Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Mustafa Özel: Rivayet edilir ki, Sultan Fatih devrinde adamın biri bir dükkâna girip şeker istemiş...

Rivayet edilir ki, Sultan Fatih devrinde adamın biri bir dükkâna girip şeker istemiş; satıcı şekeri tartıp vermiş. Adam, biraz da helva isteyince, bende kalmadı, helvayı komşudan alıver demiş. Müşteri, ama şurada helva var, niçin vermiyorsun diye çıkıştığındaysa, "Ben siftah ettim, komşum henüz siftah etmedi, helvayı da ondan almanızı istedim!" diye cevap vermiş.



Gülümsediniz! Benzer olayların mesela Fatih yerine Selahaddin Eyyubi, Ömer bin Abdülaziz veya Ä°slam tarihinden baÅŸka bir hükümdar zamanında da geçtiÄŸine dair çokça rivayet var. Sadece rivayet! Hiçbirinde kesin zaman ve mekân yok. Tarih ilmi, böyle uydurma laflara itibar etmez. Kanıt lazım, belge lazım, dersiniz.
 
Hayır efendim, ne kanıt, ne belge lazım. Çünkü bunların uydurma olması, gerçek olmasından daha önemlidir! Bunlar niçin uyduruluyor ve bu "uydurma" meseller niçin nesilden nesile anlatılıp duruyor? Bütün mesele burada. Olayın gerçek olup olmaması, hisse alınması bakımından hiçbir ÅŸeyi deÄŸiÅŸtirmez. Gerçek olmadığı halde, insanların bunu çocuklarına aktarması ve onlardan aynı ÅŸekilde davranmalarını beklemesi, meselenin esasını teÅŸkil eder. Dolayısıyla, tarihin deÄŸil, ahlâkın konusuna girer.
 
Kâbusnâme''den bir örnek: Halife Mütevekkil''in oÄŸlu kadar sevdiÄŸi küçük kölesi Fetih nehirde yüzerken akıntıya kapılıp kaybolmuÅŸtur. Birkaç gün sonra, daracık bir kovukta bulunur. Sıhhati yerindedir, çünkü hergün nehirden yirmi tane tandır ekmeÄŸi geçermiÅŸ, küçük oÄŸlan da uzanıp bir iki tanesini alır, karnını doyururmuÅŸ. Ekmeklerin üzerinde de Muhammed ibn el-Hasan el-Ä°skâf diye yazarmış! Halife tellal çağırtıp ayakkabıcı Muhammed Hasan''ı getirtmiÅŸ. Niçin yapıyorsun bunu diye sorulduÄŸunda, "Ya Emirül Mü''minin, birisinden ÅŸöyle iÅŸittim: Ä°yilik yap, suya bırak, birgün sana karşılık verir. Ogün bugündür nehire her gün yirmi ekmek atarım, bakalım bu iyilikten bana bir nesne gelir mi?"* Halife''nin ayakkabıcıya ne kadar ihsanda bulunduÄŸunu tahmin edebilirsiniz.
 
Ä°mdi, bu olay "olmuÅŸ" mudur? EkmeÄŸin üzerine isim nasıl yazılır? Yazılan isim suda nasıl silinip gitmez? Soruları istediÄŸiniz kadar çoÄŸaltın, önemi yok. Önemli olan, bunun bir ahlâk ve siyaset kitabında ballandırıla ballandırıla anlatılıyor olmasıdır. Mütevekkil de, Kaaim Billah da çok gerilerde kaldı. Åžimdi Prezidan Süleyman devrindeyiz. Toplum bireyleri kıran kırana yarış içinde. "Ä°yilik et, denize at; balık bilmezse, Hâlik bilir" sözüne itibar edenler mumla aransa bulunmaz.
 
Acaba? Kanaatim o ki, iyiliÄŸin ve iyilik dolayısıyla halka iyi görünmenin "karşılığı", dilerseniz kârı diyelim, çaÄŸdaÅŸ toplumda da en az bu mesellerin anlatıldığı devirler kadar büyüktür. Ä°ktisadî hayattan bir örnekle konuyu açalım.
 
1958 devalüasyonundan sonra, ülkede temel meta fiyatları sık sık yükselmekte, dolayısıyla sanayiciler de ürünlerine boyuna zam yapmaktadırlar. 27 Mayıs darbesinden birkaç ay önce, her nasılsa çok yükselen un fiyatı hükümet kararıyla geri çekilmiÅŸ, dolayısıyla elinde unlu mamül bulunanlar zarara uÄŸramışlar. Sabri Ülker, bütün toptancılarına kendi el yazısıyla birer mektup gönderip, ellerindeki bisküvi miktarlarını bildirmelerini istemiÅŸ. Mevcut stoku tespit ettikten sonra, eski fiyatla yenisi arasındaki farkı hesaplatmış ve toptancının bir sonraki sipariÅŸinden düÅŸmüÅŸ. Böylece toptancılar, kendileri için önemli olabilecek bir zarardan kurtulmuºlar.
 
Ä°mdi, Ülker bunu iyilik olsun diye mi, yoksa ÅŸirketinin geleceÄŸini düÅŸündüÄŸü için mi yapmış? Kim bilebilir? Ve, ne farkeder? Yapmış olması önemli deÄŸil mi? Peki, bu "iyiliÄŸin" kârı ne olmuÅŸ? Onu da ÅŸöyle anlatıyor Sabri Bey:
 
27 Mayıs darbesinden sonra, ortalığa ÅŸöyle bir laf yayıldı: ''Ä°htilalciler fiyatların düÅŸmesini emretmiÅŸler! Yakında fiyatlar düÅŸecek!'' Piyasalar bıçak gibi kesilmiÅŸ. Anadolu tüccarı kesesinde banknotlarıyla Ä°stanbul''a gelmiÅŸ olsa bile, fiyatların düÅŸmesini bekliyor, mal almıyor. Tabii, bizim bunlardan haberimiz yok, çünkü satışlarımız neredeyse ikiye katlanmış. Sonradan iÅŸittik ki, kumaÅŸtan züccaciyeye kadar hiçbir yerden mal almayanlar, ''BoÅŸ dönmektense bisküvi alalım, nasılsa Sabri Bey fiyatlar düÅŸse bile zararımızı karşılar'' diyorlarmış!
 
(*) Bkz. M. Özel: Ä°slâm GeleneÄŸinden ÇaÄŸdaÅŸ Dünyaya Etkici Yönetici, Ä°stanbul: Ä°z, 1999.
 
Mustafa Özel / Yeni Åžafak ArÅŸiv

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.