Sosyal Medya

Kürsü

İnsan - Dünya İlişkisi / Yıldırım BEŞKARDEŞ



Elimizde olanlara tasarruf etme biçimimiz hayattaki duruÅŸumuzla yakından ilgilidir. Sahip olunan imkânların kerametini kendinden bilip bunlar ile övünme, kibirlenme bir tavır iken, her ÅŸeyin kaynağının Allah olduÄŸunu bilip ihsan edilen her türlü nimete emanet olarak muamele etmekte baÅŸka bir tavırdır. Bunlarla ilgili iki çarpıcı tarihsel örnek verilebilir. Birincisi ‘Karun’ yaklaşımıdır.  Yüce Rabbimizin Kasas Suresinin 76-84 ayetlerinde bu yaklaşımı ayrıntılı ÅŸekilde anlatıyor. ‘’Şüphesiz Karun, Mûsâ'nın kavmindendi. Onlara karşı azgınlık etti. Biz ona, anahtarlarını (bile taşımak) güçlü bir topluluÄŸa ağır gelecek hazineler verdik. Hani, kavmi kendisine şöyle demiÅŸti: "Böbürlenme! Çünkü Allah böbürlenip şımaranları sevmez. Allah'ın sana verdiÄŸi ÅŸeylerde ahiret yurdunu ara. Dünyadan da nasibini unutma. Allah'ın sana iyilik yaptığı gibi sen de iyilik yap ve yeryüzünde bozgunculuk isteme. Çünkü Allah bozguncuları sevmez." Karun, "Bunlar bana bendeki bilgi ve beceriden dolayı verilmiÅŸtir" dedi. O, Allah'ın kendinden önceki nesillerden, ondan daha kuvvetli ve daha çok mal biriktirmiÅŸ kimseleri helak etmiÅŸ olduÄŸunu bilmiyor muydu? Suçlulukları kesinleÅŸmiÅŸ olanlara günahları konusunda soru sorulmaz (Çünkü Allah hepsini bilir). Karun, ziyneti ve görkemi içerisinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzu edenler, "KeÅŸke Karun’a verilen (servet) gibi bizim de (servetimiz) olsaydı. Şüphesiz o büyük bir servet sahibidir" dediler. Kendilerine ilim verilmiÅŸ olanlar ise, Yazıklar olsun size! Ä°man edip de iyi iÅŸler yapanlara Allah'ın vereceÄŸi mükâfat daha hayırlıdır. Ona da ancak sabredenler kavuÅŸturulur" dediler. Sonunda onu da, sarayını da yerin dibine batırdık. Allah'a karşı ona yardım edebilecek adamları da yoktu. Kendisini savunup kurtarabileceklerden de deÄŸildi! Daha dün onun yerinde olmayı arzu edenler, "Vay! Demek ki Allah, kullarından dilediÄŸi kimselere rızkı bol verir ve (dilediÄŸine) kısarmış. Allah bize lütfetmiÅŸ olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Demek ki kafirler iflah olmayacak" demeye baÅŸladılar. Ä°ÅŸte ahiret yurdu. Biz onu yeryüzünde büyüklük taslamayan ve bozgunculuk çıkarmayanlara has kılarız. Sonuç, Allah'a karşı gelmekten sakınanlarındır. Kim bir iyilik getirirse ona bundan daha hayırlısı vardır. Kim de bir kötülük getirirse, bilsin ki, kötülük iÅŸleyenler ancak yapmakta olduklarının cezasına çarptırılırlar.’’ 
 
Bu tavırla Vahiy bu tavrın akıbetini gayet güzel açıklıyor. Kim elindekilerin hikmetini kendinden biliyorsa ve bundan dolayı kibirleniyorsa sonunun hüsran olduğunu, ayrıca bunlara özenenlerin de yanlış davranışta bulunduğunu belirtiyor.
 
Ä°kinci tavır ise Hz. Ebubekir tavrıdır. Hz. Peygamber(SAV)’in vefatının ardından Halife seçilen Hz. Ebubekir yaptığı uzun konuÅŸmanın baÅŸlangıç bölümünde ÅŸunları söyler. ‘’İçinizden en hayırlınız olmadığım halde bu ağır görev bana tevdi edildi. Bu konuda bana yardımcı olunuz,  eÄŸer yanlışımı görürseniz lütfen beni düzeltiniz.’’  ÅžÃ¼phesiz Hz. Ebubekir Hz. Peygamber(SAV)’in en yakınlarındandır. Dünyadaki imkânlarla ilgili Vahiyden ve Hz. Peygamber(SAV)’in örnekliÄŸinden çıkardığı sonuç budur. Tevdi edilen görevi büyük bir vakar ve tevazu içinde karşılamış, görevin kudretine deÄŸil sorumluluÄŸuna dikkat çekerek görevi ifa ederken istiÅŸareye açık olduÄŸunu belirtmiÅŸtir. Kerameti kendinden menkul, egoist,  hükmedici dikey bir tavır deÄŸil mütevazı, paylaşımcı, istiÅŸareye açık yatay bir tavır sergileyerek kendinden sonrakilere Ä°slami anlamda Dünya nimetleri ile ilgili olması gereken çerçeveyi yeniden çizmiÅŸtir. Müslüman eldekilerinin sahibi deÄŸil emanetçisidir, o emanetler imtihan vesilesidir. Dünya nimetleri ile ilgili olması gereken genel yaklaşım budur. 
 
Åžimdi bu iki farklı yaklaşımı göz önünde bulundurarak modern çaÄŸda yaÅŸayan bizler sahip olduÄŸumuz imkânlarla ilgili yaklaşımlarımızın hangisine daha yakın olduÄŸuna dair ciddi bir deÄŸerlendirme yapacak olursak sonuç ne olur? Çevremizde tanıdığımız deÄŸiÅŸik imkânlara sahip birçok insan var bunlardan Ebubekir’ce tavır sergileyen kaç kiÅŸi var? Bu sorulara bir çırpıda cevap vermek zordur. Çünkü para kazanmanın her yolunun meÅŸrulaÅŸtırıldığı, makam/mevki için her türlü ayak oyununun mubah sayıldığı, kariyer için her türlü fetvanın uydurulduÄŸu bir zeminde hakikatle yüzleÅŸmek kimsenin iÅŸine gelmez. Her tavır kendi gerekçesini beraberinde getirir. Ä°nsan bir ÅŸeyi yapacaksa önce zihninde onun gerekçesini(bahanesini) hazırlar. ÖrneÄŸin: ‘’Müslüman zengin olmalıdır’’ mottosu üzerinden zengin olmanın, para kazanmanın faziletli hatta zorunlu bir ÅŸey olduÄŸu algısı oluÅŸunca para kazanmanın her yolunun meÅŸru olduÄŸu bir durum ortaya çıkabiliyor. Ehliyet/liyakat gereÄŸi deÄŸil de siyasi/idari tasarrufla bir makama gelmiÅŸ biri  ‘siyasi iktidar istediÄŸi kiÅŸi ile çalışabilmeli’ ya da ‘bizim gibi adamlar bir yerlere gelmeli’ gibi basit kliÅŸelerle meselenin Ä°slami/insani/sosyolojik boyutlarını bir çırpıda ekarte edebiliyor. Yani önce teorik bir dayanak uydurup sonra ona göre hareket edince hiçbir sorun kalmamış oluyor.  
 
Ä°tiraf etmeliyiz ki çevremiz imkân sahibi insanların büyük çoÄŸunluÄŸu bunlara malik olduÄŸu zannında,  bunlarla övünüyor, toplumla iliÅŸkilerini bunlar üzerinden kuruyor. DiÄŸer taraftan da bu imkânlara özenen, imrenen insanlar çokça mevcut. Bu tablo yukarıda belirttiÄŸimiz birinci tavra nasılda benziyor.  Ancak tek bir fark var ki Karun ve onun gibiler içindeki hırsları, egoları, kibirleri açıkça ifade ederken benzer motivasyona sahip modern çaÄŸ insanı bunlara Ä°slami/ahlaki referans uydurmanın gayretinde. Dünyada açlıkla boÄŸuÅŸan bu kadar insan varken Müslümanlık iddiasında bulunanlara israfı çoktan aÅŸmış harcamaları hatırlatıldığında ‘Allah verdiÄŸi nimeti insan üzerinde görmek ister’ gibi basit bir bahaneye sığınabilmektedirler.  Dostoyevski ‘Tanrı yoksa her ÅŸey mubahtır’ demiÅŸti. Biz ise ‘bahanesini uydurabilirsen her ÅŸey mubah’ anlayışındayız maalesef. KuÅŸatıcı hilafetten ısırıcı saltanata geçiÅŸin etkisi yönetim alanıyla sınırlı kalmadı. Bu kırılma dünyevi olan her ÅŸeyi etkiledi. Para/pul, ÅŸan/şöhret, mal/mülk, mevki/makam iliÅŸkileri nebevi yöntemden emevi yönteme evirildi. Bunun etkisi hala devam etmekte. Bugün dünya ile münasebetimiz büyük ölçüde seküler/kapitalist zemin üzerinde temellenmiÅŸ durumda. Bununla hesaplaÅŸmak/yüzleÅŸmek yerine bu durumu kabullenip çeÅŸitli zorlama yorumlarla meÅŸrulaÅŸtırmaya çalışıyoruz.
 
Dünya hızla geliÅŸiyor. Her an yeni ürünler hayatımıza giriyor. Konfor, lüks ve ÅŸatafat her tarafı kuÅŸatmış vaziyette. DünyevileÅŸme modern insanın en çetin imtihanı ama bunun üzerine hiç çalışmıyor. Korkarım sorular çalışmadığı yerden çıkacak. Dünya ile münasebeti liberalist/kapitalist zeminden çıkarıp yeniden vahiy ve sünnet ekseninde kurarak fabrika ayarlarına geri dönmeli daha fazla gecikmeden. BaÅŸka bir yol yok 
 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.