Bir şehri tanıma yolu olarak sularından içmek-Ahmet Murat
Bir şehri duyumsamak için, mesela o şehrin türkülerini dinlemek gerekir. Geçenlerde bir arkadaşım, ancak zorunlu hizmet sebebiyle Anadoluda yaptığı otobüs yolculuklarından sonra türküleri sevmeye başladığını söyleyince, doksan sekiz kışında süt beyaz bir tabiatta, Erzincan-Erzurum yolunda ilerleyen bir otobüste, sabahın ilk ışıklarıyla radyoda başlayıveren Kırmızı gül demet demet türküsünün beni nasıl o yalçın dağlara, dağlar ardındaki Erzuruma, o şehre benzeyen insan yüzlerine aşina kıldığını hatırladım. İçinde Revan (Erivan), balam, muhannet kelimeleri geçen bir türküye tutunarak şehre dokunduğumu derinden duydum. Otogara geldiğimde, kesif sigara kokan yorgun adamlardan, yerde sürüklenen ayakların seslerine, pilli bir radyodan cızırtıyla yere dökülen TRT sunucusunun o saatlerle çelişen neşesine kadar, her şeyi artık çok tanıdık buluyordum. Bir türküsünü içten sevmekle, o şehrin beni artık kabul ettiğini hissediyordum.