Sosyal Medya

Makale

İki yankı arasında; sükut

 

Bismihi Tebarek ve ve Teala

 

      Modern dünyanın seküler paradigmasında gelecek  tasavvuru dünyanın sonu ile deÄŸil, bireyin sonu ile ilgilidir. Hatta insan eÄŸer ki uzun yaÅŸar ise bu kiÅŸi için bir bitkisel monotonluk, toplum için bir yük telakki edilir. Ä°nsan üretime katıldığı ve maddi katkı deÄŸer saÄŸladığı sürece anlam kazanır. Bu itibarla oyuncak sayısı arttırılarak sistemin hem müÅŸterisi hem de sistemi sürdüre gelen bir nesnesidir.

Modern paradigma, çıkış noktası olarak avrupadaki sınıfsal bir bilek mücadelesinden doÄŸuyordu. Rönesans-coÄŸrafi keÅŸifler-reform bu süreçler sırasıyla algı biçimini, ekonomik iliÅŸki ve enstrümanlarını, din anlayışını deÄŸiÅŸtiriyordu. Sosyal sınıf olarak burjuva başı çekmekteydi. Zira sosyal mobilitenin itici gücü olan bu sınıftı. Toplumu tüketici ve pazar haline getirirken sekülerizmin akidesini de programlıyordu. Aristokrasi ve kiliseyi ekarte etmesi gerekiyordu. Köylüleri bu konuda ikna etmiÅŸti. Modern paradigma iktidar yürüyüÅŸünde kilise ile çatıştığında hıristiyanlığın dünyadaki iddiasını inkar ederken aslında inkar ettiÄŸini kendi inanç esasları ile dolduruyordu. Protestanlık fena deÄŸildi. Çünkü tanrının sevgisini biriken sermeye ile ölçme imkanı veriyordu. Rakamlarda tanrı ile kurulan güven bağının en önemli rasyonel göstergesi ve en kolay ispat ve ikna  etme biçimi idi. Her ÅŸey görünür ve hesap edilebilir olmalıydı. Kilisenin fazlalıklarındaki noksanlıklarına karşı, kendi noksanlıklarındaki fazlalıkları piyasaya sürüyordu. Tanrı yerine insan(tanrı gibi), iman yerine bilim(iman eder gibi), peygamber yerine bilim adamı(nebi gibi),tarikat yerine üniversite(pozitivist inanç esaslarına baÄŸlılık gibi),mürid yerine öÄŸrenci(çaÄŸdaÅŸ ilkeleri benimsemiÅŸ gibi) v.s. ''Åžu an'' anlamında olan modernizm her ÅŸeyi ÅŸimdiye hapsederek insan  ve toplum bütünlüÄŸünü ufalta ufalta un ufak kırıntılarda ufkunu kaybettirmiÅŸtir.

Ä°nsanı kendi deÄŸirmenine baÄŸladığı çarkta koÅŸan hemstır'a çevirme gayretidir bu. Tüm demokrasi, insan hakları, hümanizm, özgürlük gibi içi boÅŸ kavramlar ''çevir kaz'ı yanmasın'' mesabesindedir.

 

       Ä°nsanın insana yabancılaÅŸtığı, kendisinden uzaklaÅŸtığı sürece özgürlük problemi var olmaz. Zira, özgürlük biricik ve varoluÅŸsal bir problemdir. Modern dünya; sürünün içine kattığı insanı, biricik olmaktan çıkararak varoluÅŸsal tüm soru ve sorunlarını gündemimden çıkarır. Çıkar iliÅŸkilerinin aracı haline gelir. Ä°nsan, insanlık adına insanlıktan çıkarken hümanizm adına hayvanlaşır. Hümanizm arttıkça hayvanlıkta artar ve hümanizm zirvesinde hayvandan daha aÅŸağıya yuvarlanır. Bir hayvanın zaman telakkisi anlıktır. GeçmiÅŸ ve geleceÄŸi yoktur ve iÅŸin ilginç tarafı ‘’human’’ bir adım ilerdedir. Burada insan daha tutarsızken hayvan daha tutarlıdır. Biri ister istemez tutarlıdır diÄŸeri ise tutarsızlığı seçmiÅŸ olur. BeÅŸeri menÅŸei’li sistemler çeliÅŸki üretirler ve sistem büyüdükçe ve kurumsallaÅŸtıkça çeliÅŸki daha da artar. Bu yüzden yalanların daha büyük olması gerekir. Siyaset, ekonomi, eÄŸitim, dinsel söylem, tarihsel söylem aslında büyük yalanları ya ikna araçlarıdır ya da baskı araçlarıdır. Ä°ÅŸte bu mekanizma ve aÄŸ içinde aklı temizlemek ve ümmi bir saflığa ulaÅŸmak nasıl mümkün olabilir?

 

Mu’min için gelecek tasavvuru ne kendisinin ne dünyanın ne de kainatın sonu ile sınırlıdır. Zira sonsuzluÄŸa doÄŸru kanat çırptığını ve Allah’a doÄŸru didinip durduÄŸunu ve çabaladığını bilir(1). Tüm yapıp ettikleri bu dünyada rehindir(2). Bu dünyada kurguladığı plan, sonsuzluÄŸa uzanan planın bir parçasıdır ve mündemiçtir. Ölçüyü, oranı, ahengi ihtiva eder. Allah’a doÄŸru kurduÄŸu kulluk bağı; rabbimizin bizle kurduÄŸu uluhiyet ve rububiyet bağı ile uyumlu olmak zorundadır. KastettiÄŸim mücerret, mitolojik bir insan tipi deÄŸildir, spot bir slogandan yahut kliÅŸeden bahsetmiyorum. Vaktin çocuÄŸu olan müslümanın kuracağı alaka biçimlerini sorgulamak gerektiÄŸini söylüyorum. Öyle veya böyle ancak neye göre? ÅŸimdi ve var olandan geleceÄŸe yönelik sahici tasavvurumuz ve ürettiÄŸimiz araçlarımız nedir? ÅŸimdi varız ve fakat ÅŸimdiye ait deÄŸiliz. GeleceÄŸe mi kapı açacağız yoksa ÅŸimdiye mi kapak atacağız/kapaklanacağız?

 

 ‘’……..iyilik ve takva hususunda birbirinizle yardımlaşın , günah ve haddi aÅŸma üzerinde yardımlaÅŸmayın.Allah’tan sakının.Allah’ın azabı çok ÅŸiddetlidir’’ (3)

        

        '' Sizi dünyadan sakındırıyorum. Zira dünya geçici bir konak yeridir. Sürekli kalınacak bir yurt deÄŸildir. Gururuyla süslendi, süsüyle aldattı. Rabbi için önemsiz bir yurt olup helalini haramıyla, hayrını ÅŸerriyle, hayatını ölümüyle, tatlısını acısıyla karıştırdı. Yüce Allah, onu dostları için tercih etmez; düÅŸmanlarından sakındırmaz. KötülüÄŸü hazırdır. Birikimi tükenir, mülkü talan edilir; bayındırı harap olur. Binanın yıkılması gibi yıkılan yurdun, azığın tükenmesi gibi tüketen ömrün ve yolculuÄŸun kesilmesi gibi kesilen sürenin hayrı nerededir.  Ey insanlar, siz bu dünyada, atılacak oklara amaçlarsınız. Her yudum suda, bir boÄŸaza kaçıp boÄŸulma, her lokmada, bir boÄŸaza durma tehlikesi var. Dünyada bir nimete nâil olmazsınız ki bir baÅŸkasından ayrılmayasınız. Sizden bir tek yaÅŸayan yoktur ki bir gün yaÅŸasın da ömründen bir gün geçip gitmesin. Kimsenin yemesinde bir fazlalık, bir yenilik olmaz ki ondan önceki rızık, yok olup bitmesin. Dünyanın bir eseri dirilmez ki bir baÅŸka eseri ölmesin. Bir ÅŸey yenilenmez ki bir baÅŸka yeni, yıpranıp geçmesin. Orda biten her fidan düÅŸer, biçilir. Asıllarımız geçip gittiler; köklerimiz yitip bittiler; bizse onların dalları, budaklarıyız; kök gittikten sonra dalın, budağın ne hükmü vardır?

 

 Dünya pınarı bulanık, içecek yeri çamurludur. GörünüÅŸü beÄŸenilir, içi helak eder. Ondan nefret eden samimi oluncaya ve onu inkar eden güveninceye kadar deÄŸiÅŸken bir aldatma, batan bir ışık, yok olan bir gölge ve eÄŸik bir dayanaktır. Ayakları ile ÅŸaha kalkar, ipleriyle tuzaÄŸa düÅŸürür, oklarıyla vurur. Yatağın darlığına dönüÅŸ yerinin ıssızlığına, varılacak yerin müÅŸahadesine ve amelin karşılığına götürmek için insanı ölüm kementleri ile baÄŸlar. Böylece önce gelenler sonra gelenleri takip eder.

Sizi dünyadan sakındırıyorum. O tatlı ve güzel görünümlüdür. Åžehvetle sarılmıştır; geçici zevklerle kendisini sevdirmiÅŸtir. Az olanla beÄŸenilmiÅŸtir. Emlerle süslenmiÅŸtir. Nimeti ve mutluluÄŸu devam etmez. Felaketinden emin olunmaz. Zarar veren bir aldatıcı yok olmuÅŸ bir deÄŸiÅŸken, helak eden bir fani, doymak bilmeyen bir helak edicidir. Ondan razı olanların ve ona raÄŸbet edenlerin temennisine ulaşırsa Kehf 45. ayetinde belirtilen Münezzeh olan Allahın  '' Onlara ÅŸunu da misal göster;  Dünya hayatı gökten indirdiÄŸimiz bir su gibidir ki, bu su sayesinde yeryüzünün bitkisi birbirine karışmış; arkasından rüzgarın  savurduÄŸu  çerçöp haline gelmiÅŸtir. Allah her ÅŸey üzerinde iktidar sahibidir’’ dediÄŸi gibi olmaktan öte geçemez. Dünyada mutluluk içinde olan hiçbir insan yoktur ki, onun saadetini gözyaşı izlemesin. Ona kötülüÄŸünden bir sırt vermeden dünyanın mutluluÄŸundan bir karınla karşılamaz. Onun üzerine ÅŸiddetli  bir ÅŸekilde bela bulutunu dökmeden ona refah veren yaÄŸmuru yaÄŸdırmaz. Layık olana yardımcı olarak sabahlarsa, onu inkar edici olarak akÅŸamlar bir tarafı güzel ve tatlı olursa diÄŸer tarafı acılaşır. Bir adam ondan istediÄŸi nimete, dünya ona musibetlerden meÅŸakkat yüklemeden nail olmaz. Korku tüyleri  üzerinde sabahlayamadan, ondan güven kandında akÅŸamlayamaz. Aldatıcıdır. Ä°çindeki aldatmadır. Fanidir; üzerinde bulunan, bulan fanidir. Takva hariç, azıklarının hiç birinde hayır yoktur. Ondan az olan kimse, kendisine güven verecek ÅŸeyi çoÄŸaltır; çok alan kimse, kendisini helak edecek ÅŸeyi artırır ve az olan ÅŸeyden de vazgeçer. Ona güvenen nicelerine acı vermiÅŸ; nicelerini yere vurmuÅŸ; nice kibir sahiplerini hakir kılmış; büyüklenme sahibini zelil hale döndürmüÅŸtür. Dünyanın otoritesi zamanın dönmesidir. YaÅŸantısı bulanık, suyu tuzlu tatlısı azvay( bir tür yaban mersini) usaresi, gıdası zehir, sebepleri çürük, yaÅŸayanı ölüme, saÄŸlıklı olanı hastalığa mahkum, mülkü gasledilen, aziz olanı maÄŸlup, zengini felakete uÄŸramış ve ona sığınanın malı elinden alınmıştır.  Sizden önce, daha uzun ömürlü olan, daha çok eserler bırakan, daha uzun emelleri olan, daha çok hazırlık yapan, daha çok askerleri olanların meskenlerinde deÄŸil misiniz? Kendilerini Dünyaya öyle vakfettiler; Dünyayı öyle tercih ettiler ki, sonra onları ulaÅŸtıracak bir azıkları ve yolu aÅŸacakları bir binekleri olmadan ondan ayrılıp gittiler. Dünyanın onlar için bir nefsi fidye olarak verdiÄŸini, bir ÅŸeyle yardım ettiÄŸini ya da onlara bir dostluk ihsan ettiÄŸini duydunuz mu? Aksine onları kurtçuklarla örttü. Felaketlerle zayıf düÅŸürdü. Musibetlerle harap etti; burunlarını topraÄŸa sürttü, develerin ayak tabanları ile üzerilerine bastı; onlara karşı zamanın afetlerine yardım etti. Dünyanın, sonsuzluk ayrılığına çekip gidinceye kadar ona itaat edeni, onu tercih edeni ve ona meyledeni redettiÄŸini gördünüz. Onlara açlıktan baÅŸka azık verdi mi; darlıktan baÅŸka bir ÅŸeye izin verdi mi; onları karanlıktan baÅŸka bir ÅŸeyle aydınlattı mı; PiÅŸmanlıktan baÅŸka bir son bıraktı mı? Bunu mu tercih ediyorsunuz; ona mı güveniyorsunuz; yoksa onu mu arzuluyorsunuz? Ondan ÅŸüphelenmeyen ve ürkmeyen için ne kötü yurttur? Bilin ki - zaten biliyorsunuz- onu terk edeceksiniz ve ayrılıp gideceksiniz. Orada bizden daha kuvvetli kim vardı diyenlerden ders alın. Mezarlarına taşındılar… Hz. Ali’nin dünyanın niteliÄŸi hakkında bir konuÅŸması: Başı cefa sonu yokluk olan bir yurdu niteleyemem! Helalinden dolayı hesap, haramından dolayı ceza vardır. Orada zengin olan imtihan edilir. Fakir olan üzülür. Kim onunla konuÅŸmuÅŸsa dünya ona geçmiÅŸtir. Kim ondan vazgeçerse ona rastlar. Kim onunla ( Hakkı) görmek isterse, görmesini saÄŸlar ( içindeki mahlukatındaki ol emrinin nuru ile, o mahlukattaki Allahın tecellileri ile görmek kastediliyor. ) Kim onu görmek isterse onu kör eder.( dünyanın sahteliÄŸini, ondaki her ÅŸeyin geçici olmasına raÄŸmen kalıcıymış gibi sadece onu görüp, Hakkı unutmak kastediliyor) Dünya bir yurttur ki zevâl bulması, yok olması, ehlinin de onu bırakıp gitmesi, göçüp yitmesi mukadder. Pek tatlıdır, yemyeÅŸil; ama dileyenden tezce kaçar gider; can gözüyle ona bakan varlığından ÅŸüpheye düÅŸer. En güzel, en hayırlı bir azıkla göçüp gidin oradan; yetecek ÅŸeyden fazlasını istemeyin, sizi götürecek nesneden ziyâdesini dilemeyin ondan. Duyun, bilin ki dünya, öyle bir yurttur ki ondan kurtulmak, esenleÅŸmek, ancak oradayken olur; fakat hiç sanmayın ki dünyaya ait iÅŸlere sarılmakla dünyadan kurtulunur. Ä°nsanlar, sınanmak için kapılmışlardır ona; oradan ne elde ederlerse ellerinden alınır; hepsinin de hesabı, kendilerinden sorulur. Ama oradan, ondan gayrisi için ne alırlarsa, onun karşılığını bulurlar, onunla faydalanıp kalırlar. Gerçekten de dünya, akıllılar katında gölgeye benzer; bir bakarsın, uzar, derken kısalıverir. Bir görürsün, yayıldıkça yayılır, derken yok oluverir. Nasıl anlatayım bir yurdu ki evveli mihnettir, meÅŸakkattir; sonu yok olup gitmektir. Helâlinde hesap var; haramında ikap var. Kim o yurtta zenginleÅŸmiÅŸse sınanmalara düÅŸmüÅŸtür. Kim yokluÄŸa, yoksulluÄŸa uÄŸramışsa hüzünlere batmıştır. Kim onu elde etmeye çalışırsa ondan yiter-gider o; kim oturur, dilemezse ona gelir-çatar o. Kim ibretle ona bakarsa onu görüÅŸ sahibi eder o; ama kim ona istekle, hasretle bakarsa, onu kör eder o.

 

     Allah kulları, sizi terk edecek olan ÅŸu dünyayı sizin de terk etmenizi dilerim, tavsiye ederim; onun sizi terk etmesini dilemeseniz de, sevmeseniz de o, bedenlerinizi yıpratacaktır; isterseniz siz, onun yenilenmesini, gençleÅŸmesini dileyin. Bir yola koyulan, yürür-gider, derken varacağı yere varır-ulaşır. Kim vardır ki gelecek gün, ona gelip çatmasın. Ä°nsanı dünyada sürüp götüren, insanı dileyip çeken ölüm, sonunda insanı dünyadan ayırır. Dünyanın yüceliÄŸine, dünya ile övünmeye raÄŸbet etmeyin; onun süsüne-püsüne, onun nimetlerine aldanmayın. Derdinden, mihnetinden acıklanmayın. Onun yüceliÄŸi de biter-gider; onunla övünmek de bir gün gelir, yiter. Ziyneti de zevâl bulur; nimetleri de yok olur; derdi de sona erer, mihneti de biter.

 

    Dünyadaki her müddetin sonu gelir. Dünyada her diri, sonunda yok olur. Aklınız varsa evvel geçenlerden ibret almaz mısınız? Geçip giden atalarınıza bakmaz mısınız? Görmez misiniz ki içinizden göçüp gidenler gitmekteler; yerlerine kalanlar da durmamaktalar. Görmez misiniz ki dünya ehli, akÅŸamı eder, sabahı bulur çeÅŸitli hallerde: Sonra dünyadan çekinmenizi tavsiye ederim. Çünkü dünya, görünüÅŸte tatlıdır, dile, damaÄŸa hoÅŸ gelir. YemyeÅŸildir, taptazedir, göze güzel görünür. Özlemlerle kaplanmıştır; tez elde edilen, fakat hemen geçip giden zevkler yüzünden sevdirir kendini, az bir hoÅŸlukla iyi görünür, dileklerle, ümitlerle bezenir, bezendirir; aldatışlarla süslenir; fakat verdiÄŸi sevincin bekası yoktur; onun derdinden, eleminden kurtuluÅŸ imkânı bulunamaz. Pek aldatıcıdır, çok zarar vericidir. Geçip gider, yok olup biter; içindekileri de yok eder, sömürür, yer. Onu isteyenler, onu elde etmeye razı olanlar, dileklerini elde etseler bile. noksan sıfatlardan münezzeh olan ÅŸanı yüce Allah’ın, “Dünya yaÅŸayışı gökten yaÄŸdırdığımız yaÄŸmura benzer; yeryüzünün bitkilerini sular, bünyelerine girer de onları yeÅŸertir, yetiÅŸtirir; derken bitkileri kurur, ufalanır, yeller de onları savurur-gider ve Allah’ın her ÅŸeye gücü yeter” buyurduÄŸu gibi (Kehf, 45) her ÅŸey zevâl bulur, bâki kalmaz ve dünyada bundan öte de bir ÅŸey olamaz. Hiçbir sevinip gülen yoktur ki dünya ardından onu kedere düÅŸürmesin, aÄŸlatmasın. Dünyanın hiçbir ikbali yoktur ki ardında idbar bulunmasın. Dünyada hiçbir serpintiyle ferahlayan yoktur ki ardından onu belâ saÄŸanağıyla ıslatmasın. Dünyanın ÅŸanındandır bu; sabahleyin birine yardım eder, akÅŸamleyin ona düÅŸman kesilir. Bir yanı tatlı olur, sindirirse öbür yanı acı gelir, yerindirir. KiÅŸi, onun zevkine erer, güzelliÄŸini elde ederse, mutlaka tezce belâları çatar ona, dertleri erer.

Dünyada esenliÄŸe kavuÅŸup akÅŸamı eden, mutlaka korkulara düÅŸer de sabahlar. Aldatıcıdır dünya, onda ne varsa hepsi de insanı aldatır. Fânîdir, onda olanların hepsi de yok olur. Dünya azıklarında, suçlardan çekinmekten baÅŸka hiçbir ÅŸeyde hayır yoktur. Dünyadan az bir ÅŸey elde eden, ondan emin olabilecek çok ÅŸeye sahip olmuÅŸ demektir; çok ÅŸey elde edense, kendisine helâk edecek çok ÅŸey elde etmiÅŸ demektir. Dünya, az bir fırsat verir insana, sonra geçer-gider; o fırsata erense ancak hasret elde eder. Nice ona güvenenleri dertlere uÄŸratmıştır; nice ona inananları helâk vâdîsine atmıştır; nice büyükleri hor-hakir etmiÅŸtir; nice benliÄŸe düÅŸenleri alçaltmış-gitmiÅŸtir. Dünyanın devleti elden ele dolanır; dünya yaÅŸayışı durulmaz, bulandıkça bulanır. Tatlı suyu acıdır; tadı, dili damağı acıtır. Gıdası ağıdır, öldürür; yapışılacak, tutunulacak her ÅŸeyi çürümüÅŸtür, kopar, tutanın elinde kalır. Dünyada diri olan, ölümü beklemektedir; saÄŸ-esen kalan, neredeyse hastalığa çatmaktadır. Malı-mülkü alınmış çalınmıştır; orada yücelen maÄŸlûb olmuÅŸtur, malına, nimetine sahip olan mihnete uÄŸramıştır; ona komÅŸu olan yaÄŸmalanmıştır. Sizden önce uzun ömür sürenlerin, eserleri kalanların, boyuna olmayacak ümitlere düÅŸenlerin, yardımcıları hazır duranların, orduları çok olanların yurtlarında deÄŸil misiniz ki? Onlar da dünyaya taptılar, hem de nasıl taptılar? Dinlerini bırakıp dünyayı aldılar; hem de nasıl aldılar? Ondan sonra da kendilerini, konaklayacakları yere götürmek üzere yolluk almadan, o güç yolları-belleri aÅŸacak bineklere binmeden göçüp gidiverdiler. Dünyanın onlardan birini, karşılık bir ÅŸey alıp bıraktığını yahut onlara yardım edip dostlukta bulunduÄŸunu yahut da onlarla bir hoÅŸça konuÅŸup dostluk kurduÄŸunu duydunuz mu hiç? Hayır; aksine onları kötü olaylara uÄŸrattı; yaÅŸayışlarını yıprattı; yüzüstü yere attı onları; ayaklarının altında ezdi, bitirdi onları; onlara ancak ölümle yardım etti dünya. Sonunda da ebedî olarak ondan ayrılıp gittikleri çaÄŸda, ona uyanları, onu seçenleri tanımadığını, ona dayananları bilmediÄŸini gördünüz mutlaka. Açlıktan, azıksızlıktan baÅŸka bir yolluk mu verdi onlara? Darlıktan baÅŸka bir yere mi indirdi onları? Yoksa karanlıklardan baÅŸka bir ışıklı yere mi kondurdu onları? Yahut nedâmetten baÅŸka bir ÅŸey mi sundu onlara? Peki, bu dünyayı bunun için mi seçmektesiniz? Bundan dolayı mı gönlünüzü ona vermektesiniz, ona inanmaktasınız, ona sarıldıkça sarılmaktasınız? Bilin, bilirsiniz de, onu bırakıp gideceksiniz, oradan göçeceksiniz: “Kimdir bizden daha kuvvetli” (Fussilet 15) diyenlerden öÄŸüt alın, istemedikleri bineklere bindirilerek kabirlerine indirildiler onlar; konukluÄŸa çaÄŸrılmadan mezarlarına kondular onlar. Kerpiç parçalarıyla yapıldı kabirleri; çürüdü, toprak oldu kefenleri; çürümüÅŸ kemikler komÅŸuları oldu. Onlar da öyle bir komÅŸu kesildiler ki çağırana gidemezler artık; düÅŸtükleri zilleti gideremezler artık; feryat edene aldırış bile edemezler artık. Üstlerine yaÄŸmur yaÄŸsa ferahlanmazlar; kıtlık gelip çatsa ümitsizliÄŸe düÅŸmezler. GörünüÅŸte bir topluluktur onlar, ama yapayalnızlar. Birbirlerine komÅŸu olmuÅŸlardır; fakat birbirlerinden ayrılmışlardır, uzaklaÅŸmışlardır. Birbirlerine yakındırlar, fakat birbirlerini dolaÅŸamazlar; akraba olmuÅŸlardır; hallerini hatırlarını soramazlar. Kinleri yitmiÅŸ, halim, selim olmuÅŸ kiÅŸilerdir; hasetleri ölmüÅŸ, bilgisizdirler. Ne zararlarından korkulur onların, ne kötülüklerini gidermek için bir ÅŸey düÅŸünülür haklarında. Yerin üstünü bırakmışlar, karanlığa varmışlardır. GeniÅŸ yeryüzünü bırakmışlar, daracık bir yere sığınmışlardır; ehillerinden, ayallerinden ayrılmışlar, garip olmuÅŸlardır. Ayakları yalındır, bedenleri çıplak. Dünyadan, amelleriyle ayrılmışlardır ancak. Ebedî yaÅŸayış yurduna göçmüÅŸler, orada mekân tutmuÅŸlardır. Nitekim noksan sıfatlardan münezzeh olan da, “Önce nasıl yaratmaya baÅŸladık, yarattıysak, tekrar yaratacağız; bu, vaadimizdir bizim ve gerçekten de yapacağız, gücümüz yeter yapmaya” buyurmuÅŸtur (Enbiyâ,104).

 

Dünyayı kınayan, yeren birisini duyup buyurdular ki '' A dünyayı yeren, kınayan, sonra da onun aldatışlarına kapılan, olmayacak ÅŸeylerine aldanan, sonra gene de tutup onu kınamaya kalkışan, dünyaya aldanan sen deÄŸil misin ki tutup kötülüyorsun onu? Dünyada suç iÅŸleyen sen misin, o mu? Ne vakit yolunu azıttı senin dünya; ne vakit aldattı seni dünya? Bedenleri çürüyüp dağılmış atalarınla mı aldattı seni; yoksa toprak altında yatan analarının mezarlarıyla mı kandırdı seni? Hastalıklarında nice hizmetlerde bulundun onlara; nice çalıştın iyi olmaları için; onların ÅŸifâ bulmalarını istedin, hekimlere baÅŸvurdun, çâre diledin. Esirgemen hiç birine fayda vermedi; bu hususta dileÄŸin bir türlü olmadı; gücünle, kuvvetinle onlardan ölümü gideremedin gitti. Dünya onların halleriyle örnek gösterdi sana; mezarlarıyla mezarını hatırlattı sana. Dünya, gerçekten de onun sözünü gerçek bilene gerçeklik yurdudur; anlayana esenlik yurdu. Ondan azığını düzene zenginlik yurdudur; öÄŸüdünü tutana öÄŸüt yurdu. Allah dostlarının secde ettikleri yerdir; Allah’ın meleklerinin namaz kıldığı yer. Allah’ın vahyinin indiÄŸi yerdir; Allah dostlarının alış-veriÅŸ ettiÄŸi yer; orada rahmet kazanırlar; orada cennet elde ederler. Kim dünyayı yerebilir, kınayabilir ki o kendisinden ayrılacağını yüce sesle bildirmiÅŸtir ona; kendisinin de, ehlinin de zevâlini haber vermiÅŸtir ona. Belâsıyla belâya örnek verir; sevinciyle sevince yol gösterir. Ä°nsan, saÄŸ esen yatar; derde, mihnete uÄŸrayıp kalkar. Bunu da insanları teÅŸvik için, korkutmak için, ürkütmek için, çekindirmek için yapar. Yarın nedâmete düÅŸenlerdir onu kınayanlar; baÅŸkalarıysa onu överler. Çünkü dünya onları korkutmuÅŸtur, korkmuÅŸlardır; onlara söz söylemiÅŸtir, doÄŸru bulmuÅŸlardır; öÄŸüt vermiÅŸtir, öÄŸüt almışlardır.(4)

 

                                            

(1)Ä°nÅŸiqaq/6 ‘’Ey insan, ÅŸüphe yok ki sen, Rabbine ulaÅŸmak için meÅŸakkatler içinde didinir durursun da sonunda ona kavuÅŸursun.’’

 

(2)Tur/21 ‘’……………….herkes kendi kazandıklarına rehindir’’

 

(3)Maide/2

 

(4)Nehc’ül BelaÄŸa

 

 

dusuncemektebi.com

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.