Sosyal Medya

Makale

Kavram Krizi

 “Ä°nsanları dönüÅŸtüren kavramlar mıdır, kavramları dönüÅŸtüren insan mıdır” sorusu kadim bir sorudur. Bu soruya net bir cevap vermesek bile insanın zihniyet, hayat ve akıbetinin oluÅŸum ve dönüÅŸümünde kavramların oldukça belirleyici olduÄŸunu kimse küçümseyemez…

YaÅŸanan kavram krizleri özellikle Müslüman zihinlerde yeni kırılmalara, ciddi savrulmalara neden olmaktadır. Bunun etkisinde kalan nesiller belirsizlik ve bulanıklık içerisinde bunalıma sürüklenmektedir…

Kavramların anlam boyutunu kısırlaÅŸtıran, muhteviyatını sulandıran algılar, hayatın akışını doÄŸrudan etkilemektedir. Belki de Müslümanlara sirayet eden rehavet, gaflet, deÄŸerlerine yabancılaÅŸma, kendinden uzaklaÅŸma, derinden derine yozlaÅŸma marazi hallerin bir nedeni de bu olsa gerek…

Yerli yerine oturtulmayan kavramlar zihinsel bir karmaÅŸayı beraberinde getirmektedir. Bugün kalbimiz, algımız, adımımız kayıyorsa bunu kelimelerdeki anlam kaymasından ayrı düÅŸünemeyiz. Kundaklanan kelimeler, suikasta maruz kalan cümleler kimlik ve kiÅŸilik oluÅŸumunu nasıl tahrip ettiÄŸini kimse inkâr edemez… Çarpık cümlelerle gerçeÄŸin tercümanı, vahyin ÅŸahidi olamazsınız. Çünkü süreç içerisinde görüldü ki; nice nezih kavram kerih iÅŸlerin kamuflajı oldu… Kavramlar katledildi ya da kirletildi… ÖrneÄŸin, ihlâs kavramının başına neler geldi?

Åžimdi bu baÄŸlamda bir kavram tahlili, durum deÄŸerlendirmesi yapabiliriz… Çözüme gidebilmenin yolu gerçekçi tespitlerden geçmektedir…

Sabır kavramından baÅŸlayalım… Müslüman ÅŸahsiyetin oluÅŸumunda en dinamik kavramlardan biri olan sabır, zilletle eÅŸanlamlı kılınmışsa çürümeyi ve çözülmeyi nasıl önleyebilir siniz? Her türlü olumsuzluÄŸu sineye çekmek ve sinmek buna sabır diyebilir miyiz? Müminin mukavemet ruhunu besleyen bu temel kavramı zilletten ayrıştırmak ve netleÅŸtirmek gerekmiyor mu?

Tedbir korkaklığın diÄŸer ismi olmuÅŸsa orada durmak lazım… Bu gün fincancı katırlarını ürkütmemek adına her ÅŸeyden vazgeçme yanılgısı revaç bulabiliyor… Bu bakımdan tedbirciliÄŸimiz alanı terk etmek, sorumluluktan sıyrılmak anlamına gelmemeli diye düÅŸünüyorum… Çünkü aşırı tedbircilik, takiyyeciliÄŸe, takiyyecilikte zamanla ikiyüzlülüÄŸe neden olabilmektedir. Bizi zamanla tanınmaz, kimliksiz, kemiksiz hale getirebilecek tüm tedbirleri ÅŸimdiden gözden geçirmemiz gerekiyor…

Tevekkül, tembellik olarak algılanıyorsa orada da sorun var demektir… Sanıyorum tevekkül konusunda en doÄŸru tespiti Hz. Ömer (ra) sunuyor;

Medine de boÅŸta gezen bir guruba Hz. Ömer (ra),

“Siz necisiniz?” diye sordu. Onlar da;

“Biz mütevekkiliz” dediler. Bunun üzerine büyük Halife;

“Hayır siz mütevekkil deÄŸil, müteekkil (yiyici) lersiniz. Siz yalancısınız, tohumunu yere atıp sonra tevekkül edene mütevekkil denir”, dedi.

Åžayet tevekkül anlayışımız, teÅŸebbüs ruhunu söndürüyorsa geriye sadece atalet kalır…

Özgürlük iddiamız, hayatta kendi başına buyruk ya da başıboÅŸluk ÅŸeklinde karşılık buluyorsa bunu savunabilir miyiz? DeÄŸerlerden ve ilkelerden azade bir özgürlük mücadelesi bize ait olamaz…

Ä°taat kültürümüz, disiplin anlayışımız körü körüne bir teslimiyet ve iradesizlik ÅŸeklinde tezahür ediyorsa bunu nasıl tasvip edebiliriz? Veya disiplin katı kuralcılığa ve militarizme kapı aralıyorsa sıkıntı var demektir…

EleÅŸtiri sınırlarımızda seçilmez oldu. Her türlü itiraz, isyan eleÅŸtiri hakkı adına fikri anarÅŸi ve düÅŸünsel kaosa kapı aralamaktadır… EleÅŸtirinin edep ve erdemi aranmaz oldu…

Ä°slami duruÅŸta netlik hassasiyeti zamanla sertlikle karıştırılır hale geldi. Netlik-sertlik çizgisi ayrışmayınca zarar ve hasar bilançosu gittikçe kabarıyor…

Her uzlaÅŸmayı yozlaÅŸma ÅŸeklinde okuma yanılgısı da bitmiÅŸ deÄŸil… Tabii ki yozlaÅŸtırıcı uzlaÅŸmalara tepkili olacağız ama bu her ÅŸeyde ve her yerde aykırı olmamız anlamına da gelmese gerek…

Muttaki olmayı da münzevi olmaktan, miskin olmaktan ayırmak durumundayız. Ruhi terbiyeyi ruhbanlığa baÄŸlarsak vahiyle baÄŸlantımızı riske atmış olmayız?

TebliÄŸimiz tacize, davetimiz dayatmaya dönüÅŸmedikçe dava yolunda ilerleyebiliriz…

Cihatla cinayetin sınırlarını netleÅŸtirirsek mücadelemiz rahmetin taşıyıcısı, hakikatin savunucusu ekseninde ÅŸekillenecektir… O zaman mülayim mi, militan mı ikileminden kurtulup mutedil mustakim duruÅŸumuzu vasat bir zeminde sürdürebiliriz…

Aslında itidal her yerde, her zaman orta yolu bulmak deÄŸildir. Ä°tidal aslında taraf olmaktır, rengini belli etmektir… Haktan yana, sırat-ı mustakimde buluÅŸmaktır…

Evet, kavramları konuşuyoruz, şimdi ne diyeceğiz?

“Unzurna” mı, “Raina” mı?

“Hitta” mı, “Hinta” mı?

MÄ°LAT GAZETESÄ°

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.