Kudüs'ün kaderini değiştiren 4 suikast
1- KRAL ABDULLAH SUİKASTİ Kudüs, 20 Temmuz 1951 Birinci Dünya Savaşı yıllarında, İngiltere, Ortadoğudaki geniş bir coğrafya üzerinde, birbiriyle çelişen ve iç içe geçen 4 farklı taahhütle kendi kendini bağlamıştı. Osmanlı İmparatorluğuna isyan etmelerine karşılık olarak Şerif Hüseyin ve oğullarına Büyük Arap İmparatorluğu? sözü veren Londra, hemen ardından ünlü Balfour Deklarasyonuyla Filistini Yahudilere ayırmış; eş zamanlı olarak Fransayla yaptığı gizli anlaşmayla (Skyes-Picot Anlaşması) Suriye ve Irak topraklarını ikiye bölerken, diğer yandan Arabistanın yönetimi için de Suud ailesiyle el sıkışmıştı. Tarihin akışı ve olayların gelişimi içinde, bu dörtlü taahhüt sürecinden en zararlı çıkan taraf Şerif Hüseyin ve çocukları oldu. Arabistan ellerinden gitti; Filistinde söz sahibi olamadılar; Suriye ve Iraktaysa Sykes-Picotnun hükümleri geçerli oldu. İngiliz yönetimi, yine de Şerif ve ailesinin gösterdiği yararlılığı ödüllendirmeye çalıştı. Böylece Irakta Hüseyinin büyük oğlu Faysal, Irak Kralı namıyla tahta çıkarken, küçük oğlu Abdullaha da Ürdün ismiyle kurulan yeni bir devletin başına geçmek düştü. Ürdün, Fransaya sonsuz şekilde güvenemeyen İngilterenin, Filistin ve Mısır topraklarıyla Parisin kontrolündeki Suriye arasına kondurduğu bir tampon devletçikten ibaretti. Kral Abdullah, iktidarı boyunca Siyonistlerle oldukça yakın ve sıkı ilişkiler geliştirdi. Yönettiği genç devletin yaşamasını istiyordu, bunun yolunun da Yahudilerle çatışmamaktan geçtiğinin farkındaydı. 1948?de İsrail kurulup da Arap orduları toplu halde Tel Avive savaş açtığında, Abdullah, ordusunu sembolik olarak savaşa soktu. Savaşın sonucundaki hezimette, Abdullah?ın çatışmadan kasten geri duruşunun büyük payı vardı. Filistinliler arasında biriken öfke, kendisini 20 Temmuz 1951 günü Mescid-i Aksanın merdivenlerinde gösterdi. Bir Filistinlinin silahından çıkan kurşun Abdullah?ın ölümüne neden olurken, torunu ve geleceğin Ürdün kralı Hüseyini de omzundan yaralamıştı. Bu olaydan çıkan ders şu oldu: İsrail?le mücadeleden geri duran bir Arap liderinin, Filistinlilerce kabul görmesi mümkün değildir. İsraille perde arkasından anlaşmaya kalkışan bir Arap yöneticinin canı, Filistinliler arasında asla güvende değildir. Bu travmanın direkt bir sonucu olarak, bugün Ürdün?de ordu ve istihbarat birimleri ağırlıklı olarak Çerkeslerden oluşur; Filistinliler güvenilmez bulunur.
Toplam 4 / 1. Foto
Ortadoğu’nun geçtiğimiz yüzyılında, hepsi de doğrudan Kudüs’le bağlantılı, 4 önemli suikast gerçekleştirildi. Bölgenin 4 karizmatik ve etkili liderinin sahneden çekilmesiyle sonuçlanan bu suikastlar, Filistin sorununun bütün taraflarını, farklı amaç ve şekillerde politikalarını gözden geçirmeye zorladı. Etkileri ve yarattığı şoklar günümüzde hâlâ bütün sıcaklığıyla hissedilen bu olaylar, Kudüs konusunda Arapların da Yahudilerin de attığı ve de at(a)madığı bütün adımları büyük ölçüde açıklamaktadır. Şimdi, kronolojik sırayla bu suikastları, bölgemize etkilerini ve Ortadoğu ülkelerinin Filistin politikalarında yarattığı değişimleri inceleyelim.