Sosyal Medya

Kürsü

‘Şangay’ın Türkiye ekonomisine katkısı olur mu?

Şangay İşbirliği Örgütü Avrupa Birliği’ne alternatif olabilir mi? Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi Asya Çalışmaları Uzmanı Dr. Altay Atlı kaleme aldı.



Türkiye’nin Avrupa BirliÄŸi (AB) ve genel olarak Batı ile iliÅŸkilerinin zor bir dönemeçten geçtiÄŸi ÅŸu günlerde diÄŸer bir iÅŸbirliÄŸi platformu olan Åžangay Ä°ÅŸbirliÄŸi Örgütü’nün (ŞİÖ) ve Türkiye’nin de 2012’den bu yana diyalog ortağı konumunda olduÄŸu bu oluÅŸuma olası tam üyeliÄŸinin ne gibi getirileri olabileceÄŸini tartışıyoruz. Bu çerçevede tartışmalar büyük ölçüde ŞİÖ’nün ülkemiz için AB’ye karşı bir alternatif olup olamayacağı ekseninde ÅŸekilleniyor; ancak bir taraftan da Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecinden bağımsız olarak Çin, Rusya ve Orta Asya ülkeleri gibi küresel siyaset ve ekonominin önemli aktörlerini bünyesinde barındıran ve 2017 yılında Hindistan ve Pakistan gibi iki nükleer gücü de tam üyeliÄŸe alarak geniÅŸleyecek olan bu örgütle daha kuvvetli bir etkileÅŸim içerisinde olması gerektiÄŸi yönünde bir görüş oluÅŸmuÅŸ durumda. 
 
Bu noktada ŞİÖ’yü daha yakından incelemek ve Türkiye için ne gibi getirileri olabileceÄŸini iyi tahlil etmek önem kazanırken, meseleyi stratejik boyutunun yanı sıra ekonomik boyutu ile de ele almak gerekiyor. Türkiye Ä°statistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2015 yılında Türkiye, ihracatının yüzde 44,5’ini AB üyesi ülkelere yaptı; AB üyesi olmayan Avrupa ülkeleri de eklenince bu oran yüzde 54,3’e yükseliyor. ŞİÖ’de başı çeken Rusya ile Çin ise Türkiye’nin ağırlıklı olarak ithalat yaptığı ülkeler; sadece bu iki ülkenin 2015 yılında Türkiye’nin toplam ithalatındaki payı yüzde 21,8’di. Türkiye’ye gelen doÄŸrudan yabancı yatırımlara bakıldığında da en büyük kaynağın AB ülkeleri olduÄŸu görülüyor. Bu tablo içerisinde AB’nin yerini ŞİÖ’nün alması en azından kısa ve orta vadede mümkün görünmüyor. Ancak ŞİÖ, Çin, Rusya ve (2017’den itibaren) Hindistan gibi küresel ekonominin baÅŸat konumdaki aktörlerini, baÅŸka bir deyiÅŸle BRICS ülkelerinin beÅŸte üçünü ve aynı zamanda Orta Asya’nın enerji açıdan zengin ve kültürel açıdan da Türkiye’ye yakın olan cumhuriyetlerini içeriyor. ŞİÖ ile daha kuvvetli bir diyaloÄŸun ve/veya olası bir tam üyeliÄŸin Türkiye’ye ekonomik açıdan faydalı olması için bu örgütün AB’nin yerini alması gerekmiyor.
 
ORTAK FAYDA BEKLENTÄ°SÄ°
ŞİÖ, 2001 yılında kurulduÄŸu zaman güvenlik alanında iÅŸbirliÄŸi odaklı olarak kurulmuÅŸtu ve özellikle de Avrasya coÄŸrafyasında üye ülkeler arasında terörizme, bölücü ve aşırı hareketlere karşı mücadeleye öncelik vermekteydi. Son dönemlerde ise her ne kadar güvenlik konusu ön planda kalsa da ekonomik iÅŸbirliÄŸinin de ŞİÖ içerisinde ağırlık kazanmakta olduÄŸu görülüyor. 2015 yılında Rusya’nın Ufa kentinde gerçekleÅŸtirilen zirvede ŞİÖ Kalkınma Stratejisi benimsenmiÅŸ ve bu çerçevede önümüzdeki on yıl içerisinde finans, yatırım ve ticaret alanlarında iÅŸbirliÄŸinin kuvvetlendirilmesi öngörülmüştü. Bu yıl TaÅŸkent’te yapılan zirvede ise üye ülkelerin kalkınma stratejilerinin eÅŸleÅŸtirilmesi ile ekonomik ve ticari programlarının koordine edilmesi hedef olarak belirlenerek, bu hedef doÄŸrultusunda atılacak somut adımlar da tespit edildi.
 
Kağıt üzerinde oldukça iyi duran bu hedeflerin bugüne kadar pratikte etkin bir ÅŸekilde hayata geçirilememesinin ve 2010’da gündeme getirilen ŞİÖ Kalkınma Bankası'nın kurulması gibi planların rafta tozlanmasının en önemli sebebi baÅŸta Rusya ve Çin olmak üzere üye ülkelerin ekonomik çıkarlarının yeterince örtüşmemesiydi. Rusya, Çin’in ekonomik gücü sayesinde Orta Asya’yı nüfuzu altına almasından çekinirken, baÅŸta enerji alanı olmak üzere Avrasya coÄŸrafyasındaki ekonomik hegemonyasını korumak arzusundaydı. ÖrneÄŸin ŞİÖ Kalkınma Bankası kurulabilse bunun en büyük sermayedarı düşük petrol doÄŸalgaz fiyatlarından muzdarip ve nakit sıkıntısıyla boÄŸuÅŸan Rusya deÄŸil, 3 trilyon doları aÅŸan döviz rezervleriyle Çin olacaktı. Bu da hayata geçirilecek projelerde ağırlıklı olarak Çin’in finansman saÄŸlaması ve dolayısıyla Çin’in çıkarlarına öncelik verilmesi anlamına gelecekti.
 
Son dönemlerde ŞİÖ bünyesinde ekonomik iÅŸbirliÄŸinin giderek ağırlık kazanmasının en büyük sebebi ise Rusya ile Çin arasında karşılıklı bağımlılığın ve dolayısıyla ortak fayda beklentilerinin artması. Rus ekonomisi zor bir süreçten geçiyor. Küresel piyasalarda enerji fiyatlarının düşük seyretmesi, ekonomisi büyük ölçüde petrol ve doÄŸalgaz ihracatına baÄŸlı olan Rusya’yı olumsuz etkilediÄŸi gibi buna ek olarak 2014’te patlak veren Ukrayna krizi sonrasında Batı’nın Rusya’yı izole etmesi de Rus ekonomisini iyice çıkmaza sürüklüyor. Çin ekonomisi bir dönüşüm sürecinden geçiyor, ihracata ve yatırıma bağımlı olan ekonomisini iç tüketim ve yüksek katma deÄŸerli üretime odaklanan yeni bir modele geçirmek için çaba gösteriyor. Bu süreç içerisinde de Çin’in büyümesi giderek hız kesiyor. Her ikisi de ekonomik kırılganlıklar yaÅŸayan Rusya ile Çin, birbirleriyle ikili ve bölgesel anlamda iÅŸbirliÄŸine daha fazla ihtiyaç duyuyorlar.
 
BÄ°RBÄ°RÄ°NE ENTEGRE PROJELER
Bu coÄŸrafyada Rusya ve Çin’in öncülüğünde kurulan ekonomik iÅŸbirliÄŸi yapıları hâlihazırda mevcut. Rusya, Orta Asya ve genel olarak eski Sovyetler BirliÄŸi alanını kapsayacak ÅŸekilde bir serbest ticaret bölgesi oluÅŸturan Avrasya Ekonomik BirliÄŸi’ni ve projelere finansman saÄŸlayacak Avrasya Kalkınma Bankası'nı hayata geçirdi. Çin’in ise Yeni Ä°pek Yolu olarak da adlandırılan “Bir KuÅŸak, Bir Yol” projesi boydan boya tüm Avrasya’yı kat ediyor ve söz konusu hat üzerinde ortak yatırımlarla refah artışı oluÅŸturulmasını hedefliyor. Yine Çin’in baÅŸlıca finansörü olduÄŸu Asya Altyapı Yatırım Bankası da faaliyette. Pekin ve Moskova artık ayrı ayrı hareket etmek yerine bu projeleri entegre etmeyi ya da en azında birbiriyle uyumlu ve ortak katma deÄŸeri artıracak bir ÅŸekilde ele almayı hedefliyorlar. GeçtiÄŸimiz yıl mayıs ayında Çinli mevkidaşı Xi Jinping ile Kremlin’de bir araya gelen Rusya Devlet BaÅŸkanı Vladimir Putin’in ÅŸu sözleri büyük önem taşıyor: “Avrasya Ekonomik BirliÄŸi ile Ä°pek Yolu projelerinin birbirleriyle bütünleÅŸtirilmesi, (iki ülke arasında) ortaklığın yeni bir seviyeye taşınması ve esas olarak kıtada ortak bir ekonomik alan oluÅŸması anlamına geliyor.” Ekonomik anlamda iÅŸlerliÄŸi artan ve bünyesine dünyanın en büyük yedinci ekonomisi olan Hindistan’ı da katan bir ŞİÖ, Avrasya kıtasında böyle bir ekonomik alanın oluÅŸması konusunda önemli iÅŸlev görebilir.
 
AB’YE ALTERNATÄ°F OLABÄ°LÄ°R MÄ°
Türkiye’nin şüphesiz ki bu sürecin dışında kalmaması gerekiyor. Rusya, Türkiye için önemli bir ticaret ortağı; Rusya’dan doÄŸalgaz alıyoruz ve bu ülkeye gıda ürünleri baÅŸta olmak üzere birçok kalemde ihracat yapıyoruz ve belki de daha önemlisi Rusya, Türk inÅŸaat ÅŸirketleri için hayati bir pazar. Rusya ile yaÅŸanan kriz ve yaptırımlar sadece Türkiye’ye deÄŸil her iki tarafın ekonomisini de olumsuz etkiledi. Son aylarda hız kazanan normalleÅŸme süreci ise olumlu ve ekonomik iliÅŸkilerde güvenin tekrar tesis edilmesi açısından çok önemli. Çin'le ise Türkiye’nin büyük bir ticaret açığı var. Bu açığı kapatmak pek de mümkün görünmüyor ancak daha dengeli, Türkiye’ye daha fazla fayda saÄŸlayacak bir iliÅŸki kurmak olası. Bunun için de ihracatı artıracak çalışmalar yapılırken ithalatın ülkemize nasıl daha fazla katma deÄŸer saÄŸlayacak ÅŸekilde yapılacağını da tartışmamız gerekiyor. Çin deÄŸiÅŸiyor, Türkiye’nin de Çin’den alabilecekleri deÄŸiÅŸiyor, eskiden oyuncak, tekstil ürünü vs. ithal ediyorken iken ÅŸimdi daha yüksek teknolojili ürünler alma imkânı var. Bununla birlikte Çin’den daha fazla yatırım çekilmesi, açığın dengelenmesi açısından önem taşıyor.
 
Orta Asya ülkelerine gelecek olursak, Türkiye bu ülkelerde petrol ve doÄŸal gaz dışındaki alanlarda öncü bir yatırımcı konumunda ve bu yatırımlar ticareti de olumlu etkiliyor. Türkiye, ŞİÖ üyesi tüm ülkelerle ikili olarak iliÅŸkilerini geliÅŸtirmek için çabalarını sürdürdüğü gibi Avrasya Ekonomik BirliÄŸi’ne ilgi gösteriyor, Asya Altyapı Yatırım Bankası'na hâlihazırda üye, Çin’in Ä°pek Yolu projesini de yakından takip ediyor. Hatta Türkiye ile Çin arasında Kasım 2015’te imzalanan “Türkiye-Çin Demiryolu Ä°ÅŸbirliÄŸi AnlaÅŸması” ve “Türkiye’nin Orta Koridor Projesi ile Çin’in Bir KuÅŸak, Bir Yol Projesinin UyumlulaÅŸtırılması AnlaÅŸması” yakın bir gelecekte Türkiye ile Çin arasında özellikle altyapı konusunda ortak giriÅŸimlerin artacağına iÅŸaret ediyor. Tüm bu projeler Türkiye’nin gerek söz konusu bölgelere ekonomik anlamda daha rahat açılmasını -özellikle Orta Asya, Kuzey Afrika ve Körfez’e ihracat hatlarının savaÅŸ, terörizm ve kapalı sınırlar nedeniyle kapandığı bir dönemde-saÄŸlayacağı gibi, Türkiye’nin kendi topraklarındaki fiziksel altyapı geliÅŸimine de katkı saÄŸlayabilir. ŞİÖ’de daha aktif bir ÅŸekilde yer almak ise bu anlamda Türkiye’nin üye ülkelerle daha kuvvetli ve daha saÄŸlıklı bir diyalog içerisinde olmasını saÄŸlayarak bu sürece destek olabilir.
 
ŞİÖ, Türkiye açısından bir pazar olarak AB’nin yerini tutamasa bile Türkiye için ekonomik anlamda gerek üye ülkelerle ikili iliÅŸkilerin geliÅŸtirilmesi için bir zemin olarak gerekse çok taraflı bir sinerji oluÅŸturulması ve bölgesel iÅŸbirliÄŸi yoluyla farklılaÅŸması doÄŸrultusunda getirileri olabilir. Bunun için sadece Türkiye’nin ŞİÖ’yü yapıcı bir ÅŸekilde ele alması yeterli deÄŸil, ŞİÖ’nün de ekonomi boyutunu kuvvetlendirmesi, Rusya ve Çin’in büyük projelerinin birbirine rakip deÄŸil; ŞİÖ platformu üzerinden tamamlayıcı olmaları ve Hindistan ile Pakistan’ın üyeliÄŸiyle saÄŸlanacak geniÅŸlemenin ekonomik açılımı kısıtlamayıp tam tersine ivme kazandırması gerekiyor.
 
ALTAY ATLI - KARAR
 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.