Sosyal Medya

EÄŸitim

Kur’an’da “Muhacirler” Lafzı

Dinlerinden dolayı vatanlarından çıkmak zorunda kalan muhacirler, Allah katında değerli kullardır ve müminler onların sorunlarına kayıtsız kalamazlar.



Hicret terk etmek demektir. Ä°nsan kötü alışkanlıklarından, ÅŸirkten vs. kendisini uzak tuttuÄŸunda, onlardan hicret etmiÅŸ olur. Söz konusu olan Allah’a hicret ise o zaman hicret, tercih durumunda Allah’ın rızasını üstün tutup ona yönelmek anlamındadır. Risalet döneminde ilk somut hicret az sayıda Müslümanın HabeÅŸistan’a, ikincisi ise çok sayıda müminin Medine’ye gitmesidir. Bu yazıda muhâcirine lafzı ile Kur’an’da muhacirlerden söz eden beÅŸ ayet nüzul sırasına göre deÄŸerlendirilecektir.

Ä°slam insani iliÅŸkilerde Allah’a baÄŸlılığı, miras konusunda ise akrabalık iliÅŸkilerini ön plana alır: “Peygamber, müminlere kendi canlarından daha yakındır. EÅŸleri, onların analarıdır. Akraba olanlar, Allah’ın Kitabına göre, (mirasçılık bakımından) birbirlerine diÄŸer müminlerden ve muhacirlerden daha yakındırlar; ancak, dostlarınıza uygun bir vasiyet yapmanız müstesnadır. Bunlar Kitap’ta yazılı bulunmaktadır.” (Ahzab, 33: 6). Siyer bilgilerinde söz edildiÄŸi gibi, Peygamber’in (s) ilan ettiÄŸi ve birbirine mirasçı olmayı da kapsayan muhacir-ensar kardeÅŸliÄŸini, bu ayetin ortadan kaldırdığı söylenebilir. Yani yakınları maÄŸdur edecek oranda (muhacirlere)infak etmek doÄŸru deÄŸildir.

Allah’ın dinini yaÅŸamaya çalıştıkları için ülkelerinden sürülen muhacirler, savaÅŸta elde edilen ganimetlerden pay alan gruplar arasındadır: “(Allah’ın verdiÄŸi bu ganimet malları,) yurtlarından ve mallarından uzaklaÅŸtırılmış olan, Allah’tan bir lütuf ve rıza dileyen, Allah’ın dinine ve Peygamberine yardım eden yoksul muhacirlerindir. Ä°ÅŸte doÄŸru olanlar bunlardır.” (HaÅŸr, 59: 8). Anlaşıldığı kadarıyla ganimetten pay alacak olan muhacirler muttaki kimselerdir. Müslümanlar kendileri ihtiyaç sahibi olsalar bile muhacir olan bu kardeÅŸlerinin ihtiyaçlarını ön planda tutarlar (HaÅŸr, 59: 9). Ancak bu, onları mirasçı ilan etmek boyutuna varmamalıdır.

Erdemli ve zengin kimseler bir gerekçeden dolayı yakınlarına ve muhacirler de dahil ihtiyaç sahiplerine yardım etmeme kararı almamalıdırlar: “Ä°çinizden faziletli ve servet sahibi kimseler akrabaya, yoksullara, Allah yolunda göç edenlere (mallarından) vermeyeceklerine yemin etmesinler; bağışlasınlar; feragat göstersinler. Allah’ın sizi bağışlamasını arzulamaz mısınız? Allah çok bağışlayandır, çok merhametlidir.” (Nur, 24: 22). Ä°slam ailesinden ayrılmadıkları sürece yoksul müminler günah iÅŸlediler diye imtihan edercesine aç bırakılmamalıdır. Onlara sahip çıkmak, erdemli zenginlerin affedilen kullardan olmalarının gerekçesi olacaktır. Ä°mkân varsa en güzeli, kötülüÄŸü iyilikle savmaktır.

Kur’an; risaletin ilk yıllarında Müslüman olanları, hicret etmek zorunda kaldıklarında onları ağırlayanları ve her iki grubu örnek edinmiÅŸ Müslümanları ÅŸöyle müjdelemektedir: (Ä°slam dinine girme hususunda) öne geçen ilk muhacirler ve ensar ile onlara güzellikle tabi olanlar var ya, iÅŸte Allah onlardan razı olmuÅŸtur, onlar da Allah’tan razı olmuÅŸlardır. Allah onlara, içinde ebedi kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. Ä°ÅŸte bu büyük kurtuluÅŸtur.”(Tevbe, 9: 100). Ä°manlarıyla muhacirler; baskı, iÅŸkence vs. zorlu bir sürece meydan okumuÅŸ ve müÅŸriklerin onları engelleme çabaları sonuç vermemiÅŸti. Mekke’de Müslüman olanlar gibi, Medine’den gelip Akabe’de Peygamber’e (s) biat edenler de Müslümanlara Mekke’de iÅŸkence yapan müÅŸrikleri karşılarına almış oldular. Bu da kayda deÄŸer bir bilincin resmiydi. Cennet; muhacirler, ensar ve onların izinden gidenler için hazırlanmıştır.

Muhacirler ve onlara yardım eden ensar, hatadan uzak insanlar deÄŸildir. Onlardaki fazilet, hiç günah iÅŸlememekten deÄŸil, hatalarından dolayı piÅŸman olup tevbe etmelerinden kaynaklanmaktadır: “Andolsun ki Allah, müslümanlardan bir gurubun kalpleri eÄŸrilmeye yüz tuttuktan sonra, Peygamberi ve güçlük zamanında ona uyan muhacirlerle ensarı affetti. Sonra da onların tevbelerini kabul etti. Çünkü O, onlara karşı çok ÅŸefkatli, pek merhametlidir.” (Tevbe, 9: 117). Ayetten anlaşıldığı kadarıyla, tevbenin kabulünde, genel itibarıyla takva çizgisi üzere olmak etkilidir. Bu çizgiyi koruyanlar, zaman zaman bu çizgiden uzaklaşıp, sonra da bunu fark ederek Allah’a yönelirlerse O, onlara karşı acıyan ve esirgeyendir.

GörüldüÄŸü gibi dinlerinden dolayı vatanlarından çıkmak zorunda kalan muhacirler, Allah katında deÄŸerli kullardır ve müminler onların sorunlarına kayıtsız kalamazlar.

Murat Kayacan/ Haksöz

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.