Geçen cuma yazdığım yazı dolayımından çok deÄŸerli mektuplar aldım. Mektupları cuma günleri fırsat buldukça paylaÅŸmaya çalışacağım.

AÅŸağıda okuyucağınız mektubun sahibinin kırklı yaÅŸlarda, üniversite mezunu, mesleÄŸini icara eden bir hanımefendi olduÄŸu bilgisini vereyim öncelikle.

Bu yazı için ismi Ä°. Hanım olsun.

Ä°. Hanım'ın mektubundan, düÄŸün salonları kiralanarak 'baÅŸörtme tören'leri yapıldığını öÄŸrendim.

Ä°lk okuduÄŸumda, insanların bu kadar çok parası varsa, neden parasızlıktan dolayı evlenemeyen gençlere yardım etmek üzere vakıf ya da dernek kurmuyorlar diye düÅŸündüm. Sonra tüketim toplumunun vermiÅŸ olduÄŸu 'ÇocuÄŸun için iyi bir ÅŸeyler yapmak' konulu kompozisyon ödevini, 'henüz layıkıyla yapamamış ebeveynler' olarak tahtada tek ayak üzere hep beraber dikildiÄŸimizi hatırladım.

Bütün sorunlarımızı zaman ve mekan ÅŸuuru üzerinden bir araya getirmemiz gerektiÄŸini düÅŸünüyorum demiÅŸtim ya... AÅŸağıda dikkatinize sunduÄŸum mektup meselenin kalbine tam da bu damardan nüfuz ediyor.

Buyurun:

'Sevgili Fatma hanım,

17 ekim 2014 tarihli yazınız vesilesiyle uzun zamandır beni içten içe üzen ve düÅŸündüren bir konuyu sizinle paylaÅŸmak istiyorum.

Ä°stanbul'da, genel olarak 'muhafazakar/ dindar' kimlikle bilinen insanların çoÄŸunlukta olduÄŸu bir semtte oturuyorum. Semti tercih sebebim, kayınvalidemlerin burada olması ve onlara yakın olmak gibi ailevi bir nedene dayanıyor.

Geçenlerde sevdiÄŸim bir komÅŸum, kızının baÅŸörtüsü örtme kararını verdiÄŸini, bunun için bir tören yapacaklarını, benim katılmamdan çok mutlu olacaklarını söyledi.

Ä°lk defa böyle bir ÅŸey duyduÄŸum için, önce çok ÅŸaşırdım, sonra refleks olarak « çok sevindim Allah hayırlı etsin ama törene ne gerek var ki?' dedim.

Samimi bir komÅŸuluk iliÅŸkisinde olduÄŸumuz için uygun ve incitici olmayan bir dille böyle bir törenin gereksizliÄŸini ve aslında yapılan masrafın da israf olabileceÄŸini söylemeye çalıştım, ama onun coÅŸkusu öylesine yüksekti ki, cümlemi tamamlamama bile fırsat vermeden anlatmaya baÅŸladı: «Biz doÄŸum günü kutlamıyoruz ya! DoÄŸum günü Hristiyan adeti çünkü. Bari çocuklarımıza böyle tören yapalım diyoruz».

Söylemeye çalıştığım her cümle herkes yapıyor ben yapmazsam çocuÄŸumun hevesi kalır itirazı ile kesildi.

Hangi herkes diyemedim...

Törene gitmeyi düÅŸünmüyordum. Ancak komÅŸum tekrar tekrar geldi, kıramadım peki dedim. Eve gideceÄŸimi sanıyordum. Hayır. Bir salon kiralanmış.

Adeta bir düÄŸün töreni. Davetlilere yemek, tatlı vs. ikram edildi. Kur'an tilavetinin ardından bir hanımefendi örtünmeyle ilgili ayetlerden, örtünmenin öneminden bahseden bir konuÅŸma yaptı.

BaÅŸörtünün önemine dair yapılan sohbetin ardından, örtünecek olan kızımız ilahiler eÅŸliÄŸinde sahneye alındı. Ve tören baÅŸladı. Ä°lk baÅŸörtüsü, sohbeti gerçekleÅŸtiren hanım tarafından tekbirlerle örtüldü. Arkasından orada bulunan herkes henüz örtünmüÅŸ kıza hediye vermeye baÅŸladı.

Mektubumun başında düÄŸün gibi demiÅŸtim ya...

Günün sonunda tıpkı nihah ÅŸekeri gibi, katılanlara günün hatırası olarak minik hediyeler takdim edildi.

Bu tören neyin nesidir! Bize ait olan bir ÅŸey deÄŸil. Bir mevlid deÄŸil! Hatim töreni deÄŸil! Bir düÄŸün deÄŸil! Yılbaşı ve doÄŸum günü kutlamak Hristiyan adeti diye karşı duran Müslümanlar her gün yeni tören icad ediyor.

Eksik olan ile fazla olan arasında, günlerimiz giderek tatsızlaşıyor.

Bunca tören bir iÅŸe yarasa bari. Muhabbet yok. Bari adabı muaÅŸeretin mesafeli nezaketi olsa...O da yok!

Dindar insanların birbirlerini gördüklerinde selam vermemelerini, bir merhabayı esirgemelerini, asansöre binince ÅŸeytan görmüÅŸ gibi davranmalarını anlamıyorum. Metrobüste, otobüste dip dibe kadınla gidersin, asansörde denk gelince mi sırtını dönüp ÅŸeytan görmüÅŸ gibi davranırsın ve böylece günahtan korunursun!!! Aynı kapıdan giriÅŸ çıkış yaptığın komÅŸuna bir merhaba, bir selam, hiç olmadı bir tebessüm etmez misin?

Yurtdışında; Amerika, Kanada, Avrupa' da sokakta tanımadığım insanlar bana gülümseyince, birbirimizden bir selamı bile esirgiyor olduÄŸumuzu dehÅŸetle fark ediyorum.

'Bizim mahalle'de insanlar sadece almaktan bahsediyor. Son model projelerden ev alanlar hep daha iyi bir proje bulup daha güzel bir evin hayali ile yaşıyor.

Fatma Hanım, evler trilyonlar deÄŸerinde. Lüksün sonu yok. Ve hiç bir ev insanları tatmin etmiyor. NÄ°YE!

Ulaşımı zor bir yer burası. EÅŸlerin, çocukların arabası zaten var, ama herkesin gözü yeni bir arabada. Arabaların iyisinin de sonu yok. Parası olan alır. O deÄŸil benim derdim. Ä°nsanların dindar bir kimlik içinde, sadece bir kaç bir ÅŸey daha almak için yaşıyor olmaları acı. Ve burada dindar insanların hepsi birbirine benziyor. Hepsinin fikrinde arabanın daha iyisi, evin daha iyisi var sadece.

Sünnet diye yemeÄŸe tuzla baÅŸlamaya çok özen gösteriliyor, ama sünnetlerin ruhu hiç kavranmıyor.

Bazen duyduklarıma inanamıyorum, yok bu kadar deÄŸildir diyorum. O kadar olduÄŸunu gördükçe içim daralıyor. Hoyrat,kaba, nezaketsiz bir hal var ortada. Her geçen gün ümidim azalıyor.

Bu gidiÅŸ gidiÅŸ deÄŸil ...'

Ä°.D.

Mektup burada bitiyor. Diyeceksin ey okuyucu bunları niye yayınlıyorsun! Niye ortaya getiriyorsun! Peki bunca yıl ortaya getirmedik ne oldu?

Mevlid kandiline bid'at diyen radikal islamcıların baby shower yapan kızları ve torunları oldu.

Erkekler kısmında 'sorun'yok tabi.Onlar kökten seküler kızlar ile evlenerek kendilerini 'görünmez' kılmayı baÅŸardılar.

YENÄ°ÅžAFAK