Sosyal Medya

Kültür Sanat

Han Şeyhun’un üzerinde zehirli bir kuş dolaşıyor-Ali Ayçil

Han Şeyhun’un üzerinde zehirli bir kuş dolaşıyor; Tanrı’nın gökyüzünde, Tanrı’nın yaratmadığı bir kuş. Henüz sabahın alacası ve çocuklar derin uykuda. Melekler, silah seslerinden bitkin düşmüş bu çocuklar biraz daha uyuyabilsinler diye pencerelere görünmez perdeler çekmiş. Tedirgin evlerde, çiçekleri solmuş yorganların altında kıvrılmış uyuyorlar işte. Zehirli kuş, kanatlarının arasından özel hazırlanmış bir ölüm karışımı bırakıyor Han Şeyhun’a. İnsana kaçacak hiçbir yer bırakmayan, çiçeklere, sulara, tarlalara, odalara, ev içlerine sızan bir ölüm. Ama önce büyük patlama gerçekleşiyor, meleklerin pencerelere çektiği görünmez perdeleri hicapla dalgalandıran bir patlama. Sonra çocuklar uyanıyor, korkuyla annelerine babalarına bakıyorlar. Ölüm gazı Han Şeyhun’un evlerinden içeriye giriyor; ve çocukların küçük ağızlarından içeriye; ve çocukların küçük gözlerinden, küçük ciğerlerinden içeriye. Zehirli kuş gökyüzünü çoktan terk etmiş. Gökte şimdi sayısız göz belirmiş; Hiroşima’nın, Nagazaki’nin, Halepçe’nin gözleri. Bir rüzgâr olup, ölüm gazını Han Şeyhun’dan ötelere savurmak istiyorlar ama nafile…



Han Åžeyhun’un çocukları, bir bombanın düştüğü yerdeki insanları öldürdüğünü biliyorlar ama düşmediÄŸi yerlerdeki çocukları bile öldürebildiÄŸini ÅŸimdi öğrenecekler. İçlerinden bazıları, bunu öğrenme ÅŸansına bile sahip olmayacak. Zehirli bir bulut gelip boÄŸazlarına, göğüslerine yapışacak. Sadece onların boÄŸazlarına ve göğüslerine deÄŸil, anne ve babalarınınkine de. Anneleri ve babaları onlara doÄŸru yeltenecek, kucaklayıp kurtarmak için ellerini uzatacak, ne yazık ki hiçbir zaman ulaÅŸamayacaklar. Herkes olduÄŸu yerde kalakalacak; herkes olduÄŸu HiroÅŸima’da, olduÄŸu Nagazaki’de, olduÄŸu Halepçe’de. Uygarlık, Suriye’nin Ä°dlib ÅŸehrinin Han Åžeyhun köyünde son müzelerinden birini daha böylece inÅŸa etmiÅŸ olacak. Ãœstelik bir gecede, üstelik hiç yorulmadan! Bu ‘tan aÄŸarırken ölüm’ müzesinin nöbetini de yeni Sadako Sasaki’ler tutacak. CiÄŸerlerindeki gaz onları bir kerede öldürmediÄŸi için, zamana yayılmış bir ölüm olarak büyüdükleri için. Ve her sabah kalkıp, ‘tan aÄŸarırken ölüm’ müzesinin görünmez kapılarını açacak, oradaki görünmez çocukların yüzlerindeki tozu silecek, havalandırıp güneÅŸlendirecekler…
 
Bir de içlerinden bazılarının turna kuÅŸları olacak, tıpkı Sadako Sasaki’ninki gibi. Sasaki, “Küçük OÄŸlan” HiroÅŸima’nın üzerinden uranyum bıraktığında henüz bir yaşındaydı. Belki melekler siper olmuÅŸlardı ona, belki de ateÅŸ rüzgârı tam Sadako Sasaki’ye çarpacakken birden fikir deÄŸiÅŸtirip bir baÅŸka yöne gitmiÅŸti. On yıl öyle yaÅŸadı, öyle uranyumuyla beraber. Bu uzun ‘tan aÄŸarırken ölüm’ müze bekçiliÄŸine bir de lösemi eklendi; uranyumun gecikmiÅŸ hediyesi! EÄŸer kâğıttan bin turna yapar, onları birer birer gökyüzüne uçurursa, Tanrı onu saÄŸlığına kavuÅŸtururdu; efsane öyle söylüyordu ve çocuklar efsanelere çok inanırlardı. SaÄŸlığına kavuÅŸunca ‘tan aÄŸarırken ölüm’ müzesinin bekçiliÄŸine de yıllarca devam edebilirdi. Tam 644. turnayı katlarken, ruhu “hadi artık gidelim” dedi Sasako’ya. Nereye diye sormadı. Henüz katlamaya vakit bulamadığı 356 turnayı bir baÅŸka yerde katlamak üzere, kalan kâğıtlarını yanına alıp sessizce ayrıldı dünyadan. Yaptığı kâğıt turnaların hâlâ gökyüzünde uçtuÄŸu söylenir. Kanatlarında bir Türk ÅŸairin, Sadako Sasaki adına yazdığı veda sözleri vardır:
 
Kız Çocuğu
 
Kapıları çalan benim
kapıları birer birer.
Gözünüze görünemem
göze görünmez ölüler.
 
HiroÅŸima’da öleli
oluyor bir on yıl kadar.
Yedi yaşında bir kızım,
büyümez ölü çocuklar.
 
Saçlarım tutuştu önce,
gözlerim yandı kavruldu.
Bir avuç kül oluverdim,
külüm havaya savruldu.
 
Benim sizden kendim için
hiçbir şey istediğim yok.
Åžeker bile yiyemez ki
kâat gibi yanan çocuk.
 
Çalıyorum kapınızı,
teyze, amca, bir imza ver.
Çocuklar öldürülmesin
ÅŸeker de yiyebilsinler.
 
Nazım Hikmet

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.