Sosyal Medya

Kültür Sanat

Sezai Karakoç'un Kabul Ettiği Tek Ödül Macarlardan Geldi

Sezai Karakoç’un yanında elli yıldan fazla zamandır bulunan Dr. Şakir Diclehan, geçtiğimiz günlerde Bursa'da düzenlenen bir etkinlikte tanıdığı Sezai Karakoç’u anlattı konuklara. Ahmet Serin etkinlikten notlarını aktarıyor.



Herkesin, hakkında birçok söz söylediği biri Sezai Karakoç. Kabul etmeli ki hayatı da özellikle bazı şiirleri de bir efsane halesiyle kuşanmış durumda.

Aynı düşünce dünyasını paylaÅŸsın ya da paylaÅŸmasın, hemen hemen herkesin kabul ettiÄŸi gerçek, Sezai Karakoç’un Türk ÅŸiirinin en önemli burçlarından biri olduÄŸu… DuyduÄŸumuz bir baÅŸka ÅŸey de ÅŸairliÄŸinin bu kadar ön plana çıkmasından çok da memnun olmadığı yönünde. Sezai Karakoç’un, ÅŸiirleri üzerinde bu kadar çok konuÅŸulmasından memnun olmadığı, düşünce yazılarının gerektiÄŸi ÅŸekilde gündeme getirilmediÄŸi yönünde sitemleri olduÄŸunu duyar oldu edebiyat dünyası.

Sebep ne olura olsun, Sezai Karakoç bir ÅŸekilde gündemimizde. Ä°yi ki gündemimizde. Çünkü Türkiye ve Türkiye’nin yerli damarı, ona çok ÅŸey borçlu. “DoÄŸunun Yedinci OÄŸlu” Sezai Karakoç, hiç kuÅŸku yok ki bu toprakların mayasına su katan güzel insanlardan biri.

Sezai Karakoç’un yanında elli yıldan fazla zamandır bulunan Dr. Åžakir Diclehan, Birlik Vakfı Bursa Åžubesi’nin 13 Nisan Cuma gecesi düzenlenen Cuma Meclisi’nde, tanıdığı Sezai Karakoç’u anlattı konuklara. Biliyoruz ki Sezai Karakoç hakkında konuÅŸmak zor. Bunda, Sezai Karakoç’un kendini çok fazla anlatmaması yanında, ona dair yakıştırmaların çok olmasının payı da olsa gerek.

Herkesin Sezai Karakoç’u farklıdır

Åžakir Diclehan’ın anlattıklarından, herkes bir farklı Sezai Karakoç portresi çıkarmıştır muhtemelen. Olsun, farklı da olsa herkesin, -baÅŸkası olacağına- bir Sezai Karakoç’u olsun, eyvallah.

Åžakir Diclehan, “Ergani doÄŸumlu olan Sezai Karakoç bir gün Diyarbakır’a gelir ve o zamanlar belki de Diyarbakır’ın en güzel yerlerinden biri olan Fis Kaya’ya çıkarak ‘Rabbim, ben gariban biriyim. Bana geniÅŸ bir rızk ver ve bana merhamet eyle.’ diye dua eder. Sonrasında Sezai Karakoç’un kimseye minneti olmaz.” sözleriyle baÅŸladı konuÅŸmasına.

Büyüklere yakın olmak risklidir

Sezai Karakoç’tan bahsederken Necip Fazıl'dan bahsetmemek imkânsız gibidir. Åžakir Diclehan da konuÅŸmasında sık sık Necip Fazıl’dan bahsetti. Bu bahis, bazen Kısakürek-Karakoç karşılaÅŸması ÅŸeklinde oldu bazen de usta-çırak iliÅŸkisinin güzel örneÄŸi ÅŸeklinde...

Necip Fazıl’a yakın olmanın riskleri olduÄŸunu söyleyen Åžakir Diclehan, lise sonrası okumak için Ä°stanbul’a gittiklerinde önce Necip Fazıl’ı ziyaret ettiklerini söyleyerek bu ziyareti şöyle anlattı: “Ä°stanbul’a okumak için gittiÄŸimizde Sezai Karakoç’tan önce Necip Fazıl’ın ziyaretine gittik. O zaman Necip Fazıl Erenköy’de bir köşkte yaşıyordu. Alışılmışın dışında biriydi Necip Fazıl. Ziyaret ettiÄŸimiz dönemlerde fraklıydı, hizmetçisi vardı. Allah ona birçok özellik vermiÅŸti. Nüktedanlık da bunlardan biriydi. O ziyaretlerimizin birinde yaptığı nükteler de anlamakta zorluk çekeceÄŸimiz türdendi. O zaman anladım ki büyük insanlara yakın olmak, onların zaaflarına ÅŸahit olmak bakımından tehlikeli bir ÅŸeydir.”

Sevdiğini sevindirmek için neler yapar insan

Sezai Karakoç’un hayatını detaylı bir ÅŸekilde yazacak kadar onu yakından tanıdığını söyleyen Åžakir Diclehan, Sezai Karakoç’un her zaman kanaatkâr, her zaman diÄŸergâm bir hayat yaÅŸadığını söyledikten sonra onun vefa yönüne de ÅŸu sözlerle temas etti: “Ahmet Emin Yalman suikastıyla irtibatlandırıp Necip Fazıl’ı hapsetmiÅŸlerdi. Bu hapisten önce onun yanında olanlar kendisini cezaevinde ziyarete gitmeye bile korkarlarken, Sezai Karakoç her hafta onu ziyarete gitmiÅŸtir. Bir gidiÅŸinde, Necip Fazıl’ın karpuzu çok sevdiÄŸini bilen Sezai Karakoç, ona karpuz da götürür. Cezaevinden o gün tahliye edilen Necip Fazıl, bir dostunun otomobiliyle Keçiören’e gidecektir. Sezai Karakoç’u da yanlarına alırlar. AkÅŸam saatinde Sezai Karakoç biraz huzursuz bir ÅŸekilde gitme izni ister. Necip Fazıl onun oturmasını söyler. Bir süre sonra Sezai Karakoç, hava iyice kararmadan gitme isteÄŸini tekrarlayınca Necip Fazıl durumu anlar ve Sezai Karakoç’a cebinde dolmuÅŸ parası olup olmadığını sorar. Sezai Karakoç, cebinde bulunan yirmi beÅŸ kuruÅŸu Necip Fazıl’a karpuz almak için harcamıştır ve yürüyerek yurda dönecektir. Bunu da mahcubiyetinden ötürü söylememektedir. Bu, Sezai Karakoç’u anlatan en iyi fotoÄŸraflardan biridir.”

Düşünür Sezai Karakoç

Sezai Karakoç’u farklı ve önemli yapan ÅŸeylerden birinin de onun tarihi çok iyi bilip tüm geliÅŸmeleri bu tarihi birikimle yorumlaması olduÄŸunu söyleyen Åžakir Diclehan, Sezai Karakoç’un sadece sorunları tespit eden biri olmayıp sorunlara çözümler de önerdiÄŸini ifade etti: “Sezai Bey tarihi çok iyi bilip buna göre geliÅŸmeleri okuyan biridir. Siz onun kitaplarında OrtadoÄŸu üzerine oynanan oyunların ipuçlarını bulur, Batının tuzaklarını görürsünüz. Zamanın da onu haklı çıkardığını hayretle gözlemlersiniz. Sezai Bey sadece bu sorunları görmekle yetinmez, saÄŸduyulu bir ÅŸekilde çözüm de önerir. Mesela, günümüz ÅŸartlarında hiçbir Müslüman ülkenin Batıyla tek başına baÅŸ edemeyeceÄŸini söyler Sezai Karakoç. Batıya karşı koyabilmek için bir Ä°slam birliÄŸi olması gerektiÄŸini söyler ve bu birliÄŸin baÅŸarılı olabilmesi için de birliÄŸin Türkiye, Mısır, Pakistan, Ä°ran ve Endonezya tarafından kurulması gerektiÄŸini belirtir.”

Monna Rosa’nın hikayesi

Hakkında birçok ÅŸehir efsanesi türetilen Monna Rosa’dan da söz etti Åžakir Diclehan. Åžiir hakkında çıkan söylentiler ve ÅŸiire baÅŸkalarının sahip çıkmaları üzerine Sezai Karakoç’un ÅŸiiri kitaplaÅŸtırdığını söyledi: “Sezai Bey bir gün Cemal Süreya ve Cevat Geray’ın da bulunduÄŸu bir öğrenci grubuyla Mülkiye’nin geleneksel kır gezisine katılır. Bu gezide, Sezai Bey’in Monna Rosa ÅŸiirinden haberi olan arkadaÅŸları, tempo tutarak Sezai Karakoç’tan Monna Rosa ÅŸiirini okumasını isterler. Sezai Bey de mahcubiyetle ÅŸiirini okur. Daha sonra Cevat Geray, okumak istediÄŸini belirterek ÅŸiiri Sezai Karakoç’tan alır ve bir dergide yayımlatır. Daha sonra ÅŸiir, Sezai Bey onu yayımlayana kadar elden ele dolaşır, deÄŸiÅŸikliÄŸe uÄŸrar, hakkında söylentiler üretilir.”

Monna Rosa’nın illa bir hanımefendiyle iliÅŸkilendirilerek anlatıldığını, Monna Rosa’nın yazılma sebebinin bu hanımefendi olduÄŸunun söylendiÄŸini, bunun ise doÄŸru olmadığını söyledi konuÅŸmacı: “Sezai Bey Monna Rosa’yı on dokuz yaşındayken yazdı. Bunu yazarken görünürde platonik bir sevginin varlığı hissedilir ama ÅŸiirin yazılma sebebi bambaÅŸkadır. Sezai Bey bu ÅŸiirin yazılma sebebini Divan edebiyatındaki ‘gül’ kavramını diriltmek olarak açıklar. Gerçekten de o dönemde Orhan Veli ve arkadaÅŸları tarafından ÅŸiir iyice sıradanlaÅŸtırılmıştır. GeleneÄŸimize ait ‘kadın, gül’ gibi kavramlar sıradanlaÅŸtırılıp ayaÄŸa düşürülmüştür. Bu konuda çok hassas olan Sezai Bey de Garipçilerin geleneÄŸe karşı bu tavırlarına Monna Rosa ÅŸiiri ile karşı koymuÅŸtur. Bu ÅŸiirle ilgili anlatılan baÅŸka ÅŸeyler birer yakıştırmadır.”

Sezai Karakoç’un kabul ettiÄŸi tek ödül hangisidir?

Sezai Karakoç’un sadece kendi coÄŸrafyamızı deÄŸil tüm dünyayı düşünen hassas biri olduÄŸunu vurgulayan Åžakir Diclehan, Sezai Bey’in bu hassasiyetini “Kan İçinde GüneÅŸ” ÅŸiirinden hareketle şöyle açıkladı: “Macaristan ve Polonya iÅŸgal edildiÄŸinde Sezai Karakoç çok güçlü bir itiraz ÅŸiiri yazar. Yazdığı bu ÅŸiir, yurt dışında da ses getirir ve yurt dışında yaÅŸayan Macar edebiyatçılar da bu ÅŸiirden haberdar olur. Bu ÅŸiiri ödüllendirmek isteyen Macar edebiyatçılar, Sezai Karakoç’a bir ödül verirler. Sezai Karakoç da bu ödülü kabul eder. Sezai Karakoç’un kabul ettiÄŸi tek ödül de budur zaten. Bunun dışında o, ödül kabul etmez. Kabul edilecek ödüllerin bağımsızlığına gölge düşüreceÄŸini düşünür.”

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.