Sosyal Medya

Makale

Geçmişin duygusu- geçmiş uykusu

Tarihte bazı ÅŸahsiyetler vardır ki, yaÅŸadıkları dönemin en çarpıcı örneklerini ahir gelenler için adeta biriktirip, bütünleyerek tarihin el kitabı hükmünde miras olarak bırakırlar. Fatma Aliye Hanım da bu ÅŸahsiyetlerden biri. Åžu an tartıştığımız ne varsa, giyim-kuÅŸam, tarih algısı, oryantalist söylem, kadınların toplumsal rolleri, eÅŸler arası uyum veya uyumsuzluk Fatma Aliye'nin makale ya da romanlarında karşımıza çıkıyor. Fatma Aliye Hanım, dönemin erkek yazarlarında eÅŸine rastlamadığımız bir doÄŸallık ile kadınların, genç kızların sıkıntıları ve beklentileri hakkında bizi bilgi sahibi yapıyor.

Fatma Aliye Hanım'ın baÅŸlattığı izleÄŸi daha sonra kadın yazarlar ve yazar kadınlar baÅŸarı ile devam ettiriyor. Bu bakımdan Fatma Aliye ve Halide Edip'in romanları sosyal bilim öÄŸrencilerine yardımcı ders kitabı olarak okutulması gereken kitaplardır. Keza Åžukufe Nihal'in “Yalnız Dönüyorum” romanının, erkek kimliÄŸinin dağılan yapısını günümüzle karşılaÅŸtırmak açısından çok çarpıcı bir örnek olduÄŸunu düÅŸünüyorum.

GeçmiÅŸin ve günümüzün sosyal dokusunu öÄŸrenmek için dönemin romanlarını muhakkak okumak gerekiyor. Fakat biz dönemin romanlarını okumak yerine bugünden geriye yazılmış olan dönem romanlarını okumayı tercih ediyoruz. Bu satırların yazarı da bugünden geriye giderek “Uzak Ülke” romanını yazdığı için, çeliÅŸkinin coÄŸrafyasında geziniyor izlenimi ortaya çıkabilir.
“Uzak Ülke”yi yazarken bugünden geriye bakan bir anlatıcıyı tercih ettim. Niyetim zaferlerle yüklü, okuyucuyu mutlu eden bir roman yazmak deÄŸildi. 

Fatma Aliye Hanım'ı anlatmak, zaferlerle yüklü bir Osmanlıyı deÄŸil hezimetin coÄŸrafyasında nasıl Osmanlı olunduÄŸunu/olunamadığını anlatmak anlamına geliyor(du).
Fakat tarih deyince zihnimiz birden bulanıyor. Romanları tarih, tarihi roman tarzında deÄŸerlendirme hali her devirde baskın. Ä°kisinde de aradığımız, ÅŸanlı- ÅŸerefli sayfalar okuyup, nostaljik tatlar eÅŸliÄŸinde ah bir zamanlar biz var ya biz diyerek arabesk bir frekans yakalamak... 

Tarihi bir bütün olarak kavramayı asla göze alamıyoruz. Ne Osmanlı çöktü denildiÄŸi tarihte Osmanlı bütün kurumları ile çökmüÅŸtü, ne de Osmanlı tebaası bir zamanlar meleklerden oluÅŸuyordu. Aynı günümüzde olduÄŸu gibi iyisi de vardı kötüsü de. Daha doÄŸrusu insanların çok iyi oldukları dayanışma örnekleri de vardı, bu gün aklımızın almadığı alamayacağı ayıplama/yargılama/denetleme örnekleri de vardı. O bakımdan Allah'ın günü ecdadın sadaka taÅŸlarını anlatmak, kuÅŸ evlerini merhamet timsali olarak kes yapıştır bir anlayış ile ortaya koymak, tek gıda olarak baklava ikram ederek kiÅŸinin saÄŸlıklı beslenmesini engellemek gibi bir iÅŸlev görüyor.

Tarihi idrak etmek için zaman ve mekan bütünlüÄŸüne odaklanmamız gerekiyor. Medeniyeti inÅŸa eden, zaman idrakidir. Zamanı nasıl idrak ediyorsak mekanı da o idrak üzerinden inÅŸa ederiz. Zamanı idrak ediÅŸimizi saÄŸlayan unsurlar dikey ve yatay boyutta ortaya çıkar. Dikey boyut ahiret inancında, yatay boyutta ise kullandığımız teknolojide kendini aÅŸikar kılar.
Temel sorunumuz ÅŸu: ÜrettiÄŸimiz/kullandığımız teknolojinin ahiret inancımızı sarsmaması için neyi, nasıl ve niçin kullandığımızın idrakinde olmamız gerekiyor.

Ä°slam dünyası teknoloji üretmiyor. Teknolojiye maruz kalıyor, teknolojiyi satın alıyor sadece.
1862 doÄŸumlu Fatma Aliye Hanım ile 2015 Türkiye'sini birleÅŸtiren sorunun ortak noktası bu.
Hal böyle olunca kremanın rengini konuÅŸarak bir ÅŸey yaptığımızı sanma yanılgısı içinde oyalanıp duruyoruz.
Yıllardır niye insani ortama sahip kütüphane yok diyorum kimseden ses çıkmıyor.
Kütüphane demek zaman ve mekan algısının bütünlenmesi demektir.
Defile ile ilgili bir yazı yazıyorum kıyamet kopuyor.
Üstelik defilede hat sergisinin olmaması gerektiÄŸine dair itirazım hiç algılanmıyor bile.
Neden mi?
Bütün itiraz ve desteklerin tüketim odaklı olduÄŸuna dikkatinizi çekmek isterim.

YENÄ°ÅžAFAK

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.