Sosyal Medya

Düşünce Platformu

Gökhan Özcan / Irmağı düğümlemek



Gökhan Özcan - YENİ ŞAFAK
 
Cehaletin en koyu hallerinden birini ‘bildiÄŸini zannetme’ yanılgısı doÄŸuruyor. Zihnî derinliÄŸi ve ilmî kapasitesi ne olursa olsun herkes, bütün bir ömür daima bilgiye talip bir halde kapı eÅŸiÄŸinde beklemesi lazım... Bilme zannına kapılmak, ‘bilgi’nin her an yeni baÅŸtan varedilen bir alemde zorunlu olarak deÄŸiÅŸip dönüşen haline, hareketine kendini açık tutması imkansızlaşır. Dolayısıyla bu zihinsel donukluk, bilgiye karşı körleÅŸmenin sebebi olarak cehaleti kalıcı hale getirir.
 
“Bu konuda ne biliyoruz?” diye sordu odadakilerden biri. “ Sonbaharda dalından düşen kuru bir yapraktan fazlasını deÄŸil” dedi beyaz saçlı adam.
 
Bilgi dediÄŸimiz ve aslına bütünüyle vakıf olma imkanına tabiatımız gereÄŸi sahip olmadığımız ‘ÅŸey’, aslında gür bir ırmak gibi mütemadiyen önümüzden akar durur. Ancak ayırdına varabildiÄŸimiz kadarına ÅŸahit oluruz. Bu sonsuz çokluÄŸun küçük bir numunesinden daha fazla bir ÅŸey deÄŸildir. Bu küçücük parçadan kibir çıkarmak ve bildiÄŸini düşünmek, insanın en acınası zayıflıklarından biri olsa gerektir. 
 
“Bilgi hissedilir ÅŸeylerle baÅŸlamalıdır. Ä°nsan aklının hissedilir, elle tutulur gözle görülür, kısacası ‘somut ÅŸeyler’den öteye geçmesini mümkün kılan, zihnin hissedilir ÅŸeyi yakalayıp zaptetmesi ve onun üzerindeki kudretidir” diye yazmış üstad Muhammed Ä°kbal merhum, ‘Ä°slamda Dinî Düşüncenin Yeniden DoÄŸuÅŸu’nda.
 
“Kalbim” dedi kendi kendine mırıldanarak insanlardan biri, “kulağıma hiç bilmediÄŸim ÅŸeyler söylüyor”
 
‘BirÅŸey’ nasıl ‘herÅŸey’ yerine geçsin? Kum tanesi çölü, yaÄŸmur damlası rahmeti nasıl tastamam idrak etsin? Hâllerden bir hâl, ahvale nasıl tercüman olsun? Tek bir tecrübe, sayısız hadiseyi nasıl izah etsin? Sınırlı bir matematikle, sonsuzun hesabı nasıl tutulsun?
 
Aldığın her nefes fanî... Geçmiş bir önceki nefesindi, geçti. Varsa dünyada eğer gelecekten bir nasibin, o da bir sonraki nefesin!
 
İnsan kelimelerin ne ifade ettiğini anlamak için sözlüğe bakarken, sözlük de insana bakıyordu.
 
İnsan söz üstüne söz koyarak meramını anlatırken, meramı da bir uçtan bir uca insanı anlatıyordu.
 
İnsan yanık yanık türküsünü söylerken, türkü de inceden inceye insanı söylüyordu.
 
“Mecnun olduk bir Leyla’nın özüne/ Sitemkârdır gelmez derman esirger/ Derim lütfet içem aÅŸkın zehrini/ Süründürür katle ferman esirger” diyor Aşık Erkinisli Azmî, rahmet olsun.
 
“Hayırlı uykular” demiÅŸ bir sokak lambası diÄŸerine, güneÅŸin doÄŸmasından sadece birkaç dakika sonra.
 
Bir de şunu düşünün; sittin sene ayırdına varılmamış bir mecaz ne hisseder?
 
“Çok parlak bir fikir buldum” dedi ayaktaki. “Belki de o seni buldu!” dedi oturan.
 
Yağmur yağdığında güneşi, güneş açtığında yağmuru hatırından çıkarmayan insanlar da var.
 
“Bil ki, bilemezsin” dedi meczup, “gör ki, göremezsin!"

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.