Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Ahmet Taşgetiren'den özel açıklamalar: Bizim gençlik zeminlerimizde "deizim" diye felsefi bir akım yok

Düşünce Mektebi son dönemin önemli tartışma konularından birisi "Gençler arasında deizm yayılıyor" sorununu usta kalem Ahmet Taşgetiren'e sordu.



HAZIRLAYAN: MEHMED MAZLUM ÇELİK
 
 
 
Muhafazakâr ailelerin çocukları arasında hızla yayıldığı iddia edilen deizm tartışmalarına
nasıl yaklaşıyorsunuz?
 
Öncelikle bu tür haberlerin “muhafazakar aile çocukları” veya “Ä°HL'de okuyan çocuklar” ile baÄŸlantı kurulduÄŸunda dikkat çekici nitelik kazandığını görmek gerekiyor. Ä°ÅŸin içinde “Bakın dindar nesil yetiÅŸtirmek için her yerde Ä°mam hatip açtınız, iÅŸte oradaki çocukların durumu” gibi bir pazarlama dili taşıdığını görmek lazım. Nitekim o dil medyada ve muhafazakar camiada bir karşılık oluÅŸturdu. Burada özellikle ad koymanın, gençleri o felsefi alanın bütün girdileriyle buluÅŸturmak gibi bilinçli bir yönlendirme olduÄŸunu belirtmeliyim.
 
Ben deist oldum” iddiasıyla ortaya çıkan kitle bu fikri ne kadar bilerek benimsiyor ve gençler arasında yayılmasında son dönemde Ä°slami Camiada yaÅŸanan dejenerasyon ve kavgaların bir etkisi var mıdır? Hakeza siyaseten de bir hayal kırıklığı çokça vurgulandı.
 
Bir kere “Ben deist oldum” tarzında kendi kendini etiketleyen bir gençlik topluluÄŸu olduÄŸu kanaatinde deÄŸilim. Hani “deizm” ne kadar yaygın bir felsefi akım oldu ki, insanlar kendilerini onun içinde tanımlamaya baÅŸladı, diye sormak gerekiyor. Hani “Ateizm”den söz edilse, onun medya platformunda daha çok kullanılma zemini oldu, denebilir. Deizm, teizm ile ateizm arasında ara bir akım. Yani ne iman adamı olacaksınız ne de inkar, arada bir yol tutacaksınız. Bu da hem imanın hem inkarın boyutlarını bilmeyi gerektiriyor. Var mı o bizim gençlik zeminlerimizde? Bence yok. Haaa, sorular yok mu gençlerin dünyasında, diye sorulursa, evet o var, olabilir. Ä°slam inanç esaslarının Ã¶ÄŸretildiÄŸi bütün zeminlerde en uç sorular gelir, “Bizi Allah yarattıysa Allah'ı kim yarattı?” sorusunu bile, ilk çocukluk yıllarında anne babalar evlatlarından duyarlar. Kimse de bunu yardırgamaz. Marksizmin, metaryalizmin çokça gündemde olduÄŸu yıllarda üniversitelerde gençler arasında da inanç tartışmaları olurdu. Bugün söylendiÄŸi iddia edilen “Ben deist oldum” lafının, olsa olsa zıpır bir Ã§Ä±kış olma anlamı var.
 
Sorunun “Bunlar neden oluyor?” diye soran diÄŸer kısmına gelince, ÅŸunu söylenebilir: Din zemini üzerindeki görünürlüğün, medyaya yansıyan ve çoÄŸunlukla din adına konuÅŸanların oluÅŸturduÄŸu karmaÅŸanın ve siyasetle içiçe geçiyor gözüken din algısının, insanların ve tabii daha çok gençlerin duygu, düşünce - inanç dünyasını olumlu etkilemediÄŸini görmek gerekiyor. “Olumlu – olumsuz temsiliyet” bence düşüncelerden daha çok etkiliyor günümüz insanını. Türkiye'de de genelde Ä°slam aleminde de bir temsiliyet sorunu olduÄŸu açık. Anne-babanın sorunlu Ä°slam iliÅŸkisi, çocukta derin inanç sorunları oluÅŸturabildiÄŸi gibi, ölçüsüz siyasi dil de, ölçüsüz “hoca – ilahiyatçı dili” de gençliÄŸin din ile iliÅŸkisine zarar verebiliyor.
 
Bu süreçte Ä°mam – Hatip ve ilahiyatların hedef nesnesine dönüştüğünü de görüyoruz,
burada birilerinin politik hesaplar içine girmesi söz konusu olmuş mudur?
 
Ä°mam – Hatipler ve Ä°lahiyatlarda bu dönemde farkedilir bir çoÄŸalma gerçekleÅŸti. Bir anlamda 28 Åžubat'ın tahribatını izale etme gibi bir saik söz konusu. Bunun yanında “Dindar nesil” gibi bir kavramlaÅŸtırma siyasi kadrolar tarafından hedef olarak açıklandı. Ä°mam - Hatip gibi bir alanda deizm gibi bir ÅŸey varsa, bunun sürece karşıt çevreler tarafından “Ä°ÅŸte gördünüz, projeniz çamura saplandı” gibi bir zafer çığlığı ile karşılanması kaçınılmaz olur. Olayın medyaya yansıyışı ve sonraki yorumlara bakıldığında bir çevrede zil takma duyguları yaÅŸandığı açık.
 
 
Ama burada hemen ÅŸunu söyliyeyim: Gençlikte bir inanç bocalaması hiçbir anne-baba için hayra alamet olmadığı gibi hiçbir ülke için de hayra alamet deÄŸildir. O gençlikte bir bunalımın göstergesi olur, o bunalım derinleÅŸtikçe de ülkedeki sancı büyür. Ben böyle bir sorun Ä°mam Hatipte uç vermeye baÅŸlamışsa, ülkenin geriye kalan gençliÄŸi için de çok daha büyük bir alarm gongunun vurulduÄŸunu düşünmek lazım, derim.
 
Yalnız ÅŸunu söyleyebilirim ki, imam – hatiplerde, ilahiyatlarda öğrenciler sorular sorarlar. Ä°ster Akaid – Ä°nanç esasları dersinde olsun, ister Kelam dersinde olsun, en uç inanç konuları gündeme gelir, anlamaya çalışılır... Sorular her insan için kolay deÄŸildir. Ä°nsanı anlamak, kainatı anlamak, hayatı - ölümü anlamak, kaderi anlamak ne zaman kolay olmuÅŸ ki... Burada öğreticilerin birikimi büyük önem taşıyor. Bu alanlardaki soruların cevabından öte, bence saÄŸlıklı bir düşünce eÄŸitimini de gerçekleÅŸtirmek gerekiyor. Bu, “Ben ÅŸu oldum, bu oldum” kolaycılığından daha derin bir meseledir.
 
Ä°slam’ın güncellenmesi gerekliliÄŸi tartışmalarının yapıldığı bir süreçte bu konunun bir anda gündeme oturması tesadüf müdür, bu iki mesele birbiriyle ilgili midir? Siz Ä°slam’ın Güncellenmesi fikrine nasıl bakıyorsunuz?
 
Ä°slam'ın güncellenmesi konusu ile deizm konusunun yanyana gelmesi bir kurgulama gibi gözükmüyor. Türkiye'de “Din alanı” her zaman farklı boyutlarda gündemdedir zaten. Yani şöyle bir denklem yok: “Gençlerde deizm yaygınlaşıyor, öyleyse Ä°slam güncellenmeli” Yok böyle bir ÅŸey. Din söz konusu olduÄŸunda hemen ÅŸu anda, hem sadece dindarların önemsediÄŸi hem de farklı toplum kesimlerinin içinde yer alabileceÄŸi onlarca baÅŸlık açılabilir.
 
“Güncellenme” konusu, CumhurbaÅŸkanının gündeme getirmesiyle ilk sıralara yerleÅŸti. “Dini hükümlerin zaman ve ÅŸartlar içinde nasıl anlaşılacağı?” konusu, zaten dinin kendi metodolojisi içinde yer alan bir konu. “Ä°ctihad” tamamen islami bir disiplin. Ä°ctihad'ın gerektirdiÄŸi ilmi seviyeyi elde etmiÅŸ insanlar, yine dinin ana kurallarından yola çıkıp, Ä°slam'ın o zamana iliÅŸkin hükmünü ortaya koyabilirler. Bunun adı güncelleme midir? Güncelleme ise bunu “devlet erki”nin yönlendirmesi kabul edilebilir mi? Hele devlet erki adına “14-15 asır önce belirlenmiÅŸ hükümlere göre mi yaÅŸayacağız?” gibi bir soru nasıl sorulur, ne anlama gelir? “Dine devletin müdahalelerinin çok sancılı zamanlar yaÅŸattığı” bir ülke olarak Türkiye'de bu soru doÄŸru mudur? Ben böyle bir söylemin CumurbaÅŸkanı tarafından seslendirilmesini saÄŸlıklı bulmuyorum. Bu söylem üzerine Ä°lahiyatçıların – Diyanet'in harekete geçerek, “Ya gerçekten de böyle bir sorunumuz var” yollu açıklamalar yapmaları, sempozyum vs düzenlemeye yönelmeleri, hem kendileri için hem sayın cumhurbaÅŸkanı için saÄŸlıklı, olumlu deÄŸildir. Bu tür hamlelerin, bundan sonraki tüm iktidar kadroları için yol olacağı endiÅŸesini duymamak da saÄŸlıklı deÄŸildir. Son söz: Ä°slam kendi usul ölçüleri çerçevesinde bütün zamanlarda karşılaşılan her mesele için sözünü en bağımsız ÅŸartlar içinde söylemelidir.
 
Bazı aydınlarımız akımın reklamının yapıldığı gerekçesiyle deizm meselesinin bir sorun olsa da tartışılmasını doÄŸru bulmamaktalar. Sizce bu sorun nasıl aşılabilir, gençleri toparlayacak ve yol gösterecek nasıl bir dil geliÅŸtirilebilir?
 
Ben, deizmin gençlerin kendi konumlarına verdikleri isim olduÄŸunu düşünmüyorum, bu bir. Bu, dışardan, mesela gençler tarafından sorulan bazı sorular üzerine, o soruya muhatap olan ve muhtemelen yadırgayan çevrelerin “OÄŸlum sen deist olmuÅŸsun” türü kaba yargılamaları gibi duruyor, bu iki. Gençlerde temel inanç esaslarına yönelik soru olur mu, olur. Var mı var. Bunlara saÄŸlıklı cevaplar verilmeli mi, kesinlikle. Bu soruların cevabı var mı, önemli ölçüde. Önemli ölçüde diyorum, bazı ÅŸeyler var ki, o, kabulde de redde de iman meselesi. Kainatta olan bitenleri kim gerçek boyutlarıyla izah edebiliyor ki? Ä°nsanı ele alalım? Bu gizemli varlığın bütün sırrı çözüldü mü? Biz Allah'a inanıyoruz, O'nun bildirdiklerine inanıyoruz, ona göre bir hayat yaşıyoruz, öldükten sonra ise ancak Allah'ın bildirdiklerinin içimizi durulttuÄŸunu düşünüyoruz. Öldükten sonrası için içi durulmayanlara da bir sözümüz yok. Åžimdi tüm bu alanlarla ilgili sorularla karşılaşıldığında, bence, soruya muhatap olan kiÅŸi, karşısındakinin içini durultacak cevaplara vakıfsa onları söylemeli, deÄŸilse, daha çok kafa karışmasına yol açacak karmaşık sözlerden kaçınmalı, bir bilene, bu konuda yazılmış kitaplara yönlendirmeli. Ama kesinlikle yaftalamamalı. Din Öğretimi Genel Müdürü sevgili Nazif Yılmaz ile Erkam Radyo'da yaptığımız bir programda “öğretmenin, annenin babanın ilkesi yadırgamamak, yargılamamak olmalı” dedi. DoÄŸru olan bu bence de. ÖğrendiÄŸim kadarıyla Genel Müdürlük, öğrencilerden gelen soruları topluyor, muhtemel ki, öğretmenlere yönelik hizmet içi eÄŸitimlerle bu sorunda daha saÄŸlıklı bir mecranın oluÅŸması saÄŸlanacak.
 
 
Gençlerle sık sık bir araya geliyorsunuz deizmin dışında varsa sizin endiÅŸe ettiÄŸiniz konular neler, denildiÄŸi gibi gelecek kuÅŸaklar için ciddi bir endiÅŸe içinde olmalı mıyız?
 
Ä°slam, ilk doÄŸuÅŸ yıllarında özellikle gençlere ulaÅŸmıştır. Hazreti Peygamber sallallahü aleyhi ve sellemin etrafındaki ilk mü'minlerin büyük çoÄŸunluÄŸu gençlerdi. Küfürden imana büyük dönüşümü en önce gençler gerçekleÅŸtirdi. Onun için Ä°slam'la gençler arasında, özellikle yaÅŸ durumundan ileri gelen bir sorunun olması söz konusu olamaz. Bence mesele ÅŸu: Modernite, inanç ve hayat tarzı bakımından bütün yaÅŸ gruplarını etkilediÄŸi gibi gençleri de etkiliyor. Belki modernitenin ekonomi ile buluÅŸan ayağında reklam, daha çok gençleri hedef alıyor ve etkiliyor, denebilir. Bununla birlikte, idealizme en duyarlı yaÅŸ grubunun da gençler olduÄŸu biliniyor. Dünyada insani duyarlılığı seslendiren yapıların büyük çoÄŸunluÄŸu da gençlerden oluÅŸuyor. Bence Ä°slam'la iliÅŸkiler noktasında söylenmesi gereken ÅŸu: Her insanın hayatında Ä°slam kalitesine önem verilmeli. “Her an Allah'ın bizimle beraber olduÄŸu” idrakiyle, temiz bir
hayatı idealize etmeli ve yaÅŸamaya çalışmalı. Ä°slam'ın mübahlar alanının her yaÅŸtan insanı mutlu edecek kadar geniÅŸ olduÄŸu, erdemi – ahlakı – adaleti kaybetmemek gerektiÄŸi ısrarla ifade edilmeli. Büyükler, anne – babalardan baÅŸlamak, ve toplum Ã¶nünde rol model olması muhtemel olanlar özellikle itina etmek ÅŸartıyla gençlere “Din buysa” dedirtmemek, “Bu nasıl dindarlık, Müslümanlık” dedirtmemek gerekiyor. Asıl yıkım bu alanlarda gerçekleÅŸiyor.
 
15 Temmuz birçok açıdan bir kırılma oldu. Özellikle Müslüman-mütedeyyin kimliÄŸinin ciddi ölçüde zarar gördüğü iddiası var. Bilhassa din adamlarımız belli yayın organları ve kiÅŸiler tarafından kolayca hedef haline gelebiliyor. Sizce Müslüman kimliÄŸin temsilinde bir sorun var mı, varsa bu imajı düzeltmek ve korumak adına nasıl bir strateji izlenebilir?
 
-Müslüman kimliÄŸinin temsili. Bu çok önemli. Yukarılarda da ifade etmeye çalıştım. Cemaatlerin, hocaların, dindar anne - babaların, kimlikleri din ile içiçe geçmiÅŸ siyasi profillerin bence okumalardan, felsefi telkinlerden çok daha büyük etkisi var. Pozitif - negatif. Dinin hiçbir zaman otoritenin meÅŸrulaÅŸtırma aracı haline getirilmemesi lazım, bir. Din üzerinden maddi çıkar saÄŸlanmaması lazım, iki. Hele bunun için ayetlerin hadislerin kullanılması, ayete ve hadislere karşı cinayettir bu, üç. Din üzerinden bir siyasi ayrıştırmaya gitmemek lazım, dört. Ä°ster tek tek, ister cemaat – tarikat vs olarak bizim davranışlarımızla Allah'ın dininin muazzez hüviyetine gölge düşürecek her ÅŸeyden kaçınmak gerekir, beÅŸ.
 
Müslümanların, özellikle STK ve Cemaatlerin birbiriyle olan husumeti ve kininin önüne geçmenin bir yolu var mıdır, Müslümanların birbiriyle bu kadar didiÅŸip kavga etmelerini neye baÄŸlıyorsunuz?
 
Çare, ferd veya cemaat olarak herkesin ana önceliÄŸinin Allah rızası olmasıdır. Ä°ÅŸin kuralı budur. BaÅŸka öncelikler girmeye baÅŸladığında, sorun da baÅŸlar. Ä°nsanın nefsi olduÄŸu gibi, grupların da nefsi oluÅŸabiliyor. Nefisler de, çıkarları öne çıkarabiliyor. “Allah'ın rahmetini kıskanmak” tan söz ediyorum bazan ben. “Ona verirse bana kalmaz” türü bir acayiplik. Ya da, yola niye çıktığının bilincini kaybetmek... Bunun için Rasulullah sallallahü aleyhi ve sellemin örnek verdiÄŸi, cihad eden, infak eden, ilim öğreten üç adamın kıssasını herkesin okuması gerekiyor. Bu adamlar, bu iÅŸi Allah rızası için yaptıklarını söylemelerine raÄŸmen, Allah tarafından onlara “yalan söylüyorsunuz, sen ne kahraman adam desinler diye savaÅŸtın, sen ne alim adam desinler diye ilim öğrettin, sen ne cömert adam desinler diye infak ettin, zaten bunlar da söylendi, ödülünüzü aldınız, haydi cehenneme...” hitabıyla karşılaşıyorlar. Demek ki dünyada cihad ediyor zannedip, yolun cehenneme çıkma riski var. Neden? Çünkü gayeyi kaybediyorsun. Cemaat olup gayeyi kaybetmek, ne kadar acı. Samimiyet. Bu iÅŸin sırrı. Büyük iÅŸlere imza atıp, Allah'ın rızasını kaybetmek mi, yoksa mütevazı bir mü'min olmak mı? Herkes her zaman tercihle ve samimiyet testi ile karşı karşıya.
 
Allah yardımcımız olsun.
 
Amin.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.