Sosyal Medya

Cemal Kaşıkçı'nın oğlu Babasının katiliyle resim çekilmeye zorlandı

Türkiye'de Suud istihbaratçılarca öldürülen Cemal Kaşıkçı'nın oğlu Prens Selman ile fotoğraf çektirilmek için sarayda ağırlandı.



Kaşıkçı'nın oÄŸlunun yurt dışı yasağının bulunması bu görüÅŸmenin zoraki yaptırıldığı ihtimallerini güçlendirdi.

REFORMCU Ä°MAJI DESPOT PRENSE DÖNÜÅžTÜ
 
Tabi yine de bu bilginin basına yansıması fazla zaman almadı. Yayın bittikten sonra tüm dünyayı sarsan cinayet korkunç ayrıntılarıyla birlikte uluslararası basına yansıdı. Ve dünyanın Kaşıkçı’nın kaybolmasına yönelik ilgisi de asıl o zaman katlanarak artmaya baÅŸladı. Ulusal ve uluslararası basın bu haberin duyulmasıyla birlikte Kaşıkçı meselesine çok daha büyük bir hassasiyetle eÄŸilmeye baÅŸladı. Çünkü bu iddia Suud Prensi Muhammed bin Selman’ın Kaşıkçı’nın konsolosluktan saÄŸ salim ayrıldığı, dolayısıyla kendisine ne olduÄŸu konusunda bir malumata sahip olmadıkları yönündeki açıklamasını doÄŸrudan yalanlıyordu. Suudi Arabistan’ın Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın ülkesini modernleÅŸtirmek isteyen genç, zeki, idealist bir reformcu maskesi düÅŸmüÅŸtü. ABD’nin en prestijli PR ÅŸirketlerine milyarlarca dolar verilerek, Amerikan endüstrisine yüz milyarlar akıtılarak üretilen maskenin düÅŸmesiyle birlikte, Muhammed bin Selman bir anda tüm dünyanın gözünün önünde eli kanlı, despot ve bir o kadar da acemi bir Veliaht Prens’e dönüÅŸtü.
 
DELÄ°LLER TRUMP’I ÇARKA ZORLADI
 
Kaşıkçı’nın kaybolmasının ardından yaptığı ilk açıklamada Veliaht Prensi kollayan ABD BaÅŸkanı Donald Trump da Türkiye’nin elinde vahÅŸi cinayeti belgeleyecek delillerin olduÄŸunun duyulmasıyla birlikte fena halde köÅŸeye sıkıştı. Trump önceleri meselenin insani boyutunu görmezden gelerek olayı ticari bir meseleymiÅŸ gibi ele alıp, Suudi Arabistan’ın ABD ekonomisine yaptığı yüz milyarlarca dolarlık anlaÅŸmalardan dem vurdu. Ancak Amerikan basınının korkunç cinayeti bağıra bağıra anlatan, her biri yüzünde patlayan birer tokata dönüÅŸen yazı ve yayınları nedeniyle çark etmek zorunda kaldı. Trump’ın iddiaların doÄŸru çıkması halinde Suudi Arabistan’ın ağır bedel ödeyeceÄŸine iliÅŸkin açıklamasının ardından Avrupa’nın önde gelen ülkelerindeki liderler de bir bir yaptıkları açıklamalarla olayın derhal aydınlatılması, Riyad’ın gerçekleri açıklayarak olayın soruÅŸturulabilmesi için Türkiye’yle iÅŸbirliÄŸi yapması için seslerini yükseltmeye baÅŸladılar.
Bu dönüm noktasının aşılmasıyla birlikte gözler bir kez daha Riyad’a çevrildi. Suudi Arabistan medyası ve güdümünde olan BirleÅŸik Arap Emirlikleri trol orduları derhal savunma pozisyonu aldılar. Türkiye ve Katar’a saldıran trol orduları Kaşıkçı’nın akıbetine hiç deÄŸinmeden yaptıkları agresif ve izandan uzak yayınlarla dünyaya maskara oldular.
 
KRAL KONUÅžTU TROLLER ÇARK ETTÄ°
 
Suudi Arabistan Kralı Selman, ilk kez oÄŸluna devrettiÄŸi koltuÄŸuna geri dönmek zorunda kaldı. Yaptığı ilk iÅŸ de ABD BaÅŸkanı Donald Trump ve CumhurbaÅŸkanı Tayyip ErdoÄŸan’ı aramak oldu. Kral Selman’ın ErdoÄŸan ile yaptığı görüÅŸmede kullandığı ‘Türkiye’yle iliÅŸkilerimizi kimse bozamaz’ cümlesiyle kimleri kastettiÄŸi anlaşılamasa da basına yansır yansımaz akıllara kazındı. Bu cümlenin duyulmasıyla birlikte Suudi Arabistan medyası ve sosyal medyasındaki Türkiye’ye yönelik hamasi suçlamalar da ülkenin doÄŸasına uygun ÅŸekilde hızla kesildi. Bir saat öncesine kadar Türkiye’ye ve ErdoÄŸan’a demediklerini bırakmayan hesaplar bu cümleyle birlikte, yeni sürümle güncellenmiÅŸ gibi dostane mesajlar vermeye baÅŸladılar.
 
SENARYO BELLÄ°YDÄ°
 
Gelgelelim tatlı sözlerle bu krizin aşılamayacağı da aÅŸikardı. Nitekim Kaşıkçı’nın kaybolması veya öldürülmesi uluslararası bir siyasi meseleden önce bir insanlık ve demokrasiye saygı meselesiydi. Kaşıkçı’nın ölüm emrini verenlerin olayın duyulmasıyla birlikte takındıkları tavır gayet manidardı. Olayın kendisini konuÅŸmak yerine Türkiye’nin pozisyonunun, CumhurbaÅŸkanı Tayyip ErdoÄŸan’ın dünya liderliÄŸinin ve Ä°slam Dünyası içinde üstlendiÄŸi önderlik rolünün tartışmaya açılmak istenmesi, bu vahÅŸi cinayeti iÅŸleyenlerin nasıl yanlış bir hesap içinde olduklarını gözler önüne seriyordu. Belli ki Kaşıkçı’nın Türkiye topraklarındaki Suud konsolosluÄŸunda katledilmesi emrini verenler, bu meselenin direkt ve sadece ErdoÄŸan’la 33 yaşındaki Veliaht Prens Muhammed bin Selman arasında bir liderlik yarışına vesile olabileceÄŸi hesabıyla hareket etmiÅŸlerdi. Olaydan önce kameralar kapatılmış, Türk çalışanlar da 15 kiÅŸilik ölüm timi ve Kaşıkçı konsolosluÄŸa gelmeden önce izin verilerek binadan uzaklaÅŸtırılmıştı. Kaşıkçı’nın celladı da bu vahÅŸi görevi bitirir bitirmez Türkiye’den kaçtı. Bu operasyonu planlayanların hesabına göre, hal böyleyken Türk polisinin Suud KonsolosluÄŸu’na girdikten sonra ortadan kaybolan Kaşıkçı’nın akıbetini kanıtlama ihtimali de yoktu.
Sonrası için üretildiÄŸi anlaşılan senaryo netti. Polisin ve istihbaratın çaresizliÄŸi karşısında ErdoÄŸan’ın önündeki mesele Suudi Arabistan’ın çaylak prensiyle bir siyasi atışmaya dönüÅŸtürülecekti. Ä°ki liderin uluslararası arenada atışmaya baÅŸlaması, Veliaht Prens’i Ä°slam Dünyası’nda ve Batı kamuoyunda parlatmaya yönelik PR çalışmasının bir parçası olarak düÅŸünülmüÅŸtü. ErdoÄŸan gibi Ä°slam Dünyası’nda tanınan ve sevilen bir liderin, elinde hiçbir delil yokken MBS’yi hedef almaya baÅŸlaması çaylak prensin karizma açığını kapatacaktı. Kaşıkçı’ya ne olduÄŸu meselesiyse elde delil olmadığı için zaten bir müddet sonra mecburen unutulacaktı. Artık Kaşıkçı deÄŸil, ErdoÄŸan’la MBS arasındaki bölgesel liderlik yarışı konuÅŸulacak, çaylak prensin reformcu, modern, karizmatik bir lider olarak Ä°slam ve Batı dünyasına kabul ettirilmesine yönelik PR çalışması hızlanacaktı. Bu planın iÅŸlemesiyle birlikte MBS Sünni Arap dünyasının yeni doÄŸal lideri olacak, kendisini bir proje olarak dünya sahnesine sürüp destekleyenlerin bölge üzerindeki tüm projelerini hayata geçirmesini saÄŸlayacaktı. Böylece Ä°srail de Ä°ran ve Türkiye karşısında, Arap Dünyası’nı istediÄŸi gibi yönlendirebileceÄŸi bir Truva atına kavuÅŸacaktı.
 
TÜRKÄ°YE PLANI BOZDU
 
Neyse ki Türkiye’nin güvenlik güçleri Kaşıkçı’nın öldürüldüÄŸüne dair delillere ulaÅŸarak vahÅŸi bir cinayetle planlanan bu ÅŸeytanca jeopolitik oyunu baÅŸtan bozmayı baÅŸardılar. Ve neyse ki CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan da Kaşıkçı hadisesini olduÄŸu gibi ele alarak meselenin iki ülke yönetimleri arasındaki iliÅŸkilerle karıştırılmasını engelledi. Kabul etmek gerekir ki Türkiye diplomasisi de bu süreçte çok baÅŸarılı bir performansla meselenin, tam da olması gerektiÄŸi gibi, iki ülke arasında deÄŸil, Suudi Arabistan’ın ne yaptığını bilmeyen çaylak prensiyle demokrasiyi savunan dünya arasında bir meseleye dönüÅŸmesini saÄŸlayabildi.
Türkiye müthiÅŸ bir zamanlama ve akıl dolu hamlelerle, hem eli kanlı Suudi Arabistan Veliaht Prensi’ni, hem de onun hamisi, Ä°srail lobisinin has adamı, ABD BaÅŸkanı Donald Trump’ın damadı ve OrtadoÄŸu danışmanı Jared Kushner’i suç üstü yakaladı. Trump damadına uyup Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ı kurtarmaya çalışırsa kendi siyasi kariyerini de tehlikeye atacak. Zira Türkiye yargı sürecinde delilleri tüm çıplaklığıyla ortaya koyma, dünyayla paylaÅŸma yoluna giderse MBS ile birlikte onu savunanlar da savunmasız pozisyonda kalacak. Çok büyük ihtimalle bu barbarca ve akılsızca hamleyle ErdoÄŸan’ın dünyadaki imajını sarsabileceklerini düÅŸünenler çaresiz bir ÅŸekilde, vurmak istedikleri liderle uzlaÅŸma yolu aramak zorunda kalacaklar ya da dünya sahnesinde kepazeleÅŸip çaresizce silinmeye razı olacaklar. ABD BaÅŸkanı Trump’ın Riyad’a gönderdiÄŸi DışiÅŸleri Bakanı Mike Pompeo’nun ikinci durağının Ankara olmasına bakılırsa barbarlıkta ittifak edenler düÅŸtükleri çaresizliÄŸin de hazzetmedikleri tek çıkış yolu olduÄŸunun da farkındalar.
 
***
 
Ä°LKLER VE TUHAFLIKLARLA DOLU BÄ°R CÄ°NAYET
 
Dış habercilikten önce yıllarca polis muhabirliÄŸi yaptım ama bugüne kadar hiçbir suç mahaline olay yeri inceleme ekiplerinin bu kadar geç girdiÄŸini görmedim. Meselenin diplomatik yönü, daha basit bir ifadeyle konsolosluÄŸun Suud toprağı sayılması, dolayısıyla içeri girmeden önce Riyad’ın onayının alınmasına yönelik zorunluluk, olay yeri ekiplerinin kapsamlı ve noksansız bir araÅŸtırma yapmasını ne yazık ki 2 hafta geciktirdi. Olay yeri incelemenin KonsolosluÄŸa girmesinden birkaç saat önce temizlik ekiplerinin kolilerce temizlik malzemesiyle, hem de tüm dünya medyasının gözü önünde içeri girmeleri, tuhaf ve komik olduÄŸu kadar suçlu psikolojisiyle Suudi Arabistan’ın çaresizliÄŸini göstermesi bakımından manidardı.
 
DÄ°LÄ°NÄ°N SÖYLEDİĞİNÄ° ELLERÄ° YALANLADI
 
Ä°ki hafta boyunca bu olayı takip ederken tanık olduÄŸum en tuhaf anlardan biri de Suudi Arabistan’ın Ä°stanbul BaÅŸkonsolosu Muhammed el-Uteybi’nin Kaşıkçı’nın içeride olmadığını ve kendisinden haberdar olmadıklarını kanıtlamak için binayı gezdirdiÄŸi Reuters’a verdiÄŸi görüntülerdi. El-Uteybi’nin çekmeceyi ve kütüphanedeki küçük bir dolap kapağını açarak Kaşıkçı’nın binada olmadığını kanıtlamaya çalışması odasında iÅŸlendiÄŸi iddia edilen vahÅŸi cinayetin inkarından çok itirafı gibiydi. Diliyle inkar ettiÄŸini hareketleriyle itiraf ediyordu.
 
ÜLKESÄ°NÄ° SEVEN BÄ°R GAZETECÄ°YDÄ°
 
Kaşıkçı’nın öldürülmesinin ardından kendisiyle ilgili pek çok ÅŸey yazıldı, çizildi. Hem Arap dünyasında hem de Türkiye basınında ne yazık ki bir gazetecinin öldürülmesini meÅŸrulaÅŸtırmaya çalışanlar bile çıktı. Kimileri de Kaşıkçı’nın geçmiÅŸte Suudi Arabistan yönetimini destekleyen pozisyonlarına dikkat çektiler. Bu süreçte dinlediÄŸim arkadaÅŸlarının vurguladıkları ortak noktaysa Kaşıkçı’nın ülkesini çok seven bir gazeteci olduÄŸuydu. GeçmiÅŸte Suud yönetimini savunup, belki kendisine dahi inandırıcı gelmeyen tezleri savunması da muhtemelen ülkesini çok sevmesinden kaynaklanıyordu.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.