Sosyal Medya

Coğrafyamız

Suriye politikası değişti mi?

Dış politika uzmanları, Türkiye ile ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerinin pozisyonlarının birbirine yaklaştığında hemfikir. Kimi uzmanlara göre, Türkiye’nin politikası değişti, kimine göreyse özde değişim yok. Yine uzmanlara göre, Kürt Sorunu’nda çözüm süreci devam eder.



Türkiye’nin Suriye politikasının deÄŸiÅŸtiÄŸinin savunan Kültür Üniversitesi ÖÄŸretim Üyesi Profesör Mensur Akgün Türkiye’nin Suriye’de siyasi çözüme yakınlaÅŸacağını söyledi:

"Bana kalırsa Türkiye’nin Suriye politikası deÄŸiÅŸti ama bunu kimse deklare etmiyor. Bir defa öncelikler deÄŸiÅŸti. İŞİD ile mücadeleye Türkiye’nin aktif olarak katılması için büyük bir baskı vardı. Türkiye o baskıya elinden geldiÄŸince ve çeÅŸitli bahaneler uydurarak direniyordu çünkü bunun sonuçlarına katlanmak istemiyordu. Åžimdi artık bu sürdürülemez 

 
Mensur Akgün

bir politika haline geldi. ABD’nin Türkiye hakkında yaptığı açıklamalar var. ABD, “Rusya ve Ä°ran ile de bu sorunları konuÅŸuyoruz” diyor. Bir çözüm bulunacak. Eskiden ille de “Esadsız” bir çözüm deniliyordu ama bana kalırsa Türkiye bundan sonra bu kadar ısrarcı olmayacak. Tabi ki “Esadsız” çözümü herkes arzu eder. Bence Balkanlardaki Dayton barış anlaÅŸmasında olduÄŸu gibi bir çözüm olacak. Türkiye’nin “Esadsız” olsun “Esadsız” olmasın diye bir veto hakkı kullanacağını zannetmiyorum. Türkiye ÅŸimdi siyasi çözüm için daha fazla çaba gösterecektir diye düÅŸünüyorum."

 

TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi ÖÄŸretim Üyesi ve OrtadoÄŸu Stratejik AraÅŸtırmalar Merkezi (ORSAM) BaÅŸkanı Doçent Doktor Åžaban KardaÅŸ’a göreyse, sadece koalisyon güçleri ile Türkiye’nin pozisyonları birbirine yaklaÅŸtı:

 
Åžaban KardaÅŸ

 

"Türkiye’nin Suriye politikası ana hatlarıyla deÄŸiÅŸmiyor. Türkiye’nin ABD ile iÅŸbirliÄŸine dönük olarak bazı ÅŸartları ve beklentileri vardı. Buna karşı ABD’nin de Türkiye’den beklentileri vardı. Karşılıklı olarak beklentilerin karşılanması sonucunda iÅŸbirliÄŸi seçeneÄŸi gündemdeydi. GeldiÄŸimiz noktada bu iÅŸbirliÄŸi için zeminin oluÅŸtuÄŸu anlaşılıyor. Daha önce Türkiye defalarca  “eÄŸer kuzeyde bir güvenli bölge ya da adı baÅŸka türlü de adlandırılacak bir bölge beklentisi karşılandıktan sonra ve eÄŸit-donatla ilgili bazı anlayış ortaya çıktıktan sonra daha aktif bir ÅŸekilde koalisyon içinde yer almayı deÄŸerlendireceÄŸini” söylemiÅŸti. DEAÅž karşıtı koalisyon gündeme geldikten sonra da Türkiye, “bu iÅŸ sadece havadan ABD’nin bombalaması ile olmaz çok daha farklı ÅŸeyler yapılması gerekir diÄŸer konulardaki beklentilerimiz karşılanırsa bu konuda daha ileri düzeyde rol almaya hazırız” diye net bir ÅŸekilde konuÅŸmuÅŸtu. Åžimdi pozisyonların yakınlaÅŸtığı anlaşılıyor. Arka planda müzakereler bir noktaya gelmiÅŸ gibi görünüyor. Türkiye’nin DAÄ°Åž’e karşı hava operasyonları bu anlamda bir uzlaşı olduÄŸunu da gösteriyor.  Bu anlamda bir deÄŸiÅŸiklik hem var hem yok aslında."

Ä°stanbul Üniversitesi ÖÄŸretim Üyesi Profesör Doktor Deniz Ülke ArıboÄŸan ise Türkiye’nin konumlanışının deÄŸiÅŸtiÄŸi görüÅŸünde:

"Suriye’deki aktörlerin ve dünya konjonktüründeki deÄŸiÅŸimlere paralel olarak Türkiye’nin konumlanışı deÄŸiÅŸiyor. Aslında Kobani’den bu yana Türkiye İŞİD ile ilgili bir pozisyon almıştı. Bugün gelinen noktada Suruç patlaması ve sonrasında hem kamuoyu algısındaki dönüÅŸüm hem de içeride yükselmeye baÅŸlayan risk potansiyeli anlamında Türkiye daha

 
Deniz Ülke ArıboÄŸan

 belirgin bir biçimde İŞİD konusunda pozisyon almaya baÅŸladı. Türkiye’nin hem İŞİD’e hem de Kürtlere yönelik tavır alıyor olması aslında bölgedeki askeri dengeyi deÄŸiÅŸtirmek istemediÄŸini gösteriyor. Bunlardan sadece birine yönelik önlem diÄŸeri açısından çok pozitif bir etki yaratabilir. Türkiye bunu dengede tutmak adına aynı anda operasyon baÅŸladı diye düÅŸünüyorum. Türkiye ile ABD arasındaki mutabakatın saÄŸlanması neticesinde muhtemelen bir güvenli bölge oluÅŸumuna dair bir takım anlaÅŸmalar yapıldı. Bu Türkiye’nin uzun süredir arzu ettiÄŸi bir durumdu. ABD ve Batı ülkeleri ile pazarlıklar çift taraflı olur. Bir konuda onların istediÄŸi pozisyona gelirsiniz diÄŸer konularda onlar sizin pozisyonunuza gelir. Türkiye uzun bir süredir müttefiklerle ortak bir tutum almak istiyordu. Tek yanlı bir politika uygulamak istemediÄŸi gibi sürekli olarak ABD’nin NATO’nun, BirleÅŸmiÅŸ Milletler’in bölge ile ilgili bir önlem almasını istiyordu. Bugün eÄŸer toplu bir hareket tarzı ortaya çıkarsa pazarlık olur bir takım ödünler verilir ama nihai noktada Türkiye’nin tercih ettiÄŸi bir durumdur bu."

 

Akademisyenler PKK’ya yönelik hava operasyonlarının ardından akıbeti tartışılan “Kürt sorununa iliÅŸkin çözüm süreci” konusunda iyimserliklerini koruyorlar. Mensur Akgün’e göre, savaÅŸ siyasetin bir aracı:

 

"Çözüm süreci rafa kalkmadı. SavaÅŸ siyasetin baÅŸka araçlarla devamıdır. Karşı taraf sana bir kart açtı 11 Temmuz’da ben ateÅŸkesi “kaldırıyorum, saldırıyorum” dedi. Deklare ederek savaÅŸ açtı. Buna karşı da Türkiye resti gördü. BaÅŸbakan Ahmet DavutoÄŸlu’nun yaptığı açıklamalardan da anlaşılıyor ki pazarlığa açıklar. Açık olmasalardı “HDP ne yapsın, ne etsin gitsin Kandil ile konuÅŸsun bu silahlı unsurların Türkiye topraklarından çıkmasını saÄŸlasın 2013 de varılan mutabakata sadık kalsın” demezdi. Tüm bunlar gösteriyor ki Türkiye çözüm süreci pazarlığına açık ama bu pazarlığın manivelası deÄŸiÅŸti. Karşı taraf askeri yönetimi seçince Türkiye de aynı yöntemle cevap verme ihtiyacı  duydu. Åžimdiki ÅŸartlar çok farklı dikkat edilirse PKK’ya karşı hava saldırısını Almanya ve ABD’de de destekliyor. Türkiye eÄŸer İŞİD’i de vurmamış olsaydı, Ä°ncirlik Üssü’nü açmamış olsaydı bu ülkelerden aynı ÅŸekilde bir reaksiyon göremezdik."

Åžaban KardaÅŸ’a göreyse çözüm sürecinin kaderi PKK’nın vereceÄŸi tepkite baÄŸlı:

"Çözüm süreci ne anladığınıza baÄŸlı olarak bitmiÅŸ de olabilir bitmemiÅŸ de olabilir Çözüm sürecinde PKK Ä°le bir diyalog vardı. Belli koÅŸulların saÄŸlanması, PKK’nın Türkiye’den silahlı unsurlarını çekmesi konusunda. Bu geliÅŸmeler olmazsa bu anlamda çözüm süreci biter ama Kürt Sorunu’nun çözümüne dönük olarak farklı aktörlerin, farklı süreçlerin devreye sokulmayacağı anlamına gelmez. Özünde Kürt Sorunu’nun çözümüne dönük olarak sürecin bitmediÄŸini ama PKK ile diyalog anlamında sürecin bitip bitmediÄŸi de bundan sonra PKK’nın vereceÄŸi tepkiye baÄŸlı."

Deniz Ülke ArıboÄŸan ise çözüm sürecinin sürmesi gerektiÄŸi görüÅŸünde.

"Bence çözüm süreci  dalgalanmalar yaşıyor, bitmemesi gerekir. BaÅŸka bir fazda baÅŸlaması gerekir. Türkiye’nin hem kendi vatandaşı olan Kürtlerle hem de Türkiye dışındaki Kürtlerle iliÅŸkisi çözüm sürecinin ötesinde bir boyuta geçmiÅŸ durumda. Çözüm süreci ancak küçük bir kapsam olarak deÄŸerlendirilebilir. Çözüm süreci bitse bile yerine daha büyük bir paketin baÅŸlaması gerekir. Bu bakımdan adının deÄŸiÅŸebileceÄŸini ama sürecin devam edeceÄŸini düÅŸünüyorum."

Kaynak: Al Jazeera

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.