Sosyal Medya

Kürsü

Alaattin Karaca- Eşikteki Türk aydını: Tanpınar

Alaattin Karaca- Karar



24 Ocak, Tanpınar’ın ölüm yıldönümüydü. Anmamak olmazdı. Kanaatimce en iyi Türk romancısıdır hâlâ. Saatleri Ayarlama Enstitüsü ise en iyi romanlarımızdan biri. Entrik öÄŸenin ve ÅŸaşırtıcı vaka zincirinin cazibesine kapılmayan, imparatorluktan ulus devlete, geleneksel kültürden modern kültüre (!) geçiÅŸ sürecinde Türkiye’de yaÅŸanan krizi, bu süreçteki insanın tereddütlerini, terakki tutkusunu dikkatle gözlemleyen, bu baÄŸlamda isabetli tarihî-sosyolojik tespit ve tahliller yapan bir aydın o.
 
Eserlerini zevkle okudum; ama ÅŸunu da sordum daima: Neredeyse bütün roman ve denemelerinde DoÄŸu-Batı, eski-yeni, gelenek-modern, kabul-inkar, geri kalma-ilerleme gibi ikili zıtlıklar üzerinde durmasına raÄŸmen kendisi nerede duruyordu Tanpınar? Meselâ inkılâpçı mıydı, muhafazakâr mıydı?
 
DoÄŸrusu roman, deneme ve günlüklerini okuyunca, onu bir ÅŸablona yerleÅŸtirmek zor. Gerekiyor mu ayrıca? Ama belli ki inkılâpçı, seküler, Ä°nönü’ye hayran, siyaseten CHP çizgisinde, hatta bir dönem vekil, DP ve Menderes’e karşı öfkeli, 60 Darbesinde kendisine yakışmayacak militer bir tepki gösteriyor!.. Günlüklerinden anlaşılıyor ki saÄŸa da sola da oldukça mesafeli. Meselâ saÄŸcıları “yalnız Türkiye, gözü kapalı ezberde kalmış öÄŸünmenin ötesine geçmeyen bir Türk tarihi, yalnız iç politika ve propaganda” diyen, “cahil ve kupkuru” bir kesim, solu ise “Türkiye yoktur ve olmasına da lüzum yoktur” diyen “musır ve cahil” bir kesim olarak görür. Peki kendisi nerede? Åžöyle cevap veriyor: “Ne saÄŸcı ne solcu. (…) Sadece entelektüel ve yalnız başıma.”
 
Tanpınar’ın Türk sağı ve solu hakkında tepkileri genelde doÄŸru. Ancak “entelektüel tavır” ve “yalnızlık” vasıfları kimi kez tartışılabilir. Meselâ çok da yalnız deÄŸil, matarasında tuzlu su olmadığı, uzun yola çıkmaya hüküm giymediÄŸi kanaatindeyim. Ama ‘uslu ve uysal bende’ arayan otoriter Türk siyasî geleneÄŸinin önünde yer yer savrulan bir aydındır o da. 147’ler meselesinde epeyce ürktüÄŸü günlüklerinden belli. Kimi siyasî-güncel meselelere dair yazdığı bazı yazıları entelektüel bir kaygı ile deÄŸil siyasî tedbir veya menfaat gözeterek yazdığı izlenimi doÄŸuyor. Bir de buna bir “devletlü el”in bahÅŸettiÄŸi nimetleri katmak lazım. Hani Ä°rdal’ın Ayarcı ile tanıştığı akÅŸam bir restaurantta omuzlarına dokunan, “Devletlinin eli omzuma ve bakışı gözlerime deÄŸdiÄŸi andan itibaren bende garip bir deÄŸiÅŸiklik baÅŸlamıştı.” sözüyle ifade ettiÄŸi bir ‘el’ var ya! O ‘devletlü el’ Türk entelektüelini baÅŸtan çıkaran ÅŸuh bir âfetti, hâlâ âfet!..
 
Bunları hangi gerekçelere dayanarak söylüyorum? Eserlerindeki kimi tespit, tahlil ve eleÅŸtirilere dayanarak. Meselâ inkılâpları savunan Tanpınar, “Åžu Etilere, Frikyalılara, bilmem ne kavimlerine muhabbetimiz nedir? Baba kompleksinden baÅŸka bir ÅŸey mi?” diyerek bazı ‘inkılâpçı’ların tarih görüÅŸleriyle dalga geçmekten geri durmaz. Bir yandan AvrupalılaÅŸma, modernleÅŸme, sanayileÅŸmenin gereÄŸine iÅŸaret eder, “modernle ilgisiz deÄŸilim. Asrımın adamıyım” (Günlükler, s. 260) der. Öte yandan Muvakkit Nuri’ye/ geleneÄŸe kimi yönlerden saygısı aÅŸikardır. Ancak “kapının dışında kalanlar”ın, “muasır zamana girememiÅŸ[lerin]” (SAE, s. 133) toplandığı kahvehane ve Seyit Lütfullah vasıtasıyla Åžark’ı da yerden yere vurur.
 
Hâsılı maziden “ne kurtulabilir ne de tamamıyla onun emrinde olabilir” (SAE, s. 55) Tanpınar. Bir yanıyla Garb’a gider, ancak “hakikî cevheri ile bizde konuÅŸmaya baÅŸlay[ınca]” (YG, s. 40) mazinin sesine de kulak tıkayamaz. Gelenekle modern, eski ile yeni; Muvakkit Nuri ile Ayarcı arasında kalmış, Ä°rdal’ın deyiÅŸiyle “tefrika hâlinde yalan[lar]” arasında savrulmuÅŸ ‘eÅŸik’teki Türk aydınıdır o.
 
‘EÅŸik’teki aydınlarımızın dramını samimiyetle yansıtması bakımından önemlidir.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.