Sosyal Medya

Kürsü

Liberal ve kapitalist sistemin muhafazakârlığı Müslümanların tercihi olamaz

Milli Gazete yazarı Abdülaziz Kıranşal, modern muhafazarlık olarak tanımladığı durumun kullandığı dili köşesinde değerlendirdi.



Günümüz Müslüman insan tiplerini tanımlayan bir kavram; modernizm, liberalizm ile özdeş. Birbirini bütünler. Bu, hemen birçok kesim için geçerli. Müslümanlar bir anlamda bu yaşama biçimine razı ve istekli. Onsuz edemeyecekleri gibi bir psikoloji ağır basıyor. Onun karşısında kendilerine özgü bir hayat seçeneklerine yönelmiyorlar. Seçeneksizlik asıl sorun.

Bu hayatın vazgeçilmezleri var. İnsanı uçlara götürüyor. Hırs, hayatın bir tutkusu. Müslümanlar günün koşullarına ayak uydurur ve yaşarlarken ciddi anlamda bir kapılış içindedirler. Kendi sınırlarını zorlayan bir hayat anlayışı. Uluslararası güç ve sermayenin insanımızın hayatını alabildiğine kuşattığı ve yönlendirdiği bir gerçek. Bu gerçek insanımızı çekip içine alıyor. Müslümanlar bu hayat karşısında kendi yaşama tarzlarını ortaya koyamıyorlar ve zorlanıyorlar. Asıl hayatlarıyla yaşamayı göze alamıyorlar.

Müslümanlar kendilerini bu hayata alıştırırken din dilini de buna uyarlıyorlar. Ticaret helâldir, evet ama faiz haramdır. Aşırı kâr haramdır. Haksız kazanç haramdır.

Bu hayatta dengesizlik ve uçurumlar var. Faizli bir sistem içinde zekâtın bir anlamı olmaz. Haram olanın zekâtı olmaz çünkü. Helâl kazanca haram bulaşıyorsa bundan kaçınılmalı. Bir su bulanıyorsa o su içilmez. Duru su insan sağlığı için geçerli.

Liberal ve kapitalist sistemin muhafazakârlığı Müslümanların tercihi olamaz.

Müslümanlar kendilerini bu döngüye kaptırdıklarından kendilerini bu sistem içinde tanımlama çabasındadırlar.

Bu hayat tarzında mesleklerin dili de şekilleniyor.

Modern ticarette yalan ve aldatma, hile dili ağır basıyor. Çünkü çok kazanması gerekiyor. Rekabetin üstesinden gelinmeli. Faizci sermayede sermayesinin erime tehlikesi var. Bundan ötürü hemen her gayrı meşruluk geçerlidir.

Siyasa dili. Bilgi, düşünce, erdem ve dürüstlükten uzak. Hakaret, aşağılama, alaylı, kaba söz, tehdit, yalan, hile ve aldatma yüklü. Bir Müslüman kendisini tanımlayan bir dil ile olmakla yükümlü. Güven veren, emin olunması gereken bir dil ile. Sevgi ve merhamet, kucaklama dili asıl üslubu olmalı. Çünkü Müslüman inciten değil gönül alıcı bir yaklaşım içinde olmalı. Hayatının ve ilkelerinin gereği bunu yapmalı.

Müslüman bir toplumda Müslümanların yanlış yönelimleri, kusurları olabilir. Onları din dışı gibi görmek ve öyle yaklaşmak kimi kesimleri hayatın ve dini bir oluşun dışına itmeye neden olur. Siyasal üslupların sertleşmesi insanları birbirinden uzaklaştırır, nefreti artırır, kesimlerin birbirine hasım kesilmesine neden olur. Bir toplumu germenin kimseye yararı olamaz. Parçalanmalar uçurumları büyütür.

Edep, haya ve sevgi dili ağır basmalı. Çünkü bu kendisine en yakışanı.

Modern hayatın gerekleri insanı zorlar. Kendi çıkarlarının kurbanı eder. Hem Batı düşüncesine karşı olunacak hem de onların ürettiği nesneleri, eşyayı kutsayacak. Hem marka yarışına girecek. En lüks ve en pahalı olanı tercih edecek. Kendi rızası ile teslim olacak. Onları besleyecek.

Medya dili; hakaret, aşağılama, iftira, hakaret ve küfür yüklü. Edebi bir üsluptan uzak. Yakın zamanda başlayan bir medya dili var. Artık sınırları olmayan, alabildiğine uç, sınırsız, edepten yoksun. Söylenenlerin ve yazılanların bir temeli ve karşılığı yok. Muhafazakârların hayatı eşya ile koşut. Birbiriyle yarışıyorlar. Sınır tanımayan bir hırs ile.

Sahih Müslümanlar ile muhafazakâr modernleri birbirinden ayırmalı. Çünkü aralarında dağlar kadar fark var. Bu aşırı hayata her kim kendini kaptırıyorsa bu ikinci kümeye dahildir. Bu, ben de olabilirim.

Faizden, aşırılıklardan, haramdan kaçınmayanın dili benim dilim olamaz.

Müslüman, sadık, samimi, içten, salih, edepli, güven veren bir dil ile yükümlü. Bu onun erdemi.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.