Sosyal Medya

Kürsü

İsmail Kılıçarslan: Muhammed bin Selman ve Muhammed bin Zaid isimli iki sevimsiz prensciğin planları

Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçaslan Ortadoğu'da Türkiye'ye karşı kurulan tehlikeli ittifaka dikkat çekti.



Yazının Tamamı
 
Soru ÅŸu: Bir süredir Ä°brahim Karagül’ün peÅŸ peÅŸe kaleme aldığı yazılarında kavramsallaÅŸtırdığı “muhafazakâr muhalefet” meselesi niçin çok ciddiye alınmalıdır?
 
Bence cevabı da ÅŸu: BAE, Suud, Mısır ve Ä°srail eksenli yeni bir Türkiye karşıtı cephenin temayüz ettiÄŸi kesindir. Afrin’de yenilenlerden birinin, belki de birincisinin bu cephe olduÄŸu da kesindir. Yarın belki Münbiç’te, belki Sincar’da, belki bazı baÅŸka yerlerde bu ittifakla çarpışmaya devam edeceÄŸimiz de kesindir. Dolayıyla, emperyalizmin hava yastığı Muhammed bin Selman ve Muhammed bin Zaid isimli iki sevimsiz prensciÄŸin planları çok yakından takip edilmelidir. Bu prensciklerin Türkiye’de fonlama yöntemiyle bazı iÅŸlere kalkışabilecekleri gözden ırak tutulmalıdır. Sosyolojik zeminde bir karşılıklarının olmayacağı aÅŸikârdır lakin nasıl ki Ä°ran, Suriye savaşı konusunda bazı aptalları bu yöntemle yanına çektiyse, Kuzey Irak referandumunda Kürt yönetimi Türkiye içinden bazı isimleri nasıl fonladıysa bu iki prens de kimi “kullanışlılar”ı yanlarına yörelerine çekebilir. Türkiye’nin bölgedeki mevcut zemini meÅŸrudur ve bu iki prensin bütün numarası bu meÅŸru zemini yıpratacak kimi argümanları hareketlendirmeye çalışmaktır. Dolayısıyla ciddiye almazsak zararımız büyük olur.
 
Soru ÅŸu: Ä°hsan FazlıoÄŸlu Hoca, Türkiye’de ateizmin ve deizmin yükselmesi meselesinde “sahnedeki din dili”ne dikkat çekerken, hatta bu dili suçlarken haklı mıdır?
 
Bence cevabı da ÅŸu: Elbette haklıdır. Türkiye’de ateizm ve deizmin yükseliÅŸi meselesini küresel rüzgârdan bağımsız düşünmek nasıl imkânsızsa, bu yükseliÅŸte sahnedeki din dilinin payını görmezden gelmek de o derece imkânsızdır. DoÄŸru, ateizm ve deizm tüm dünyada bir “propaganda” biçimine dönüşmüş durumdadır. Bu propaganda için oldukça ciddi emekler verildiÄŸi, kampanyalar yapıldığı malumdur. Ancak malum olan bir baÅŸka husus da Türkiye’de sahnede olan din dilinin ateist/deist propagandaya bilerek ya da bilmeden hizmet ettiÄŸidir. Yaygın kalıpla kullanacak olursak gün geçmiyor ki din/diyanet hususlarında yeni ve saçma bir tartışmaya uyanmamış olalım. Efendimiz(sav), bir beldeye vali gönderirken ona “önce insanları kelime-i tevhide çağır. Allah’ın birliÄŸini ve benim peygamberliÄŸimi kabule davet et. Bunu yaparlarsa onları 5 vakit namaza çağır. Bunu da yaparlarsa onları zekât vermeye davet et. Zekâtı verirlerse, zekât mallarını onların kıymet verdikleri, sevdikleri mallardan almamaya dikkat et” demiÅŸtir. Davet metodu budur, usul budur, yöntem budur. Durum böyleyken, sadece fıkıh üzerinden bir dünya tartışma yaÅŸanıyor oluÅŸu sadece bana tuhaf geliyor olamaz deÄŸil mi? Bu bakımdan, FazlıoÄŸlu Hocaya da, sahnedeki din dili konusunda samimi ÅŸekilde eleÅŸtiri getiren herkese de kulak verme mecburiyetimiz vardır. Durum kritik aÅŸamadadır. Semptomlar yaygınlaÅŸmıştır. Daha fazla insan kaybetmeden bu salgınla mücadele elzemdir.
 
Soru şu: Doğan medyasının el değiştirmesini nasıl anlayalım?
 
Bence cevabı da ÅŸu: Aydın DoÄŸan’ın, “yaşım sekseni geçti, kendi irademle medya patronluÄŸunu bırakıyorum” minvalindeki yazılı açıklaması benim açımdan gayet yeterlidir. 1 milyar 100 milyon dolara o malları satmak gayet iyi bir ticarettir. Açık söylemek gerekirse ben ne bazıları gibi “büyük bir komplo teorisi” arıyorum bu satışın altında ne de bazıları gibi “aman Allah’ım, medyanın amiral gemisi yandaÅŸ oldu” türküsü çığırıyorum. Son derece normal buluyorum olanı biteni. Hürriyet’in bundan sonra nasıl bir yayın politikası izleyeceÄŸi hususuyla da hiç ilgilenmiyorum. Fakat yine de ne yalan söyleyeyim bir tek ismin, ErtuÄŸrul Özkök’ün Hürriyet’te kalıp kalmayacağı ile ilgili merakım yüksek. Ve kalırsa deÄŸil, giderse ÅŸaşıracağım. Dersimizin adı “pespayeliktir” çünkü.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.