Sosyal Medya

Kültür Sanat

Åžerif Mardin'e kulak verseydik keÅŸke - Ä°brahim Kiras

Hayat tarzı meselesi bizim ülkede ne yazık ki gündemden düşmeyen bir tartışma konusu. Çünkü toplum kültürel bakımdan homojen değil. Hatta fazlasıyla heterojen. Bizim toplumda birbirinden farklı kültürlere sahip ve dolayısıyla birbirinden farklı biçimde yaşayan kesimler var. Ama dünyanın her tarafında var bu.



Kiminde daha az kiminde daha fazla ama var. Bazı ülkelerde bu kültürel farklılıklar “yönetilebiliyor”; bazılarında ise gerilimlere, çatışmaya ve giderek kaosa, hatta yıkıma yol açabiliyor.
 
Dikkat ederseniz, dünyada etnik çatışmalar veya mezhep kavgaları sosyo-ekonomik bakımdan geliÅŸmiÅŸ, müreffeh ülkelerde görülmüyor pek. Bunun sebebi insanların refaha ulaşınca kimlik problemlerini veya kültürel tercihlerini bir kenara bırakmaları deÄŸil. O ülkelerde refahı saÄŸlayan faktör neyse sosyal düzeni ve uyumu saÄŸlayan da o. Yani adalet dağıtabilen bir hukuk düzeni… Kanun önünde eÅŸitlik… Temel hak ve özgürlüklerin güvence altında olması...
 
“Ä°nsan çeÅŸit çeÅŸit, yer damar damar…” Sosyo-ekonomik geliÅŸmiÅŸlik seviyesi ne olursa olsun her çaÄŸda, her ülkede ve her toplumda farklılıklar olur. Olması da zaten sıhhat iÅŸaretidir. Daha doÄŸrusu mevcut olanların görünür de olabilmesi bir toplum için saÄŸlık belirtisidir. Hem farklılıklar birbirini beslediÄŸi, zenginleÅŸtirdiÄŸi için hem de o toplumda adaletin ve fırsat eÅŸitliÄŸinin saÄŸlanabildiÄŸini gösterdiÄŸi için… Bizim bugün haklı olarak çok övündüğümüz Osmanlı tecrübesi farklılıkların birliÄŸini ve uyumunu temin ederek bunların bireÅŸiminden iÅŸleyen bir sistem kurup yaÅŸatabildiÄŸi için baÅŸarılı bir tecrübedir. Tıpkı mirasçısı olduÄŸu Roma Ä°mparatorluÄŸu gibi. SaÄŸlıklı bir toplumsal bünye ve baÅŸarılı bir siyasi örgütlenme modeli bu farklılıkların uyumunu saÄŸlayabildikleri ölçüde saÄŸlıklı ve baÅŸarılı sayılabilir.
 
Demek istediğim şu: Biraz önce etnik çatışmaların veya mezhep kavgalarının görülmediğini söylediğim müreffeh topluluklar da vaktiyle bu sorunları yaşadılar ve bunlara büyük ölçüde çözüm bulabildiler. Gelişmiş Avrupa ülkelerinin bugün yabancı düşmanlığı ve İslamofobi olarak tezahür eden yeni bir toplumsal sorun dalgası karşısındaki çaresizlikleri ise bahsettiğim tarihî tecrübe ışığında alabildiğine tartışılıyor bugünlerde ve çözüm yolları konusunda Avrupalı düşünürlerin ve sosyal bilimcilerin ortaya attığı her teze okuryazar kesim kulak kesiliyor.
 
Bize gelirsek… Bir yandan imparatorluk yapısının mirası olarak bir yandan da modernleÅŸme sürecinin yan etkileri olarak gündeme gelen bir “toplumsal bölünmüşlük” meselemiz var. Bazıları buna hayat tarzı kavgası diyor. Bugünlerde “yılbaşı kutlamaları” konusu üzerinden yeniden nüksetmiÅŸ, daha doÄŸrusu yeniden su yüzüne çıkmış olan bu mesele aslında güncel siyasi geliÅŸmelerden veya siyasi mekanizmalardan bağımsız iÅŸleyen toplumsal bir hadise. Elbette siyasetteki geliÅŸmelerin yönüne baÄŸlı olarak geliÅŸmesi ve siyasetin dilinden etkilenmesi, buna göre güç kazanması veya zayıflaması söz konusu olsa da özünde toplumsal bir konu. Dolayısıyla bu konuda sosyal medyada yapılan küfürlü tartışmalardan ve hatta siyasetçilerin ne dediÄŸinden çok sosyal bilimcilerimizin ne dediÄŸine bakılması gerekirdi.
 
Gerçi sosyal bilimcilerimiz çoğunlukla güncel problemlerimiz üzerine genelgeçer ve klişe lafların ötesinde orijinal yaklaşımlar geliştirmekte çok mahir görünüyor olmasalar bile istisnalar da yok değil. En önemli istisnalardan biri de yaşayan en büyük sosyal bilimcimiz Şerif Mardin.
 
Geçen yıl aramızdan ayrılan Halil Ä°nalcık için yazdığım yazıda “Devlet-i Âliye” yazarına neden “en büyük tarihçimiz” dediÄŸimi açıklama sadedinde ÅŸunu söylemiÅŸtim: “Çünkü bilim problem çözme iÅŸidir ve Osmanlı tarihine iliÅŸkin en fazla problemi Halil Ä°nalcık çözmüştür.” Takdir edersiniz ki yaÅŸayan sosyal bilimcilerimiz içinde en fazla problemi çözen veya daha bilimsel tabirle çözüm modeli öneren isim de Åžerif Mardin’dir.
 
Ne var ki sosyoloji ve siyaset bilimi sahalarında yüzlerce makalesinin her birinde gerek Türk toplumunun yapısına gerekse siyasi kurumların iÅŸleyiÅŸine dair problemleri çözmekle uÄŸraÅŸmış olan Hoca’nın adını bazıları ilk defa bundan 10 yıl önce gazeteci RuÅŸen Çakır’a verdiÄŸi bir röportajda söyledikleri üzerine iÅŸitmiÅŸlerdi. Bugün 90’lı yaÅŸlarını sürmekte olan Mardin Hoca o gün ayaküstü ifade ettiÄŸi “mahalle havası” ve “mahalle baskısı” terimleriyle bir tartışmanın fitilini ateÅŸlemiÅŸti. Ama bu tartışma Türk toplumunun problemlerini anlayıp çözüm bulmaya yönelik deÄŸildi; tıpkı bugün yapıldığı ÅŸekliyle toplumsal kesimlerin temsilcilerinin kendi tribünlerine kahramanlık gösterisi yapmalarına zemin olan bir tartışmaydı.
 
Ä°ki “mahalle”nin temsilcileri sahaya çıkmış, AK Parti iktidarı döneminde dindarların laiklere baskı yapıp yapmadığını “tartışmış”lardı. O günlerde AK Parti iktidarını demokratik olmayan yöntemlerle devirme seçeneÄŸini de tartışmakta olan Kemalist kesimin düzenlediÄŸi Cumhuriyet mitingleri, eÅŸi başörtülü cumhurbaÅŸkanı istemiyoruz kampanyaları, Anayasa Mahkemesi’nin 367 kararı ve nihayet iktidardaki AK Parti’ye açılan kapatma davası bu tartışmanın sıhhatini zaten baÅŸtan belirlemiÅŸti. Ne var ki tartışmanın galibi -aynı zamanda o yıl yapılan iki büyük seçimin de galibi- olan AK Parti ve toplum içinde bu partinin destekçileri oldu ama tartışmanın konusu olan mesele çözülmedi. Çünkü hala farklılıklarımız var ve bu farklılıkların uyum içinde bir arada yaÅŸatılabilmesiyle ilgili sorunlarımız var. Bunun için muhafazakâr dediÄŸimiz kesim laikleri, laikler de muhafazakarları suçluyorlar. Muhtemelen her iki kesimin de kendilerince haklı oldukları yönler vardır. Ama asıl meseleyi hep beraber gözden kaçırıyoruz: Bizim asıl meselemiz mahalle olmaktan toplum olmaya bir türlü terfi edememiÅŸ olmamız. Muhafazakârlar için de geçerli bu, laikler için de. Ä°ki mahalle var; belki ikiden fazla mahalle var ülkede ama toplum yok. Dolayısıyla siyasette ve devlet yönetiminde de mahalle normları esas alınıyor. Hangi mahallenin adamı iktidara gelmiÅŸse o mahallenin diliyle konuÅŸan bir devlet aygıtı çıkıyor karşımıza.
 
Demek ki önce toplumu inÅŸa etmeyi konuÅŸmamız lazım…
 
KARAR

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.