Güncel
Mesele Erdoğan Değil, Hâlâ Anlamadınız mı?
Hem çözüm sürecini ihanet süreci olarak niteleyenlerin safında yer alıp o sürecin mimarını şeytanlaştırıp hem de “çözüm süreci neden yürümüyor” diye sormak maharet ister.
Uçaklar bombalamaya baÅŸlayınca ilk açıklamalar geldi. Geldi gelmesine ama “Barış da barış!” derken bile savaÅŸ tamtamları çalarcasına: “Öcalan’a Tecrit Kalksın!”
Yeni slogan bu! Çıta yükseldi. ‘Ä°mkansızı istemek siyaseti’ de diyebiliriz buna. Ülkeyi yangın yerine, kan gölüne çevirmenin, gencecik bedenleri eyleme ve ölüme yollamanın ve hükümeti teslime zorlamanın kısa tarifi: Öcalan’a Tecrit Kalksın! “SavaÅŸmadan halledebiliriz, masada konuÅŸalım” derken bile ülkenin baÅŸbakanı ve cumhurbaÅŸkanına tehdit ve ÅŸantaj dolu ifadeler.
Ya merkez medya. AkÅŸamdan sabaha ErdoÄŸan düÅŸmanlığı, IŞİD sövgüsü, Esed övgüsü vs…
IŞİD falan gerçekte kimseyi korkutmuyor; aksine sinsi gülücükler atmalarına, aynanın karşısına geçip “Ne kadar da zekiyiz” megalomanilerine vesile oluyor. IŞİD’in varlığı, okyanus ötesi dostlarıyla birlikte ellerini ovuÅŸturmalarına, ErdoÄŸan ve AKP sonrasına iliÅŸkin “yeni dizaynı” hayal etmelerine yardımcı oluyor.
Kandil de öyle. Aslında IŞİD Türkiye’ye her tür araçla, her tür ÅŸiddet ivmesiyle saldırmalarının bir aracı sadece. Kürt halkı, hakları, talepleri falan da umurlarında deÄŸil; Kobani, Kamışlı, Haseke topraÄŸa ve sınırlara tapıcılığın bir yansıması sadece.
Kobani’de gösterdikleri performans, ErdoÄŸan öfkesinin de aslında ciddi bir bahane olduÄŸunun tescili idi. Seçimlerden sonra yepyeni bir Türkiye’ye yelken açılacağını söylerlerken, “Barajın altında kalırsak ülkeyi yakarız” tehdidini savurmaktan geri kalmamışlardı. Yüzde 13 ile 80 milletvekili aldıklarında ise, onların mesajlarına aldanmış olanlar, “tamam artık Meclis’e girmiÅŸ bir HDP örgüte de çeki düzen verir; bu kazanımlardan geri düÅŸmek istemez” dedirtmiÅŸti.
Kandil herkesi ÅŸaşırttı(!) mı acaba? Åžaşırtmadı. Onlar zaten baraj geçilse de geçilmese de havasındaydı. Savaşı her türlü baÅŸlatma tehditlerini savurmaktaydılar. Elbette Kobani’den bu yana yegane bahane yine IŞİD idi. Meclis’teki güçlenme savaşın ibresiyle oynamanın bir bahanesi oldu sadece.
Åžimdi çıkıp “ErdoÄŸan savaÅŸ siyaseti uyguluyor; amacı oyları artırıp tek başına iktidar olmanın önünü açmak!” diyorlar. Åžaka gibi. O zaman adama demezler mi; “O halde oyunu bozmanın yegane yolu yerinde uslu uslu oturmak ve ErdoÄŸan’ı ters köÅŸeye yatırmak” diye.
Yoksa devletin yol, baraj ve karakol yapmasını savaÅŸ gerekçesi sayacağını açıklayarak tehditler savuran KCK bildirisi de barışı istemeyen provokatörlerce mi yazılmıştı? Arkası gelmese inanabilirdik buna: IÄŸdır-AÄŸrı ve Kağızman’da onlarca araç yakıldı? Adıyaman’da asker, Suruç ve Diyarbakır’da polislere kıyıldı.
Halkı silahlanmaya çağırma yarışında kim önde Kandil mi HDP mi? Sayamadık ki. Åžimdi de Öcalan’a tecritin kalkması, özgürlük ve özerklik talebi! Durmak yok, yola devam yani! Dolmabahçe ne oldu? Yapılacak toplantılar? Ya silahların devrinin kapanıp siyasete geçiÅŸ çağına ne oldu?
Bırakın TürkiyelileÅŸmeyi, Lazkiye’nin durumu sorgulanmaya baÅŸlandı. TürkiyelileÅŸmek dar geldi, SuriyelileÅŸmek level’ine ulaÅŸtılar. “Akdeniz’in cennet köÅŸelerine kadar inilse fena mı olurdu hani”
Barış da barış, demokrasi de demokrasi! derken fırsatı ganimet bilip tedhiÅŸ, tecavüz, eylem ve savaÅŸ halini süreklileÅŸtirmek de maharet ister.
“Silahları bırakırsak biteriz” derken kastedilen ErdoÄŸan karşısında tükenmek mi, yoksa okyanus ötesi nezdinde mi? ErdoÄŸan karşısında mı yoksa Kürt halkı nezdinde mi?
Hem çözüm sürecini ihanet süreci olarak niteleyenlerin safında yer alıp o sürecin mimarını ÅŸeytanlaÅŸtırıp hem de “çözüm süreci neden yürümüyor” diye sormak da maharet ister. ErdoÄŸansız-AKP’siz yürüyecek bir çözüm süreci var mı gerçekten? Yoksa kimsenin aslında umrunda deÄŸil mi bu? Süreci gerçekten de ErdoÄŸansız yürütmek diye bir siyasetleri var mı gerçekten? Hem “koalisyon intihar olur” hem de “erken seçim ölüm” diye iki ayrı yazı baÅŸlığı atan bir medyanın olduÄŸu bu ülkede bunun bir önemi var mı ki? Artık çözüm Suriye’yi de kapsamışken Türkiye’nin batısının, ortasının, solcusu ya da beyazının fikri önemli mi? Ya Kürt halkının? Ona kim sorar ki OrtadoÄŸu satrancında hangi taÅŸ olmak istediÄŸini?
Seçimde halka “yeni yaÅŸam” ve TürkiyelileÅŸme önerilmiÅŸti deÄŸil mi? Peki halkçı ve halkların kardeÅŸliÄŸinden yana ÅŸehir gerillalarının kaleÅŸnikoflu gösterileri, halkın araçlarına, iÅŸyerlerine saldırmaları, sivil-asker demeden gerçekleÅŸtirilen suikastleri IŞİD ya da ErdoÄŸan öfkesiyle açıklamaya yeter mi?
“Barış da barış!” diye bas bas bağırarak anca marjinal solu, Gezici çocukları, hevalleri, bir de merkez medyayı “kandırabilirsiniz”.
Esas mesele ErdoÄŸan falan deÄŸil; itiraf edin. Onun ve DavutoÄŸlu’nun önünde engel teÅŸkil ettiÄŸi “Türkiye’nin TunuslaÅŸması”. Ama bunu sizin deÄŸil, sırtınızı dayadığınız güç odaklarının istediÄŸi o kadar sırıtıyor ki. Çünkü silahsız siyaset etmenizi mümkün kılacak tüm imkanları aynı odaklar sizlerden esirgiyor, farkında mısınız. Silahsız ve tehditsiz siyaset üretemiyor, halka silah olmadan yaslanmaktan korkuyor, korkularınızı sürekli kılacak düÅŸmanların üzerinize salınmasından zerre endiÅŸe duymuyorsunuz. O halde ErdoÄŸan, IŞİD falan diye ağızda sakız dolaÅŸmanın anlamı kaldı mı. Deyiverin gitsin: “Ä°lk hedefimiz Akdeniz! Ä°leri!”
Henüz yorum yapılmamış.