Türkiye etrafında uzunca bir zamandır sürdürülen komploları nasıl açıklamalıyız?
Son İstanbul seyahatimde bir Afrika gönüllüsü olan Nazan Yalçınkaya’nın nazik davetine icabet ederek Çengelköy’deki Afrika Cafe’ye misafir oldum. Mekan aynı zamanda Afrika’da sosyal
Arabayı sağa çekip durdu. Yanındaki kadın “Niye durdun?” diye sordu. Başını çevirmeden “Duymuyor musun salâ veriliyor” dedi. Kadın şaşkın “Salâ da ne demek?” Bu defa başın
İnsan sadece tabiatı değil, kendini de tahrip ediyor. İnsanımızın çektiği ruh ve kültür ızdırabına göz mü yumacağız? Asıl derdimizin “kaybolan insanlığımız” olduğu hakikati
Bugün birileri hâlâ “İstanbul sözleşmesi” ve CEDAW’ı savunuyor ya! Onlar F.Gülen ve dostlarının manevi mirasına sahip çıktıklarının farkındalar mı? Evet “ameller niyetlere g�
Sosyolog yazar Abdurrahman Arslan samimiyetinden hiçbir zaman ödün vermemiş bir âlim. İslâm, modernlik, iktidar ve akıl konuları üzerinde çalışan Arslan’la günümüzde dindarların dü
Sözün kıymetinin beş paralık olduğu şu zaman diliminde konuşmak yerine susmanın, görünür olmak yerine ortalıktan kaybolmanın en azından kendi ruh sağlığımız için çok isabetli bir
İnsan yaşamını sürdürürken aklından ziyade duyguları ile hareket eder. O nedenle insan eğitiminde duyguların terbiye edilmesi ve denge üzerine oturtulması esastır. Günümüzde hayatın
Akif Emre’nin sekizinci kitabı Portreler, yakın zamanda Büyüyenay Yayınları’nca okurlara sunuldu. Nitekim, Mimar Sinan, İkinci Abdülhamid, Mehmet Akif, Necip Fazıl, Nuretin Topçu, Cemil
Mahalledeki herkes Duman Adamlar’ın ağına düşmeye başlamıştı, Beppo ile Gigi bile. Tek pes etmeyen Momo’ydu, çünkü zamanın “yaşamın kendisi olduğunu” kavramıştı ve “yaşam
Bugün Corona virüsü üzerinden tekrar tartışmaya açılan biyolojik silahın tarihinin, Hititlilerin Kadeş Savaşı esnasında vebalı hastaları casus olarak Mısır'a göndermesiyle başladı�
2006 yılında Frankfurt Kitap Fuarı’na katıldığım tarihten sonra ilk kez yurt dışına çıktım. AGD Viyana teşkilatı uzun zamandır davette bulunuyordu. Bu kez göze aldım, gittim iyi de
Erdoğan, ‘İttihadçı’ların ve onların devamı olan ‘kemalist-laik’lerin 100 yıla yakın zamandır yaptıkları gibi, kanûnen suç işlenmeden zann ve vehimlere göre mi davranmalıydı?
Çığırtkanlık vakarın, hoyratlık nezaketin, istismar hürmetin üzerini örttüğünde âhir zamanlar gelmiş demektir. Durup ince şeyleri anlayabilmek için, bizim ötemizdeki insanın yaralar
Adorno, her ne kadar “Doğruyla sahici eşitlenemez” dese de ahlaki ve ontolojik tecessüsler arasındaki zımni mütekabiliyeti örseleyecek yahut imkansızlaştıracak insani, makul bir nedensel