Düşünerek ve hissederek yaşadığımız için unutmadık. Hayatın sebebini ve gayesini unutmayan, yaşadığı hayatı da unutmaz. Yaşamak inanmaktır, inanarak düşünmektir, düşünerek duyg
Çin'in Uygur Müslüman Türkleri'ne reva gördüğü zulmü, toplama kamplarından birinde bir yıl boyunca tutulan Gulbahar Jelilova, kampta yaşadıklarını anlattı
Iraklılar, bir dış gücün himayesinde, halktan yalıtılmış bir şekilde, “yeşil bölgede” yürütülen siyasetin uygulayıcılarını, "vatan", "onur", "eşitlik" ve "bağımsızlık" gibi
En büyük kötülükler insanı değerlerinden uzaklaştıran, ana yoldan saptıran, Allah’ın sunduğunun dışındaki tercihlere yönelimlere neden olan oluşlardan, ideolojilerden uzak durmak. B
"Ahmet Kabaklı, bu eserinde bir dönemi önce tarif etmiş sonra sorgulamış ve eleştirmiştir. Dolayısıyla da Türkiye’nin yakın tarihine ilişkin pek çok yazılmamış, yazılamamış olayl
Birleşik Arap Emirlikleri’nin Türkiye’ye yaptırım uygulanması için ABD’li senatörlere lobi çalışması yaptığı ortaya çıktı.
Her şeyin zıddı ile kaim olduğu hükmünce (Zuhruf, 43:12), insandaki iyi ve kötü duyguların da birbirleriyle eşit sayıda olduğunu söyleyebiliriz.
Batılılaşma adına yapılan uygulamaların büyük çoğunluğu bu topraklarda öteki olarak bilinen yahut Müslümanlar açısından gayrı İslami olan ve gayrı Müslimlerde gördükleri uygula
Fatih Sultan Mehmed 1454 sonbaharında, kendisine bağlılıklarını sunan Mora'nın 12 arhonuna (Atina'daki beylere) bir mektup yollamıştır. Bu kişiler "Kyr (Bey) Manuel Rallis ve tüm halkı, K
Hepimizin bir hayatı ve bu hayatı şekillendiren birtakım değişken çevresel şartları var. Hepimizin bir karakteri ve o karaktere rengini veren duyguları, düşünceleri, zevkleri var. Reklaml
Günümüzde Doğu ile Batı’nın arasındaki sınırların yeniden çizilmesi yalnızca Doğulu insan için değil, benzer sebeplerle olduğu kadar tarihsel sebeplerle de Türk insanı için çok d
Batılı devlet sadece sömürdüğü toplumları değil, kendi toplumunu da "böl ve yönet" anlayışıyla şekillendirmiştir. İnsanlar bireylere ve kimliklere bölünmüş; mahalle, komşuluk ve
''Niçin yaşıyoruz ve nasıl yaşıyoruz? Yaşadığımız ile yaşamak istediğimiz aynı şey mi? Düşündüğümüz dünya yaşadığımız dünyanın neresine tekabül ediyor?” gibi sorulara
Kendi iyiliğimiz için, hepimizin ve geleceğimizin iyiliği için, daha iyi, daha yetkin, daha nitelikli içerik üretimi ve inşa’lar için uyarıcı eleştirilere her zaman ihtiyacımız olduğu
İslam karşısında duyulan korku, vehim, paranoya, öfke ve nefret tam da 18 ve 19’uncu yüzyılda Avrupa tiyatrolarında kullanılan “fantazmagorya” tekniğinin yarattığı etkiye benziyor.