülen’in Zaman gazetesi aracılığıyla verdiÄŸi düzenli destek mesajlarıyla çeliÅŸmiyor mu?
ÇeliÅŸmiyor, ÅŸimdi ben sizin yöneticiniz olarak size emir verdiÄŸimde sen gidip yanı sıra baÅŸka iÅŸler de yapıyorsun. Ben bütün bunların sorumlusu olarak kendimi görmez miyim?
‘Jandarma eskortluÄŸunda uyuÅŸturucu taşındı’
- Bir seferlik vuruÅŸtan bahsetmiyoruz.
Sürekli oluyor. Terör örgütlerini konuÅŸuyoruz, Öcalan da bir ÅŸey için emir veriyordur ama üç ve dört için vermiyordur. GeçmiÅŸte bir dergide, bir tarih profesörü “Terör mücadelesi zor bir iÅŸtir, kaynak bulmak zordur. DiÄŸer devletler ne yapıyorsa biz de öyle yapmalıyız. Avrupalılar uyuÅŸturucuya düÅŸkün, görsek de görmesek de bu, bizden gidiyor. Niye mafyaya bırakalım ki” diye yazdı. Biliyoruz ki uyuÅŸturucu Van’dan Edirne Kapıkule’ye kadar jandarma eskortuyla gitti bu.
- “Biliyoruz” derken kastınız ne; haberlere çıktı mı?
Çıktı mı bilmiyorum, çok fazla takip etmedim. Ama jandarma nezaretinde uyuÅŸturucu taşındı Türkiye’de.
- Avni Bey, tam da söyleÅŸi boyunca takıldığımız nokta bu; “Biliyorum ama söylemem”, “Yazmadım” dedikleriniz ciddi hadiseler.
Söylemem demiyorum, adamlar haklarında dava açılmış.
- “ÖnceliÄŸim gazetecilik” diyen birinden bunu duyuyor olmayı sorguluyoruz.
Yazıyoruz da bunları zaman zaman. Ä°sim vereyim ama yazma.(Avni Özgürel bir isim zikrediyor.) Herkes de biliyordu.
- Ergenekon davasında tahliye edilmiÅŸ bir isimden bahsediyorsunuz. “ÖnceliÄŸim gazetecilik” diyen Avni Özgürel’in imzasıyla bu haberi yayına sokmaması çeliÅŸki deÄŸil mi?
Ben sana, genç bir meslektaşıma bilesin diye söylüyorum.
- Gazetecilik bilgiyi kitlelere iletmek deÄŸil mi?
Yarın öbür gün, günün birinde “Avni Bey böyle dediydi” diye belki yazarsın. Ben de yanlış anlamış derim. Sen bu dergiyi bul.
- Bu dergiyi halihazırda bulmuş kıdemli bir gazeteci ile konuşuyorum.
Ben okuduÄŸum vakit “Ulan ne oluyoruz” dedim ama sonradan bakıyorum ki olaylar da buna uygun geliÅŸiyor. O paralarla ÅŸirketler kuruldu.
- Siz neyi yazıp, neyi yazmayacağınıza nasıl karar veriyorsunuz?
Radikal’deki yazılarımın altına dipnotlar yazdığımı söyledim. Bunların çoÄŸunu ben yazdım, bazılarında isim de vererek. Sözünü ettiÄŸimiz kiÅŸilerin bir kısmı beni mahkemeye verdi, bir kısmı tehdit etti. Ben mahkemeye verenlerden memnun oldum ama duruÅŸmaya gelmediler. KeÅŸke devam etselerdi. Bunların içindeÇevik Bir PaÅŸa filan da var. Ben hiçbir ÅŸeyi saklamam, okumasını bilen anlar. 17 AÄŸustos depreminde hangi orgeneralin ÅŸantaj yaptığını... Ben yazarım, bir süre sonra Fehmi Koru’nun dikkatini çeker, sonra baÅŸka biri atıf yapar.
Henüz yorum yapılmamış.