Sosyal Medya

Düşünce Platformu

Devleti adalet, adaleti ahlak ayakta tutar

Sezai Karakoç, 'yeni bir İslam devleti lazım. Neo-Osmanlı olmaz, bunlar artık tarihe karıştı' dedi ve bunun nasıl gerçekleştirilebileceğini anlattı. Zeynep Yücel, 7 Güzel Hafta ekibi olarak gerçekleştirdikleri Sezai Karakoç ziyaretini yazdı..



7 Güzel Hafta’nın ilk ziyaretini Cahit ZarifoÄŸlu’nun kabrine yapmıştık. Ä°kincisini de hemen ertesi hafta Sezai Karakoç’a yapmak niyetindeydik. Fatih’te, hemen yanı başımızdaydı. Ama Ramazan ayındaydık ve mübarek ayda zaman mefhumu farklı iÅŸliyordu, olmadı. Kısmet 9 AÄŸustos Cumartesiye imiÅŸ.

BuluÅŸma noktamız bir tarafı Aksaray metrosuna, bir tarafı Yusuf PaÅŸa tramvay istasyonuna bakan, Ä°stanbul’un yoÄŸun noktalarından birindeki Murat PaÅŸa Camii'ydi. Aksaray’ın zaten merkezi bir yer olması bir yandan, bir de toplu taşımada aktarma noktası olması buradaki yoÄŸunluÄŸu artırır. Ä°stanbul’un fethinden sadece yirmi yıl sonra 1473 tarihinde inÅŸa edilen, ÅŸehrin en eski camilerinden diyebileceÄŸimiz ve Osmanlı’nın erken dönem mimarisini yansıtan Murat PaÅŸa Camii’nin dışı, bu yüzden genellikle içinden çok daha kalabalıktır.

Gençlik değerli, zaman kısıtlı; planlı-programlı çalışmalı

AkÅŸam namazımızı burada kıldıktan sonra Haseki’deki Yüce DiriliÅŸ Partisi’ne doÄŸru yürüdük. Sezai Karakoç randevu vermez ama kapısını da kimseye kapatmazmış. (Neden onun kendisini ulaşılması zor bir pozisyonda tuttuÄŸu algısı yaygındır ki?) Salonda beklerken ikram edilen çaylarımızı içtik, lokumlarımızı yedik. Ãœstad daha salona geçmeden, odasındayken Abdulaziz Hoca’ya “Çocuklar aç mı?” diye sormuÅŸ. Hâlbuki vakit yemek vakti bile deÄŸildi, bizim toplumumuzun akÅŸam çayı vakti diyebileceÄŸimiz bir saatti… Ama tıpkı Ramazan ayı için dediÄŸimiz gibi, bir ÅŸairin inceliÄŸi içinde de farklılaşıyormuÅŸ zaman mefhumu…

81 yaşındaki Ãœstad’ın ilk deÄŸindiÄŸi ÅŸey gençlik oldu: “Hayatta en deÄŸerli ÅŸey gençlik. Her ÅŸeye sahip olsanız da gençlik gittiyse ne fayda… Terazinin bir kefesine bütün o ÅŸeyleri bir kefesine de gençliÄŸi koysanız gençlik ağır basar. Gençlik deÄŸerlidir, hayaller, arzular çoktur. Ama zaman kısıtlı, planlı-programlı çalışmalı.”

Necip Fazıl’ın ‘Sayıklama’ adlı ÅŸiirinden “Sussun, sussun uzakta ölümüme aÄŸlayan/ Gencim, ölmem, arzular kanımda bir çaÄŸlayan” mısralarını okudu ve “Arzuları, ruhu, hırsı, nefsi dengelemeli” dedi.

Sonra “ÇaÄŸ ihtisas çağı” diye devam etti: “Bir konunun uzmanı olunmalı. Sadece fakülte mezunu olmak deÄŸil, imkânı olan yüksek lisans, doktora yapmalı. Hem kendi hayatına, hem milletine, ÅŸimdiye ve geleceÄŸe katkı yapmalı. Bunu sadece birlikte yaparız. Ortaklık, birliktelik bilincimiz olmalı. Organize olmayı önemsemeli. Mü’minler kardeÅŸtir. Hayırda yarışırlar. Kıskançlık, haset olmamalı. Allah’ın nimeti bol, hepimize yeter…”

Bu arada yatsı ezanı duyuluyordu dışarıdan: “Ezan okunurken de devam ettik ama sözlerimiz ezanın bir uzantısı sayılsın. DiriliÅŸ; Ä°slam Medeniyeti’nin yeniden parlayıp, Ä°slam hâkimiyetinin dünyaya yeniden kendi ışığını saçması, kendi gölgesini yaymasıdır. Bu boÅŸ bir hayal midir? Bir ÅŸey zor olmakla ondan vazgeçmek gerekmez. Bir ÅŸey zorunluysa zorluÄŸuna kolaylığına bakılmaz. Biz vazgeçmeyeceÄŸiz. O zorluÄŸa talibim diyeceksiniz. Müslüman her zaman daha zoru, daha yükseÄŸi ister.”

Sonra Ãœstad’a “Neden kendinizi toplumdan uzak tutmayı, görünmemeyi tercih ediyorsunuz?” ÅŸeklinde bir soru soruldu. “Ben mi görünmüyorum, birileri mi bana görünmüyor acaba” derken gülümsedi, “Dergi çıkardım, kitap yazdım, kırk yıl CaÄŸaloÄŸlu’nda kapım açık durdu, randevusuz… Åžimdi de parti kurduk, kapı yine açık. Ä°nzivaya çekilmedim. Sadece kanal kanal koÅŸmuyorum. Çünkü kanallar birilerinin sözcüsü. KeÅŸke ÅŸimdi bizim partinin de dergisi, televizyonu olsa, ÅŸubeler açsak, daha çok insana ulaÅŸsak. Tercihim o olurdu. Yani biz kimseyle iliÅŸkiyi kesmedik. Ama kendimizden ibaret kaldık.”

Şiirin anlamsız olması başka, kapalı olması başka

Daha sonra kendisi de edebiyatçı olan Åžura arkadaşımız, Ä°kinci Yeni akımından sayılmasıyla ilgili bir soru yöneltti. Acaba Ãœstad’ın ÅŸiirleri Ä°kinci Yeni tanımının kapsamına giriyor muydu? Karakoç, “Bir ‘yenilik’ isimlendirmesi hep olmuÅŸtur, herkes kendine yeni der zaten. Edebiyat-ı Cedide, Yeni Türk Åžiiri vs… ‘Ä°kinci Yeni’ isimlendirmesi de uygun deÄŸildi. Bunu daha sonra bu isimlendirmeyi yapan kiÅŸi de itiraf etti. ‘Yeni Gerçekçi Akım’ı teklif ettim ben” dedi.

Åžiirinin anlaşılmaması’ yorumlarına gelince… “Anlamsız olmak baÅŸka, kapalı olmak baÅŸka. Hece yazan bir iki kiÅŸi kalmıştık. Öyle devam etmek mümkün olmamaya baÅŸladı artık. Serbeste geçtim. Ama eski edebiyatımızla da iliÅŸkimi koparmadım. Bizimkine ‘DiriliÅŸ Ekolü’ demek lazım. Arayan bizim ÅŸiirimizde geçmiÅŸ sanatımızın izini bulur. Divan edebiyatıyla, Yahya Kemal'le, gülle bülbülle alay ediliyordu. Bizden sonra onlarla yeniden barışıldı. Allah’ın izniyle en baÅŸta da ben çalıştım, yazdım bu alanda. Düşünce planında da kendimizi bulunca tamlığa eriÅŸeceÄŸiz. Maalesef MEB hâlâ bu ayrımı yapamadı. Biz dört yol aÄŸzına beraber gelen arkadaÅŸlar olabiliriz ama ondan sonra farklı yollara gitmiÅŸizdir.”

Devleti adalet, adaleti de ahlak eksenli medeniyet ayakta tutar

Ãœstad’a dünya gündemi ve Türkiye’nin rolü de soruldu. Cevabına Batılı bir yazarın Osmanlı coÄŸrafyasını kastederek “Osmanlı’nın yüzyıllarca kaldığı bu topraklarda biz on yıllar bile kalamadık” sözleriyle baÅŸladı. Sonraki her cümlesinde de dünya ahvalini “Osmanlı sonrası düzensizliÄŸe” baÄŸladı: “Batı istila etti ama hakim olamadı. Sonra II. Dünya Savaşı oldu. Åžimdi de Batı tekrar buraları sömürgeleÅŸtirmek istiyor. II. Dünya Savaşı Müslümanlar için bir fırsattı ama Ä°slam dünyası toparlanamadı, yanlış yöntemler uygulamaya kalktı. Mesela Arapçılık… Oysa Ä°slam'la birleÅŸilir ancak… Osmanlı bir Ä°slam devletiydi. Onun yerini ancak büyük bir Ä°slam devleti doldururdu. Hanedan olması ÅŸart deÄŸil. Ne Irak ne Filistin ne Afganistan hiçbiri tek başına bir mesele deÄŸil. Hepsi otorite boÅŸluÄŸu.” Bu yüzden Kıbrıs Çıkarması sırasında Ãœstad Yeni Ä°stanbul Gazetesi’nde bu minvalde bir yazı yazmış ve “Batı’yla sadece Kıbrıs’ı konuÅŸamayız. KonuÅŸacaksak bütün meseleleri konuÅŸmalıyız” demiÅŸ.

Bu boÅŸluÄŸu Ä°ngilizler, ABD dolduramadı. Olmuyor… Yeni bir Ä°slam devleti lazım. Neo-Osmanlı olmaz, bunlar artık tarihe karıştı” dedi Ãœstad ve bunun nasıl gerçekleÅŸtirilebileceÄŸini anlatmaya baÅŸladı: “BeÅŸ devleti esas alıyorum ben: Mısır, Ä°ran, Suudi Arabistan, Pakistan ve Türkiye. Bunlar konfederasyon vb. bir ÅŸekilde birleÅŸmeli. Ä°ÅŸ aydınlara düşüyor. Öyle bir ışık yayılmalı ki onlardan, Büyük Ä°slam Devleti olmalı. Bu tek çare, tek kurtuluÅŸ. Dört kavrama sahip çıkmalıyız: 1) Ä°slam Milleti, 2) Ä°slam Ãœlkesi, 3) Ä°slam Devleti , 4) Ä°slam Medeniyeti ki devleti de bu besler zaten. Çünkü devleti adalet, adaleti de ahlak eksenli medeniyet ayakta tutar. Ve bu bir hayal deÄŸil, bir idealdir…”

Son olarak Ãœstad, en çok beÄŸenilen ÅŸiirlerinden ‘Sürgün Ãœlkeden BaÅŸkentler BaÅŸkentine’yi de bu bahsettiÄŸi Daru’l-Ä°slam ve Ä°stanbul üzerine yazdığını söyledi. Åžiirlerinin çeÅŸitli vesilelerle dillendirilmesine ise tebessüm ederek şöyle dedi: “Ben ÅŸiirlerimin kitaplardan okunmasını isterim. Ama bir yönüyle de milletin malı artık. Biz hakim olamıyoruz madem, ÅŸiir hakim olsun… Ä°nÅŸaallah ÅŸiir onları kullansın.”,

kaynak: dunyabizim.com

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.