Düşünce Mektebi

İhsan Fazlıoğlu: Dü­nü ve ya­rı­nı ol­ma­yan şim­di bir be­lir­siz­lik­ler yu­ma­ğı­dır; her an her şey ola­bi­lir

GÜN­LÜK dil­de sık­ça kar­şı­da­ki ki­şi­nin doğ­ru ve­ya yan­lış dav­ran­dı­ğı­nı ya da doğ­ru ve yan­lış yo­rum­da bu­lun­du­ğu­nu be­lirt­mek için, ço­ğun­luk­la bil­me­den, de­rin bir ne­de­ne işa­ret edi­lir: Şu­ur: “Şu­ur­suz adam”, “Şu­ur­suz dav­ran­dı”, “Çok şu­ur­suz bir ki­şi­dir”, “İn­san ol­ma­nın şu­u­ruy­la ha­re­ket et­ti”, “Çok şu­ur­suz bir top­lu­muz”, “Ey­lem­le­ri­mi­ze şu­ur eş­lik et­me­li”. Hat­ta ide­olo­jik men­su­bi­ye­ti vur­gu­la­mak için bi­le bu ke­li­me­ye sı­ğı­nı­lır: “Çok şu­ur­lu bir in­san­dır”, “Şu­ur­lu kar­de­şim be­nim!” Da­ha da ile­ri gi­di­lip, şu­ur ke­li­me­si ile şi­ir ve şa­ir ke­li­me­le­ri­nin ay­nı kö­ke sa­hip ol­du­ğu ile­ri sü­rü­le­rek, şa­i­rin en üst şu­ur du­ru­mu­na sa­hip ki­şi, şi­i­rin de bu en üst şu­ur du­ru­mu­nu di­le ge­ti­ren be­şe­rî ürün ol­du­ğu vur­gu­la­nır. Ke­li­me­nin gü­nü­müz Türk­çe­si­ne bi­linç söz­cü­ğüy­le çev­ril­me­si, bil­gi’ye bir atıf ya­pıl­dı­ğı­nı gös­ter­di­ği gi­bi, bi­linç’in in­san­da bu­lu­nan bir ye­ti ol­du­ğu da söy­len­miş olur; özel­lik­le bi­linç-al­tı kav­ram­sal­laş­tır­ma­sın­da bu du­rum da­ha da açı­ğa çı­kar.