YaÅŸam
İslami düğünlerde geçmişte nelere dikkat edilirdi?
Evlilik hadisesi, içinde mutluluk ve hüznü de beraberce barındıran bir olay. Daha önce ailesi ile birlikte yaşayan genç insanlar o aileden kısmen ayrılıyorlar ve müstakil bir yuva kuruyorlar
Ä°nsanoÄŸlu için hayattaki önemli olayların içinde düÄŸünler ilk sıralarda yer alır. Bu gerçek hem hanımlar, hem de erkekler için muhtemeldir ki aynı derecededir. Evlilik ile birlikte o ana kadar ayrı hayatlar süren iki insan hayatlarını birleÅŸtirmeye karar veriyorlar, aileler anlaşıyorlar ve hep birlikte ortak bir hayatı yaÅŸamaya baÅŸlıyorlar. Evlilik hadisesi, içinde mutluluk ve hüznü de beraberce barındıran bir olay. Daha önce ailesi ile birlikte yaÅŸayan genç insanlar o aileden kısmen ayrılıyorlar ve müstakil bir yuva kuruyorlar. Tabii bu ayrılık mutlak bir ayrılık deÄŸil ama yine de ailenin kıymetli bir çocuÄŸu olan o genç insan artık baba ocağından çıkıyor ve baÅŸka bir haneye giriyor. Evlilikten sonra aile ile birlikte yaÅŸamaya devam eden çiftler için bile bu ruhi ayrılık olayının yine de vuku bulduÄŸunu ifade etmek mümkün. Ä°ÅŸin bir yanından bakınca kısmen hüzünlü tarafı burası. Fakat aileler için evlatlarının güzel günlerini görebiliyor olmak da diÄŸer yanı ile de mutluluk verici bir olay.
Evlenen gençler için önlerinde beraberce yaÅŸayabilecekleri yepyeni bir alan açılıyor. Onlar bir çok ÅŸeyi beraberce göÄŸüsleyecekleri ve yeni bir hayatı beraberce kuracakları için mutlu ve umutlu…
SEVÄ°NCÄ°MÄ°ZÄ° PAYLAÅžMAK DA “MEÅžRU” YOLLARDAN OLMALI
Güzel bir olay olduÄŸu ve bundan dolayı insanlar sevindikleri zaman duygularını dışarıya vurma, daha fazla insana duyurma ve onları da sevince ortak etme ihtiyacı duyuluyor. Hani güzel bir söz vardır, ‘mutluluklar paylaşıldıkça çoÄŸalır, üzüntüler paylaşıldıkça azalır’ diye. O sebepten sevinci paylaÅŸmak önemlidir. Bu noktada bu sevinci nasıl paylaÅŸacağız sorusunun cevabı gündeme geliyor.
Sevinci paylaÅŸmanın çok çeÅŸitli yolları var. Fakat Müslümanlar için bu sevinci paylaşırken hayatın her safhasında olduÄŸu gibi uyulması gerekli bazı kurallar mevcut. Öyle sınır tanımayan insanlar gibi her ÅŸeyi yapmak mümkün deÄŸil. Yapılacak kutlamaların meÅŸru olması yani inandığımız deÄŸerler açısından yasaklanan, kötü görünen ana veya detay seremonilerden uzak olması gerekiyor.
Esas itibariyle sevinmek, eÄŸlenmek gayri meÅŸru bir olay deÄŸil. Fakat kahkaha ile gülmenin bile Hz. Peygamber ( a.s) tarafından pek tasvip görmediÄŸi düÅŸünüldüÄŸünde ölçüyü tutturmak önemli.
Burada bazı ana konuları sıralamakla baÅŸlayabiliriz;. Bir kere Müslüman olarak her durumda Allah’ın ve Resulü’nün (a.s) hoÅŸuna gitmeyen ÅŸeylerden kaçıp hoÅŸuna gidenleri yapmaya çalışmak, temel olarak dikkat edeceÄŸimiz nokta.
Ä°lk olarak tesettür konusunu ele alabiliriz: DüÄŸün törenleri sırasında giyeceÄŸimiz elbiselerde tesettüre riayet etmemiz önemli. Özellikle düÄŸünlerde hanımlar için adeta olmazsa olmaz kabilinden bir giysi olan gelinlik konusu var. ‘Bir kerecik sınır aşımından bir ÅŸey olmaz’, ‘düÄŸün günü özel bir gün, bu gibi özel durumlarda bazı küçük(!) tavizler verilebilir’ gibi bir düÅŸünceden hareketle gelinlik modeli düÅŸünülürken tesettürü bir kenara koyabiliriz gibi bir mazeretin düÄŸün de olsa yeri olmadığını zikretmemiz gerekiyor. Tabii düÄŸüne iÅŸtirak eden aile efradının da hazırladıkları tuvaletler için de aynı hassas ölçüyü gözetmeleri ÅŸart.
Bizim dönemlerimizde hanımların gelinliÄŸe bakışında ciddi kırılmalar yaÅŸandığını hatırlıyorum. Genellikle anneler, kızlarının baba evinden gelinlikle çıkmasına büyük önem veriyorlar, bizim neslin gençlerinin büyük bir bölümü de ailelerinin bu isteklerine karşı bir direnç gösteriyorlardı. Ä°nsanların hayatlarının en mutlu günlerinden birinde birkaç parça kumaÅŸ için yapılan bu sert mücadeleler bazen tatsızlık boyutuna varmaktaydı. Günümüzde evliliklerde bu tartışmalar ne boyutta yaÅŸanıyor ,detaylı olarak vakıf olamadığımdan maalesef bu gün için bir genelleme yapamıyorum ama muhtemelen bazı ailelerde benzer tartışmaların yaÅŸandığını tahmin edebiliyorum.
Alkollü içecekler her durumda dinen yasak olan bir ÅŸey. Dolayısıyla düÄŸün için kendimiz kullanmasak bile misafirlere yönelik böyle bir ‘açılım’ yapmamız da mümkün deÄŸil. Ä°mkan dahilinde ise içkili bir mekanda içkisiz düÄŸün yapmaktan bile kaçınmamız gerekiyor ki sevincimiz bizi yanlış iÅŸler yapmaya sevk etmesin... Ailelerin birçoÄŸunda kozmopolit bir yapı olduÄŸundan düÄŸünlere yönelik olarak bazen bu tip zorluklarla karşı karşıya kalan ailelere maalesef rastlamaktayız.
Malum olduÄŸu üzere, birbirlerine nikah düÅŸen hanımlarla erkeklerin aynı mekanlarda sınırların ötesinde yakınlaÅŸmaları ve bir arada bulunmaları dinen tasvip gören bir konu deÄŸil. Her iki cins, tesettürlü olsalar da bir arada bulunamazlar, bu külliyen haramdır, tarzında bir yorumda bulunmuyoruz. Lakin düÄŸün ortamında, en iyi elbiselerini giymiÅŸ ve kendilerine maksimum derecede itina göstermiÅŸ hanım ve erkeklerin birkaç saat aynı ortamda, aynı masalarda, aynı koridorlarda ve kalabalıklar içinde bulunmaları gibi bir kompozisyondan bahsediyoruz. Bu sebepten davetlilerin bir arada bulunacakları mekanları tespit ederken özellikle düÄŸün sahiplerinin bir hayli dikkatli olmaları gerekiyor diye düÅŸünmekteyim.
Ä°sraf konusu dinen her daim dikkat edilmesi gereken diÄŸer bir ince husus. Ä°nsanlar normal zamanlarda olduÄŸu gibi eÄŸlence anlarında da bu inceliÄŸe özellikle dikkat etmeli. Özellikle bu tür törenlerde davetlileri memnun etme duygusuyla aşırıya kaçmamaya özen göstermek düÄŸün organizasyonlarında göz önünde bulundurulmalı.
Abartılı yemek menüleri, bir kaç saatlik bir tören için salonların aşırı tarzda süslenmesi, düÄŸün sonrası misafirlere verilecek pahalı hediyelerin seçimi, kıyafetlerdeki aşırı harcamalar ve buna benzer diÄŸer baÅŸlıklar da sanırım israf dairesinde deÄŸerlendirilebilecek alt konular olarak zikredilebilir. Denizde abdest alırken bile aşırı su tüketimine dikkat çeken bir Peygamberin ( a.s) ümmeti olarak, maddi durumu çok iyi olan ailelerin bile bu hassasiyeti göstermesinin önemli olduÄŸunu belirtmemiz gerekiyor.
Hz.Peygamber’in( a.s) kendi dönemlerinde, düÄŸünlerde ve eÄŸlence zamanlarında def çalınmasına izin verdiÄŸini biliyoruz. Buradan hareketle musikinin eÄŸlence zamanlarında kullanılması konusunu deÄŸerlendirebiliriz. Bir dönem, özellikle bizlerin gençlik zamanlarımızda, düÄŸünlerde musikinin nerdeyse çok az kullanıldığını zikretmemiz gerekiyor. Dini hassasiyetlerimizin kendi ölçülerimiz içerisinde çokça dikkati alındığını düÅŸündüÄŸümüz o devrelerde, düÄŸünlerimizin bazen normal zamanlardan daha fazla ‘düz’ olarak kutlandığını da hatırlamamız icap ediyor. Bazı dostlarımızın bir dönem düÄŸünlerimizin cenaze törenlerinden bile farklı olmadığı tesbiti yaptıklarını da kayıt olarak düÅŸebiliriz.
Gençlik dönemlerimizi hatırladığımızda, bir arkadaşımızın düÄŸününde sahneye Türk Sanat Musikisi icra eden bir sanatkarın çıktığına ÅŸahit olduÄŸumuzda “yahu neler oluyor, biz de galiba tavizkar olduk” tarzında yorumlar yapıldığına ÅŸahit olduÄŸumuzu gün gibi hatırlamaktayım. Oysa bugünden geriye baktığımızda, ÅŸimdiki bakış açımla bunun çok da eleÅŸtirilecek bir ÅŸey olmadığını düÅŸünmekteyim. O düÄŸün özelinde deÄŸerlendirildiÄŸinde, akıllı, uslu ve ölçülü bir çerçevede insanların eÄŸlenebileceklerini gösteren bir düÄŸün formatıydı, ama bayağı tartışmaya sebep olmuÅŸtu.
“Ä°slami DüÄŸün” baÅŸlığı çerçevesinde öncelikle ilk anda sıralanabilecek ilkesel yaklaşımlarda bulunduktan sonra bundan otuz üç yıl evvel gerçekleÅŸen kendi düÄŸünümüz ve yine o dönemdeki baÅŸka arkadaÅŸlarımızın düÄŸünler ile ilgili bazı noktalara deÄŸinmek istiyorum.
'KISITLI' BÄ°R DÜÄžÜN TÖRENÄ° YAPMIÅžTIK
Bizim düÄŸünümüz 1982 yılının Åžubat ayında yapılmıştı. Hanımlar ve erkekler için iki ayrı mekanda tören düzenlendi. Bugün oturmakta olduÄŸumuz apartmanda o tarihlerde rahmetli amcamlar evli çocuklarıyla birlikte oturuyorlardı. Onların ikamet ettikleri iki apartman dairesi hanımların daveti için hazırlanmıştı. Hanımımı evinden alıp o eve getirmiÅŸtik ve bir araya gelen hanımlar, annemlerin ve rahmetli kayınvalidemin ev sahipliÄŸinde burada misafirlerimize ikramlarda bulunmuÅŸlar ve hep beraber o zamanın deyimiyle ‘gelini’ görebilmiÅŸlerdi. Bugünden geriye baktığımızda bu törenin daha geniÅŸ bir mekanda, içinde biraz eÄŸlencenin de yer aldığı bir formatta yapılabilmesi mümkündü diye düÅŸünmeden edemiyorum. Aile imkanlarımız bunu en iyi ÅŸekilde yapabilecek düzeydeydi. Fakat özellikle benim o günün ÅŸartlarındaki çizgilerim biraz daha keskin olduÄŸundan ve ufak da olsa bu tip bir açılıma dahi imkan vermeyen tarzımdan dolayı fazlaca ‘kısıtlı’ bir törene mahkum etmiÅŸtim çevremi. Onlar da büyük bir olgunluk göstermiÅŸler ve hem benim hem de benim bu tarzıma uyum gösteren hanımımın tercihlerine saygılı davranmışlardı.
Erkekler için de yine o dönemde yazlık olarak kullandığımız Basınköy’deki aile apartmanını tahsis etmiÅŸtik. Hanımlarınkinden biraz daha geniÅŸçe tuttuÄŸumuz bu törende dışarıdan getirdiÄŸimiz bir lokanta delaletiyle davetlilere yemek ikramı yapmıştık. Babamların arkadaÅŸları için de evin bir bölümünde Kur’an-ı Kerim tilaveti, kasideler ve ilahi okuyan Hoca’lar davet edilmiÅŸti.
Biz gençler için, ilahi okunması bile o günün ÅŸartlarında sanki pek de hoÅŸa gidecek bir ÅŸey olarak görünmüyordu. Herhalde, bu tür ÅŸeylere çok gerek yok diye mütalaa etmekteydik. Oysa yine bugünden geriye baktığımızda ilahiler ve mevlit, bu tarz bir düÄŸünü kısmen eÄŸlence düzeyine çıkarabilecek ‘meÅŸru’ tören unsurlarıydı.
Bizim gibi aynı ‘hassasiyetleri' paylaÅŸtığını düÅŸündüÄŸümüz bir çok arkadaşımızın düÄŸünleri de o zaman camilerde ve Kur’an kurslarında yapılmıştı. Bu acaba çok doÄŸru bir hassasiyet miydi sorusu üzerinde detaylı bir ÅŸekilde durulması gerekiyor sanırım.
BELEDÄ°YEDE NÄ°KAH KIYILMASININ KIYMET-Ä° HARBÄ°YESÄ° YOKTU
Bizim evlendiÄŸimiz dönemde nikah akdi, bizim yorumumuza göre tamamıyla dini bir akitti ve ancak bir ‘Hocaefendi’nin kıydığı nikah ‘sahih’ bir nikahtı. Belediye baÅŸkanı veya onun vekilinin Belediye Nikah Salonu'nda kıydığı nikahın birçoÄŸumuzun gözünde hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktu. Bu sadece ‘resmi’ bir mecburiyetti. Hanımımızla beraberce bir hayata baÅŸlamamızı ‘meÅŸru’ kılacak iÅŸlem Hocaefendi vasıtasıyla kıyılacak olan nikahımızdı. Hocaefendi de sadece ‘Diyanetin’ bir memuru olarak bir Ä°mam efendi deÄŸil, bizim özenle seçmeye çalıştığımız ve bizim için hakikaten ‘Hoca’ diye önüne diz çökeceÄŸimiz bir kiÅŸi olmalıydı. O günün ortamında, gayretlerimiz neticesinde ve Allah’ın lütfu ile bu netice hasıl olmuÅŸ bu da bizleri çok mutlu etmiÅŸti.
Burada dikkatle seçmeye çalıştığım ifadelerden anlaşılabileceÄŸi üzere 80’li yıllar için Diyanet kurumunu ve cami imamlarını deÄŸerlendirirken, bugüne göre daha farklı bir bakışımızın olduÄŸunun altını çizmek istiyorum. Tabii bugün bulunduÄŸumuz noktadan bakarken bu tırnak içindeki kavramlara daha sıhhatli bir bakışın gerektiÄŸini de düÅŸünmekte olduÄŸumu ifade etmek istiyorum. Yorumlarımı, illa bugünkü mutlak doÄŸruydu ve dünkü de yanlıştı diye anlamak da gerekmiyor. Ama bu hususlara daha dikkatli ve derinlikli bakmalıyız demek istiyorum.
Bu sebepten biz belediye nikahımıza sadece hanımım, babam, rahmetli kayınpeder ve yine onun rahmetli aÄŸabeyi ile gitmiÅŸtik. BaÅŸka kimsenin gelmesini de özellikle istememiÅŸtik. Nikah ÅŸahitlerinden biri rahmetli amca idi. DiÄŸeri için de orada bulunan bir belediye görevlisinden rica etmiÅŸtik. O gün için hiç kıymet vermediÄŸimiz bu töreni adeta daha da kıymetsiz bir hale getirmek için elimizden ne geliyorsa yapmış ve bunda da ‘muvaffak’ olmuÅŸtuk. Benim ailem ve kayınpederler de o zaman bize ‘kalben pek de onaylamasalar da’ zorluk çıkarmamışlardı. Ä°yi mi etmiÅŸtik? Bunun üzerinde de tüm detayları göz önüne alarak iyice düÅŸünmemiz gerekiyor.
Yine hatırladığım kadarıyla uzunca bir süre ‘belediyede’ kıyılan nikahlara ilkesel bazda bir deÄŸer vermediÄŸim için hiç katılmamış, illa katılmak zorunda olduklarımda ise salon dışarısında durmaya dikkat etmiÅŸtim. Tabii dostlarımızı kırmamak için gidemediÄŸim hemen her nikaha telgraf göndermeyi de özellikle ihmal etmiyordum.
1990’lı yılların ortalarına geldiÄŸimizde, artık belediyelerde Ä°slami hassasiyeti olan kiÅŸiler baÅŸkan olmaya baÅŸlamış ve belediyelerde yapılan törenler bizler için o eski ‘menfi’ yorumunu kısmen kaybeder olmuÅŸtu. Zamanla belediye baÅŸkanları, belediye nikahlarını, evlenecek çiftlere sordukları ‘kabul ettin mi’, ‘evet ettim’ ibarelerine bile dikkat edecek tarzda kısmen ‘Ä°slamileÅŸtirmeye’ baÅŸlamışlardı. Bazı Hoca efendiler de, nikah esasında bir akittir, bu akit icap ve kabul ile olur, bunu illa bir Hoca’nın kıyması gerekmiyor diyerek Nikah’ı kısmen ‘teknik’ bir düzeye indirmiÅŸ ( burada indirmiÅŸ diyerek belki bir deÄŸer veya deÄŸersizlik ifade ediyor da olabilirim) ve ÅŸartları günün ÅŸartlarına göre kısmen normalleÅŸtirmiÅŸti… Belki normali de bu idi ve biz bir zaman bunu farklı bir düzleme çekmiÅŸtik. Bu noktayı da sıhhatli bir ÅŸekilde sürekli düÅŸünmeliyiz kanaatindeyim.
Yıllar geçti. Çoluk çocuÄŸa karıştık. Derken çocuklarımız büyüdü ve evlilik çağına geldi. Bizler ve yukarıda bahsettiÄŸimiz bir dönemin o çizgileri daha keskin olan nesil, kendi çocuklarımızın düÄŸün törenlerini düzenlerken, deÄŸiÅŸen ÅŸartları da göz önüne alarak bazı farklılıklar getirmeye ve bir çok deÄŸiÅŸik yöntem uygulamaya çalıştık ve izlediÄŸimiz kadarıyla da çalışmaya devam ediyoruz.
ARTIK “Ä°LKE”LERE DÄ°KKAT EDÄ°LEN BÄ°R DÜÄžÜN ÅžEKLÄ° ÜZERÄ°NE ÇALIÅžILDIÄžINA ÅžAHÄ°T OLUYORUZ
Ä°slami hassasiyete sahip insanların önemli bir bölümünün düÄŸünlerini hanımlar ve erkekleri ayrı salonlarda kabul ederek yapmaya gayret ettiÄŸini görmekteyiz. BirçoÄŸunda belediye nikahları törenin ana unsuru olarak tutulmamaya çalışılıyor, ama eskiye göre daha fazla önem veriliyor. Ä°kramların yanında her iki tarafta da genellikle bir musiki bölümü ilave ediliyor. DüÄŸün törenleri, eski dönemlerdeki o cenaze törenleri formatının kısmen dışına taşınmaya çalışılıyor. Birçok düÄŸünde, düÄŸün sahipleri, törenin baÅŸlangıç bölümüne muhakkak bir Kur’an-ı Kerim tilaveti koymayı özellikle önemsiyorlar.
Fakat deÄŸiÅŸen hayat ÅŸartları içinde bu tür törenlerin yeni bir aile kurulurken yapılan masrafları katlayan bir boyutu olduÄŸunu da gözden uzak tutmamak gerekiyor. Büyük ÅŸehirde yaşıyoruz ve düÄŸün yapılan mekanların büyük bölümü profesyonelce iÅŸletilen yerler. Bunlar ailelere ciddi bir maddi yükü getiriyor ki, bu tip bir düÄŸün formatını her zaman gerçekleÅŸtirmek bir çok kiÅŸi için pek de imkan dahilinde olamıyor.
Yukarıda örneklemeye çalıştığım insanların çocuklarının törenlerinin hepsinin düÄŸün salonlarında ve ayrı ayrı bölümlerde yapıldığını söylemek tabiidir ki mümkün deÄŸil. Sonuç olarak birçok düÄŸün töreni, bir zamanlar bizim neslin pek de sıcak bakmadığı belediye nikah salonlarında yapılıyor.
Fakat bu format içinde de yine baÅŸlangıçta zikrettiÄŸimiz hususların büyük bölümünü dikkate alan bir ÅŸekil üzerinde çalışıldığına ÅŸahit oluyoruz. Ä°lk adımda, tören mekanı olarak özellikle çift taraflı fuayesi olan bir belediye nikah salonu aranıyor.
Ä°kinci önemli nokta, daha rahat bir programlama yapabilmek için nikah zamanının günün son saati olarak alınabilmesi. Nikah töreni baÅŸlamadan, program içine, belediye salonlarında eski dönemlerde çok da göremediÄŸimiz Kur’an-ı Kerim tilaveti ilave edilmesi uygulamalarına sıkça ÅŸahit olmaya baÅŸladık.
Nikah sonrası hanımlar ve erkekleri ayrı kapılardan çıkartıp gelin hanım ve damadın tebrikleri ayrı ayrı kabul etmesini temin etmek de, baÅŸlangıçta dikkat çekmeye çalıştığımız haremlik ve selamlık uygulamasının kısmen gerçekleÅŸtirilebilmesini saÄŸlıyor. Bu sayede, hanımların ve erkeklerin aynı mekanda birbirleriyle çok fazla yakın bulunmamalarını temin etme hedefine bir nebze de olsa ulaşılabiliyor.
Bu tür törenlerde iÅŸin eÄŸlence boyutu nikah salonlarında çok fazla gerçekleÅŸemese de damat ve gelin tarafı yakın arkadaÅŸları için ayrı ayrı damat gecesi ve kına gecesi düzenleyerek iÅŸin eÄŸlence boyutlarını da kısmen gerçekleÅŸtirebiliyorlar.
YÖRESEL ZENGÄ°NLÄ°KLER DÜÄžÜNLERE NASIL YANSITILABÄ°LÄ°R?
Nikah ve düÄŸün törenleri için tek tip bir format tesbit etmek ve insanlara bunları dayatmak mümkün deÄŸil. Tabiidir ki gerekli de deÄŸil. YaÅŸanılan yerin ÅŸartları, yöresel özellikler, evlenen tarafların beklentileri bu törenlere rengini veriyor ve vermeye de devam edecek gibi görünüyor.
DüÄŸün dediÄŸimizde baÅŸka hangi formatlar uygulanıyor? Yöresel olarak ne tür özel eÄŸlenme türleri mevcut? Bu uygulamaların bizim Ä°slami diye adlandırdığımız düÄŸün türü ile yakınlığı ve uzaklığı hangi derecede? Åžimdi biraz da bu suallerin cevaplarını arayalım.
Katıldığımız bazı düÄŸünlerde, törenin bir yerinde salona gelen halk oyunları ekiplerinin varlığının bana hoÅŸ geldiÄŸini ifade etmeden geçemeyeceÄŸim. Ä°stanbul’da doÄŸup büyüdüÄŸüm ve baÅŸka bir ‘memleketim’ de olmadığı için, Anadolu’nun herhangi bir yöresinde doÄŸmuÅŸ ve orası ile kalıcı baÄŸları bulunan bir insanın kendi yöresinin halk oyununu veya türküsünü duyduÄŸu veya gördüÄŸü zamanki coÅŸkusunu belki aynel yakin algılamam mümkün deÄŸil. Ama bahse konu ailelerin, insani bir gereksinim ile, bu tarz zenginlikleri en mutlu günlerinde tören unsuru olarak hadisenin içine katmalarının esas açısından mahzurlu olmadığı kanaatini taşımaktayım.
Mesela, katıldığımız bir Karadeniz düÄŸününde insanların saatler boyu yüzlerinde tatlı bir gülümseme ile horon tepmelerini gördüÄŸümüzde hanım ile beraber nasıl ÅŸaşırdığımızı hatırlıyorum. Buradan ÅŸunu anlıyoruz ki bu insanların düÄŸününde horon olmazsa adeta o düÄŸün eksik kalıyor. Hanımlarla erkeklerin beraber kol kola horona girmeleri konusundaki dini mahzur ortadan kaldırıldığında, yani, her iki cinsin de ayrı ayrı horon teptiÄŸi bir durumda, düÄŸün hakikaten ‘Ä°slami düÄŸün’ formatında bir düÄŸün olabilir diye düÅŸünüyorum. Tabii benim bu yorumuma katılmayanlar da çıkacaktır ki onların görüÅŸlerine saygı gösterdiÄŸimi de ifade etmem gerekiyor…
Yine doÄŸu ve güneydoÄŸu yöreleri düÄŸünlerindeki halay da aynı çerçevede deÄŸerlendirilebilir. Aydın’da ÅŸahit olduÄŸumuz bir açık hava düÄŸününde güney doÄŸulu vatandaÅŸlarımızın mahalle arasında metrelerce uzanan bir halayına ÅŸahit olmuÅŸ ve kızımla hayretler içinde saatlerce izlemiÅŸtik. YoÄŸun bir mekanik ses ve türkü eÅŸliÄŸinde hanımlar ve erkekler beraberce halay çekiyorlardı. Hanımların tahminen % 80’i tesettürlüydü. Fakat bu hanımlar erkeklerle el ele halayda beraber idiler. Halaydaki yüze yakın kiÅŸinin birbirleriyle nikah düÅŸmeyen kiÅŸilerden olması muhal bir durum. Dolayısıyla da Ä°slami açıdan bakıldığında bu husus sorunlu bir durum olarak görünüyor. Yöresel zenginlik olarak güzel, fakat dini deÄŸerlerimiz açısından düzenlemeye muhtaç bir düÄŸün formatıydı diye yorumlamaktayım.
Bu arada salonlarda yapılan bazı nikah ve düÄŸün törenleriyle ile ilgili bir iki hususu daha zikretmek istiyorum. Bazı muhafazakar diye niteleyebileceÄŸim ailelerin törenlerinde, geniÅŸçe bir salonda yemekli bir düÄŸün tertip ediliyor. Bir çok örnek uygulamada aileler, yemek oturumunda hanımlarla erkeklerin ayrı ayrı oturmalarını da temin edebiliyorlar. Fakat bazen, nikah töreninden sonra damat ile gelinin ilk dansı yapmaları sanki mecburiyettenmiÅŸ gibi bir seremoni icra ediliyor. Bu seremoni daha sonra arzu eden çiftlerin sahneye çıkıp aynı uygulamayı devam ettirmelerine sebep olabiliyor. DüÄŸün sahipleri Müslüman, düÄŸün ÅŸartları kısmen mazbut bir ortam, fakat sonrasında hiç de "Ä°slami hassasiyetler dairesinde deÄŸerlendiremeyeceÄŸimiz" erkek ve hanımların dans etmeleri uygulaması görülüyor ki bu çok sorunlu bir durum olarak nitelenebilir. Modernist etkilerin, adet adı altında düÄŸünlere soktuÄŸu pek de doÄŸru olmayan bir uygulama olarak görünüyor. Bir yanı ile baktığımızda dans edenler karı koca. Beraberce dans etmeleri yanlış deÄŸil. Ama baÅŸkalarının önünde yapılan bu eylemin dinen caiz görülmesi de mümkün deÄŸil sanırım.
Son olarak, salon düÄŸünlerinde sıkça rastlamaya baÅŸladığımız semazen uygulamalarına da kısaca deÄŸinmek istiyorum. Aslında bir ibadet hükmünde olan ve Hz Mevlana’nın Rabbine olan aÅŸkıyla kendinden geçerek döndüÄŸü bu Sema olayını, insanların masaların başında tıka basa yemek yediÄŸi bir salon ortamına, sanki bir Ä°slamileÅŸtirme motifi olarak malzeme yapılması ilk rastladığım andan itibaren bana itici gelmiÅŸti. Bu görüÅŸümün hâlâ aynı sıcaklıkta devam ettiÄŸini belirtmeyi yararlı görüyorum.
HAYAT, EÄžLENCESÄ°YLE, HÜZNÜYLE VE NORMAL Ä°ÅžLEYİŞİYLE BÄ°R BÜTÜN
“Ä°slami DüÄŸün” baÅŸlığı altında bizce ilk sırada yer alan bazı ilkeler çerçevesinde görüÅŸlerimizi serdettikten sonra, kendimizin, çocuklarımızın ve bir kısım arkadaşımızın düÄŸünlerinden örnekler vermeye çalıştım. Bu örnekler çerçevesinde nikahın kıyılışı, nikah ve düÄŸün yapılan mekanların seçimi, yöresel özelliklerin nikah ve düÄŸünlere olan etkileri gibi hususlarla ilgili fikir ve kanaatlerimizi paylaÅŸmaya gayret ettim. Tüm bu deÄŸinmeye çalıştığımız noktaların dışında pek çok hususu da ihmal etmiÅŸ olabileceÄŸimi düÅŸünmekteyim. Fakat ifade etmeye çalıştıklarım ile birlikte düÄŸün konusuna temelde nasıl yaklaÅŸmakta olduÄŸumu genel hatları ile ortaya koymaya gayret ettiÄŸimi zannediyorum.
Yaklaşık iki yüz yıldır BatılılaÅŸma ve modernleÅŸme etkisine maruz kalan Ä°slam dünyasında bu etkiler hayatın her safhasına derinden tesir ediyor. Bu çerçevede kendi öz deÄŸerlerimize uygun formlar ve ÅŸekiller bulabilmek de biz Müslümanlara düÅŸen önemli görevlerden biri. Çünkü hayat, eÄŸlencesiyle, hüznüyle ve normal iÅŸleyiÅŸiyle bir bütün.
Önemli olan yaÅŸadığımız her süreçte inandığımız deÄŸerlerin bizden istediÄŸi hassasiyetlere azami ölçüde dikkat edebilmek, kendi alışkanlıklarımızın dışındaki uygulamaları daha geniÅŸ bir bakış açısıyla ve insanlarla empati yapmaya çalışarak deÄŸerlendirebilmek ve hayatın bütününün bir imtihan olduÄŸu ÅŸuurunu muhafaza edebilmek.
Kaynak: DünyaBizim.comErhan Erken
Henüz yorum yapılmamış.