Güncel
‘Olağanüstülükler Çağı’na son örnek: Suudiler İran’la savaşa hazırlanıyor!
Zaten Yemen’de Husiler üzerinden S. Arabistan’ı vuran İran, İsrail’e tehditler yağdırırken Müslüman ülkeleri işgal planları yapmaktadır. İran’dan Suriye’ye atılan balistik füzelerle Yemen’den S. Arabistan’a atılan balistik füzeler aynıdır. S. Arabistan ve Körfez ülkeleri işgal tehdidi altındadır.
İbrahim Karagül - Yeni Şafak
Herkes, her ülke, her güç çevresi sanki bir olağanüstülük dönemine hazırlık yapıyor. Yaklaşmakta olan bir şeyleri fark ediyor, kendini ve çevresini alabildiğine takviye etmeye çalışıyor, güç biriktiriyor, güç yığınağına yönelik kapıları aralıyor, devleti ve toplumu yeni döneme hazır hale getirmek için büyük gayret sarf ediyor.
Yıllardır bu süreci izliyorum ve bu yüzden yaÅŸadığımız çağı “olaÄŸanüstülükler çağı” olarak niteliyorum. Dünya son otuz yıldırböyle bir tarih dönemi yaşıyor. Her olayı, geliÅŸmeyi münferitdeÄŸerlendirdiÄŸimiz için, her olayın özelinde boÄŸulup gittiÄŸimiz için haritanın tamamını gerçek anlamıyla göremiyoruz. Belki de bize bu dayatılıyor. Belki gözlerimiz bu ÅŸekilde kör ediliyor.
Riyad’da aslında darbe oldu
OlaÄŸanüstülüğe hazırlığın son örneÄŸi, önceki dün Suudi Arabistan’da yaÅŸanan sistemik deÄŸiÅŸikliktir.
Suudi Arabistan Kralı Selman, ülkesindeki hanedanlık geleneÄŸini ani ve radikal bir kararla deÄŸiÅŸtirdi. Veliaht Prens Muhammed bin Nayif’in yerine oÄŸlu Muhammed bin Selman’ı getirdi. Bütün yönetim sistemini ve kadroları da buna baÄŸlı olarak deÄŸiÅŸtirdi, Tahtın sadece babadan oÄŸula deÄŸil toruna da geçmesini saÄŸlayan Anayasa maddesine, “torunlar” ifadesini eklemesi bunun için yetti.
Aslında bu süreç, eÄŸilim ya da hazırlık, önce ABD ve Avrupa’dabaÅŸladı. Otuz yıl önce Ä°slamcıları düşman ilan edenler, yirmi yıldır terörle mücadele adıyla Müslümanları tasfiye etmeye, küresel iktidar alanının dışına itmeye hatta yerel alanda yaÅŸayamaz hale getirmeye çalışanlar, son on yılda bütün iç güvenlik, vatandaÅŸlık ve olaÄŸanüstü hal yasalarını deÄŸiÅŸtirdiler.
Dünya, kestirilemeyen bir iklime sürükleniyor
Bunu dikkatli izlemedik. Hep gürültülü alanda takılıp kaldık, bu sistematik deÄŸiÅŸimi yeterince kavrayamadık. Bu yüzden de ciddi bir söylem, duruÅŸ üretemedik. ABD ve hemen bütün Avrupa ülkelerinde bu deÄŸiÅŸiklikler yapıldı! Özellikle 11 Eylül’den sonraki anormal yasalar çıkarıldı. Hepsi bir olaÄŸanüstü döneme hazırlık içindi.
Dünya, kestirilemeyen bir iklime doğru sürükleniyor, medeniyet ve kimlik eksenli ayrışmalar öne çıkıyor, herkes kendi güç havzasınayöneliyor, eski hesaplarını ve iddialarını bugüne çağırıyordu. Tabi buna bağlı olarak yeryüzünün fay hatları hareketleniyor, örtülü güç mücadelesi açık çatışmalara dönüşüyordu.
Bizi vuracak fırtınayı önceden kestirebilmek
Bu kırılgan coğrafyalarda işgaller, iç savaşlar, etnik ve mezhep eksenli kavgalar alabildiğine tırmanıyor. Terörle mücadele ettiklerini söyleyenler onlarca terör örgütü kurup hedef bölgeleri istikrarsızlaştırıyordu.
“OlaÄŸanüstülüklere hazırlık” döneminin ilk otuz yıllık faturasını Müslüman coÄŸrafya ödedi. Ãœlkeler iÅŸgal edildi, iç savaÅŸlar çıkarıldı, din ve mezhep eksenli çatışmalar coÄŸrafyamızı yakıp yıktı. Artık bütün hesaplar kimlikler çatışması üzerinden servis ediliyordu.
Kişisel olarak yıllardır hep bu süreci çok yakından takip etmeye çalıştım. Anlamaya, dünyanın ve ülkemizin geleceğine dair kanaatler oluşturmak için çabaladım. Bütün mesele bizi vuracak fırtınayı önceden kestirebilmekti.
Hiç hazırlıksız yakalanmadım
Rahatlıkla söyleyebilirim ki, bu çabaların sonuçlarını genelde aldım, birçok krizi çok önceden tartışma fırsatı bulabildim. Ä°lk baÅŸta birçoklarına “Bu da nerden çıktı” dedirten, en yakın çevremizde, siyasi olarak beraber yürüdüğümüz çevrelerden büyük tepkiylekarşılanan birçok tartışmanın bir süre sonra nasıl gerçeÄŸe dönüştüğüne tanık oldum. Bu, yıllardır hep böyle oldu.
Özellikle son üç yılda anlamadığım tek şey; koca koca adamların, kamuoyunda saygın bilinen insanların nasıl kişisel kavgalara, çıkar oyunlarına kapıldığı oldu. Oysa çok büyük dalgalar yaklaşıyor, neredeyse birer yıl arayla bunlarla yüzleşiyorduk ama onlar bu tehditlere karşı verilen büyük mücadeleyi kişisel öncelikleri yüzünden ifsat etme yoluna gittiler.
Bazen bu kişilerin de aslında o müdahale dalgalarının birer parçası olduğunu düşünmüyor değilim! İşte o zaman öfkeye kapılıyor insan...
Yerli olan dışında ne varsa savaşa sürdüler
Türkiye on yıldır, iÅŸte bu “OlaÄŸanüstülükler Çağı”na hazırlık yapıyor. Bizi zayıf yakalamak isteyen, aslında kurban seçenler, 20. Yüzyıldan sonra yeniden yükselen Türkiye görmek istemedikleri için, on beÅŸ yıldır hemen her türlü çokuluslu müdahaleyi denediler. Darbe giriÅŸimleri, Gezi terörü, 17 Aralık müdahalesi ve son olarak 15 TemmuziÅŸgal giriÅŸimi!
Türkiye’yi hazırlıksız yakalamak istiyorlardı, Türkiye ise tehlikeyi görmüş, tek kurtuluÅŸun daha da güçlenmek, büyümek olduÄŸunuanlamıştı. Ä°ÅŸte yaÅŸadığımız çatışmaların özeti budur. Bu çatışmalarda, onlarca yıldır içeride besleyip örgütledikleri bütün terör örgütlerini seferber ettiler. FETÖ gibi istihbarat yapılanmalarını harekete geçirdiler. Yerli olan dışında ne kadar “yabancı unsur” varsa savaÅŸa sürdüler.
Tarih dönüşü ve güç sıçrayışı
Ama siyasi akıl, toplumsal hafıza buna izin vermedi. Tam tersine, müdahaleleri engellediği gibi olağanüstü bir güç sıçrayışını tetikledi.
Merkezi güçlendirme, ülkeyi güçlendirme, ekonomiyi ve savunmayı güçlendirme, toplumu mobilize edecek araçları ve söylemleri geliştirme, bir ülke, vatan ekseni inşa etme gibi..
Türkiye, hem kendisi için hem coÄŸrafya için bir tarih sıçramasıyapıyor, bir yükseliÅŸ dönemi baÅŸlatıyordu. Biz buna “tarihin dönüşü”, Osmanlı’dan sonraki çaÄŸ diyoruz. Artık bu aÅŸamadan sonra Anadolu ile sınırlı bir Türkiye etkinliÄŸi düşünülemezdi. Çünkü bütün coÄŸrafya hedefti, coÄŸrafya parçalandıkça tehdit Türkiye’nin sınırlarına dayanıyordu.
Suriye’nin kuzeyinde PKK ve NATO müttefiklerinin çizmeye çalıştığı harita bunun en ürkütücü haliydi. Çünkü o harita tamamen Türkiye’yi parçalamaya dönük projenin ilk adımlarıydı. Bu hesabı 15 Temmuz müdahalesinde zaten göstermiÅŸlerdi.
Bundan sonraki ilk kriz ‘bölgesel’ olacak
Artık Irak gibi, gibi, Suriye gibi, Kuzey Irak gibi ülke ve bölge hesabı yapılmıyor. Her ülke için parçalanmış haritalar var. Bundan sonraki ilk kriz bölgesel nitelikte olacaktır. Bütün coğrafyayı kavuracak, birden fazla ülkeyi içine alacaktır. İşte Türkiye bu olağanüstülüklere hazırlanmak zorundadır, öyle de yapmaktadır.
Bölgesel savaşın çıkış noktası İran-Suudi Arabistan savaşı olarak planlanmıştır. Suriye meselesi bir noktaya geldiği anda Basra Körfezi karışacak, birçok ülke İran tehditlerine maruz kalacaktır. Böyle bir felakette kitleler mezhep kimlikleri üzerinden harekete geçirilecek, savaş öyle pazarlanacaktır.
Mekke Savaşları olarak planlandı
Zaten Yemen’de Husiler üzerinden S. Arabistan’ı vuran Ä°ran, Ä°srail’e tehditler yaÄŸdırırken Müslüman ülkeleri iÅŸgal planları yapmaktadır. Ä°ran’dan Suriye’ye atılan balistik füzelerle Yemen’den S. Arabistan’a atılan balistik füzeler aynıdır. S. Arabistan ve Körfez ülkeleri iÅŸgal tehdidi altındadır.
Son bir senedir bu tehlikeye dikkat çekiyorum. Suriye savaşının dünya savaşına dönüşeceÄŸine, örgütlerin deÄŸil devletlerin harekete geçeceÄŸine deÄŸindim. Öyle de oldu. Ama daha büyük bir tehdit vardı, Ä°ran-Suud savaşının aslında Mekke SavaÅŸları olarak planlanması gibi. “Tanklar Kabe’ye dayanmadan” baÅŸlıklarıyla yazdığım yazılar hep bu korkunun eseridir.
Katar krizinin gerçek sebebi Riyad’daki darbe ile netleÅŸti. Yeni Veliaht, ki artık S. Arabistan’ı o yönetecek, Ä°ran’la savaşın hazırlıklarını yapıyor, Ä°ran’la iliÅŸkide olan hiçbir ülkeye tahammül etmiyordu. Zaten, Mayıs’ta bir televizyon kanalında yaptığı açıklamada Ä°ran’ı Ä°slam dünyasına egemen olmaya çalışmakla suçlayarak “Tahran’ın nihai amacının Mekke’ye sahip olmak” olduÄŸunu söyledi.
Selman’ın; “Topraklarımızda bir çatışma yaÅŸanmasını beklemeyecek ve bu savaşın Ä°ran’ın topraklarında olması için çalışacağız” sözü çok önemliydi. Suudiler, “Nasılsa savaÅŸ bize gelecek, öyleyse biz savaşı onların topraklarına götürelim” diyordu.
Riyad’daki bu deÄŸiÅŸiklikten sonra, Ä°ran-S. Arabistan arasında kısa süre içinde çok sert rüzgarlar esecek ve bu bütün coÄŸrafyayı sarsacak. Herkesin çok dikkatli olması lazım..
Sakın bunu mezhep savaşı zannetmeyin!
Sakın bunu mezhep savaşı zannetmeyin. Sakın bunu Arap-Fars savaşı zannetmeyin. “SavaÅŸ Ä°slam’ın kalbine yerleÅŸecek, Ä°slam kendi içinde savaÅŸacak” tezlerini kim üretmiÅŸse onların planı da bu.
Ä°slam’a ait ne varsa; ülke, millet, kültür, deÄŸer, kutsal hepsini yok etmeye ayarlı bir üst proje bu. “Yanlışlıkla” fırlatılmış bir füzenin Kabe duvarlarına çarpması ya da Ä°ran tanklarının Kabe’ye dayanması, kesinlikle bu projenin içinde düşünülmüştür!
Bizi, yeryüzünün Müslümanları olarak, başımızı kaldıramayacak ölçüde utanç içinde bırakmak istiyorlar!
Henüz yorum yapılmamış.