Sosyal Medya

Makale

Sabaha kadar öldürdüler…

2010 yılında Deniz Baykal'ın kaset olayı üzerine Gülen'in yaptığı açıklamaya itiraz eden bir röportaj vermiÅŸtim. Röportajı Selin Ongan yaptı, arÅŸivlerde yer alıyor. Orada eski bir vaizin hangi sıfatla siyasete karıştığını sorgulamış ve bu gizli siyaset ve yönetim erkini eleÅŸtirmiÅŸ, onları bir parti kurmaya davet etmiÅŸtim. Sonrasını tahmin edersiniz. Ağır hakaretler, tepkiler vs. Kendi üslubum içinde kalarak kimseye hakaret etmeden bu din anlayışının sonuçlarını da defalarca yazdım. Müslümanlar olarak onlar hiçbir zaman bizim kardeÅŸimiz olmadılar. Ãœzerimizde oluÅŸturdukları gizli güç halesinin perdelediÄŸi ÅŸeyleri, 2006 Hrant Dink suikasti baÅŸta olmak üzere, “hayatın olaÄŸan akışına ve makul sürece uymayan” birçok konuda fikirlerimi söyledim. Toplantılarda “ama” sözüyle baÅŸlayan itirazlarımın tanığı çoktur. Ancak kurulan faaliyet tuzaklarıyla “artık her ÅŸeye hakimsiniz” duygusunun nasıl pompalandığını yakından gördüm. Åžu aÅŸamada bunların bir önemi yok ancak bu örgütün siyaseti nasıl tıkadığına tanık olan birisi olarak tekrar not düşmek istiyorum.

Elbette tek baÅŸlarına deÄŸillerdi. Bir defa devletin içinde birçok kurum onlarla iÅŸbirliÄŸi yaptı. Aslolan onlar, seçilmiÅŸ siyasetçiler hep daha yabancıydı. Onları, bürokratları ve çeÅŸitli kurumlardaki danışman kadroları aracılığıyla oyalayarak, pohpohlayarak, alttan kendi hegemonyalarını pekiÅŸtirdiler. Her türlü önemli sorunda “her ÅŸey harika gidiyor” sözleri hepimizin kulağında. HabisliÄŸine aklımızın basmadığı bir gerçek. DiÄŸer taraftan zarfı çok güzel olan pek çok iÅŸ de bu amaca hizmet etti. Suriye ile vizelerin kaldırılması, Osmanlıcılık vurgusu, Yeni Türkiye yazılarının bile sonuçlarına bakmak yeterli. Ak Parti'nin kuruluÅŸunda, programında yer almayan birçok unsur sonradan devreye sokuldu. Nedenini o zamanlar bir türlü anlayamadığımız pek çok ÅŸeyin içinde bulduk kendimizi… Ve daha pek çok ÅŸey… Ä°kiyüzlülük iÅŸ adamlarından siyasete her yere sirayet etti. Ticaret yapmak isteyen de siyaset yapmak isteyen de bir maskenin ardından oraya tutundu. Amerika gezilerinde Pensilvanya ziyareti yapmaya dini bir anlam yükleyen ve bunu gururla anlatan siyasetçiler bugün de ortada ve hain çete diyorlar.

Tüm bunlar hepimizin gözünün önünde yaÅŸandı. Ä°tiraf edelim ki aldandık, ÅŸeytanlığın böylesine aklımız basmadı ve çok şükür ki basmıyor… Ancak bizim için “din” meselesinin bir zafiyet alanı olduÄŸunu görmemiz lazım.. Namaz kılmanın, umreye gitmenin, türbe ziyaret etmenin bir reklam unsuru gibi anlatılmasına prim vermemeyi öğrenmemiz gerekiyor. Dindarlık maskesi maalesef bu habis ve kötücül çetenin iÅŸlerini zamanında görmemizi engelledi. DiÄŸer partilerde de durum farklı olmadı. Liberaller içinse konu tamamıyla çıkar meselesi olarak cereyan etti. Kim daha çok para veriyorsa oraya gittiler. Bir de tabii arkalarındaki Batı, din düşmanlığında ittifakları, onları celbetti…

13 yılık siyaset tanıklığım içinde duvarların nasıl örüldüğünü, doÄŸru bilgiye ve kiÅŸilere ulaÅŸmanın nasıl engellendiÄŸini, “biz her ÅŸeye hakimiz, sen ne bilirsin” tarzıyla hareket eden egoları, gizlenen, manipüle edilen, ÅŸaşırtılan bilgileri hepimiz gördük. 2011 sonrasında belki de daha öncesinde Tayyip ErdoÄŸan'ın onların hakiki yüzlerini ve verebilecekleri zararları gördüğünü, ancak sarmaşık gibi her yeri saran, 'parçalı' ve 'çok merkezli' yapısıyla temizlenmesinin oluÅŸturacağı zararları göze alamadığını düşünüyorum. Elbette bir diÄŸer sebep de devletin çeÅŸitli unsurlarıyla yaptıkları ittifakları görerek bir devlet baÅŸkanı sıfatıyla devleti koruma duygusudur.

Gizlenmeyi, her türlü kötü iÅŸ için ittifak yapabilmeyi ahlak haline getiren bu yapıyı sardığı yerlerden ayrıştırmak çok da kolay deÄŸil. CumhurbaÅŸkanını öldürüp bu halkı esir almayı baÅŸarsalardı bu topraklarda Lozan dahil olmak üzere pek çok ÅŸeyi yeniden konuÅŸabileceÄŸimiz bir zemini oluÅŸturacaklardı. Elbette güven duygumuz, dinin kullanıldığı ihanet planları içinde zedelendi. Çete mensuplarının ifadelerine “Kur'an okuduk, namaz kıldık...” diye baÅŸlamalarının bile bir tuzak olduÄŸunu düşünmeden edemiyorum. 15 Temmuz'da yaÅŸadıklarımız anılarda kalmamalı, hep hafızalarımızda canlı durmalı ve tutulmalı ki bir daha bu gafleti göstermeyelim. 250 ÅŸehit ve binlerce yaralı gazinin/milyonlarca halkın cesaretini, sadakatini, fedakarlıklarını hep hatırlayalım ve onlara layık olmaya çalışalım.

….

Bu haftayı gazilerimizi ziyaret ederek geçirdim. Bir tane “korktum” diyeni, “piÅŸman oldum, canım yanıyor, çok aÄŸrım var” diyeni görmedim. Tankın önüne çıkıp hesap soran, kaval kemiÄŸinden vurulan Safiye Bayat, iki tankın altından kolu ezilerek çıkan Sabri Uzun, abisi gözlerinin önünde ÅŸehit, kendisi de gazi olan garson OÄŸuz, sabah 6'da vurulana kadar direnen ambulans ÅŸoförü Ersoy, Tuzla'da askerlerin silahlarına kendini siper eden inÅŸaat işçisi Ä°smail, Sabiha Gökçen'de tankın üzerine çıkıp oradan düşüp bacağı parçalanan Fatih Kaya ve daha niceleri… Doktorlarının ifadesiyle ağır yaraları olaÄŸanüstü bir hızda iyileÅŸiyor. Hepsi de “Şükür teslim olduklarını gördük ya bunlar geçer” diyorlar. Kimisi iÅŸsiz, kimisi borçlu… Ama hiçbirisi de bir ÅŸey talep etmiyor. (Dün öğrendim; bir iÅŸ adamımız Kazan'da uçakların kalkışını engellemek için tarlalarını yakan köylülere bir yıllık hasatlarının bedelini ödemek istemiÅŸ, köylüler bunu kabul etmemiÅŸler...)

Bu ruh hali her yere hakim. Kürt-Türk, zengin, fakir, herkes ülkeleri için hainlere karşı birlikte saf tutmuÅŸ durumda. Vinç operatörleri, sabaha kadar köprünün üzerinden yaralı taşıyan kuryeler, motorcular, kamyoncular, tırcılar, taksi ÅŸoförleri; öğrencisi, yetiÅŸkini, kadın ve erkeÄŸiyle tüm emekçilere çok ÅŸey borçluyuz. Onları dinlerken halkın ferasetinin ve saÄŸduyusunun hakikatin ta kendisi olduÄŸunu görmek insana çok iyi geliyor. Hepsi “darbenin olmaması için ne yapabiliriz” düşüncesiyle yola çıkmışlar. Ambulans ÅŸoförü Ersoy Diler; en büyüğü 7 yaşında olan 3 çocuÄŸunu geride bırakmış…“Sabaha kadar insan vurdular, bir kiÅŸi geri dönmedi, bir kiÅŸi kaçmadı, bir kiÅŸi korkmadı. Bir servis arabası bir de eski arabası sabaha kadar yaralı vatandaÅŸları hastaneye taşıdılar. Ellerinde hiç silah olmayan insanlar tank toptan yılmıyorsa bu insanlara bir ÅŸey yapılamaz.” Onlarla sohbet ederken gördüğüm bir baÅŸka ÅŸey daha var ki o da demokrasi bilinci, darbeye, askerin vesayetine karşı duruÅŸ, Fetö'nün kurmaya çalıştığı gizli gölge vesayete karşı bilinç, Dünyanın ve Türkiye'nin deÄŸme üniversitelerinden ünvanlı okumuÅŸlarında olmayan bir ÅŸuur, bilgi ve ifade gücü. Çok şükür. EÄŸitim sistemimizin onca aksaklıklarına, okumuÅŸların bulanık zihinlerine raÄŸmen bu halkın feraseti ve özgüveniyle bu darbeyi kısmen de olsa atlattık. Meydanlarda da bu ferasetin devam ettiÄŸini görüyorum. Bu bilincin kaybettiÄŸimiz her ÅŸeyi çok daha fazlasıyla kazanmamıza vesile olacağına inanıyorum. Bu halk sadece askeri darbeyi deÄŸil okumuÅŸların üzerimizdeki ambargosunu da deldi. Allah onlardan razı olsun.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.