Sosyal Medya

Makale

Batı’nın Rehin Aldığı Avrupa Müslümanları (6)

Endülüs Müslümanları:

Endülüs olarak isimlendirilen Ä°spanya’nın Ä°ber Yarımadası, Emevî HalifeliÄŸine BaÄŸlı Afrika Valisi Musa b. Nusayr’ın, kendisi gibi Berberi olan komutanı Tarık Bin Ziyad’ın Arap ve Berberilerden oluÅŸan ve rivayetlere göre sayıları 7.000 kiÅŸiyi aÅŸmayan mütevazı ordusu tarafından Miladi 711 yılında fethe baÅŸlanmış, üç yıl gibi kısa bir zaman zarfında ise Ä°ber Yarımadasının hemen hemen bütünü fethedilmiÅŸtir. Miladi 732 yılına gelindiÄŸinde ise Müslüman orduları Pireneleri aÅŸmışlar, Avrupa’nın içlerine sokulmuÅŸlar, Güney Fransa’nın büyük bir bölümü Müslümanların hâkimiyetine girmiÅŸtir. O kadar ki; Paris ile Müslüman orduların arasında ancak 100 km bir mesafe kalmıştır.

Tarihçi Belâzurî’nin naklettiÄŸi rivayete göre Tarık Bin Ziyad bu fetih giriÅŸimini Valisi Musa b. Nusayr’dan izinsiz ve habersiz yapmıştır. Vali, Müslümanları tehlikeye attığı ve kendi düÅŸüncesiyle savaÅŸa giriÅŸmesi nedeniyle fitneye sebep olduÄŸu gerekçesiyle Tarık’ı çok ağır bir dille eleÅŸtirmiÅŸ ve bu eleÅŸtiri Halife tarafından da tekrarlanmıştır. Fakat Endülüs Fetih hareketlerinin çok hızlı, baÅŸarılı ve ganimetlerinin bol olması hem Valiyi hem de Halifeyi kısa sürede teskin etmiÅŸtir.

Bu arada doÄŸru bilginin ardı sıra koÅŸmak adına bir hususu da açıklamakta fayda görüyorum: Tarık Bin Ziyad’ın, askerlerinin geriye dönüÅŸ umudunu ortadan kaldırarak mutlak bir zafer için gemilerini yaktırmış olduÄŸu rivayeti, ne Müslüman ne de Hristiyan kaynaklarında geçmektedir. Kaldı ki gemiler kiralıktı. Gemileri yaktırma olayı büyük bir ihtimalle çok hızlı bir ÅŸekilde baÅŸarıya ulaÅŸmış bulunan Endülüs fethine yönelik dizilmiÅŸ olan methiyelerde ortaya çıkmış bulunan bir efsaneden ibarettir. DoÄŸrusunu ancak Allah bilir.

Ä°spanya’nın fethi ile birlikte Müslümanların Avrupa’daki siyasal etkileri 711 yılından 1492 yılına deÄŸin yaklaşık 8 asır sürmüÅŸ, Avrupa’daki kitlesel Müslümanların varlığı ise 1609 yılına, Moriskoların büyük sürgününe kadar tam 9 asır mevut kalmıştır. Bu uzun dönem içerisinde Ä°slam dini Avrupa’nın asli bir unsuru haline gelmiÅŸ, insan akışkanlığının mümkün kıldığı uygarlık yığışmaları Avrupa’nın cehresini deÄŸiÅŸtirmekle kalmamış Avrupa’ya kendi geleceÄŸini inÅŸa edebileceÄŸi birçok unsuru miras bırakmıştır. Bu mirasın başında elbette ki ilmi düÅŸünebilme ve çalışma usulleri gelmektedir.

Ä°spanya’nın fethi, ilk dönem Ä°slam fetihlerinin son halkasıdır. Ä°spanya’nın fethi sonrasında 756 yılında Emevî Hanedanlık Devleti ortadan kalkacak Abbasîler devri baÅŸlayacaktır. Abbasîlerin siyasal iktidara yerleÅŸmelerinin hemen ardından halifeliÄŸi de Emevîlerden alması ile birlikte aynı yıl yani miladi 756 yılında Endülüs Bir Valilik olmaktan çıkarak Endülüs Emevî Devletine dönüÅŸecektir. ‘756 senesinde Endülüs Emevî Devleti'nin kurulması Endülüs'ü Abbasîlere baÄŸlı bir uç vilayet olmaktan çıkarıp, siyasi gücü ve çatısı her geçen gün pekiÅŸen X. Yüzyıla gelindiÄŸinde bölgesinin en güçlüsü olan bir devlet konumuna kavuÅŸturdu. Bu yüzyılda III. Abdurrahman ve II. Hakem gibi Endülüslü sultanların isimleri zikredildiÄŸinde; onların sırf Endülüs Müslümanlarının halifeleri oldukları deÄŸil, kuzeydeki Hristiyan Ä°spanyol krallıklarının ve Kuzey Afrika'daki bazı Müslüman Berberi hanedanların efendileri oldukları da çaÄŸrışım yaptırıyordu. Ä°ÅŸte bu güç ve nüfuzdur ki, kendisini Müslümanların birliÄŸini temsil etmek üzere halife ilan eden IIL Abdurrahman'a, kendi sülalesi dışında hiç kimsenin bu unvanı kullanma hak ve gücüne sahip olmadığını söyleme cesaretini vermiÅŸtir. Onun "hiç kimse" derken kasdettiÄŸi, Abbasi ve Fatımi halifelerinden baÅŸkası deÄŸildi. Keza Endülüs Emevi Devleti'nin sahip olduÄŸu yine bu aynı güç ve nüfuz, Kuzey Afrika'yı ÅžiileÅŸtirmek için varım yoÄŸunu harcayan Fatîmîler’i Mısır'a sürmüÅŸ, Bizans Ä°mparatorlarını, Almanya ve Danimarka hükümdarlarını Kurtuba ile siyasi iliÅŸkiler kurmaya sevketmiÅŸtir.’                                       Mehmet Özdemir, Endülüs’ün Yıkılış Sürecinde Öne Çıkan Bazı Hususlar, Makale, Ankara Üniversitesi Dergisi  http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/37/781/10026.pdf EriÅŸim Tarihi: 13.02.2015, Bu makalenin tümünün okunması tavsiye Olunur.)

Müslümanların 9 asır sürmüÅŸ bulunan Endülüs’teki hâkimiyet ve varlıklarının neden zeval bulduÄŸu sorusunu, Mehmet Özdemir’in eriÅŸim bilgileri yukarıda verilmiÅŸ bulunan ilgili makalesindeki tasnifine göre kısaca zikrettiÄŸimizde ortaya çıkan manzara; iktidar ve ikbal rekabetleri neticesinde oluÅŸan siyasal ufuk daralmalarının getirmiÅŸ olduÄŸu sosyal, siyasal ve ekonomik yıkımların Müslümanları nasıl zelil bir duruma soktuÄŸu olacaktır. Sosyal, siyasal ve ekonomik yıkımların dini olanı yıkacağı ise tabidir. Bu tabilik; her türlü insan faaliyetlerinin esenliÄŸe matuf bir eyleme dönüÅŸebilmesinin biricik ÅŸartının vahye ve vahyin emretmiÅŸ olduÄŸu ‘‘kardeÅŸlik hukuku’ etrafında bir anlam ifade edebilen ‘kulluk bilincinin’ tevhidi bir anlayış çerçevesinde oluÅŸuyor olmasının ıskalanarak, beÅŸeri güç ve kudret telakkilerinin vahyi olanın önüne geçmesidir. Zira vahyin buyurduÄŸu gibi; ‘Oku atan, düÅŸmanı öldüren Allah’tır’. Ä°ÅŸittik ve itaat ettik.

Salt iktidar ve ikbal arayanlar süreç içerisinde Müslüman siyasal zihni oluÅŸturan ‘kardeÅŸlik hukukunu’ ve ‘kulluk bilincini’ yitirerek neticede siyasal ufuk daralmalarına uÄŸramakta, zihin, yüzü daima dünyaya bakmak zorunda olan, hayvansal faaliyetlere iÅŸaret eden beÅŸeri eylemlerin yıkıcılığına esir olmaktadır. Müslüman siyasal zihnin kaybı neticesinde; muktedirler ya da muktedir adayları dinin ne söylediÄŸine kulak tıkamakla kalmayıp dini olanı kendi heva ve heveslerine uygun bir kurumsallığa ya da muhalefet etme biçimine çevirebilmektedirler.

Siyasetin yüzü daima dünyaya dönüktür. Onu temizleyen, onu yüksek bir ideale kavuÅŸturan, tevhidi anlayışı merkez alan vahiy kültürüdür. Allah’a ÅŸirk koÅŸmak; salt put ve sanemlere, sembol ve efsanelere inanarak ibadet etmek deÄŸildir. Sureti haktan görünen nice iktidar aygıtları, sahih olana hizmet etmek ve onu yüceltmek adına kendilerine ‘Hamd ve Sena’ edilmesini talep etmiÅŸlerdir. Siyaset, iktidarı sürdürmek ya da iktidarı ele geçirmek için kurgulanmış bir oyun deÄŸil, tevhidi anlayış çerçevesinde ayrılması, ayrıştırılması mümkün olmayan bu dünya ve ahiret hayatının esenliÄŸine matuf faaliyetlerdir.   

Sahihlik iddiasındaki siyasal bir irade ya da siyasal bir hareket, faaliyetlerinde kardeÅŸlik hukukunu çiÄŸniyorsa, siyasal emelleri için sahih olanın üstünü örtüyorsa vahyi kültür merkezinde o siyasal irade ya da o siyasal hareket eleÅŸtirilmelidir. Siyasal tarihimizde eleÅŸtirinin ‘fitne’ ile eÅŸ anlamlı olduÄŸunun bilincindeyim. Kınayıcıların kınamalarına kulak asmama, Müvahhid’in en önemli özelliÄŸidir. Yoksa; ‘Ä°yiliÄŸi emredip Kötülükten alıkoyan’ topluluklar, ne siyasal iktidarı hedeflemiÅŸ siyasal partidirler ne de sosyal iktidarı hedeflemiÅŸ bulunan sivil toplum kuruluÅŸlarıdır.                 

(Devam Edecek)

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.