Sosyal Medya

Düşünce Platformu

İçine kurt düşen elma / Gökhan Özcan

“İnsanlık, içine kurt düşen bir elma gibi içten içe çürüyor sanki” diye yazdı kağıdın üstüne yazar. Kalem endişelendi, kağıt endişelendi, bardaktaki çay, havaya karışan buhar, camdaki buğu ve kelimelerden odaya yayılan mânâ ayrı ayrı endişelendi.



Gökhan Özcan - Yeni Şafak

Dünyada kötülüğün bu kadar çok olması, iyiliğin azlığından... Kötülerin kötülük yapmakta gösterdikleri iştiyakı, iyilerin iyilik yapmak için yeterince gösterememesinden... Çirkinliğin bu kadar her yeri kuşatmış olması, güzelliği yaşatmak için gösterdiğimiz gayretin, arzunun, ısrarın çirkinliği geriletecek kadar güçlü hale gelememesinden... Hakkın hukukun bunca sahipsizliği, hakkaniyeti temel önceliği, vazgeçilmezi, olmazsa olmazı sayanların sayısının gün geçtikçe azalıyor olmasından... Ahlaksızlığın ahlakı hiçe sayması, yeryüzünde insan olmanın faziletine sırt çevirmenin artık sıradan bir alışkanlık haline gelmesinden... İnsanlığının iyi kötü farkında olanlar, kaybettikleri her savaşı insanlıklarını yeterince tahkim edememiş oldukları için kaybediyor. Bizler yeterince sağlam durmadığımız için ayağımızı bastığımız zemin çatırdıyor. Ve bizler, bulunduğumuz yeri insanlığımızla yeterince aydınlatamadığımız için, dünyayı bir uçtan bir uca karanlıklar ele geçiriyor.

“Ä°nsanlık, içine kurt düşen bir elma gibi içten içe çürüyor sanki” diye yazdı kağıdın üstüne yazar. Kalem endiÅŸelendi, kağıt endiÅŸelendi, bardaktaki çay, havaya karışan buhar, camdaki buÄŸu ve kelimelerden odaya yayılan mânâ ayrı ayrı endiÅŸelendi.

“Ä°nsana, kimyevî bir madde, bir makine çarkı muamelesi yaptık. Onu ahlakî, estetik ve dinî faaliyetlerinden kesip aldık. Fizyolojik faaliyetlerinin bazı görünüşlerini de yok ettik. Dokular ve ÅŸuurun yiyeceklerdeki ve yaÅŸama tarzındaki deÄŸiÅŸikliklerle nasıl uyuÅŸacağını kendi kendimize hiç sormadık. Ä°ntibakî fonksiyonların esas rolünü ve bunların istirahatte bırakılmalarından doÄŸacak sonuçların önemini ihmal ettik. Bugünkü zaafımız hem ferdiyet hakkındaki bilgisizlikten hem de insanın oluÅŸumunu bilmemekten ileri geliyor” diyor Alexis Carrel, ‘Ä°nsan Denen Meçhul’de.

Bir de şunu düşünün, siyah beyaz fotoğraflardaki bir tavus kuşu ne hisseder?

“Biz hiç durmadan eksiltip dururken bu yarım yamalak bıraktığımız hayatı kim, nasıl tamamlayacak?” diye sordu beyaz saçlı adam. Cevap verecek hiç kimse yoktu etrafında.

“Ä°ster bir ol, ister bin, ister milyon, sıfırla çarpılmaktan kendini kurtaramazsan, sonun sıfır!” dedi sayılardan biri. BaÅŸlarını sallayarak ona hak verdi diÄŸer bütün sayılar.

Ben ömür boyu parmak hesabıyla idare ederim dersen, alemin muhasebesine sıra gelince elbette hesabın ÅŸaÅŸar, hayat böyle! 

Her toprağa yalınayak bir gezen, her mânâya inceliğini bir sezen, her düğüme esrarını bir çözen lazım!

“Mecnun misli hasret kalan/ Kerem gibi olur talan/ Garip teki murad alan/ Ah edip zâra düşer mi?/ AÅŸkın badesi dolmasa/ İçen sararıp solmasa/ Yar candan serin almasa/ Pervane nâra düşer mi?” demiÅŸ Kağızmanlı Aşık Hıfzı, rahmet olsun.

Bütün gün gözünü o kadar yukarılara dikiyordu ki, her gece rüyasında o yükseklerden aşağı düşüp duruyordu.

Bir selam verdiğinde, selamı dünyayı dolaşıp kendisine geri gelen insanlar da var.

“SöylediÄŸin bir mânâya gelsin istiyorsan” dedi meczup, “git hayatına bir mânâ ara!"

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.