Suriyeli sığınmacılar ile vatandaÅŸlar arasında son bir yıldır artan gerginlik, Gaziantep'te iÅŸlenen cinayetle gündemin zirvesine taşındı. BaÅŸbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi BaÅŸkanlığı (AFAD) verilerine göre, Türkiye'de devlet tarafından kurulan kamplarda 220 bin Suriyeli sığınmacı yaşıyor. BaÅŸbakan Yardımıcısı BeÅŸir Atalay, 1 AÄŸustos 2014 tarihinde düzenlediÄŸi basın toplantısında, kamplar dışında ÅŸehirlerde yaÅŸayan Suriyeli sayısının 1 milyon 104 bine ulaÅŸtığını, bunların yüzde 60'ının kayıtılı olduÄŸunu açıkladı. Al Jazeera bu gerginliÄŸin ortadan kaldırılması için alınması gereken önlemler ve sorunun kaynağını, Suriyelilerin yoÄŸun olduÄŸu Hatay, Mersin, Adana, Mardin, Gaziantep ve KahramanmaraÅŸ'ta Türkiye'deki farklı kesimlerin kimlik algıları ve temel sorunlara bakış açılarına dair araÅŸtırmalar yapan SÜREÇ AraÅŸtırma Merkezi Direktörü Murat SofuoÄŸlu ile konuÅŸtu.

Suriyeli sığınmacı nüfusu, Türkiye'nin farklı etnik ve dinsel/mezhepsel kökenli vatandaÅŸlarının bir arada yaÅŸadığı illerde yoÄŸunlaşıyor. Sığınmacılar bu ÅŸehirlerdeki sosyo-ekonomik ve sosyo-politik fay hatlarını nasıl etkiliyor?

Türkiye'ye Nisan 2011'den itibaren gelmeye baÅŸlayan sığınmacılar, ilk etapta vatandaÅŸlar tarafından pek olumsuz algılanmadı. Fakat sığınmacı sayının gittikçe artması ve Suriye'deki siyasi belirsizlik, Suriyelilerin yerleÅŸtiÄŸi yerlerdeki vatandaÅŸlarımızı etkilemeye baÅŸladı. 2011'de benim en çok dikkatimi çeken, Baas rejimi ile muhalifler arasındaki çatışmalar baÅŸladıktan sonra Türkiye’ye gelen sığınmacılar için ilk kampın Hatay'da kurulmasıydı.

Hatay, Nusayri olarak da bilinen Arap Alevilerinin yani Suriye Devlet BaÅŸkanı BeÅŸÅŸar Esed'la aynı mezhepten insanların yoÄŸun olduÄŸu bir yer. 

Evet. SÜREÇ AraÅŸtırma Merkezi olarak Türk, Kürt ve Arap Alevilerinin bakış açılarını incelemeye dönük projemizi henüz baÅŸlatmamıştık. Benim ilk reaksiyonlarımdan biri gayri ihtiyari, "Allah Allah, baÅŸka bir ÅŸehirde bu iÅŸ olsa daha iyi olmaz mıydı? Esed'e muhalefetinden dolayı gelen insanları buraya yerleÅŸtirirsek neler olur?" ÅŸeklinde oldu.

İlk kampın Hatay'da kurulması riskli bir tercih miydi?

Suriyeliler ilk etapta Hatay yerine Mardin ve Åžanlıurfa gibi onlarla iyi iliÅŸki geliÅŸtirmeye en müsait grup olan Sünni Arap nüfusun da yaÅŸadığı illere yerleÅŸtirilebilirlerdi. Halbuki onlarla iliÅŸki geliÅŸtirebilmesi en güç insanların yaÅŸadığı Hatay'da ilk kamp kuruldu. Zaten daha baÅŸlangıç biraz sorunluydu. Biz, karar vericilerin faydalanabileceÄŸi stratejiler geliÅŸtirmeye çalışıyoruz. Bu yüzden hadiselere rasyonel modeller geliÅŸtirmemiz lazım. Suriyeliler geldiÄŸinde devletin de rasyonel bir karşılık verebilmesi lazımdı ki onları entegre edebileceÄŸi bir model geliÅŸtirebilsin.

Rasyonel davranmak noktasında devlet eksiklik mi gösterdi?

Rasyonel bir modelin oluÅŸabilmesini saÄŸlayacak doÄŸru baÅŸlangıç yapılamadı. Ä°lk adım Hatay'da atıldığında, bir modelin oluÅŸması da güçleÅŸiyor. Suriyelilere kendini daha yakın hisseden, onlarla daha doÄŸrudan iliÅŸki geliÅŸtirebilecek bir yerde bunu baÅŸlatın ki orada baÅŸarılı olsun; sığınmacılar ile Türkiye toplumu arasında daha iyi bir iliÅŸki geliÅŸsin. Sonra siz o modeli, gelen insanların yoÄŸunluÄŸuna göre baÅŸka yerlerde de uygulayabilirsiniz. Yani bir nevi pilot bölge oluÅŸturulabilirdi.

Ä°lk kamp yeri olarak Hatay'ın seçilmesinden kaynaklanan olumsuzlukların zamanla tüm Türkiye'ye yayıldığını mı söylüyorsunuz?

Biraz öyle olduÄŸunu düÅŸünüyorum. Çünkü bu meselede grup kimliÄŸi büyük yer tutuyor.

Zaten Suriye'deki çatışma da büyük ölçüde kimlik temellerine dayanıyor.

Tabii, kesinlikle. Türkiye'deki Sünni toplum, Suriyeli sığınmacılara nasıl yaklaşıyor meselesi çok önemli olmakla beraber, Türkiye'deki Alevi toplumun Suriyeli sığınmacılara nasıl yaklaÅŸtığı da çok önemli. Çünkü Türkiye'deki Alevi toplum, bilhassa Nusayriler, sığınmacıları kendilerine karşı bir grup olarak ele alıyorlar. Onların varlığı yaÅŸadıkları ülkede arttıkça, kendilerini tehdit altında hissetme psikolojileri de artıyor.

Bu tehdit algısı, Sünni çoÄŸunluÄŸa da yansıyor mu? Onların bakış açısını olumsuz yönde etkiliyor mu?

Bir bakıma etkiliyor. Sünni Türkler ve Kürtler, ilk baÅŸta Sünni Arap sığınmacıları, yerlerine ikame edilecek bir insan topluluÄŸu olarak ele almıyorlardı. Olaya grup kimliÄŸiyle yaklaşıyorlardı. Ama sığınmacılar artıp toplumsal hayatta görünür hâle geldikçe bakış açısı deÄŸiÅŸti. Sonuçta bir refah toplumu olduÄŸumuzu söyleyemeyiz. Ä°ÅŸsizlik, gelir dağılımı adaletsizliÄŸi vb. sorunlarımız var. OrtadoÄŸu'nun ekonomik açıdan en iyi ülkelerindeniz ama Batı standartlarının da gerisindeyiz. Antep, Mersin, Hatay ve MaraÅŸ gibi illerde insanlar iÅŸlerini kaybetmeye baÅŸlayınca, gelirleri azaldıkça veya hiç bir ÅŸey olmasa, "Yanımdaki adama benden daha az veriyorlar, adam benden daha fazla çalışıyor, benim görevim azalıyor. Yarın öbür gün patron tutup senin alternatifin var derse ben ne yapacağım?" psikolojisi geliÅŸiyor. Dolayısıyla iÅŸin baÅŸlangıcı, grup kimlikleri meselesiydi. Ancak ekonomik unsurlar iÅŸin içine girince bütün topluma yayılan bir probleme dönüÅŸtü.

Suriyelilere yönelik öfkenin kaynağı ekonomi

Sığınmacılar ile vatandaşlar arasındaki gerginliğin temelinde ekonomi yatıyor denilebilir mi?

Evet, genel olarak sorunların temelinde ekonomi yatıyor. Lakin her toplumun kendine ait bir gardını alma biçimi var. Türkiye bir bakıma OrtadoÄŸu ülkesi. Ama kendini Arap ve Fars kültürü ile özdeÅŸleÅŸtiren bir toplum olduÄŸumuzu söyleyemeyiz. "Biz farklıyız, baÅŸka bir dili konuÅŸuyoruz" durumu söz konusu. Toplum birdenbire bu kadar çok Suriyeliyi karşısında bulunca, "Ya biz bu OrtadoÄŸu meselelerine çok mu fazla giriyoruz?" sorusu beliriyor.

Acaba biz de Ortadoğu gibi olacağız korkusu mu insanları endişelendiriyor?

Tabii, bu da etkiliyor. 

Gaziantep gibi Suriyeli sığınmacıların kitlesel halde bulunduÄŸu daha küçük yerlerde ekonomik ve toplumsal problemlerin daha belirginleÅŸmesi olayları tetikliyor olabilir mi? 

Evet, iÅŸin bir de o boyutundan bahsedebiliriz. Ben konunun medyada ele alınışına da deÄŸinmek istiyorum. Suriyeli sığınmacılar ile ilgili eleÅŸtiriler geldiÄŸinde, özellikle muhafazakar kesimdeki bazı yorumculardan, "Gelsinler, bir milyon ise beÅŸ milyon olsun" gibi sözler duyuyorum. Tamam, gelsinler; on milyon da olsun mesele deÄŸil. Türkiye büyük bir ülke, daha fazla insanı misafir edelim. Fakat burada toplumun rahatsızlığını anlamamayı ben hiç anlamıyorum. Toplum mültecilerle ilgili rahatsızlığını dile getiriyor, buna karşı hemen "Irkçı mısın sen?" gibi yaklaşımlar sergileniyor.

Gerçeklerden kaçmanın bir yöntemi olabilir mi bu tavır? 

Bizim gibi metropol insanlarının yaÅŸamına pek fazla deÄŸmiyor Suriyeli sığınmacılar. Ama Antep, Hatay, Mersin, Mardin gibi ÅŸehirleri derinden etkiliyor. YaÅŸamları ileri boyutlarda etkilenen insanlar da doÄŸrudan reaksiyon geliÅŸtirmek zorunda kalıyorlar. Tepki gösteren adam ya da kadın belki doÄŸrudan ırkçı deÄŸil, ama hayatını doÄŸrudan etkilediÄŸi için sığınmacıların varlığı, reaksiyon geliÅŸtiriyor. Åžimdi bizim Ä°stanbul'dan tutup onlara, "Ne demek ya, siz ne konuÅŸuyorsunuz?" dememiz kolay. Ama gel bakalım sen de aynı durumda ol, bakalım o zaman sen nasıl hissedeceksin? 

Toplumun reaksiyonu, kolaycılığa kaçıp ırkçılık ÅŸeklinde deÄŸerlendirmekten ziyade anlamaya çalışmalıyız. Mesela bir taksi durağındaki ÅŸoförlerle konuÅŸtuÄŸunuzda, Suriyelilerin yaptıklarına dair birçok ÅŸeyler duyabilirsiniz. Bu konuÅŸmalar arttıkça toplumsal aÄŸa yayılıyor, böylece toplumun genel kanaati oluÅŸuyor. Siz ondan sonra kendi köÅŸenizden ne yazarsanız yazın, ekranlardan istediÄŸinizi söyleyin. Toplum, "Yazma bırak, anlatma bana o hikayeyi, ben biliyorum çünkü burada ben yaşıyorum" diyor. O yüzden Suriyeli sığınmacılara dair toplumda oluÅŸan kanaati anlamak ve bunun nasıl dönüÅŸtürülebileceÄŸine bakmalıyız.

Suriye'de iç savaÅŸ eninde sonunda bitecek. O zaman sığınmacılar ülkelerine dönmek isterler mi? Yoksa Türkiye'de kalmayı mı tercih ederler? Sığınmacıların çoÄŸunun Türkiye'de kalması ne gibi sonuçlar doÄŸurur?

Bu çok önemli bir soru. Belirsizlikler de çok etkiliyor toplumu. Sığınmacılar geldi, ama bundan sonra ne olacak, gidecekler mi, kalacaklar mı? Bana sorarsanız Suriyelilerin önemli bir kısmı Türkiye'de kalacak, gitmeyecekler, gitmek istemeyecekler. Çünkü Türkiye ile Suriye'nin standartları zaten ortada. Üstüne bir de iç savaÅŸ sonrası yakılıp yıkılmış bir Suriye'ye neden dönsün insanlar? Dönmelerini beklememiz pek gerçekçi olmaz. Türkiye toplumu, "Kalsınlar ne demek, başımızın üstünde yerleri var" demeyecek belki ama siyasetçilerimizin ÅŸu realist yaklaşımı göstermeleri lazım: "Ya arkadaÅŸlar tamam, belki insanların hayatı etkilendi, ÅŸu oldu, bu oldu ama gerçeÄŸi de kabul edelim, bu insanların önemli bir kısmı belki de bizimle kalacak. Ki kalsın, toplumumuz zenginleÅŸir." Bunu siyasetçilerimizin deklare edebilmeleri ve resmi politikaya dönüÅŸtürmelerinde fayda var.

Bunun, "Onlar bizim kardeÅŸlerimiz!" demekten daha gerçekçi olduÄŸunu mu düÅŸünüyorsunuz?

Tabii. Yöneticiler, "Biz bu insanları nasıl vatandaÅŸ yapacağız?" sorusuna hazırlanmalı. Sığınmacıları Türkiye sistemine entegre edecek bir süreç geliÅŸtirmeliyiz.

Bu mümkün mü? Suriyeli sığınmacılar da Türkiye'ye entegre olmak istiyorlar mı?

Ä°nsanlar kendi memleketlerine dönmüyor, baÅŸka yerlere de gitmiyor ve Türkiye'de kalmak istiyorlarsa o sonucu çıkartabiliriz. YaÅŸamını Türkiye'de sürdürmek isteyen sığınmacılara açıkça, "Biz sizi vatandaÅŸ olarak kabul etmeye hazırız" denilebilmeli. Yetkililer, "Bunu söylersek bu sefer daha fazla adam gelir, bu akışı durduramayız” kaygısı taşıyorlar ve kapıları da kapatmak istemiyorlar.

"Artık Suriye'den kimseyi almıyoruz ama ÅŸimdiye kadar gelmiÅŸ olanlar için bir gelecek perspektifi sunuyoruz" yaklaşımını mı öneriyorsunuz?

Evet. Böylece IŞİD gibi yeni yapılanmalara karşı sınırlarımızı güvenceye alırken sığınmacıları toplumla bütünleÅŸtirecek bir politika geliÅŸtirebiliriz. "Daha fazla gelmek isteyen varsa eÄŸer bizim artık sınırımız budur, daha fazlasını alamıyoruz; fevkalade durumlar olursa yine bakarız" denilebilir. Ona göre de küçük pencereler oluÅŸturulabilir. Ama bir kere mülteci/sığınmacı siyasetimizin çerçevesini oluÅŸturmamız lazım. Hâlâ bu çerçeve yok. Bu çerçeve olmayınca da Türkiye toplumunun rahatsızlıkları artıyor.

Suriyeli sığınmacıların güvenlik tehdidi oluÅŸturdukları, iç barışı tehdit ettiklerini söyleyenler var. Siz buna katılıyor musunuz? Yoksa durum abartılıyor mu?

Bana kalırsa mevcut riskler abartılıyor.

Bazı sığınmacıların illegal işlerle uğraştıkları vaki değil mi?

Vaki, fakat ÅŸunu da unutmayalım. Suriyelilere yönelik dışlama arttıkça, kendi iç kabuklarına çekilecekler. DiÄŸer yandan burada hayatlarını sürdürmenin meÅŸru yada gayri meÅŸru yollarını da bulmaları gerekiyor. EÄŸer insanları çaresiz duruma sokarsak, dışlanmışlık psikolojilerini artırırsak, onlar da illegal yollara baÅŸvurarak reaksiyon gösterecekler.

Türkiye toplumu, Suriyeli sığınmacıları dışladıkça mevcut risk daha da mı büyüyor?

Kesinlikle. Zaten grup kimliklerinden kaynaklı rahatsızlıklar da var. Ayrıca OrtadoÄŸu'ya önyargıyla bakan kesimler, haklı olup olmadıkları bir yana, kendi ideolojik yaklaşımlarını ortaya koyuyorlar. Tüm bunlar birleÅŸince, sorun gittikçe büyüyen bir kartopu oluÅŸturuyor. O kartopu, ulaÅŸtığı her yerde büyümesine uygun koÅŸullar buluyor. Antep ve MaraÅŸ'ta olduÄŸu gibi sığınmacılara dönük kitlesel tepki ortaya çıkınca da toplumun çoÄŸunluÄŸu, "Ä°darecilerimiz veya kimi gazeteciler ne derse desinler adamlar haklı ya, buramıza geldi" demeye baÅŸlıyor. "Halka kızıyorsunuz ama ne yapsın yani adamlar?" Bu psikoloji mevcut, insanlar bir araya geldiklerinde böyle konuÅŸuyorlar. Biz ne dersek diyelim, toplumun konuÅŸmalarındaki hususlar realite haline gelmiÅŸse artık hiçbir ÅŸeyi deÄŸiÅŸtiremezsiniz. O yüzden tepki derinleÅŸip toplumsal realiteye dönüÅŸmeden acil birtakım önlemler alınmalı.

Halkın devletten baÅŸlıca talebi, sığınmacıların kamplara yerleÅŸtirilmesi olarak tebarüz ediyor. Kamptakilerle fazla sorun yaÅŸanmıyor. Bu talep karşılanamaz mı?

Ä°ÅŸte tam o noktada Türkiye'nin tercihleri devreye giriyor. Ankara'nın Suriye ile ilgili tercihlerinden dolayı, 'Sığınmacılar bizim hayatımıza da girsin" gibi bir psikoloji geliÅŸti bana sorarsanız. Çünkü Ankara, Suriyeli sığınmacıları, Esed'e karşı oldukları için müttefikimiz olarak deÄŸerlendiriyor, dolayısıyla hayatımızın içine girmelerinde bir sorun görmüyordu.

Toplum Suriyelileri kısmen öteki gibi görürken, yönetim müttefiki olarak mı deÄŸerlendirdi?

Aynen öyle. Siyasi mekanizmalar ile toplumsal mekanizmalar paralel giderse sorunlar az olur. Ama algıda bir farklılık olursa çatışma baÅŸlar. Dünyadaki bütün sorunlar buradan çıkıyor zaten. Åžimdi Türkiye'nin sığınmacılar ile ilgili politikasında bu sorun oluÅŸmaya baÅŸladı. 

Anadolu coÄŸrafyası, Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu'nın yıkılışından beri, Balkanlar ve Kafkaslardan yoÄŸun göç aldı. Balkan ve Kafkas göçmenleri Anadolu toplumuna rahatlıkla entegre olabildiler. Türkiye'nin mevcut toplum yapısı da böyle oluÅŸtu. Suriyeliler için de aynı durumun gerçekleÅŸeceÄŸi düÅŸünülmüÅŸ olamaz mı?

Olabilir. DediÄŸiniz gibi Anadolu'ya birçok Balkanlar ve Kafkaslar'dan göçler oldu, bir ÅŸekilde Türkiye bunu hazmetti. Kürt Sorunu baÄŸlamında uzlaÅŸma arayışları olan bir ülkeyiz ÅŸu anda. OrtadoÄŸu'daki halklarla da daha yakın iliÅŸki kurmak istiyoruz. O yüzden siyasetimizin çok dikkatli olması gerekiyor. Kalkıp da topluma ders verir gibi, "Siz ırkçılık yapıyorsunuz" derseniz, toplum daha fazla tepki gösterir. Eninde sonunda herkesi bir potada eritiyorsunuz ama bunun için topluma zaman tanımalısınız. Ve süreci hassasiyetle yönetmelisiniz. Ä°ÅŸi oluruna bırakırsanız, Antep ve MaraÅŸ'ta olduÄŸu gibi, kazalar yaÅŸanabilir.

Suriyelilere yönelik olumsuz algıyı deÄŸiÅŸtirmek ve sorunları çözmek için ilk planda neler yapılabilir?

Öncelikle tepkinin yoÄŸunlaÅŸma potansiyeli taşıyan ÅŸehirlerde mümkün olduÄŸunca en az sığınmacının bulunması saÄŸlamalı. Yönetim de kendi mülteci/sığınmacı politikasına dair net bir çerçeve koymalı toplumun önüne. Rastgele geçiÅŸlere kesinlikle müsaade edilmemeli. Türkiye'de kalacak sığınmacılara dair nasıl bir süreç öngörüyoruz? Sığınmacıların çalıştıkları sürece vergi ödemelerini saÄŸlayacak mekanizmaları geliÅŸtirmeliyiz. Bu yolla vatandaşın, "Ya ben vergi ödüyorum, sığınmacı vergi ödemeden bu iÅŸi yaptığı için haksız rekabet oluyor" ÅŸikayeti engellenir. Özetle vatandaşı da, Suriyeliyi de çaresiz bırakmayalım.

Farklı toplumsal kesimler ile sığınmacıların birbirini tanımasını sağlayacak etkinlikler fayda sağlar mı?

Tabii, kesinlikle. Bu türden yoÄŸun sivil toplum faaliyetlerine ihtiyaç var. Devlet bu tür faaliyetlere bazı noktalarda katkı sunabilir. ÖrneÄŸin biz SÜREÇ AraÅŸtırma Merkezi olarak 17 Kasım 2012'de Antakya, Hatay'da, Alevi ve Sünni kanaat önderlerini bir araya getiren "Ortak Yarın" baÅŸlıklı çok verimli bir çalıştay düzenledik. Üst düzey yetkililerin de katılacağı benzer etkinlikler yapılabilir. Bu tür toplantılarda hem herkes derdini söyler, toplumun meselelerini anlatır hem de karar vericiler meseleleri daha iyi kavrayabilirler. Böylece, "Ben yaptım hadi kabul edin" cinsinden deÄŸil de daha ortak çözümler geliÅŸtirilebilir. Sığınmacılar gelecekse, nereye gelsinler ve nerelerde otursunlar? Mahallelerdeki durum nasıl iyileÅŸtirilir? Bu gibi sorunlar yavaÅŸ yavaÅŸ, toplumla konuÅŸa konuÅŸa çözülebilir diye düÅŸünüyorum.