Sosyal Medya

Kürsü

Akif’in yalnızlığına talip olabiliyor musun?

Dava, direniş, hüzün, yakarış, haykırış, yenilgiye boyun eğmeme, büyük bir vecd ile uyarma, diriltme çabası ve bunu tek kişilik bir oyunla sergileme cüreti demektir Mehmed Akif… Abdulaziz Tantik yazdı..



27 Aralık günü Ä°stiklal Åžairimiz Mehmed Akif Ersoy’un ölüm yıldönümüdür. Bugün hüzün ve ayrılık kokar… Büyük bir vicdanın suskunluÄŸa bürünmesi ve bu vicdanın yerini alacak yeni güçlü ve büyük bir vicdanın yokluÄŸuna delalet eder… Dava, direniÅŸ, hüzün, yakarış, haykırış, yenilgiye boyun eÄŸmeme, büyük bir vecd ile uyarma, diriltme çabası ve bunu tek kiÅŸilik bir oyunla sergileme cüreti demektir Akif… Bugün bu kavramların tümünü bir tarafa bıraksak bile bir iki tanesini dahi görebilme umudu insanı diri tutar…

Her zaman olduÄŸu gibi yine Akif anılacak, ya okul bahçesinde, ya bir salonda veya mezarı başında bilindik söylemlerle anı seramonisi yapılacak. Ama hiçbir ÅŸey deÄŸiÅŸmeden öylece kalacak ve hayat bırakıldığı yerden yeniden devam edecek. Kısacık bir ana sığdırılan, sadece ÅŸeklen bir hatırlama o kadar… Ruh, meziyyet, dava, hüzün ve en önemlisi bitmez tükenmez bir ÅŸuurla ve arzuyla sahiplenme duygusu ve anlama çabası bir tarafa, acaba hüzünle damlayacak bir gözyaşı bulunacak mı sorusu bile insanın tüylerini diken diken etmeye yeter.

Ä°ÅŸte Akif’in yalnızlığını giderecek bir fırsat

Çokça kiÅŸinin bir insanı, dava adamını, bir ruh iklimini anması, hatırlaması onun yalnızlığının bittiÄŸi anlamına gelmiyor. Aynı dava, aynı ÅŸuur ve aynı heyecanı duymaktan yoksun olursa, bu anmalar, o yalnızlığı sadece pekiÅŸtirirler. Akif, ÅŸaÅŸaa ve debdebeye karşıydı. Ama bugün anmaların bir kısmı, özellikle resmi seramoniler biraz öyle, yani Akif’i kızdıracak cinsten ÅŸeylerdir. Halbuki bir dava adamını ancak kendi ruh ikliminde ve düşünsel zemininde algılayarak, anlayarak, anlamlandırarak andığımız zaman onu hissederiz, yalnızlığının ortağı olabiliriz.

Dün Akif’in yaÅŸadıkları ve o dönemde Ä°slam coÄŸrafyasında yaÅŸananların, bugün, tıpkısı olmasa da ruh ve anlam olarak benzerlerini yaÅŸadığımız bir gerçektir. Ä°ÅŸte Akif’in yalnızlığını giderecek bir fırsat, ÅŸairlere, düşünürlere ve ideologlara… Bu pespaye durumdan kurtulmak, üzerimize boÅŸaltılan her türlü kiri yok etmek, atalet, durgunluk ve tembelliÄŸi terk etmek ve yeni bir diriliÅŸin umudu, anlamı ve ÅŸahidi olabilmek adına bir ses, bir nefes ve bir ilk hareket ihtiyacı kaçınılmaz ve bizi büyük üstadın ruhuna yaklaÅŸtıracak bir vesile olmalıdır yapılacak olan…

Akif’in en önemli özelliÄŸi ‘ölmeden önce ölünüz’ haberine uygun yaÅŸayan bir mümin ve mütevekkil bir kul olmasıydı… O ahde vefa gösteren, sözünün eri bir yiÄŸit ve her halukarda kendinden çok baÅŸkasını hesaba katan bir er’di… Dünyayı arkasına almış, ahireti öncelemiÅŸ ve bunu hayatının en baÅŸat öğesi yapacak kadar dirayetli biriydi. O yüzden o hep mahzundu, hüzün kokardı. Öne çıkmayı sevmezdi. Yakın arkadaÅŸlarının tanıklığı ile sabit ki o bir cemaatte bulunduÄŸunda konuÅŸmadığı sürece fark edilmezdi. Zaten konuÅŸmayı da pek sevmezdi. Gösteriyi ve gösteriÅŸi asla onaylamazdı ve hayatı buna tanıklık ederdi. Bugün bizim aydınlarımıza, ÅŸairlerimize, entelektüellerimize bir bakalım, bu vasıf kimlerde var? Herkes bir adım önde olma arzusuyla yanıp tutuÅŸmakta. Hep önce kendisi konuÅŸmak istiyor, son sözü o söylemek istiyor. Kendi düşüncelerinin önemini hissettirmek istiyor. Yani bir gösteri dünyasında yaşıyoruz. Ve bu yüzden hüzün bizden uzak ve biz mahzun olmayı baÅŸaramıyoruz. Bu yüzden ilahi rahmete nail olamıyor ve adaletten uzak kalıyoruz. Çünkü adalet baÅŸkasını kendinden çok düşünmektir. EÄŸer nesnel olamazsanız adil olamazsınız. Bu çerçeve içinde insanların hep kendilerini öne çıkardıklarında adil olabilmeyi baÅŸarabileceklerine inanmak imkânsız bir hali ortaya çıkarıyor.

Akif’in yalnızlığına talip olmalıyım. Akif’in coÅŸkusuna talip olmalıyım

Bugün insanlar yalnız kalmaktan korkuyorlar. Yalnızlık korkusu onlara her türlü yanlışa karşı bağışıklık kazandırıyor ama bunun farkında değiller. Halbuki yalnızlık aynı zamanda bir adalet halesi oluşturmaya yarar. Çünkü adil olmak biraz da yalnızlığa talip olmak demektir. Bu ise büyük bir fedakârlık ve feragattir. Ama zaten bu iki kavram da literatürü terk edeli bayağı oldu. Olsun, biz yine bu değerleri yaşayacak yeni nesiller oluşturma çabasına büyük bir hız katmalıyız. Önce kendimizden başlayarak bu değerlere uyumlu bir yaşamı hayata geçirmeli ve yeni nesillerin bu değerlerle buluşmasını öncelemeliyiz. Ve en büyük hakikat ise hâlâ bu değerlere sahip birileri varsa -ki vardır- o zaman onlara gereken değeri vermeli ve yeni neslin öncüleri olarak var olma çabalarını desteklemeliyiz.

Bugün her günden daha fazla Akif’in ruhuna, anlamına, hüznüne ve çabasına, aÅŸkına ve coÅŸkusuna muhtacız. Bugün bütün bunları yeniden düşünmek ve bir daha hatırlamak, bu günü anmanın önemine olan inancım bu satırları yazdırdı bana…

Akif’in yalnızlığına talip olmalıyım. Akif’in coÅŸkusuna talip olmalıyım. Akif’in ızdırabına talip olmalıyım ve bundan korkmamalıyım. Önce benim canım yansın baÅŸkalarının canı yanacağına… Herkesten önce ben koÅŸmalıyım, ben feragat etmeliyim, ben fedakarlık etmeliyim, kim varmış demeden önce ben varım demeliyim…

Hakikat, büyük ruhların ruh ikliminde saklıdır. EÄŸer hakikati arıyorsak Akif’i ‘Akif’ kılan özellikleri anlamalı ve bu anlama göre hayatımızı yeniden düzenlemeliyiz. Böylece hem modern dünyanın tuÄŸyanından kurtuluruz hem de nefsimizin zebunu olmaktan azade oluruz.

Herkes nasibi kadardır. Ama nasibimizi bizim anlam dünyamız, ruh iklimimiz ve psişik vasatımız belirliyor. O yüzden suçu hep kendimizde aramalı ve sürekli öncelikle kendimizi ıslah etmeliyiz.

Akif üzerine yapılacak her anlamlı ve güzel eylemi hayırla yâd ediyor ve bu çabaların indi ilahide karşılıksız kalmayacağı umudunu diri tutuyoruz…

Selam ve dua hidayete tabi olanların üzerine olsun…

 

Abdulaziz Tantik yazdı

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.