Sosyal Medya

Kültür Sanat

‘Esaret 1916’

Nurettin Taşkesen, I. Dünya Savaşı ve Milli Mücadele’ye katılan dedesi Ahmet Onbaşı’nın hikayesini ‘Esaret 1916’ adlı romanında anlattı: “Beraber savaşırken, onu gazi yapan top mermisi benim de başımın üstünde patladı. O, ormanda günlerce aç susuz yürürken ben sürekli yanındaydım.”



Ahmet Onbaşı, 1910 yılında askere gidiyor. Dört sene sonra I. Dünya Savaşı’na katılıyor. Pasinler Cephesi’nde savaşıp esir düşüyor. O, Ruslara esir düşen yaklaşık 60 bin askerden yalnızca biri. Firar ediyor. Ä°stanbul’a dönüp Milli Mücadele’de yer alıyor. Afyon’da çarpışıyor, en yakın arkadaÅŸlarını kaybediyor. Bitmiyor, terhis olunca memleketi Erzincan’a dönüyor. Fakat onu bekleyen acıların ardı arkası kesilmiyor; ölümler, hastalıklar, esaret, savaşın sert, soÄŸuk ve eskimeyen yüzü… Gerçek bir yaÅŸam öyküsünden yola çıkılarak yazılan, Mihrabat Yayınları’ndan çıkan ‘Esaret 1916’nın yazarı Nurettin TaÅŸkesen’le romanını konuÅŸtuk.

17-02/12/screen-shot-2017-02-12-at-023850.png

Dedeniz Ahmet Onbaşı’nın kahramanlık hikâyeleri size neler hissettiriyor?

Ben yedi yaşındayken rahmetli olan dedem Ahmet Onbaşı’yı çocukluk anıları içinde çok canlı olarak hatırlıyorum. Ä°ri yarı, uzun boylu, saçları dökülmüş, başının orta kısmında da gazilik yarasının izi vardı. Dedem başından geçenleri hem babama hem de amcama çok teferruatlı bir ÅŸekilde anlatmış. Babam da deÄŸiÅŸik zamanlarda bana ve tüm ailemize bunları aktarırdı. Bu türden kahramanlık hikâyeleri birçok ailenin geçmiÅŸinde vardır. Yüz binlerce vatan evladı gittiÄŸi cephelerden ya hiç dönmemiÅŸ veya yıllar sonra geri gelmiÅŸ. Böyle isimsiz kahramanların unutulmaması ve tüm ÅŸehit ve gazilerimizin rahmetle anılması için bu hatıraları kaleme almaya karar verdim.

Yazım süreci için neler söylersiniz?

Romanı kaleme almak için yaklaşık 6 ay boyunca I. Dünya Savaşı’nı ve özellikle Pasinler Cephesi’ni inceledim. Ruslara esir düşen Türk esirlerini, 1917 Rus ihtilalini ve 1921’den sonraki Milli Mücadele yıllarını araÅŸtırdım. Kendimi dedemin yerine koyarak, o zorlu yılları anlamaya çalıştım. Sanki dedemle birlikte macerayı yaÅŸadım. Beraber savaşırken, onu gazi yapan top mermisi benim de başımın üstünde patladı. O, ormanda günlerce aç susuz yürürken ben sürekli yanındaydım. Esaretten sonra, firar yolculuÄŸunda da beraberdik. Bu ÅŸekilde yaÅŸanan olayları, okuyucuya çok sade bir üslupla ve canlı bir ÅŸekilde anlatmaya çalıştım.

17-02/12/aas.jpgNurettin TaÅŸkesen

Ahmet Onbaşı I. Dünya Savaşı’nda Ruslara karşı savaşıyor, ardından esir düşüyor...

Ahmet Onbaşı 1910’da askere gidiyor, dört sene sonra I. Dünya Savaşı baÅŸlıyor. DoÄŸu Cephesi’ne gönderiliyor. Erzurum’u iÅŸgal etmek isteyen Ruslara karşı Pasinler Cephesi’nde savaşıyor, esir düşüyor. Dedem, bu savaÅŸ yıllarında Ruslara esir düşen yaklaşık 60 bin askerden sadece biri. Bu esirler Rusya’da çeÅŸitli bölgelere esir veya çalışma kamplarına gönderiliyor. Yıllar sonra çok azı dönebiliyor. Dedemin hatıratını kaleme alırken, cephelerde esir düşen binlerce kahramanın dramını hatırlatmak ve yeni nesillerimize aktarmak istedim.

Milli Mücadele saflarında yer aldı Ahmet Onbaşı... Bu yılları nasıl değerlendirirsiniz?

Dedem daha esaret yıllarında Türkiye’de KurtuluÅŸ Savaşı’nın baÅŸladığını öğreniyor. Firar ederek DoÄŸu Avrupa üzerinden yurda dönünce burada gizlice yürütülen Milli Mücadele’ye katılıyor. Rusçayı iyi öğrenmiÅŸ olduÄŸu için istihbarat hizmetlerinde çalıştırılıyor. Maksadı altı yıl önce olduÄŸu gibi düşmanla yine cephede çarpışmak. Tekrar silahaltına alınarak Afyon’a gönderiliyor. Yunan Savaşı’na katılıyor, büyük zaferden ve Ä°zmir’in kurtuluÅŸundan sonra terhis ediliyor.

Ölümler, hastalık, bombalar, esaret ve 1939 Erzincan Depremi... Ahmet Onbaşı umutsuzluğa hiç kapılıyor mu?

Ahmet Onbaşı her türlü zorluğa göğüs geren, mücadeleci, fedakâr, inançlı ve dindar bir kişiliğe sahip. Başından yaralanıp hastanede yatıyor ve iyileşince içindeki bitmeyen mücadele azmiyle tekrar cepheye koşuyor. Deprem yıkılan evini, köyünü terk ederek başka bir şehre giderken bile haline şükrederek, içinde yeni bir hayata başlamanın ümidini taşıyor. Milletimizin genel karakteri böyledir. Büyük fedakârlıklarla yapılan bu azimli mücadele sayesinde ülkemiz düşmanlardan temizlenebildi. Bugün de içinde bulunduğumuz bu sıkıntılı dönemde, kararlı bir mücadele azmiyle çalışmaya daha çok ihtiyacımız vardır.

Savaşın ardından yaşadıkları bir asker-savaşçı için daha zor denilebilir mi?

Evet savaşçı bir askerin sivil hayatta karşılaÅŸtığı zorluklar daha yorucu oluyor. Esaretteki sıkıntılardan sonra, köyüne döndüğünde yaÅŸadığı aile dramı onu çok sarsıyor. Büyük depremle evini ocağını terk etmek zorunda kalıyor… Allah’a dayanıp, güveniyor. Zorluklara raÄŸmen haline şükrederek, mutlu olmaya çalışıyor. Roman bu yönüyle de mutluluÄŸu sadece zenginlikte arayan günümüz insanına, farklı bakış açısı sunuyor.

12 YIL SONRA YAÅžANAN BÃœYÃœK ACI

Ahmet Onbaşı’nın hayatının dönüm noktalarını nasıl sıralarsınız?

Ahmet Onbaşı daha yeni evliyken askere alınıyor. Ardından I. Dünya Savaşı’na katılıyor. Burada yaralanıp gazi oluyor, tedavi olduktan sonra tekrar cepheye dönüyor. Ruslara esir düşüp beÅŸ sene esaret hayatı yaşıyor. Rusya’da hep vatanına döneceÄŸi günleri hayal ederek, tüm zorluklara göğüs geriyor. Moskova’da deÄŸiÅŸik iÅŸlerde çalıştırılıyor. Sonunda firar ederek vatanına dönüyor. KurtuluÅŸ Savaşı’na katılarak 30 AÄŸustos Zaferi’ni yaşıyor. Terhis edilip 12 yıl sonra köyüne dönünce çok acı bir sürprizle karşılaşıyor. Ve son olarak da büyük Erzincan Depremi’ni yaşıyor.

HAFTANIN KÄ°TABI

17-02/12/11kr02-amok-hali-dunyanin.jpgAmok Koşucusu / Stefan Zweig / İş Bankası Kültür Yayınları / 64 sayfa / 7 TL

‘Amok’ hali dünyanın her yerinde

Stefan Zweig’ın ‘Amok KoÅŸucusu’ bu kez Ä°ÅŸ Bankası Kültür Yayınları tarafından yayımlandı. DoÄŸu Hint Adaları’nda görev yapan Avrupalı bir doktorun kendisinden bir yardımda bulunmasını isteyen Ä°ngiliz kadına ‘hayır’ yanıtını verdikten sonra yaÅŸadığı çılgınlık durumunu konu ediyor. Malezya kültüründe cinnet halinde olma, sonuçlarını hesap edmeden ÅŸiddet kullanma, katletmeye yönelik çılgınlık durumunun karşılığı olarak kullanılan ‘Amok’ 64 sayfalık bu müthiÅŸ hikayede baÅŸrolde. Doktorun kadına verdiÄŸi yanıt, sonrasında onun maÄŸrur tavrı karşısındaki yaÅŸadıkları, bu yaÅŸadığını abartması, dünyada hiç kimseyi gözünün görmemesi, bu yardım meselesini saplantı haline getirmesi doktoru amok koÅŸucusu yapıyor. Hikayenin tamamını Avrupa’ya giden bir gemi yolculuÄŸunda öğreniyoruz, adamın yüzünü hiç görmüyoruz, onunla ilgili pek bir ÅŸey bilmiyoruz ama anlattığı bu hikayeyi tıpkı dinleyen gibi ilgiyle okuyoruz. ‘Bir tutku ancak bu kadar güçlü bir konuyla sade anlatılır’ın örneÄŸi bu öykü. Kitapta karakterlerin isimleri yok, kimsenin adını öğrenemiyorsunuz ama yazar hepsini öyle güzel betimlemiÅŸ ki dilediÄŸiniz bir kelimeyle tanımlayabilirsiniz. ‘Amok KoÅŸucusu’ndaki en güçlü karakter ‘kadın’ olan. Gururlu, verdiÄŸi karardan vazgeçmeyen, ayakları yere basan bu kadın öykünün kalbi adeta. Okuyunca amok koÅŸucusunun günümüzde adece Malezya’da deÄŸil dünyanın her yerinde yaÅŸadığına tanık olacaksınız!

YENİ ÇIKANLAR

17-02/12/11kr02-gercek-bir-hayat.jpgYağmurun Gelini / Sinan Akyüz / Alfa Yayıncılık / 333 sayfa / 22 TL

Gerçek bir hayat hikayesi

Yine gerçek bir hayat hikâyesinin izini süren Sinan Akyüz okuru bu defa 50’li yıllara götürüyor. “Büyük dertler dilsizdir” diyen Akyüz romanında, o yılların Türkiye’sinde, kaçakçılığı önlemek için tüm sınırın mayınlarla kaplandığı bir dönemde; bir yandan yöre halkının yaÅŸadıklarını, diÄŸer yandan da Delal’in töreyle olan mücadelesini anlatıyor.

17-02/12/11kr02-daglarca.jpgÜç Okumalı Diziler Göründüğüm  Fazıl Hüsnü DaÄŸlarca  Yapı Kredi Yayınları  48 sayfa / 9 TL

DaÄŸlarca’nın yeni ÅŸiirleri var

Fazıl Hüsnü DaÄŸlarca’nın ölümünün ardından, kitaplarına girmemiÅŸ dosyalar dolusu ÅŸiiri bulundu. Bunlardan bazıları dergilerde yayımlanıp unutulmuÅŸ, bazıları ise daha önce hiç gün yüzü görmemiÅŸ. Aralarında baÅŸka ÅŸiirlerden bağımsızlar olduÄŸu gibi, baÅŸka ÅŸiirlerle bir bütün oluÅŸturacak biçimde dörtlükler de yer alıyor.

ÇOK SATANLAR

17-02/12/11kr02-huzursuzluk.jpg

Huzursuzluk

Zülfü Livaneli

Homo Deus

Yuval Noah Harari

Aeden

Akilah - Azra Kohen

Alex de Souza

Marcos Eduardo Neves

Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu

Stefan Zweig

Sapiens

Yuval Noah Harari

Türkiye’de çok satan kitaplar ‘D&R’, idefix’, Remzi, ‘kitapyurdu’ ve ‘Babil’ listelerinden derlenmiÅŸtir.

GÃœNEY AFRÄ°KA

17-02/12/11kr02-born-a-crime.jpg

Born a Crime and other stories

Trevor Noah

Feniks

Deon Meyer

The Book of Joy

Dalai Lama

War Cry

Wilbur Smith, David Churchill

The Catcher in the Rye

J. D Salinger

My Own Liberator

Dikgang Moseneke

The Spy

Paulo Coelho

Güney Afrika’da en çok satılan kitaplar ‘exclusivebooks’, ‘loot’, ve ‘cna.co.za’ listelerinden derlenmiÅŸtir.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.