Sosyal Medya

Genel

Gökhan Özcan'ın Ruh Yordamı'ndan: 'Bazen Ölüm ile İmtihan Ediliriz'

Gökhan Özcan’ın 86 yaşındaki annesi Hanife Özcan dün vefat etti. Allah rahmet eylesin. Yusuf Tunçbilek, Gökhan Özcan'ın 'Ruh Yordamı' kitabına değindi ve ''bazen ölüm ile imtihan ediliriz' diyen yazara sabır diledi.



Yeni Åžafak’taki köşesinde hepimizin gönlünü ferahlatan yazılar kaleme alan Gökhan Özcan’ın 86 yaşındaki annesi Hanife Özcan dün vefat etti. Allah rahmet eylesin. Mekânı cennet olsun.

Anne kadar bir çocuÄŸu, bir adamı etkileyen baÅŸka bir ÅŸey olamaz herhalde. O kadar yazar da, entelektüel de, âlim de olunsa, herhalde hiçbir ÅŸey anne kadar tesirli olamaz insan üzerinde. Gökhan Özcan’ı da hayata getiren, onu büyüten, yetiÅŸtiren annesi ahirete irtihal etti. Hepimizin bir gün edeceÄŸi gibi. Bize de bu üzücü haber üzerine Gökhan Özcan ve onun “Ruh Yordamı” isimli eseri ile alakalı bir yazı yazmak nasip oldu.

Gökhan Özcan’ı dindarların sevdiÄŸi gazeteleri ellerinde bayrak gibi taşıdığı zamanlardan hatırlıyorum. Åžimdi böyle bir ÅŸey neredeyse yok; ama geçmiÅŸte, internetin yaygınlaÅŸmadığı zamanlarda gazeteler bambaÅŸka bir anlama sahipti. Gazeteler ciddi bir özenle okunurdu. DeÄŸeri vardı kağıdın, yazarın ve yazılanların. Köşe yazarlarının da ayrı bir deÄŸeri vardı. Sosyal medya çıktı çıkalı herkes biraz yazar oldu. Böylece sanki gazetelerdeki yazılar deÄŸersizleÅŸti.

Gökhan Özcan’ın bambaÅŸka bir üslubu var

Gökhan Özcan’ı Yeni Åžafak gazetesinde gündemden uzak, farklı bir üslupla yazdığı yazılarıyla biliyoruz. Kendisini ilk okuduÄŸum zaman -bundan yedi sekiz önce- merak edip “kim bu adam?” diye internette arama yapmış, sadece bir fotoÄŸrafıyla karşılaÅŸmıştım. O fotoÄŸraf, yıllarca onun tek fotoÄŸrafı olarak kalmıştı. Bu etrafta fazla görünmeme durumuna ise içimden ÅŸu tepkiyi vermiÅŸtim: “Bu adamda güzel bir ÅŸeyler var”.

Tabii gazetelerin bayrak gibi sallandığı günler geride kalınca, haliyle onu daha az okuyor, bir yandan da, keÅŸke gazete ve internetteki haberleri de görmeden, sadece onu okuma imkanı olsa diye düşünüyordum. Böyle uzun bir ara geçtikten sonra Gökhan Özcan’ın kitaplarıyla bir kitapçıda karşılaÅŸtım. Vadi Yayınları kitaplarını yeniden basmış. İçlerinden geçmiÅŸte yazdığı köşe yazılarının bir derlemesi olan “Ruh Yordamı”nı aldım ve okudum.

Yazar “Ruh Yordamı” kitabında birçok konuda birçok fikir ortaya koyuyor, ama bunların hepsi “çaÄŸdışı” fikirler. Gökhan Özcan yazılarında Ä°slami ve insani olmayan yaÅŸadığımız bu yozlaÅŸmış çaÄŸla hesaplaÅŸmaya giriyor. Bu çağın bizlere kabul ettirdiÄŸi bütün ön kabullerin sorgulanabilir olduÄŸunu gösteriyor. Belki bunu Müslüman bir yazarın bütün tahakkümlere karşın özgür düşünebilmesi, hiçbir ÅŸartta egemen ideolojilere boyun eÄŸmemesi olarak da okuyabiliriz.

Her yazarın elbette farklı bir üsluba var, fakat Gökhan Özcan’ın bambaÅŸka bir üslubu var. Åžiirsel deneme denebilir bu tarza. Tabii bu bile kısıtlayıcı olabilir, çünkü neredeyse her yazının kendine özgü bir tarzı var. Gökhan Özcan’ın hiçbir yerde karşılaÅŸmadığım özgün fikirleri var. Bu onu filozof veya modern bir derviÅŸ gibi kılıyor; zaten onun lakabı da “sarı derviÅŸ”. Sanki bizim çağımıza yüzyıllar öncesi ya da yüzyıllar sonrasından yorum yapan biri o.

Bazen ölüm ile imtihan ediliriz

Onun bütün yazılarında Allah’a olan inancım daha bir arttı. Åžu zamana kadar hiçbir vaizin ÅŸahsımda bırakmadığı etkiyi o bıraktı. “Ruh Yordamı”ndaki yazılar beni bu dünyadan koparıp farklı âlemlere götürdü. Sahici yazarların ne kadar önemli olduÄŸunu, sosyal medya yorumcularının paylaşımlarının bizleri ciddi anlamda kalitesizleÅŸtirdiÄŸini bu kitap sonrası bir kere daha anladım.

Bu deÄŸerli yazarımızın annesinin vefatı üzerine, kitaptaki bir yazıdan ÅŸu satırları alıntılamak yerinde olacaktır: “Biz insanlar, biz yaratılmış aciz insanlar sürekli bir imtihan içerisindeyiz. Bazen dünya ile imtihan ediliriz. Sonu olmayan eÄŸlencelik bir seyahat zannederiz dünyayı. Suların durulmadığını, yaprakların rüzgarla savrulup topraÄŸa düşmediÄŸini zannederiz. Takvimlerin baÅŸ döndürücü eriyiÅŸinden kendi vademize dair sonuçlar çıkarmayız. Gözümüz hayatın ışıltılı yalanıyla kamaşır durur. Ve hiç bitmeyeceÄŸini sandığımız günler saatlere, saatler dakikalara, dakikalar saniyelere, saniyeler anlara kadar gerileyerek küçülür. Bir kibrit sönmüş gibi söner hayat ışığımız.

Hanife Özcan

Bazen ölüm ile imtihan ediliriz. Koca bir karanlık olup her yeri kaplar ölüm. Bütün adımlarımızın önüne çıkar. Çıkışsız bir dehlizde ya da dipsiz bir kuyuda yapayalnız olduğumuzu düşünürüz. Hayata dair bütün tatlar acılaşır, hayata dair bütün anlamlar boşalır, hayata dair bütün görüntüler ölümün karasına bulanır. Sıkılırız, neden yaşadığımızı unutacak kadar sıkılırız. Sıkılarak çoğaltırız ölümün adını. Ve daha yaşarken ölü toprağı serpilir üstümüze.

Bazen kaybettiklerimizle imtihan ediliriz. Elimizden kayıverenle, yanımızdan gidiverenle, içimizden çıkıverenle yanar kavruluruz. Hayatın son adımını attığımızı, her ÅŸeyin tükendiÄŸi vakte ulaÅŸtığımızı düşünürüz. Kaybettiklerimiz, kaybetmediklerimizin sıcaklığını arttırmak içindir oysa. Bu derin bilmeceyi asla çözemeyiz. Ölümün iki tarafa da açılan bir kapı olduÄŸunu bir türlü aklımızda tutamayız.”

1990’larda yazılan bu satırlar, bu yazı, bu kitap eÄŸer 2016 yılında hâlâ ilgiyle okunabiliyorsa, bu kaliteli yazarlığın bir ürünüdür. Acaba günümüzde kaç gazete yazarının yazıları bundan yirmi sene sonra okunabilecek? Gökhan Özcan gibi bağırmayan, küfretmeyen yazarların yazdıkları yirmi sene sonra dahi okunabilirken, sesi çok çıkan, saldıran, küfreden, popüler yazarların yazdıklarının ömrü ne kadar olacak? Gökhan Özcan’ın “Ruh Yordamı” kitabında, onun 1990’lı yıllarda yazdığı yazıları okurken bunlar aklımdan geçti. Siyasi gündemle deÄŸil, hayatın gündemiyle yazılmış bu köşe yazıları hâlâ geçerliliÄŸini koruyup meraklı okuyucuları bekliyor.

Allahım, gönüllerimizi işgal eden buzdağlarını erit

Gökhan Özcan’a sabır, bizlere de annelerimiz hayattayken onların kıymetini bilme ÅŸuuru diliyorum. Yazının sonunu ise aynı zamanda kitabın sonunda yer alan Gökhan Özcan duasıyla bitiriyorum:

“Allahım, havaya savrulan kuru bir yaprak gibi titreyen biçare kullarının ellerini bırakma yarabbi.

Allahım, gönüllerimizi işgal eden buzdağlarını erit, hayatın renklerinden bir gökkuşağı iklimi ile donat günlerimizi yarabbi.

Allahım, umarsız bekleyişlerle sıkıntı duvarları ören yalnız kullarına, bir kardelen heyecanıyla filizlenen umutlar ver yarabbi.

Allahım, sabır kalelerimizi sağlamlaştır, dünyanın oklarından bunalan göğüslerimizi tevekkül zırhıyla zırhlandır yarabbi.

Allahım, nice kargaşa ile gerilen hayat tellerimizi gevşet, dönüşsüz kopmalara duçar eyleme yarabbi.

Allahım, yönsüz kaldığımızda yönümüzü, yolsuz kaldığımızda yolumuzu göster yarabbi.

Allahım, yaşayışımızı bir dua cümlesini dizer gibi kurmamıza yardım et yarabbi.

Allahım, ümit kesilmeyecek merhametinle bizi, hayatımızı, dünyamızı temizle yarabbi.”

 

Yusuf Tunçbilek - www.dunyabizim.com

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.