Sosyal Medya

Kürsü

İsmail Kılıçarslan: “Zamanın çocukları”na zamanın sorunları için çözümler bulurlar

Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan "İslam'da Güncelleme" meselesini köşesine taşıdı.



 Ä°smail Kılıçarslan Ä°slam'da reformun olmadığını ama Tecdit'in olduÄŸunu bunun ise bir yenilenme anlamına geldiÄŸini belirtti. Bu durumun öteden beri Ä°slam'da bulunduÄŸunu iddia eden Kılıçarslan, aksi halde zamana ayak uydurulamayacağını belirtti.

Yazının Tamamı

Ä°slam, 1.400 yıllık bir güncelleme paketini de beraberinde geliÅŸtirmiÅŸ, büyütmüş, yaÅŸatmış bir dindir. Hem deÄŸiÅŸen ÅŸartlar açısından böyledir bu, hem de karşılaşılan yeni durumlar açısından. Hatta bunun kavramsal bir karşılığı da vardır ıstılahta: “Tecdid.” Belki ÅŸaşırtıcı gelebilir size ama misalen tasavvuf, baÅŸlı başına bir tecdid müessesesi olarak geliÅŸmiÅŸtir Ä°slam dünyasında.

Tecdid, “yenilenme, güncelleme” demektir ve şöyle anlaşılsa gerektir: Ä°slam âlimi dediÄŸimiz insanlar ya da Ä°slam âlimleri dediÄŸimiz topluluk, karşılaÅŸtıkları her yeni durum için bizatihi dinin içinden bir yorum üretirler. Böylelikle “zamanın çocukları”na zamanın sorunları için çözümler bulurlar.

Anlaşılsın diye söylüyorum. Bir “dini bilgi kaynağı” olarak kıyas ve icma, tam da bu tecdid meselesine yarar. Sözgelimi “ÅŸarap ve benzer bir iki içki dışında içki bilmeyen” Arap Müslümanlar, kanyakla karşılaÅŸtıklarında “içki yasağı” hükmünü kıyas yoluyla ona da uygularlar. Sözgelimi güzelleÅŸmek için estetik ameliyat yapmak icma ile sakıncalı, organ nakli icma ile helaldir.

Biraz derinleÅŸtirelim meseleyi. Bugün “fıkıh arkeolojimizin” en deÄŸerli kitaplarından biri, belki de birincisi olan Fetavayı Hindiyye bir tecdid hareketidir. Hindistan coÄŸrafyası ile karşılaÅŸan, etkileÅŸime giren Müslümanların yeni durumlara karşı ürettiÄŸi bir “çözümler bütünü”dür aynı zamanda bu eÅŸsiz kitap.

Rahatça anlaşılabileceği gibi, din, kendisini güncellemez. Ancak karşılaştığı her durumun hükmünü kendisine nispetle günceller. Din dili, İslam düşüncesi, fıkıh ve hukuk bahsinde bu böyledir.

Hatırlayacaksınız. Diyanetin ve sair Ä°slam ulemasının verdiÄŸi son fetvalardan biri “bitcoinin haram olması” fetvasıdır ve tam olarak bir tecdid örneÄŸidir. Dünyanın gündemine yeni girmiÅŸ bir kavrama karşı dinin pozisyonunu belirlemesidir çünkü. Åžurası da vardır bir taraftan. Sanmam ama gelecekte karşılaşılan yeni bilgiler ışığında bitcoinin aslında caiz olduÄŸuna dair bir kıyas, bir icma, bir fetva ortaya çıkarsa bu da bir tecdid meselesi olacaktır.

Bazen ÅŸaka yollu, bazen de ciddi ciddi sorduÄŸum kimi sorular vardır. Mesela “DM’den yürümek caiz mi?” Mesela “seri favlamanın hükmü nedir?” Mesala “arkadaşımızın geliÅŸtirdiÄŸi knight online karakterini parayla satın alabilir miyiz?” Mesela “toplumsal fayda dahi olsa bir kiÅŸisel bilgisayarı hacklemenin dini hükmü nedir?”

Bu sorular, dinin doÄŸrudan cevap üretmesi gereken sorulardır ve siz ister farkında olun, ister olmayın Ä°slam alimleri halihazırda bu soruların tamamına cevaplar üretmekte, yani dinin güncellemesi iÅŸinde hizmet vermektedirler. Sözgelimi kendisiyle sürekli didiÅŸtiÄŸim (ki bu didiÅŸmenin gerekçelerini zaman zaman kaleme de aldım) Nurettin Yıldız Hoca, trafik fıkhı, kamusal alan fıkhı, sosyal medya fıkhı gibi meselelere kafa yormakta, bu konulardaki görüşlerini derli toplu ÅŸekilde anlatmaktadır. Yani dini, bilgisi ve görgüsünce tecdid etmektedir. Burada ÅŸunu söylemek de gerekir elbet. Bana kalırsa Nurettin Yıldız ve benzer gayretler içerisinde olan bazı hocalarımızın ıskaladığı asıl yer “zamanın çocuÄŸu” olma hususudur. ÖrneÄŸi aslın önüne yerleÅŸtiren din dilleridir. Bugünün yarasına çözüm üretmekteki çabalarının isabetsizliÄŸidir. Bugünü tam olarak anlamadan bugüne dair konuÅŸamazsınız. Ä°ÅŸte tam da bu noktada ÅŸu girer devreye: “Fıkıh yaÅŸar, fıkıh arkeolojisi ise müzelerin konusudur.”

Bakın size nefis bir örnek: Akdi nikâh yaparak (gerdeÄŸe girmek kesinlikle yasaktır bu modelde) yaşı küçük çocuklarla nikâhlanabilmek OrtaçaÄŸ’da toprağı korumak, yetime sahip çıkmak, kan davasını önlemek gibi gerekçelerle uygulanabiliyordu. Buna cevaz vardı. Fakat 1917’de Osmanlı uleması bir kararname ile akdi nikâh müessesini kaldırarak nikâhın sadece kavli, fiili olabileceÄŸini söyledi ve nikâh yaşı belirledi. Çünkü akdi nikâhı kaldırmak için (pedofili baÅŸta olmak üzere) elinde yeteri kadar delil vardı.

Ezcümle din değişmez, güncellenmez. Aksine, sürekli güncelleyerek, her duruma cevap vererek devam eder yoluna.

CumhurbaÅŸkanımız Recep Tayyip ErdoÄŸan’ın “dinin güncellenmesi” konusunda sarf ettiÄŸi sözler bana bu yazdıklarımı çaÄŸrıştırdı. DoÄŸrusu bu ya CumhurbaÅŸkanımızın da “dinin güncellenmesi” bahsinde bundan ayrı düşünmediÄŸini biliyorum. Zaten CumhurbaÅŸkanı sözcüsü Ä°brahim Kalın’ın “ezmânın tagayyürü ile ahkâmın tagayyürü inkâr olunamaz” ÅŸeklindeki Mecelle kuralını paylaÅŸarak yazdığı “zamanın deÄŸiÅŸmesiyle içtihadi hükümler ve yorumlar deÄŸiÅŸir ve yenilenmeye ihtiyaç duyar. Kur’an ve Sünnet’in koyduÄŸu hükümler ise sabittir. Kastedilen budur” mesajı, meselenin netleÅŸmesini saÄŸlamıştır. Buradan bir kriz üretmeye çabalamak beyhudedir.

Bu arada bir çıkma: Dinin tecdidi konusunda bir ÅŸaheser niteliÄŸinde olan Mecelle’nin içeriÄŸine ÅŸiddetle karşı çıkan bir topluluk da olmuÅŸtur vakti zamanında. Yani bu mücadele yeni deÄŸildir. Oldukça kadim bir meseledir.

Meselenin ek yeri ise ÅŸurasıdır. Kendisiyle didiÅŸmekten de, kendisini zaman zaman eleÅŸtirmekten de geri durmadığım Nurettin Yıldız Hoca’nın bir konuÅŸmasının kuÅŸa çevrilerek hakkında re’sen savcılık soruÅŸturması baÅŸlatılması bir akıl tutulmasıdır. Bu akıl tutulması karşısında zil takıp oynayacak kıvama gelen bazılarının durumu ise ibretliktir.

Entelektüel düzlemde ilerlemesi gereken bir meseleyi soruÅŸturmaya konu etmek de akıllara “savcıların baÅŸka bir amacı mı var?” sorusunu ister istemez getirmektedir.

 

NOT: Aslında yazmayacaktım, ama kendimi bir bakıma muhatap hissettim. Mehmet Ocaktan ve Akif Beki Hece Öykü Dergisi’ndeki Selahattin DemirtaÅŸ güzellemesine tepkisini gösteren herkesi “fanatik” ilan eden yazılar yazdılar peÅŸ peÅŸe. Meselenin “edebiyat içerisinde” deÄŸerlendirilmesi gerektiÄŸini savundular. Yazar Kemal Gündüzalp, DemirtaÅŸ güzellemesi yapmak yerine “edebiyatın içerisinde” kalmayı baÅŸarsaydı haklı olunabilirdi belki. Fakat bunun böyle olmadığı yazıda açıkça görülüyor. Ãœstelik buna tepki vermemiz ne Hece’ye saygısızlıktır, ne de Hüseyin Su ve arkadaÅŸlarının kurduÄŸu bu okul-dergiye vefasızlık. Tepki tepkidir yani bazen. Sadece tepkidir. Bu kadar abartmanın ve “fanatizm” suçlamasının âlemi var mı? Fanatizm, bizatihi bu yapılan deÄŸil midir?

 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.