Sosyal Medya

Makale

Åžairlerin Ortak MeÅŸÂ’alesi

Bu yıl ikincisi düzenlenen Uluslararası Ãœsküdar Åžiir Festivali’nin açılış töreninde ÅŸairleri dinlerken yol ve yolcu ruhu akıp geçip gitti salondan. Alemi berzahtan kıyamete doÄŸru uzanan uzun yolda dünya bir konaklamadan ibaret. Çok kültürlülük çoÄŸulculuk gibi yaklaşımların neredeyse sönümlenmeye baÅŸladığı dünyada, ele geçirme duygusuna teslim olmuÅŸ yaklaşımların yükseliÅŸi umudumuzu kırıyor. Åžurada bir aÄŸaç ÅŸurada bir fidan diyerek nasıl ortak deÄŸerlere varabiliriz diye yol ararken yine ÅŸiir çıktı karşımıza. Her ÅŸair kendi dilinde ÅŸiirini okurken hem geldiÄŸi yerin kök salmış aÄŸacı hem de dünyanın her yerinden görülen ayışığıydı. Åžair insanlık tahtında yola revan olanların feneri, yoldan çıkanların rehberi, ölümün can yoldaşı.

***

Açılışta Türkiye’den katılan Cevdet Karal, Eren Safi, Sıddık ErtaÅŸ, Hayriye Ãœnal, Mustafa Muharrem, Baki Ayhan gibi ÅŸairlerin ÅŸiirleri, konuk olarak gelenlerin ÅŸiirlerine karışıp giderken, bu dünyadan geçerken yurtlanacak en saÄŸlam yerlerden birinin ÅŸiir olduÄŸu  duygusu yayıldı içimize. Bu dünyada ilticayı mülteciyi konuÅŸup dururken aslında her birimizin ahiret yurduna nispetle birer mülteci oluÅŸu gerçeÄŸi.

Ãœrdün’ün deÄŸerli ÅŸairi Hisham Bustani akışkanlığı anlattığı ÅŸiirinde nehirle nehir kıyısı, rüzgarla bulut, renkle tablo, mürekkeple kağıt, kumla adım arasındaki sınırı kimin çizdiÄŸini, sınır diye bir ÅŸey olup olmadığını sorguluyordu mesela.

Kısa film ve belgesel dallarında da baÅŸarılı olan, BirleÅŸik Arap Emirlikleri’nden gelen Nucûm el–Ganîm, “Nereye koydu beni yol ayrımları/Åžiirin kelimelerinden baÅŸka/Daha ne düştü mesafenin tam ortasına” derken kalbin ortak yolundan giderek mesafeleri kaldırmaya çalışıyor. Dünyayı incitmemenin yoluna çıkmış ÅŸiiri: “Ä°yi bir ruha dönüşmem için /Havayı yaralamayayım/TahriÅŸ etmeyeyim kainatın duygularını/ Yürürken gözüm kapalı/Öğrenebilir miyim hikmetin hazinelerini açmayı.”

***

Her zaman özel bir yakınlık duyduğum Kuzey İrlanda halkının sesiyle özdeşim kurmak hiç zor değildi. Çatışmanın acının tam ortasından gelen şair Nick Laird Taziye başlıklı şiirinde koca bir halkın tecrübesinin birkaç mısraya nasıl sığabileceğini gösterdi adeta. Örümcek adamlı yorganına sarınmış, üst ranzadan göz ucuyla başı sonu belli bir hikayeye bakan çocuk annesini anlatıyor:

“Sonra annem parmak uçlarına basa basa ocağın başına gidiyor/ Düşünüyor, oturuyor ve iliÅŸtiriyor çizgili kağıdı/ Not defterinin baÅŸ sayfasının arkasına, nazik bir dille/ Kocaların eÅŸlerine, analarına, babalarına yazmak için/Teenniyle aÄŸarıyor kömür tozları/Ve çöküyor, yutuyor ateÅŸ de onun küllerini.”

***

En kadim ÅŸehirler yerle bir olurken, baÅŸka insanların hiçbir ÅŸey olmuyormuÅŸ gibi haz dünyasında yüzdüğü bir dünyada Macaristan’dan gelen Janos Csepregi bir ÅŸehrin yeniden doÄŸup eski bir anıyı ilanihaye gömebilmesi için, ne kadar kum ve ne kadar zaman gerektiÄŸini soruyor ÅŸiirinde. 

16 Nisan’daki kapanış gecesini ve o güne kadar birçok mekanda gerçekleÅŸecek okumaları ve söyleÅŸileri kaçırmamak lazım. Sırada Jamaikalı, Ä°zlandalı, Arjantinli, Makedonyalı, Faslı, Türk, Ä°ngiliz nice ÅŸairler var. EmeÄŸi geçenleri canı gönülden kutluyorum.

Åžiir aslında sözü çoÄŸaltmanın deÄŸil azaltmanın hüneri. Ä°nsan yaÅŸadıkça ÅŸahit oldukça Hz. Ali’nin dediÄŸi gibi “ilim bir nokta idi cahiller onu çoÄŸalttı” hakikatine yaklaşıyor. Adalete bu yüzden ulaÅŸamıyoruz belki de, söz boÄŸuntusunda hakkı bulandırdığımız için. Åžiirin gücünü düşününce Yunus Emre sadeliÄŸine varmamak ne mümkün: “Ana rahminden çıktık pazara/ Bir kefin aldık döndük mezara” ya da varlığımızın hakikatini anlattığı iki mısra: “Ete kemiÄŸe büründüm /Yunus diye göründüm.” Bütün ÅŸairler adaletin ve arınmanın peÅŸinde. Rumî’ye kalırsa dil de gönlün perdesi, perde kımıldamadan ulaşılmaz varlığın sırlarına. Büyük adamlara seslenmek istiyor insan, bir kere de küçük iÅŸler yapın, bir ÅŸiir dinleyin.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.