Sosyal Medya

Kürsü

İktidarın iki ucu: Siyaset ve kültür

İslam tarihini beğenmeyen İslamcılık, Gazali sonrasını gerileme görür, aradaki deneyimleri yok sayıp doğrudan Asr-ı Saadet’e dönmeyi savunurdu. Aydınlardan, çocuk ve gençlere kadar pek çok kişinin “efsunlanarak” izlediği Ertuğrul, İslamcılığın asli kanalına oturduğunu, temel kaynakların Türk yorumlarının esas alındığını göstermesi açısından giriş niteliğindedir.



Ercan Yıldırım / YAZAR

Sinema ve dizi endüstrisindeki büyüme tarih ve dönem dizilerine olan ilgiyi artırdı. DiriliÅŸ ErtuÄŸrul, Filinta, Yunus Emre ve bir nebze olsun Yamak Ahmet gibi “atmosfer” dizileri Türkiye’de hakim sosyolojinin beklentilerini karşılayacak, bunun da ötesinde doyurucu söylemleriyle siyasal açlığı ve arzuları “tatmin” edecek boyutta ilgi gördü.

Türkiye’de tarih her zaman sattırır. Sinemada, dizilerde ve matbuatta tarih ilgisini seküler odaklar, Türkiye’yi Osmanlı’dan kopuÅŸ olarak sunma ısrarını sürdürdükleri için milliyetçilik gösterisi olarak almaya devam etse de esasında milli hafızada, ortalama Türk ailesi “imperium” hayalleriyle büyür. 

Siyasetin hususen hamaset yaparak tarih vurgusunda bulunmasına hiç gerek yok; Türk sosyolojisi Ä°slamsız Tarkan’a da gaza ideolojisinin yürütücüsü Kara Murat’a da aynı duyguyla yaklaşır. Devleti yöneten elitlerin saÄŸ ve sol kavgalarında, milliyetçi, Ä°slamcı ve sosyalist tezlerin kuvvetlendiÄŸi dönemlerde Ä°slamsız putperest Tarkan’ı ya da Ä°layı Kelimetullah’ın temsilcisi Kara Murat’ı, enternasyonalist fikirlerin hakim olduÄŸu dönemlerde Anadolu’nun Ä°slamlaÅŸmasının temsilcilerinden Battal Gazi’yi kahramanlaÅŸtırarak sinemaya aktarması otoritenin zor ve rıza merkezli tarih taktiÄŸi olarak görülmeli. Fakat millet hayatında tarih, hep bir gelecek hayaliyle süslü olduÄŸu için MuhteÅŸem Yüzyıl’a kısık seslerin haricinde hiçbir tepki gelmedi. DiriliÅŸ ErtuÄŸrul’un potansiyel dindar-muhafazakar izleyicisi bile MuhteÅŸem Yüzyıl’ın “dejenerasyon” yaptığını söylese de; PadiÅŸah Efendimiz’in, devletimizin ve haliyle tarihimizin “ihtiÅŸamı”yla gururlanmak için izlemeyi sürdürdü.

Kemalist-seküler elitlerin Diriliş Ertuğrul üzerinden Türk milletine getirdikleri eleştiriler ile 14 yıllık AK Parti iktidarını izah ederken oy veren kitlelere yönelttikleri ithamlar birbirinin benzeridir.

Elitlerin gözden kaçırdıkları nokta “tarihe bakış açısında” düğümlenir. Türk milleti Tarkan’ı da Kara Murat’ı da izlerken, tüm hamasetin, teknik hataların, bir adamın yüzlerce gavuru aynı anda öldürmesinin imkansızlığını son derece realist biçimde “saçma” bulur zaten; ama aynı diziyi elli kere izlemeyi de sürdürür. Mesele tarihte olanın “bir daha niçin olmasın” fikrinde yattığı için millet hayatı modernleÅŸmiÅŸ kapitalist toplum sosyolojisinde bile Türkiye’nin adı Osmanlı ya da Selçuklu olmasına gerek olmadan büyüyüp “nizam verme” iÅŸtahındaki artıştadır.

Dizilerden rövanşizme

Kemalistler millet hayatındaki “nizam verme” açlığının büyüdüğünü örtmek istese bunu yalnızca siyasal alana aktarıp neo-Osmanlıcı politikalar diyerek yaftalasa da bir ÅŸekilde millet hayatı ana tarihi akslardan ilerlemek istiyor. Ulus devletin sınırları ve hacmi içinde kalarak büyük devlet olma isteÄŸi hala siyasal bir düğüm, hatta kördüğüm halinde çözmemiz gereken bir meseleye dönüşüyor. Belki bu bakımdan Kemalist elit sinema ve dizi sektöründeki yönelimlerin karşısına “rövanÅŸizm” tezleriyle çıkma basitliÄŸine ve kolaycılığına kaçıyor.

Tayfun Atay’ın Cumhuriyet’te yazdıklarının, dönem dizileri üzerinden siyasete yaptığı vurguların, dizilerin siyasal olanı tahkim etmedeki rolünü esasında yüceltmeyle ilgili. Son yıllardaki tarih vurgusu Türkiye’nin sosyolojik kodlarını siyasi proje olarak dönüştürmeye zorladığı biçiminde algılanıyor. Ä°slami kesimdeki muhaliflerin de bu diziler üzerinden milletin “uyuÅŸturulduÄŸu”, “gözlerinin boyandığı” fikri, Kemalistlerin gelenek ve tarih icadı yani inÅŸası “endiÅŸe”lerinin bir devamı. Halbuki diziler üzerinden uyuÅŸturma fikri Ä°slamcılığın televizyonlar ve stadyumlar için yaptığı genel eleÅŸtiriler arasındadır. Fakat gerek Filinta’da gerek DiriliÅŸ ErtuÄŸrul’daki temaların büyük oranda “entrika” ve “ihanet” üzerine yoÄŸunlaÅŸması uyuÅŸukluktan ziyade bir diriliÄŸin ortaya çıkmasını saÄŸladığı da gözlerden kaçmamalı. Belki buna Kurtlar Vadisi’ni de eklemek gerek.

Kurtlar Vadisi’nin yaşı AK Parti iktidarıyla denk neredeyse. Vadi’de iÅŸlenen konuların aydınlar tarafından “komplo” olarak deÄŸerlendirilmesine karşı izleyicilerin “gerçek hayatı” izlediklerini düşünmesi ile mesela CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın iç ve dış odaklar vurgusu örtüşebiliyor. Filinta ve DiriliÅŸ ErtuÄŸrul’da kardeÅŸler arasındaki fitneler ve iktidar mücadeleleri küçük bir Türkiye, Türk-Ä°slam tarihi göndermesi de içerir. Ä°ÅŸte bu dizilerin nirengi noktası, kahramanların hep “büyük resmi” görmesi, tefrikaları ve küçük hesapları aÅŸarak MoÄŸol, Haçlı, Batı, Åžiilik gibi “büyük oyun”lara odaklanmasında yatar. Dolayısıyla Kemalist elitlerin rövanÅŸist açıklamaları bu dizilerin genel yönelimleriyle örtüşmez; haliyle endiÅŸe etmeleri de yersiz.

Kemalizmin tarih telakkisi ve bununla paralel sinema-dizi endüstrisine bakışı Vurun Kahpeye ile Kahpe Bizans arasında bir yerdedir. Kemalist elitin tarih ufku Vurun Kahpeye’deki gibi DiriliÅŸ ErtuÄŸrul ve Filinta’da vurgulanan fitneleri aÅŸma temasını çoÄŸaltmaya yöneliktir. Düşman, millet ve inancıdır. Kahpe Bizans ise seküler cenahın güya tarih filmleri üzerinden tarihi küçültme çabasının, en alt seviyedeki güldürü öğeleriyle beslenmiÅŸ halidir.

Radyo Türkiye’ye geldiÄŸinde Mustafa Kemal’e gösterirler; Gazi radyoyu açar açmaz Rusların sesini duyar. Sovyet propagandasıyla karşılaşınca, bu yeni aletin kitle yönlendirmesine ne kadar yakışacağını düşündüğü için hemen getirilmesini ister. Terry Eagleton’ın kültür endüstrisinin bütünüyle “öteki”ne yönelik olduÄŸu teziyle yakından ilgili.

Türkiye’de son yıllarda özellikle Ä°slami kesimde “kültürel iktidar” tartışmaları yaÅŸanıyor. Matbuatta, gazete ve dergiler üzerinden, ÅŸiir şölenleri vasıtasıyla yapılan etkinliklerin farklı cenahlardaki dağılımıyla ilgili meseleler, tam da DiriliÅŸ ErtuÄŸrul’da gözlenen tefrika mevzuuna yatkın hal almış durumda. Siyasi iktidarın en önemli boyutunu kültürel iktidar ya da özerklik saÄŸlar. Uzun yıllar kültürel iktidarı elinde bulunduran seküler güçlerin matbuat, bilhassa dergi, edebiyat ve yayıncılıkla ilgili kaygıları çok bulunmuyor. Fakat iÅŸ dizi ve sinema endüstrisine geldiÄŸinde fay hatları hareketlenmeler gösteriyor. Kültürel özerklik, kültür endüstrisinin yönünü belirlemeyle ilgili sert çatışmanın bir göstergesi esasında. Bilhassa TRT dizileri bu çatışmanın, meydanlardan ekranlara taşınmasının da sonucu.

Gezi’nin açtığı yol

TRT’nin Gezi sonrasında yaptığı atak 2011 yılında sol-liberallerle olan ayrılık ve 2013 sürecindeki darbe giriÅŸimleriyle sıkı baÄŸlantılı. Absürdü absürtleÅŸtiren Leyla ve Mecnun, Komedi Dükkanı gibi yapımlardan DiriliÅŸ ErtuÄŸrul, Filinta’ya geçen TRT zihni, Ä°slami kesimin özel yayıncılığına, Kültür Bakanlığı’nın desteklerine ufuk olarak da fark atmış durumda. Ä°slamcı kariyeristlerin erken dönemlerindeki sahiciliÄŸini anlatan Yedi Güzel Adam’ın verdiÄŸi cesaret Sevda KuÅŸun Kanadında’ya da sıçradı.

Gezi’deki gençliÄŸin “köksüz”lüğü, mensubiyet alanlarındaki daralma dizi endüstrisine bir biçimde yansıdı; patika açtı. “Batıyı kendi özelliklerimize doÄŸru aÅŸmadan bize kurtuluÅŸ yok” diyen Kemal Tahir, sinemayı bunun için en önemli araç olarak görür.

Kültür endüstrisi sinema ve dizi sektörü yaÅŸamı deÄŸil iktidarı devam ettirir.  Türkiye’de uzun AK Parti iktidarının 2013 sonrasında giriÅŸebildiÄŸi dizi endüstrisi sahası güçlü iktidara muhtaç görünüyor; bununla baÄŸlantılı olarak Gezi gibi hadiseler de iktidarın devamının kültürel özerkliÄŸin özneleÅŸmesine endeksli olduÄŸunu belirginleÅŸtiriyor. Mesele sadece kültür köklerine dönme, rövanÅŸizm deÄŸil kültürel ve siyasi mensubiyet alanlarının kontrol edilmesidir.

Kemalistlerin Kut’ül Amare rahatsızlığının arka planında yine Kut’un Cumhuriyet öncesi kimliÄŸe ve özgüvene yaptığı atıf var. Seküler güçlerin dizi-sinema rahatsızlığıyla Kut’ül Amare endiÅŸelerini birlikte okumak gerek.

Her iktidar bu bakımdan tarihiyle vardır. Siyasi iktidarların kendilerine uzun kökler bulması iktidarın geleceği ve ömrüyle bağlantılıdır. Seküler güçlerin tarih algısıyla AK Parti iktidarının uzunluğundan duydukları endişe biraz da buradan ileri gelir.

TRT dizileri bir yanıyla kültürel özerklik için imkanlar saÄŸlarken öte taraftan Ä°slamcılığın dönüşümünde de önemli ayaklardan birini oluÅŸturur. Ä°slam tarihini beÄŸenmeyen Ä°slamcılık, Gazali sonrasını gerileme görür, aradaki deneyimleri yok sayıp doÄŸrudan Asr-ı Saadet’e dönmeyi savunurdu. Aydınlardan, çocuk ve gençlere kadar pek çok kiÅŸinin “efsunlanarak” izlediÄŸi ErtuÄŸrul, Ä°slamcılığın asli kanalına oturduÄŸunu, temel kaynakların Türk yorumlarının esas alındığını göstermesi açısından giriÅŸ niteliÄŸindedir.

[email protected]

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.