Sosyal Medya

Söz ve Dua

Orucun kalbini kıran şeyler

Küçücük çocukların ilk oruçlarını tutmak için nasıl güzel bir coşku ve nasıl samimi bir heyecanla büyüklerine yalvardıklarını gözlüyor musunuz? Artık pek çoğumuzda kaybolmaya yüz tutan duygu işte tam da bu! İçimizde uyandırdığı böyle yalın, böyle güzel heyecanları hissedemeyecek kadar uzağında duruyoruz fıtratımızın.



Gökhan Özcan - Yeni Şafak

İlk günleri, ilk sahurları, ilk iftarları, ilk oruçları, ilk teravihleri gelip geçti bile. Belki ilk yapmamız gereken Ramazan-ı Şerifle birlikte etrafımızı saran başkalığın farkına varmaktı. Yapmadıysak, şimdi yapalım. İliklerimize kadar işleyen bu rahmet ikliminin önce farkına varalım. İftarlarda ne yiyeceğimizin hesabıyla değil mümkünse; daha ilk sahurda neleri ardımızda bırakmış olmamız gerektiğinin muhasebesiyle meşgul olalım. Yeni bir vakitte, yeni bir hissedişle, yeni bir tazelenişle, nefsimizin sırtımıza yüklediği ağırlıklardan kurtaran, içimizin kirlerinden arındıran yepyeni bir hayata adım atmış olduğumuzun şuuruna eremezsek; Ramazan mutlaka gelmiş ve alemi şereflendirmiş olur ama biz onun onarıcı ve yenileyici ikliminin güzelliklerinden mahrum kalırız.

Küçücük çocukların ilk oruçlarını tutmak için nasıl güzel bir coşku ve nasıl samimi bir heyecanla büyüklerine yalvardıklarını gözlüyor musunuz? Artık pek çoğumuzda kaybolmaya yüz tutan duygu işte tam da bu! İçimizde uyandırdığı böyle yalın, böyle güzel heyecanları hissedemeyecek kadar uzağında duruyoruz fıtratımızın.

Ubâde bin Samit'in naklettiÄŸine göre Ramazan ayının baÅŸladığı bir günde Resulullah (SAV) şöyle buyurdu: “Ä°ÅŸte bereket ayı olan Ramazan geldi. Artık Allah'ın rahmeti sizi kuÅŸatır. O ay, yeryüzüne bol bol rahmet iner. Günahlar affedilir. Dualar kabul olunur. Allah sizin iyilik ve ibadette yarışmanıza bakar da, bununla meleklerine karşı iftihar eder. Öyle ise kulluÄŸunuzla kendinizi Allah'a sevdirin. Asıl bedbaht olan da, bu ayda Allah'ın rahmetinden nasibini alamayandır.”

Bir de şöyle niyet edelim o halde: “Niyet ettim Allah rızası için kulluÄŸumla kendimi Allah'a sevdirmeye!”

“Allah beni de sever mi?” diye sordu safça. “Aklına bu soruyu getirdiÄŸine göre...” dedi yanındaki. Allah'ın verdiÄŸi nimetlerden hiçbiri ortadan kaybolmadığı halde, sırf O istedi diye el çekmek... Ä°ÅŸte teslimiyet diye buna diyoruz.

“Oruç tutacağım ama nasıl niyet etmek gerektiÄŸini bilmiyorum” dedi biri. “Niyet etmiÅŸsin ya iÅŸte!” dedi hoca gülümseyerek.
Oruca niyet ederken sadece nimetlerden el çekmeye değil, her türlü kötülükten geri durmaya da niyet ediyoruz. Niyetlendiğimiz şeylerin bir kısmını hatırımızda tutup, diğer bir kısmını unutmak olmaz. Belki şöyle düşünmek hafızamızı canlı tutar: Bir orucu bozan şeyler var, bir de orucu kıran şeyler var. Bozmamaya dikkat ettiğimiz kadar, kırmamaya da dikkat edelim orucumuzu.


Şöyle ifade etmiÅŸ orucun kalbini kıran ÅŸeyleri Tosun BayraktaroÄŸlu büyüğümüz 'Bil! Bul! Ol!' isimli kitabında: “Oruç, maddi varlığını teÅŸkil eden bütün fizikî azaların iman ettiÄŸinin bir beyanıdır. Sadece yeme içme ve cinsel iliÅŸkiden imtina deÄŸil, vücudun bütün azalarının zararlı fiillerden uzak durması demektir. Kendini açlık ve susuzluÄŸa maruz kılan fakat söyledikleriyle insanların kalbini kıran bir kiÅŸi gerçekten oruç tutmakta mıdır acaba? Kalp kıran, acı veren, yıkıcı olan kiÅŸi, henüz hayvaniyet seviyesindedir. Allah orucu insanlara farz kılmıştır, hayvanlara deÄŸil.”

Vaktiyle bir kere hakkını vererek oruç tutmuş ve onu bir daha hiç bırakmamış insanlar da var.

“Mademki sen hilali gördün” dedi meczup, “doÄŸru dur ki hilal de seni görsün!”

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.